Çeviri: Müzeyyen Özdemir
Kaynak: Orga Dergisi, Kasım Nr.2,1995 Grozni/Caharkale
Kafkasya Yazıları, Sayı:3, 1998, Sayfa 67-72
Bu dönemde Çeçenya’da feodal ilişkiler çok farklı şekilde gelişmekte ve derinleşmekteydi. Gerçeği incelediğimizde; bu toplumsal süreç çok daha öncesinden hem Çeçenya’da, hem İnguşetya’da yaşanmaktaydı. Çeçenler arasında gelişmekte olan sosyo-ekonomik farklılıklar nedeniyle feodalizm burada çok daha çabuk gelişim alanı buldu. Bu yüzden dağ köylerindekine benzemeyen sosyal yapıyı görünce şaşmamak gerekir.
XVIII. yüzyılda, Çeçenlerde sosyoekonomik yapı feodal zenginler – zengin olmayanlar diye ikiye ayrılıyordu. Feodaller sınıfına dahil olanlar arasında beyler, köy ağaları, Çonkozlar, tüccarlar, zengin mollalar, inzibatlar vardı. Feodal olmayanlar ise, birçok gruplara ayrılmıştı: Fakirleşmiş inzibatlar, ameleler, esirler, köleler, ırgatlar…
Çeçen toplumundaki bu ilişkileri daha detaylı inceleyelim.
Arşivlere göre bu dönemde Çeçen ve İnguşlardaki feodaller çevrelerindeki halkları avuçlarının içine almışlardı. Araştırmacılara göre, XVI-XVIII. yüzyıllar arasında, bu sömürüye karşı olan emekçiler düzene karşı başkaldırabilmek için yollar aradılar. Oluşmakta olan üretim farklılıkları, üretim ilişkilerinin bozulmasına da bahane oldu.
Zenginler ve fakirler arasındaki sürtüşmelerin şiddetine rağmen XVIII. yüzyılda Çeçenya-İnguşya’da feodaller hala vardı. O dönemin arşivlerinde, feodal beylerden, tüccarlardan, köy ağalarından, çankaşlardan bahsedilir. Bunlardan bir kısmı Kabardey, Lezgi, Kumuk ve Gürcü’dür. Bu kişiler, devlet ileri gelenlerinin bilgisi dahilinde, Çeçen ve İnguşlar’ın isteği üzerine gelirlerdi. Yani Çeçenler de, İnguşlar da kendilerine yönetici olmaları için başka halklardan vekiller davet ederlerdi. Başka bir halktan davetle gelen birinin, kendilerine karşı çıkması halinde onu kovmak daha kolaydı. Çeçenleri iyi tanıyan etnograf İ. M Saidovna’ya göre, gerek Çeçenler, gerek İnguşlar kendilerinden “Bey” tayin etmek istemezlerdi. Nedeni; o kişinin tanıdıklarını çevresine toplayarak yerini sağlamlaştırmaya çalışacağı, orada yaşayanların isteklerini dikkate almamaya başlayacağıydı. XVIII. yüzyılda 25 yıl boyunca Kumuk beyi Çapalovgenon Aydamur’un da, Musala’nın da maiyetinde birtakım Çeçen Uzdenler vardı. 18. yüzyıl ortalarında Kabardey beyi Çerkeski Davlet Girey’in emrinde olan Atağ, Çeçeno gibi köylerin olduğu da söylentiler arasında.
XVIII. yüzyıl öncesi son 50 yıldaki 1750’lerde belgelerde Çeçen olmayan beylerin adları da belirlenmiş: Bunlar Aydemirov Berdihan, Aydemirov Raslanbek, Kasluhatov Allbek, Kasbulatov Ali Sultan’dır.
O yüzyılda, tahminlerimize göre Çeçenya’da Çeçen kökenli beyler de vardı. Belgeler, Çeçen ve İnguşlar için çok önemli olmayan Çeçen beylerinden bahsediyor. Bunlar, Sultanın oğlu Tuci, Kazbirin’in oğlu Murza. Belgeler sosyal durumu iyi olan Çeçen zenginlerini, “bey”, “beki”, “Wur” şeklinde isimlendiriyor.
1749’da Astrahan sınırları dışındaki arşiv belgelerinde Gizlar yakınlarında yaşayan zengin toprak ağası Ümran Minkişev ve arkadaşlarından bahsediliyor. Bunların Terek bölgesinde önceden beri yaşadıkları, kendi ekip biçtikleri arazileri vardı. Halen tapuları kendilerinde olmak üzere bunları “Ermeni tüccarlara ve göç eden insanlara” dağıttıkları şeklinde söylentiler var. Yine aynı belgelerde, bu topraklan daha sonra yeniden geri aldıklarına dair ifadeler yer alıyor. Minkişev ve arkadaşlarının imzaladığı bu belgeler okunduğunda o dönemlerde, feodallerin büyük ölçüde arazileri mülkiyetlerine alabilme gücüne sahip oldukları görülüyor.
1760-1770 yılları arasındaki bazı belgelerde maiyetinde köyler ve köylüleri olan (Albi köyü) Turlov Çapan, (Kaçalık Köyü) Gireev Mamakan gibi köy ağalarından söz ediliyor.
1762 yılı 12 Martı’nda Gizlar’da hazırlanmış belgelerde, diğer köy ağası Alim Sultan Kasbulatov adına, Solja nehri civarında emrindeki köylülerle birlikte yerleşmek için devlet üst yöneticilerinin onayladığını belirterek hazırlanmış tapular mevcut.
1764 yılı 14 Şubatı’ndaki belgelerde ise, Aydeminov Raslanbek adına kendilerinin düzenlediği belgelerde, onun adına düzenlenmiş tapu belgelerinin Çeçenya’dan Dayça, Laverslan, İdas, Matayis, Süleyman, Kazanbiş, Akimirza, Urusa, Micis tarafından da kabul edildiği belirtiliyor. Dahası 1764 yılı 5 Haziran’ında hazırlanan belgelerde ortaya çıkan gerçek Sibuski’nin sahibi Çerkeş Elmırz’in Aşağı Germençukski, Şela ve Alder’in sahibi olmakla kalmayıp, Şibutski Ağası Danaev Addam da, Dranaev Adin de Çerkes Davlet Girey’in maiyetindedir. Yöneticilerin oraya buraya yazdıkları bu belgelerdeki farklılıklar ve eksiklikler, örneğin köy ağalarının, feodallerin, beylerin resmi mühürlerinin, unvanlarının olmadığı yani yasallığı olmadığını ortaya çıkarıyor.
1772 yılına ait belgelerde zengin feodal sınıfına giren bir başka gruptan, oradaki feodallerin tahakkümü altında yaşayan insanların rahat olması için problem çıkarmazlarsa “Hıristiyanlığı kabul etmeye hazır olan İnguş köy ağalarının” yönetici olarak kabul edilmesinden bahsediliyor.
Yine aynı belgelerde, Gürcü Prensi’nin İnguşya’daki dört köy ağasını ve onun silahlı adamlarıyla, tercüman Paşin Stepantsan’ı da misafirliğe davet ettiğini söylüyor.
Buralardaki zengin feodal beylerin Çeçen ve İnguşların memleketinde olması belgelerin doğruluğunun bir kanıtı. Böylece kendi tüccarlarının Gürcüstan’a kadar olan yolları iyi bilmeleri sayesinde Uzden Çopanov Gardın ortaya çıkıyor. 1770 yılı 26 Mayısı’nda düzenlenen raporda Gızlar’daki komutan Nemça şöyle diyor: “Gürcüstan’a giden yoldaki Rus devletinin kendisine bağladığı ülkenin sahipleri Oset. 1770 yılı 30 Ekimi’ndeki raporunda ise “İnguşya arazilerinin sahibi İnguş Mirzakan’dı” diyor.
Çeçenya’nın ve İnguşya’nın aşağı kısımlarında, Urattal dağlarının oradaki arazinin sahibi olan beyin maiyetinde kimsenin olmadığını da belirtmek gerekir.
İşte 1764 yılı 21 Haziranı’nda Gizlardaki komutan N.A. Potapov’un kendi yazdığı belgelerde, Alderdeki ağalar Odas, Nukis, Çapan, Bortais, Minbulat kendilerinin Çerkeski Davlet Giray’ın maiyetinde olduklarını ispatlıyor.
Yukarıda bahsedilen kişilerden başka gerek İnguşlarda, gerek Çeçenlerde inzibatlardan da toprak sahibi olanlar vardı. Bu sınıflamaya girenler sanırız, mal varlığı bakımından beylerden bir basamak daha aşağıdaydılar. Onların da kendi aralarında farklılıklar, parçalanmalar söz konusuydu. Kısaca özetlersek bir üst basamaktakiler -ki azınlıktaydılar- yine de bu sıralamada yer aldılar ve sonradan bahsedeceğimiz Uzdenlerden daha varlıklıydılar. Bu tip Uzdenlerin II. grubundakiler ise ne köy ağası ne de kimsenin maiyetinde değillerdi.
1749-51 yıllan arasında yazılan belgelerin ışığında olaylara baktığımızda, Çeçen beylerinden Kazbulatov Albek’in himayesinde olan Uzdenlerden Sungurov Murzakay, Kazilev Kazıhan, Bisakarev Ali-İshan, Çelçık-Yunus’tan, ayrıca Munad adlı beyin himayesindeki İlyasov Abat, Kazuş Abat, Zamiseev Mahmud, Turlov Aktul gibi isimlerden de bahsediliyor.
Çeçence’de ve İnguşca’da “cankoz” diye bahsedilen bir grup var ki, bunlar beylerin diğer eşlerinden olan erkek çocuklara verilen genel bir isim. Bu kişiler sosyal statü açısından beylere, yöneticilere, ağalara çok yakın bir seviyedeler.
1771 yılına ait belgelerden birisinin belirttiğine göre, Oset ağalarından birisi ve oğlu Dudarokopa yönetimle birlikte hareket edeceklerine dair yemin etmişler.
Davletgresski köyündeki (şimdiki adı Strary) Cankaş İsmaila Bataşa, askerlere yardım için Karabulakların topraklarına getirmiş ve bunun karşılığında devletten ödül olarak 23 ruble almış. Ayrıca Çeçen topraklarındaki (anlatılanlardan Çeçeno Övl olduğu anlaşılıyor) Uzden’e de yardımlarından dolayı 20 ruble verilmiş.
Şimdi ise Çeçenler arasında pek yaygın olmayan bir sınıftan “köle”lerden bahsedelim. Sanırız köle kelimesi “laon” kelimesinden türemiş. Gürcüstan’da anlatılanlara göre, büyük bir olasılıkla “laon” sözcüğü, savaşın olduğu bölgelerde esir edilen dişilere verilen ad. Nadir de olsa, o dönemlerde yakınları, esir için istenen parayı verip kurtarmazlarsa o kişi onu esir alanın kölesi olurmuş ve sahip olduğu tüm hakları kaybedermiş. Yalnızca emrinde olduğu kişinin yanında yer alarak ancak küçük bir ev sahibi olabilir başka mal varlığı edinemezmiş. Ne toprak, ne de başka demirbaş sahibi olamazmış, seçme, seçilme hakkı da yokmuş. Fakat şu bir gerçek ki, hem Çeçenler’de hem İnguşlar’da 18. yüzyılda köleler çok azdı.
- ve 19. yüzyılın başlarında Çeçen ve İnguşlarda “esir” denilen bir başka gruptan bahsediliyor. Bu kelimenin Türkçe’deki “esir” kelimesinden alındığı sanılıyor. Gerçekler araştırıldığında diğer dağlı halklardan da, devletin kolonist askerlerinden de esirler alınmış.
Çeçen ve İnguşlarda kendi aralarında düşmanlıklar olan topluluklar arasında esir alınmaktaymış. Sahibi bu esirleri satma, başkasına hediye olarak verme hakkına da sahipmiş. Eğer akrabaları esir düşen kişiyi geri almazsa, o sahibinin kölesi haline gelir ve onun yanında işçi gibi çalıştırılırmış. Zaman geçtikçe sahibinin onayı ile onun için belirlenen fiyat kadar çalışarak toprak sahibi olabiliyormuş. R. A. Hapaverza ve A. İ. Robakidze, genelde o kişilerin de oradan ayrılıp geri dönmeyi istemediğini, sahiplerinin yanında kalmayı tercih ettiklerini söylüyorlar.
Elimizdeki XVIII. yüzyıla ait belgelerde, Çeçen ve İnguş halklarında sosyal statüleri kölelere yakın bir gruptan “Yalhoylardan bahseder. Yalhoylar savaşta esir düşen Çeçenlerden de, İnguşlar’dan da değiller. Gizlan’daki kumandan Obolenskiga, 1747 yılı 25 Ağustosu’nda yazılan belgelerde Çeçen yönetici Aydeminov Ronlanbek’in Gizlan’dan olan Yalhoylara geri dönüş çağrısı yaptığını söylüyor.
“Köle” kelimesi Çeçenlerde “holap” Ruslarda “şia” kelimesiyle sosyal içerik bakımından aynı anlama geliyor olabilir.
Devrimden önceki belgelerin de gösterdiği gibi Çeçenlerde de, İnguşlarda da beyin maiyetindeki köleler ve Yalhoylar savaş alanında alınan diğer halklardan esirlerin vekilleri sayılıyormuş. Beyler olsun, ağalar olsun yaşadıkları bölgede Yalhoyların emeklerinden faydalanmışlar.
Esirliğin olduğu dönemlerde Çeçenya’da ve İnguşya’daki sosyal-toplumsal etkileşimi irdelerken, bazı noktaların altını çizmemiz gerekiyor. Feodal sınıf nasıl oluştu, feodal olmayan sınıflar hangileridir?
Sınıfsal farklılıkların oluştuğu XVIII ve XIX. yüzyıl ortalarında Çeçenya’da olsun, İnguşya’da olsun, belirginleşmiş ne bir yönetim biçimi, ne de insan ilişkilerini düzenleyecek yasalar yoktu. Bu bağlamda, feodallerin köylüleri yanlarında çalıştırmak hakkı olup olmadığı ve gıda üreticilerinin feodal sınırlar içerisinde olup olmadığının hukuksal çerçevede belirlenmiş kuralları yoktur.
Şu ki, 1861 yılına kadar Rusya’da var olan sınıfsal ayrım gücüne Çeçenya’da, ne de İnguşya’da var olmamıştı. Yine de oradaki sistemden pek farlı olmayan haksız benzeyişler vardı. Kısaca özetlersek, var olan haklar herkes için eşit değildi. Ve bu genellikle bey sınıfından olanların haklardan istedikleri ölçüde faydalanmaları ile, kendi çıkarları için değiştirmeleri ile, kendi yakınlarından istedikleri ölçüde çıkar sağlamalarıyla ortaya çıkıyordu. Örneğin, başkalarının ürettiği ürünler, vergi vermeyen beylere peşkeş çekiliyor, yine başkalarının parasıyla onlara yardım ediliyordu.
Devrim öncesi, Çeçen-İnguş tarihçilerinden U. Laudevski’nin belirttiğine göre, halkın yaşam şekli oradaki beyin yaşam şekliyle doğrudan ilişkiliydi. Ve onların durumu zalim beyin gücü oranında değişiyor, haksız uygulama köylülerin sahip olduğu sığır, koyun, at sayısına bakılarak değiştirilebiliyordu. Koyunlardan yüzde 3, ineklerden yüzde 1 vergi alınıyordu.
“AKTAŞ” Yanuksu diye isimlendirilen bölgelerde yaşayan Çeçenlerden bir kısmı -diye anlatılıyor belgelerden birinde- Kumuk beylerini koyun da veriyor, üstüne üstlük askerlere yardımcı beylik kuvveti olma görevini de üstleniyorlardı.
XIX. yüzyılın ikinci yarısında köylüler Gürcü beylerine her yıl verdikleri verginin dışında ayrıca bir pay veriyorlardı.
1773 yılındaki bir başka belgeye göz attığımızda “Kabardey beylerine her evden bir koyun, ayrıca bir tırpan yapılacak kadar da demir veriyorduk” diyor İnguşlar.
Solja Nehri civarında yaşayan İnguşların; Kumuk beyi Yanbotov Batkan Amanat’a, her ev başına gümüş ruble ve ayrıca vergi vermek üzere borçlandıklarını gösteriyor belgeler.
Yukarıda anlatılanları özetlersek: O dönemde zengin Uzdenlerden biraz daha güçlüleri, daha güçlü beylerle birleşerek işbirliği yapmışlar.
Çeçen toplumunda ortaya çıkan beyler, yöneticiler, köy ağaları, özdenler, cankozlar, bir kısım zengin mollalar, tüccarlar, birkaç köylü emekçi, esir, Yalhoylardan oluşan kişileri sömürmüşler. Fakat şunu da belirtmek gerekir ki, çoğunluktaki Çeçenler başına buyruk idiler.
KAYNAKLAR
1) Rus- Gürcü İlişkileri
2) Rus sınırlan dışındaki politikalar arşivi.
3) Merkezi yönetim arşivi, savaş arşivleri
4) Kabardey gelenekleri.
– TSGA-DASSR Gizlar Belgeleri
– Î.M. Saidov -Çeçen-İnguş ilişkilerindeki Etnografik Folklorik Özellikler
– R.L. Hanadze, A.İ. Robakidze: Dağlık İnguşya’daki İlişki Farklılıkları, 1968
– N.A. Taliakalyon: XVIII. yüzyıl ikinci yansı ile XIX. yüzyılda Çeçen-İnguş ilişkilerindeki problemler, 1979
– U. Laudaev: Çeçen halkı Kafkas Dağlı Halkı, 1872
– P.G. Butkov 1722-1803 yılları arası Kafkasya Tarihi belgeleri, 1869
– Ş.B. Ahmadov XVIII. yüzyılda antifeodal antikolonyal Çeçenya dağlarındaki yapılar ÇİNİİYAL. 1974
– N.P. Gritsenco XVIII. yüzyıl ve XIX. yüzyıl ilk yarısında Terek kenarındaki bölgelerde sosyo ekonomik oluşumlar, 1961
Kafkas Arkeoloji Komisyonu AKTAŞ. 1870