2009’DAN MESAJ VAR!

YEMUZ Nevzat Tarakçı
11.01.2009

2009, ilk günden mikrofonu alsa eline ve avazının çıktığı kadar bağırarak: “Ey Türkiye’deki Kafkas toplumu, insanların acımasızca öldürüldüğü, masum çocukların kin ve nefrete kurban edildiği, annelerin gözyaşlarının sel olup aktığı, yer yer kan gölüne dönen bir dünyada yaşıyorsunuz. “

“Eminim, hoşgörüden, insanlıktan, barıştan uzaklaşan insanoğlu, sizleri de çok üzüyor. Sizler de çok utanıyorsunuz bebekleri katleden bu vahşetten! Sizin de yüreğiniz kan ağlıyor, aç, susuz, ilaçsız, sizden yardım bekleyenlerden. Ayrıca, sizin de Kafkas Toplumu olarak çözüm bekleyen öncelikli pek çok probleminiz var!”

“Ben, bu yıl size bir sürpriz yapacağım.  Dileyin benden ne dilerseniz! Tek bir dilek hakkınız var. Bu isteğinizi kesinlikle yerine getireceğim . Hadi bir araya gelin, öncelikli isteğinizi belirleyin, dileğinize kavuşturacağım sizi!” dese ne yapardık.

Nasıl haberleşir, nasıl bir araya gelirdik?

Hangi öncelikli sorunumuzu ön plana çıkarırdık?

Thamade”ler ne derdi buna?

Dernekçiler nasıl yaklaşırdı olaya?

Aydınlarımız ne söyler, yazarlarımız neyi vurgulardı?

Forum”larımızda neler yaşanırdı?

Bayanlar ne önerir, gençler ne tepki verirdi? 

Evet, sonunda bu temenni gerçekleşir.

2009, Kafkas toplumuna teklifini sunar:

”Biraraya gelin, en kısa sürede kararınızı bildirin!” der.

“Bu altın fırsatı kaçırmayalım!” diyen Kafkas toplumu, yurdun dört bir yanından gelen temsilcilerin oluşturduğu mahşeri kalabalıkla bir araya gelir.

Divan oluşmuştur. Üyeler sırayla söz hakkı alır.

İşte temsilcilerin duygu ve düşünceleri:

– Sayın divan başkanı, 2009’un kastettiği “Kabartay”lardır, “Abzeh”ler, bu konunun dışındadır.

– Buraya “Abhaz”lar niye geldi ki onlar “Adige” mi?

– Arkadaşlar, Çerkes olmayanın ne işi var burada, “Çeçenler”, “Dağıstanlılar”…

– Kıymetli misafirler, öncelikle şu “Wubıh”ları, “Shapsugh”ları konuşalım bir.

– Arkadaşlar, Türkiye’de ayrılmayı, Kafkasya’da birleşmeyi savunanlar var ya…

– Sayın hemşehrilerim, bana göre “dönüş “fikrine katılmayan, hangi boydan olursa olsun bu toplantıda asla görüş belirtemez!

– “Maxsıma” içmeyi günah sayanlara söz verilmesin lütfen!

– “Kafkasya”ya gidip oraları görmeyenler bu topluma nasıl olur da fikir babalığı yapar, gerçekten anlayamıyorum ben!

– Yahu o konuşan kişi “Kiril” i okuyup yazabiliyor mu ki onu dinliyorsunuz?

45 yaşın altındakiler bu toplumda ne zaman söz sahibi, rey sahibi olmuş, niye konuşuyor bunlar. Biz “thamade”leri dinlemek istiyoruz.

– Hani bizim “Şeş”imiz, bizim televizyon hakkımız yok mu?

– Ben 80 yaşındayım. “Work” bir aileye mensubum. Gençken, komşu köye cenazeyi haber vermeye gitmiştim. Tabi gençler bilmez bunları. Cenaze habercisinin ata binişi, attan inişi, kamçıyı tutuşu çok farklıdır, bu toplantının gündemi bu olmalı öncelikle. Bunları gençlere öğretmeliyiz mutlaka.

– Değerli katılımcılar, telaşa gerek yok! Gelin, önce iyice düşünelim. Bu yıl, “yunafe” yapalım, acelesi yok, konuşalım, tartışalım, 2009’a cevabımızı 2010 da verelim.

– Bence en öncelikli meselemiz, düğünlerde “akordeoncu” bulamıyoruz, bunu öneriyorum, öncelikle bunu tartışalım.

– Valahiii doğru söylüyorsun, hatta “kaşenlik” müessesesinin aldığı darbeyi de unutmayalım, bu da çok önemli!

– Arkadaşlar artık “wug”de yapamıyoruz farkındaysanız.

– “Kâfe” oynarken…

– Benim yüce divana bir teklifim var: Çok yorulduk küçük bir “mahalli düğün” ile ara verelim toplantıya. Dinlenelim biraz!

– Uygundur, uygundur…

– Ben de katılıyorum arkadaşıma, “düğün thamadesi”ni seçelim hemen.

– Uygun olan “thamade”leri önerelim…

Toplantıya yarım saat ara verilir.

(Ara uzadıkça uzar, nihayet  iki saat sonra toplantı kaldığı yerden devam eder.)

Toplantı, divan başkanının uyarısıyla başlar:

– Değerli katılımcılar, uzunca bir zaman geçti, daha asıl konuya gelemedik. Lütfen ayrıntıları ve kişisellikleri bir tarafa bırakıp gündemi konuşalım! Hayati öneme haiz bir gündemimiz var, istirham ediyorum!

Yine konuşmacılar:

– Ben birinci oturumda söyleyemedim, asıl sıkıntı, bazı gençler, thamadelerin karşısına geçip konuşabiliyor, utanmadan, sıkılmadan fikrini beyan ediyor. Allah aşkına bu ne haldir yahu!

– Değerli misafirler, rahmetli dedem derdi ki…

– Yahu şunu çok merek ediyorum, bu tür toplantılarda neden gereği kadar bayan ve genç bulunmuyor? Hani biz çok sosyal bir toplumduk?

– Ben, gördüğünüz gibi beli bükülmüş yaşlı bir insanım. Heyecanla, nefes nefese geldim aranıza. Toplantının başından itibaren sizleri hayretle seyrediyor, ibretle dinliyorum. İnanamıyorum gördüğüm manzaraya.

Buraya bizler bastırılmış duygularımızı tatmin etmek için mi toplandık. Ayıptır yahu!

– Değerli başkan,  eğer bizler “din” ile “kültür”ü …

– Asıl konu nedir biliyor musunuz? Çerkes demek…

– Bakın derneklerin görevi aslında…

– “Çerkes Halk Kongresi” toplandı, biliyorsunuz…

– Cenazelerimizde el tutmak kucaklaşmak…

– Abhazya …

– Hiç unutmuyorum, CC’de bir köşe yazısında…

– Federasyonlarımız aslında…

– Şu derneklerimiz var ya inanın…

– Ne demek “Kafkas” yahu… “Adige” dernekleri…

– Kuzeybatı Kafkasya’nın en batısı…

– İnanın Adige TV

– Aslında sürgün… Göç…

Hıristiyanlık, misyonerlik, Müslümanlık…

450 düşüncesi var ya arkadaşlar…

– Osetya’yı…

– Şu birleşikçiler

– Maykop…

– Bakınız, vatan ne demek… Ana-vatan, ata-vatan, ara-vatan…

– Aslında Müslümanlık ve Çerkeslik…

– Devam eden imza kampanyalarını…

– Nalçik…

– Dil olmadan, dili konuşmadan asla…

– Doğrusu şu dostluk kulüpleri

– Adige-Abhaz…

– Aslında ekonomik ve sosyal…

– Geç Allah aşkına, ödülü kim kime veriyor…

– Ne demek “2008 in en iyileri”, yani iyi olmayanlar kötü …

– Filistin ve Gazze…

– Ben ödüle ödül demem ödül benim…

– DÇB var ya…

– Ben derim ki: Zengin Kafkaslı işadamlarımız

– Sanatçılarımız var ya…

Üç cumhuriyetin birleşmesi olayı…

– Aslında ”yunafe”lerimiz…

– Bu güzel toplantıda…

– Diaspora… diasporanın… diasporada…

– Düğünlerimiz…

– Derneklerimiz…

– Siz…

– Biz…

– “Yefe”…

– “Kâfe“…

– “Yunafe”…

– …

(Gün batmış hava kararmak üzere…)

Bayan temsilciler ve gençler ısrarla söz hakkı istiyor.

Toplantı devam ediyor…

Salonun arka sıralarındayım, yorgunum, bitkinim.

Derin sessizliğimle duygularımı içime gömmüş durumdayım.

Mırıldanıyorum:

“İçimde maziden kalan duygular,

Ağla, geri gelmez günlere diyor.”