Nart Akhoumsatch
Keşke Konstantinopolis (İstanbul) hiç işgal edilmeseydi de medeniyet günümüze kadar devam etseydi ve bugünleri görmeseydik.
29 Mayıs 1453
Kötülüklerin ordusu Osmanlıların, 572 yıl önce bugün Doğu Roma’nın (Bizans) başkenti Konstantinopolis’i işgal ettiği kara günün tarihidir.
Aydınlıktan karanlığa, uygarlıktan bedeviliğe, sevgiden nefrete geçişin kısacası Konstantinopolis için tam olarak karanlık bir çağın başlangıcıydı bu uğursuz tarih.
İnsanlık tarihinin görmüş olduğu en büyük vahşetlerin yaşandığı bir işgaldi.
İki aya yakın bir kuşatmadan sonra şehirde hâkimiyeti kuran ve kontrolü ele geçiren Padişah Mehmet II (Devletin bekası için beşikteki bebekler de dahil 19 kardeşini öldürülmesine fermanı olan, vicdan ve merhamet yoksunu) tarafından askerlerine şehirde 3 gün yağmalama ve talan etme icazeti vermişti.
Gasp, soygun, talan ve tecavüz için salyaları akan Osmanlı askerlerinin ganimetiydi, fetih (!) hakkıydı ne de olsa…
“Kılıç hakkı” dediklerinin karşılığıydı diğer bir ifadeyle.
Her türlü cürüm işlenir ve hukuksuzluk yapılabilirdi.
Kiliselere sığınarak korunmaya çalışan mazlum ve savunmasız Rum halkını çocuk, kadın gözetmeksizin boğazlarını keserek, kılıçtan geçirerek ve yakarak barbarca katletmişlerdi…
Ödüllendirilmeyi hak etmişlerdi tabii ki bu kadar vahşetten sonra…
Konstantinopolis’in sokaklarına aç kurtlar gibi dağılmışlardı, salyaları akarak, tekbirler eşliğinde…
Ganimet elde etme hırsı ve sarhoşluğu içindeydiler.
Kötülük yapmada ve insanlık suçu işlemede sınır yoktu…
Masum Rum halkının çığlıkları arşa yükseliyordu…
Kiliseler, manastırlar soyuldu, talan edildi, yakıldı, yıkıldı.
Evler, işyerleri tek tek basılarak halkın ne kadar kıymetli eşyaları varsa gasp edildi…
Direnenler olduğunda vahşice katledildi…
Kadınlara, çocuklara tecavüz edildi…
Savunmasız mazlum Rum halkı, insanlık tarihinin görmüş olduğu en korkunç bir barbarlığı yaşamıştı.
Karanlık bir çağın kapılarının aralandığı ve barbarca insanlık suçlarının işlendiği bir işgaldi, Konstantinopolis şehrinin işgali.
Günümüzde Irak ve Suriye başta olmak üzere IŞİD İslamcı terörist barbarların birçok ülkede yapmış olduğu barbarlıkların ve işlemiş oldukları insanlık suçlarının bir benzeriydi Osmanlı ordusunun Konstantinopolis’in işgalinde yaptıkları.
Zira aynı sapkın zihniyetin ve inancın temsilcisiydiler…
Osmanlılar, aslında IŞİD’in devletleşmiş versiyonuydu tam olarak.
Milyonlarca insanın kutsalı olan ve saygı duyduğu Hagia Sophia (Ayasofya) katedrali başta olmak üzere birçok mabedler camiye dönüştürülmüş veya yakılıp, yıkılmıştı…
Yapılanlar, insanlık suçuydu, kültürel bir katliamdı…
Oysa Hagia Sophia, Hristiyan dünyasının hatta insanlığın ortak kültürel mirasıydı.
En önemli kutsal mabetlerden biriydi Jesus Christ’e inananların.
Hristiyan halkın kutsalları olan ve ibadet ettikleri kiliselerin camiye dönüştürülmesi büyük bir saygısızlıktı, cahillikti, düşmanlıktı.
Ama kültürsüzlüğün ve yıkıcılığın vücut bulmuş hâli, uygarlık düşmanı Osmanlılar bunu tabii ki düşünemezlerdi.
İnsanlık adına utanç duyulacak bir barbarlıktı aslında yapılanlar.
Bugün bu işgali kutlayanlar, işlenen bu insanlık suçlarına ve vahşetlerine onay verenlerdir…
Gözü yaşlı, yetim kalmış Konstantinopolis;
umarım bir gün gerçek sahiplerine kavuşur, 572 yıllık esaret sonuçlanır ve hasret bitmiş olur.