ABAZİNLERİN KÖKENİ

Şenkaua Boyka
Çevirir: Yismeyl Özdemir
Yamçı Dergisi, Mayıs 1977-Şubat 1978, s.86

Abazin (Aşıwa-Aşkarıwa) halkından söz açılınca Abhaz (Apsuwa) halkını anımsamak gerek. (1) Her iki halkın kökeni yakındır biri birine. Uzun çağlar aynı bölgede var olmuşlardır. Abazinler ve Abhazlar, Basğ (Bask), Sanığ veya Psıl adları ile anılan aynı atalardan türemedir. Bu günkü Abhazya’da herhangi bir yaşlıya ”ataların nerelidir” diye sorulduğunda ”Apısnılıdır (Abhazyalıdır)” diye yanıt verir. Bu yanıt Abazin halkının ataları olan Zighleri de kapsar. Bu durumda bir soru gelir aklımıza: ”O halde bu halk nerede yaşardı?”

Psıllar Abhazya’nın daha üst tarafında yaşarlardı. (2) Onlara çok yakın olan dağlık bölgede ise Misimyan denen kabileler otururdu. Psılların Güneybatı’sında Karadeniz kıyılarında ise Basğlar otururdu. Bu halkın yurdu Bzıb ırmağına kadar uzanırdı. Bu bölgenin daha Güneybatısı’nda ise Psou suyuna kadar olan yerler Sanığların yurduydi. Zıghler ise bu topluluğun batısında yerleşmişti. Saydığımız bu guruplar yaşam ve dil bakımından birbirlerine çok yakındılar.

Bilinen çağlardan bu yana Misimyanların yurdundan dağların Kuzey yüzüne gelen yollar açıktı. Bu yollar Sançar, Marıhu, Kulhor dağ geçitlerinden Kuzey’e bağlanırdı. Yukarıda saydığımız halk toplulukları Abhaz (Apsuwa) ve Abazin (Aşıwa-Aşkarıwa) halklarının ortak atalarıdır.

Başta da belirttiğimiz gibi Abazin halkının ataları Zighler, Sanığların komşusudur. Tarihi araştırmalar ve destan incelemelerinden anlaşıldığına göre bilinen ilk Abazin toprakları Abhazya’nın Kuzeydoğu’sunda başlayan ve Tuapse de Karadeniz’e ulaşan bölgeydi. Bugünkü Abazinlerin bir bölümünün Abhazya’dan ayrılarak Teberda vadisine gelişlerini anlatan öyküler, yukarıdaki açıklamayı çağımıza dek getirmektedir. Diğer halk destanları ve öyküleri ise bu günkü Abazin halkının bir bölümü olan Aşkarıwalarla bir küçük Aşıwa gurubunun Abhazya’dan ayrılarak bu günkü Karaçay-Çerkessk bölgesine geldiğini anlatır. L. Lavrov’un yazılarından anlaşıldığına göre Abazinler, Adler, Tuapse Lazarev bölgelerinde yaşardı. Abazin köyleri Soci’nin Kuzeybatı’sına kadar olan bölgelerde dağınık biçimde yerleşmişti. Bu bölgelerdeki yer isimleri Abazinlerin, tarihin geçmiş çağlarında bu bölgelerde yaşadığını kanıtlamaktadır.

Geçmiş çağlardan kalan belgelerden anlaşıldığına göre, Abhazlar ve Abazinler Basklarla (Basğ) aynı derecede yakındır. (Hatta Abzeghlerin bile bu yakınlıkta payı vardır.)

L. N. Lavrov’a göre Aşkarıwa halkı Adler ile Gagre arasındaki bölgede yaşardı. Bunların Kuzeybatı’sında ise T’ap’anta (Aşmaların bir başka ismi) kabileleri otururdu, Birinci yüzyılın ikinci yarısında Karadeniz kıyılarında feodal toplum biçimi oluşmağa başladı. Bu çağlarda Abhazya’da krallık yönetimini ve Abhaz kraliyet hanedanlarını görüyoruz. Psıl ve Sanığ kabilelerinin de Abhaz Krallığına bağlandıkları anlaşılmaktadır.

Konu ile ilgilenen bilim adamlarının anlattıklarına göre, önce Abhaz (Apsuvva) halkı ortaya çıkmıştır. Daha sonra Abhazlardan ayrılan guruplar Abazin halkını oluşturmuştur. Z. V. Ançabadze adlı araştırmacı ”Abazğ veya Bazğ ismi Abhazlardan olan bir halk gurubunun ismidir. Bunlar Abazinlerdir. Bunlar şimdi Kuzey Kafkasya’da yaşamaktadır. Bu halk T’ap’anta (Aşıwa) ve Aşkarıwa kollarından oluşmaktadır” der.

L. İ. Lavrov ise başka bir görüşü savunur. Lavrov’a göre: ”Abazinler Abhazya’da yaşamamıştır. Karadeniz kıyılarında, Kuzeybatı’da yaşamışlardır. Lavrov şöyle yazmaktadır. ”Abazinlerle Abhazların dillerinin benzerliği, yüzyıllar boyunca Abazin halkının ataları ile Abhazların komşu olmasından ortaya çıkmıştır.”

‘Kuzey-Batı Kafkasya halklarının ortaya çıkışı” üzerine L. İ. Lavrov’un    araştırmalarında şu sözlere de rastlanır. ”Abazinler, Karadeniz     kıyılarında yaşayan, Abhazlarla komşu olan ve fakat onlarla kaynaşmayan halklardandır” Abazinler 14 ve 15. yüzyıllarda Kuzey Kafkasya’ya (dağların Kuzey yüzüne) göç ederek yerleşmişlerdir. Bu nedenlerle, dilleri üzerine araştırma yapan bilginlerin yazılarına bakalım. S. H. Bğabja’nın yapıtı ”Abhaz dilinin Bzib diyalektinde Abhaz ve Abazin dillerinin karşılaştırılmasında yazar şöyle bir sonuca varmaktadır.” Bu konuda bilinen, Abhaz ve Abazinlerin dil kurgusu bakımından aynı, fakat konuşma olarak farklılık gösteren halklar olarak yan yana yaşamakta olduklarıdır. Diyalekt ayrılıklar önceleri pek fazla değildi, Giderek arttı. Şimdi bile her iki dilde benzerlik çoktur. Gramer açısından ve sözcük olarak benzeşim büyüktür. Bu benzeşime en uzak kalan T’ap’anta (Aşıwa) diyalekti ile konuşanlar bile Abhazlarla anlaşabilir.

Bu iki halkın dil benzerliği üzerine K. V. Lomatidze şöyle der: T’apanta (Aşıwa) konuşma biçimi, Aşkarıwa ve Apsuwa konuşma biçimlerinin gramatik gelişme üslubunu korumuştur. Aşkarıwa konuşma biçimi ise Aşwa ve Apsuwa konuşma biçimlerinin her ikisine yakındır. Arada bulunan bir diyalekttir.”  Abazin halkının tarihi ve dili üzerine çalışan A. Genko’nun yapıtı Abazin dilinde Abazin sözcüğü ile ilgili şöyle bir bölüm vardır: ”Kuzey Kafkasya’nın diğer Çerkes halkı olan Adigeler Güney komşuları olan, Karadeniz kıyısında yaşayan bütün halklara (Abaza) derlerdi.”

Bu iki dil üzerine araştırma yapanlar, L. Lavrov’un ”dillerin benzeşmesi bu iki halkın komşu oluşundan dolayıdır” savı yanlış bir değerlendirme sayarlar. Z. V. Ançabadze’nin şu sözleri de L. V. Lavrov’un savına uymaktadır. ”Dil birliğinin halkın kültür benzeşiminden doğduğu kabul edilemez. Çünkü, dil kültürün temelidir. Sorun, dillerin benzeşimi değil, gramer benzeşimidir, köken olarak sözcük benzeşimidir. Abazinlerin ve Abhazların dillerinde gramer ve sözcük birliği vardır. Bu benzerlik kültür yakınlığından doğmaz. ”Yukarıda sözünü ettiğimiz diğer araştırmacıların görüşleri de bu görüşe uymaktadır.

Abazinlerin atalarının Karadeniz kıyılarında, Soçi, Tuapse, Lazarevsk yörelerinde Abhazya ile komşu olarak yaşadıkları doğrudur. Ancak, bundan, bu çağlardan önce Abazin ve Abhaz halklarının dil olarak, kültür olarak yerleşme bölgesi olarak, aynı halk olmadıkları sonucu çıkmaz.” demektedir, Z. V. Ançabadze.

Açıklamalarımızdan da anlaşılacağı üzere Abazin halkının tarihini aydınlığa çıkartmakta Z. V. Ançabadze’nin görüşünü gerçeğe daha yakın kabul etmekteyiz. Ancak, Abazinlerin halk olarak, toplum olarak kendilerine has bir düzen kurarak Abhazlardan ayrıldıkları görüşüne de tam olarak katılmamaktayız. 15 ve 16. yüzyıllarda, Abazinlerin kalabalık guruplar halinde Kuzey’e göçmeleri sırasında Abhaz dilinden ayrı olarak, Abazin dili oluşmuş durumdaydı.

Ançabadze’nin savını zayıflatan bir durum daha görmekteyiz: Bu gün Adigey ve Abhazya da, bu bölge halkları içinde diyalekt farklılığını yitirmemiş Abazin gurupları ve köyleri vardır. Abhazlardan kopma olduğu savunulan Abazin halkının bir bölümünün dil özelliğini koruyarak yine Abhazlar arasında yaşaması Ançabadze’nin savının tersine bir durumdur. Bu gün bile Abazin gurupları Aphazya’nın Ahçıps, Psanman, Psıxu, köylerinde ve Adigey’in Kuaş-Hable, Ulsk, Ulap köylerinde yaşamaktadır. Bu durum ise Abazin halkının Kuzey’e göç etmesinden önceki yüzyıllarda da var olduğunu kanıtlamaktadır.

Bu savı doğrulayan bir belge daha var elimizde: 20 Temmuz 1864 tarihinde Varp yöresinde bulunan bir Rus birliği komutanı kendi üstlerine yazdığı bir mektupta şu satırlar vardır: ”Psıhu halkından olan 105 ailenin Huıj vadisine yerleşmek için izin istediklerini size duyurmayı görev sayarım.” Sözü geçen aileler bu gün Karaçay-Çerkessk Özerk Bölgesi’nde, Yinciğ ırmağı vadisinde Büyük Huıj köyünde yaşayan Abazinlerdir. (3) Arşivlerde saklı olan bir belge daha var, bu belgede de şöyle denmektedir: ”Tuapse de Abzeghlerle birlikte, Abazinlerin Barakey kolu (4) Çarlık yönetimi yasalarına uyacaklarına ilişkin yeminde bulundular.” 1826 dan 1832 yılına dek, Kafkas dağlarında yaşayan halklardan söz eden etnografik ve istatistik belgelerinde, 10. yüzyılda bile Abazinlerin halen Abhazlar ve Adigeler arasında yaşadıkları anlaşılmaktadır. Bu belgelerden birinde şöyle denmektedir: ”Apsını’da (Abhazya) Abazin ve Abhaz adlarında iki halk gurubu yaşamaktadır. Bu halklar kendilerini Abhaz ve Abaze olarak isimlendirmektedirler”.

Şimdi Abazinlerin halk olarak ortaya çıkışını inceleyelim. Bu çıkış 600 üncü yüzyıllardan önce olmaktadır. Çünkü, bu yüzyıllarda Abhazya’da ve diğer Karadeniz kıyısı halklarında gördüğümüz gibi, feodal oluşum henüz başlamamıştı. Bilindiği gibi halkların doğuşu, oluşumu, sınıfsal toplum oluşumuna bağlıdır. Kuzey Batı Kafkasya da halkların ortaya çıkışı feodal yapılı toplumun doğuşuna bağlıdır. Zira bu bölgede yaşayanlar arasında eski köy cemaatlerinin oluşumu kölecilik aşamasından feodal döneme  ulaşmıştır.

6. yüzyıl içinde feodal düzen öncesi yaşamının özelliklerine de rastlanmaktadır. 6. yüzyılın sonu ve 7. yüzyılda Kuzey Batı Kafkasya’da yaşayanlar (Zıghlerle birlikte) arasında feodal yapı oluşmaya başlamıştı. Daha sonraları 7-8 ve 9. yüzyıllarda Abhazlar halk olarak oluşumlarını  tamamlamışlardır.

8.yüzyılda Kuzey Abazaları (Abazinler) arasında chambısta (soylu) sözcüğü ve bu sözcükle nitelenen sınıf ortaya çıkmıştır. Bilindiği gibi varlıklı soylu ailelerin hayvan sürüleri vardı. Karadeniz kıyılarındaki dar şeritte ise kalabalık hayvan sürülerini doyuracak otlaklar yoktur. Abhaz, Abazin ve Gürcü soylularının hayvanlarına yetecek otlak bulunamayınca, mera (otlak) sorunu, daha Kuzey’e göç etme zorunluluğunu doğurmuştur. Böylece Abazinlerin Kuzey’e göçü başlamıştır.

Abazinlerin Kuzey’e göçlerinin nedeni ve göçün nasıl yapıldığı bu güne dek tam olarak aydınlığa kavuşturulamamış ve tartışmalı kalmıştır. Devrimden önce Çarlık dönemindeki araştırmacılar Abazinlerin Kuzey’e toptan gelmediklerim peyder pey göç ettiklerini söylemektedirler. Bu konuda bu güne dek sağlam bir görüş birliği doğdu denemez.
J. Guldenştayn, S. Boronevsky, L, Lüle, Abazinlerin 17. yüzyılda Kuzey’e geldikleri savını koymuşlardır. Bu savın yanlış olduğunu elimizde bulunan yazılı bir belge Yeğbağhkhue Dudarıkhua adlı Abazin prensinin 1555 yılında Kabardey elçileri ile birlikte bölgenin (Kuzey Batı Kafkasya) temsilcisi olarak Moskova’da, Çar nezdinde uzun süre kaldığım saptamaktadır.

16. yüzyılda Abazinlerin Kuzey’e (bu günkü Karaçay-Çerkessk Özerk Bölgesi) ve Adigey’e yayıldıklarını belirten Ekaterine Kuşeva’nın yazıları vardır. Kuşeva’nın ”Kuzey Kafkasya Halkları ile Rusya ilişkileri” adlı yapıtında 1570 yılında yazılan bir belgeden söz edilmektedir. Bu yazıda: ”Büyük Kaberdey Prensi Temnkua, Abazinler ve Besleneylerin yardımına geldi” cümlesi vardır. Bu belgeler yukarıda açıkladığımız yazarların ileri sürdükleri ”17. yüzyıl” tezinin doğru olmadığını açıkça ortaya koymaktadır. Abazinlerin Kuzeye yerleşmelerinin bu yazarların belirttiği tarihlerden çok önce olduğu böylece kanıtlanmaktadır.

Diğer bir gurup yazar Abazinlerin Kuzey’e göçünü daha eski çağlara götürürler. N. F. Yakovlev’e göre 11. yüzyılda Abazinlerin Kuzey göçü başlamıştır. A. H. Genko’ya göre: T’apantaIar (Aşıwa) 12 ve 13. yüzyıllarda, Aşkarıwalar ise 14. yüzyılda Kuzey’e gelip yerleşmişlerdir.

Elimizdeki belgelere göre 1239-1240 yıllarında Moğollar Kafkasya’ya saldırmışlardı. Saldırının ağırlığı karşısında sıkışan kıyı halkları Moğolların ulaşamayacağı sarp dağ vadilerine çekildiler. O yıllarda Kafkasya’da halkları etkile yen trajik olaylar ve kıyımlar olurken, Abazinlerin göç açısından pek etkilendiklerini sanmıyoruz. Abazinler arkada bırakacakları otlak ve yaylaktan daha uygun bir yer bulup yerleşme zorunluluğu duyarak göç etmişlerdir. Kafkas dağlarının etekleri Moğol egemenliğine girerken, halk Moğol barbarizminden kurtulmak için dağlara sığınırken, bu faciayı göre göre Abazinlerin aynı bölgeye göç etmek isteyecekleri gerçeklere uymaz. Bu yer değiştirme olayı üzerine başka görüşler de ortaya atılmıştır. Z. V. Ançabadze Abazinlerin 13 ve 14. yüzyıllarda (AşıwaIar) Kuzeye yerleştiklerini söyler. Bu düşünce Abazin konuşma dilindeki kimi sözcüklere ve bunların karşılaştırılmasına dayanır. Abazince’de K’atan, (Pulluk) Abhazca’da ”K’utanı” yani saban anlamına gelen bu sözcük 12. yüzyıla kadar Abazince ve Abhazca’da yoktu. Bu müşterek sözcüğe bakılarak Abazinlerin 12. yüzyıldan önce Kuzey’e yerleşmedikleri   tezi  savunulmuştur.

12, 13. ve hatta 14. yüzyıl sonuna kadar Kuzey’deki olaylar ve kargaşalık buraya bir halkı çekmez. Aksine, ürkütüp uzaklaştırır. Zira. 14. yüzyıl sonlarına doğru Orta Asyalı Timur’un orduları Kuzey Kafkasya’ya saldırmıştı. Acımasız bir fırtına, önüne geleni yok eden, taş taş üstünde bırakmayan bir yıkımdı Timur ordusu. Bu istila yıllarında Kuzey’deki yaşam güçlükleri karşısında Abazinlerin bu büyük saldırıyı göğüsleyerek Kuzey’e yerleşebilmeleri zordur. Saldırganlar 15. yüzyılın başlarında Kuzey Kafkasya’yı boşaltarak çok geniş yaylak ve yerleşim bölgeleri bıraktılar. Toprağı az olan, deniz kıyısında yaşayanların, boşaltılmış geniş topraklara göz koyması olağandır. Abazinlerin Aşıwa kolunun 15. yüzyılın başlarında bu topraklara yerleşmiş olmaları gerekir. Göç uzun bir zaman bölümü içinde peyder pey olmuştur. Aşkarıwa Abazinlerinin Kuzey’e göçü ise 16. yüzyılın sonlan ile 17. yüzyılın ilk çeyreğinde olduğu sanılmaktadır.

Aşkarıwaların bir bölümünün (Barakey kabileleri) o çağlarda eski yerlerinden henüz ayrılmadıklarını saptayan, 1882 yılında basılmış ”Russkaya Strarına” gazetesinin 27. cildinde Berje’nin ”Kafkas İnsanlarının Göçleri” makalesi vardır. Yine 1843 yılında basılan ”Abhazya’nın Tarihi” adlı yapıtta, Apışını (Abhazya) toprağının nerelere dek uzandığı anlatılırken şöyle bir bölüme yer verilmiştir. ”Bzıb ırmağı kıyılarından olup da Huıj vadisine yerleşenlerin liderleri şöyle demiştir: Bzıb (Abhazya’da) kıyısından Huıj (Karaçay-Çerkessk’te) vadisine yerleşirken tüm mallarımızı kaybettik” 1830 yıllarından 1860’lara kadar Abazinlerin nüfusu üç katma çıktığına göre, onların 17. yüzyılda Kuzey’e yerleştikleri savını nasıl kabul ederiz? (Buradaki müfus artışı yalnız AşkarıwaIarı kapsıyor).

650 Aşkarıwa sülalesinin göç edebilmesi için iki yüz yıl geçmiştir. Arşiv belgelerinden anlaşılacağı üzere 19. yüzyılda Kuzey’e göç edenlerin sayısı giderek artmıştır. Yukarıdan beri yaptığımız açıklamalar sonunda şöyle bir sonuca ulaşabiliriz. Aşıwa Abazinlerin 15 ve 16. yüzyıllarda Kuzey’e yerleşmişlerdir. Aşkarıwa Abazinlerinin ise 18. yüzyıl ortalarına kadar Kuzey’e göçlerini sürdürmüşlerdir. Son Aşkarıwa göçünün 1864 yılında yapıldığı bilinmektedir. Dağı aşan Abazinler önceleri Teberda, Kubina, Yinçiğ, vadilerine Guım ve Malka ırmakları kıyılarına yerleşmişlerdir.

Abazinler 18. yüzyılda iki diyalekt ile konuşan karma bir halktı. (Aşıwa Aşkamva) Aşıvvalar ayrıca 6 bölüme ayrılmaktadır. Tatar ve Türklerin (Altı Kesek Abaza) deyimini kullanmaları bu nedenledir. (5) Her gurup kendi prenslerinin aile ismini almıştır. Bu gruplar şunlardır.

1) Looğ: 18. yüzyıl ortalarında, kendilerine bağlı ailelerle birlikte Kubina, Guım, Malka, yörelerinde rastlanmaktadır. L. Lavrov’un yazılarına göre ”1802 yılında Guım kıyısında Looğlara bağlı 150 Abazin aile yaşamakta idi. ”Anlatılan olaylara göre Krasna-Vostok köyünün (eski adı ile Guım Looğkıt) kuruluşu şöyledir. Bu köy halkı önce Psitu yöresi, sonra Teberde vadisi, Kabardey bölgesinde Wuırda dağı etekleri, Proçnokopskaya yöreleri, Zolka suyu kıyıları, Aşkuakuan, Bakşıt yamaçlarını dolaştıktan sonra 1861 yılında Guım ırmağı kıyısındaki bu günkü köy yerini seçerek yerleşmişlerdir.

Kubina köyü (eski adı ile Kubina Looğkıt), yaşlıların anlattıklarına göre ilk yerleşme yerleri bunların da Guım ırmağı kıyısı idi. Daha sonra Kardanığ suyu kıyılarına gitmişlerdir. Oradan da ayrılarak Uçkul’a yerleştiler. Uçkul’u bıraktıktan sonra 1862 yılında bu günkü köyü kurmuşlardır. A. N. Genko’nun belgelerine göre Yineiğçıkum (Küçük Yinciğ) köyü Aşıwaları Gunahçır’dan ayrılarak Uçkul’a yerleşmişler, daha sonra 1861 yılında bu günkü yeri seçmişlerdir.

2) Bibard: (Bu günkü Albırğan köyünü Kuran Aşıwalar) Dağların Kuzey yamaçlarına gelince Önceleri Küçük Yinciğ ve Kubina kıyılarına yerleşmişlerdir. 1787 yılında iki guruba ayrılıp, bir gurubu Guım vadisine, diğer gurubu ise Marihu vadisine yerleşmişlerdir. Guım’a gidenler kısa bir süre sonra dönmüşlerdir. Marihu’ya yerleşenler 1831 yılına kadar orada kaldılar. Daha sonra her iki gurup birleşerek bu günkü Albırğan (Bibardkıt) köyünü kurdular.

3) Darıkua: Dağların Kuzey’ine  geldiklerinde diğerleri gibi birçok yer dolaştıktan sonra şimdiki Psıjkıt (Darıkuakıt) köyünü kurmuşlardır.

4) Khıhç: 17. yüzyıl başlarında Küçük Yinçiğ ırmağı kıyılarına geldiler. Daha sonra 1787 yılında Guım vadisine göç ettiler. 1804 yılına kadar burada yaşadılar. 1805 yılında bir gurubu Guımlooğkıt’a göç ederek onlarla birleşti. Geri kalanlar ise bu günkü Psewuk’e Daxe (Khılıç kıt) köyünü kurdular. Genko’ya göre Khılıç gurubu bu günkü Khaçubiy rayonu sınırları içinde kalan Karamurzinskoe köyü yakınlarında yaşarlardı. Daha sonra diğer Abazin ve Kabardey köylerine dağılmışlardır.

5) Jantemir: Pyatigorsk yakınlarında yaşamakta idiler. 1794 yılında 6.264 kişilik bir gurubu Pyatigorsk’a yerleşmiştir. Jantemirlerin bir kolu ise 1746 yılında Guım ırmağının yukarı kısımlarında görülmektedir. (6)

6) K’açua: 18. yüzyıl başlarından itibaren diğer Aşrvva güruhları içine dağılmış ve bir kısmı da 1863 yılında Türkiye’ye göç etmiştir.

Yukarıda da açıkladığımız gibi Aşkarıwa Abazinleri daha geç çağlarda dağları aşarak Kuzey’e gelmişlerdir. Bağ, Tam, Mısılbıy, Kızılbiy, Başılbıy, Barakhey, Şegerey kollarına ayrılmaktaydılar. Bunlardan Barakheyler 18. yüzyılın ilk yarısında Kuzey Kafkasya’da yerleşik duruma geçmişti. Barakheylerin çoğunluğu, Khızübiy, Başılbıy, Mısılbıylerin bir bölümü 1861-1863 yılları arasında Sydı-Yismeyl-Gebehua adlı 3 sülalenin yönetiminde Osmanlı topraklarına göç etmişlerdir. (7) Geride kalan boylar birleşerek bu günkü Huıj Du (Büyük Huıj), Huıj Çıkuın (Küçük Huıj), Çagariya, Abaza Hable, Apsıua köylerini kurmuşlardır. Bir bölümü ise (özellikle Başılbiylerden geriye kalanlar) Adigey ve Kabardey bölgelerindeki köylere dağılmışlardır.

1860 yılında Kuzey Kafkasya’da kurulmuş olan Abazin köylerinde yaşayan Abazinlerin sayısını Rus subayı Korlokov belirtmektedir: Bu tarihte Huıjdu köyünde 1.532, Şegerey’de 1.188, Bibardkıt’da, 1.276, Darıkuakıt’da 1.594 Abazin yaşamaktaydı (kentlerde yaşayanlar hariç). Bu saydığımız köylerin halkı daha çok at, sığır ve koyun yetiştirmekteydi. Tarımla uğraşanlar ise daha çok buğday, arpa, mısır gibi tahıllar ve bahçe ziraatı, meyve yetiştirmekle meşguldü. Toprakla uğraşan nüfusun o zamanki sayısını bilmemekteyiz. Patates, fasulye tarımı yapanlar da vardı. Yetiştirdikleri ürünleri ve el sanatı ürünlerini, kendilerinin imal edemedikleri mallar karşılığı satarlardı. İstatistiklerden anlaşıldığı üzere Kuzey Kafkasya’da kalabalık yerleşme merkezleri çoğalınca, bu tür ticaret daha da gelişti. 1849 Nisan’ının 23 ünde Battalpaşinska (bu günkü Çerkessk kenti) pazarında Abazinlerin 1.000 post, 800 yamçı, 578 Çerkes elbisesi, 400 yün çorap, ve eldiven, 300 büyükbaş hayvan, 4.500 at, sattıkları anlaşılmaktadır. Karşılığında 19.044 som (altın para) almışlardır. Aynı gün satın aldıkları mal listesi de şöyledir: 15 bin metre sırma sim, çok sayıda yatak ve masa örtüsü, semaver, 3.200 sandık (8), 280 ayna…

Aynı şekilde Pyatigorsk, Georgiyevsk, Stavropol, ve diğer kentlerde de pazarlar kurulur ve buralarda da Abazinler alışveriş ederlerdi.

Ekim Devrimi’nden sonra yaşam biçimi değişmeye başlamış ve kentleşme hızlanmıştır. Bu gün Abazinler Karaçay-Çerkessk Özerk Bölgesi’nde, yukarıda saydığımız köylerde ve Karaçayevsk, Teberda, Çerkassk, Yerkenşahar, Yersokan gibi yerleşme merkezlerinde diğer Çerkes gururları ile bir arada yaşamaktadırlar.

NOT: DOROGOY SÇASTYA (Sbornik Proyzvedeniy Abazinskiy Avtorov- Çerkessk 1975) adlı derleme yapıt içinde bulunan Şenkaua Boyka’nın yazısından Türkçeleştirilmiştir.

1) Abazin ismi Abhazlar dışında Aşıvva-Aşkarıwa halk gurubu için kullanılmıştır (çevirmenin notu).
2) Bu gün bile Uzunyayla’daki Abazin Köyleri biri birleri için Psıl-barıpş adım kullanırlar (çevirmenin notu).
3) Ünlü Abazin yazarı Jır Hamid’in doğduğu köy, Haki Aşkarıwa diyalekti ile konuşur (çevirmenin notu).
4) Bu koldan ayrılıp Türkiye’ye gelen bir gurubun kurduğu, Eskişehir yöresinde Kovalca köyü vardır (çevirmenin notu).
5) Uzunyaylada  Looğ’ların kurduğu bir Abazin köyü şimdilerde bile  ”Altıkesek” (Looğkıt) adını taşımaktadır (çevirmenin notu).
6) Bu guruba Kabardeyleşmiş şekilde halen Türkiye’de bulunan Kabardey köylerinde rastlanmaktadır. Örneğin Juğ, Yesan soyları gibi (çevirmenin notu).
7) Bu gurupların Türkiye’de kurdukları köyler şunlardır:

a) Kazancık-Borandere, Potuklu (Başılbiy) (Yoluhey) (Yismeylkıt) Bu üç Köy Kayserinin Pınarbaşı ilçesine bağlıdır.
b) Karacaören (Gebekuey, bu köyün bir kısmı Başılbeydir)
Demirboğa (Başılbey Tavladere -Başılbiy ve Mısılbiy karışıktır-). Bu üç köy Kazançık köyünden ayrılmadır. Bu köyler Sivas’ın Şarkışla ilçesine bağlıdır.
Yeniyapan (Siydkıt, Başılbıy, Barakey, Mısılbiy, Kızılbıy karışımıdır) Sivas’ın Şarkışla ilçesine bağlıdır. Yukarıda saydığımız üç köy 1868  yılında Kazançık’tan ayrılmışlardır
c) Sivas Yıldızeli yöresi, Halkaçayır, Cizözü, Çırçırköyleri Aşkarıwadır
d) Tokat -Artova-Erbaa yöresi, Bulamır, Alpudere, Fındıcak köyleri Aşkarıwadır (çevirmenin notu).
e) Yozgat-Alaca-Çorum yöresi, Çerkes Osmaniye (Looğtut), GökÖren (Bzagaakıt) Osmaniye Sorgun’a bağlı olup Aşıwa’dır, Gökören ise Alacaya bağlı olup Aşkarıvva’dır.
f) Tufanbeyli yöresi Aşıwa, köyleri.

8) Bu gün bile bu sandıklardan bol miktarda uzunyayla Köylerin­de bulunmkatadır. (At derisi kaplı Sandıklar).