TLETSERUK Nahit Serbes
22.12.2010
İnsan olma çabası içinde olup, yolun çok başındaki bir kardeşiniz olarak, Adığağe’den bahsetmeye çalışacağım. Adığağe elde edilebilir mi? Nasıl elde edilir? Bu sorunun cevabı aslında çok basittir. Şöyle ki: herkesin içinde var olan insanın düşünme mekanizmasını harekete geçirerek olayların arka yönünü görebilme, gönül gözünü açabilme ve kendinden önceki bilgi birikimini anlayabilme ile elde edilir. Çerkesliğin anlaşılabilmesi xabzenin öğrenilmesiyle mümkündür. Gelişime açık olmak şarttır. Unutulmamalıdır ki, aklın nefsi kontrol etme ve nefsinde akıla galip gelme mücadelesi son ana kadar sürecektir. Eğer mücadele biterse birinden biri teslim olmuş demektir ki, bu mağlubiyettir. Bu nedenle iyi bir Adige olma mücadelesi hiç bitmemelidir.
Adığağe’de yaşanmışlık ve üzerinde hayal etmek vardır. Yalnızca bakmak ya da görmek değil, derinlemesine bakabilme ve baktığında özünü görebilme yetisini kazanmış olmak gerekir. Doğruyu arayan insan aydınlanır ve ışık saçar. İşte o zaman gelişim olur. Çerkesliğin özü de uyanma, aydınlanma ve etrafını aydınlatmadır. Onun için Çerkeslik, diğer kültürlerin merakını uyandırmıştır.
Ancak çoğunlukla, insanlar Çerkesliğin yani Adığağe’nin ne olduğunu başkalarından duyarak ya da bunu açıklayan belli yazılı bilgiler olduğunu düşünerek buralardan elde edilebileceğini sanmıştır ama tabii ki yanılmışlardır. Pek az kişi bunların aslında kendinde varolduğunu, ne ararsa kendinde araması gerektiğini algılayabilmiştir. “Çerkes dışarıdan gelecek hiçbir güç ve yardıma güvenmeksizin kendi kendisini yüceltmeye çalışmalıdır”. Gönülde hissetmedikçe, Çerkesliği (İnsanlığı) algılamak mümkün değildir. Çerkesliğin özel bir sırrı yoktur. Çerkesliğin temeli hikmetlerdir. O halde Çerkesliğin anlaşılması ancak içinde yaşayarak, insanlığı yaşam tarzına dönüştürerek ve tekâmülümüzü sürdürerek mümkündür. Çerkeslik, hayal etmek sanat, işbirliği ve birlikte çalışmayı, insanlık, sevgi ve saygısını yaymayı ideal edinmiş, insanı yüceltmek için vargücüyle çalışan vicdanını tesis etmiş kişilerin topluluğudur. Çerkeslik yoktan var olmamıştır. Çünkü hep vardı, hepte var olacaktır. Çerkeslik insanlık tarihinin tüm kültürünün aktığı ve akmaya devam ettiği yüce bir deryadır. Burada özellikle gelişim kelimesinin altını çizmek istiyorum. Derin bir nefes alıp gözlerinizi kapatın. Düşünün! Hayatın zenginliği uçsuz bucaksızdır ve tükenmez, hepsi de sizin için yaratılmış. Yeter ki, onları görün! Bildiğiniz gibi, bakıp da görmemek mümkün! Siz görmeye, duymaya, hissetmeye çalışın. Yaşamın zenginliklerini görmek ve onlardan yararlanabilmek için bazı prensiplere sahip olmamız gerekir.
Hayatınızı akıllı bir şekilde planlamanız, evvela kendinizi iyi tanımakla başlar, insanın kendini tanıması, sanıldığından daha zordur. Çünkü doğru sandığınız bazı kalıplaşmış önyargılarınız vardır. Her kitapçıda kişisel gelişim kitapları satılmaktadır. Bunlar, kısa hayatınızda, akranlarınız arasında ayrıcalıklı ve üst düzey bir yere gelmeniz için çok önemli bilgilerle doludur. Acele etmek de çok doğru değildir. Zira tam tersine doğruyla yanlış, iyi ile kötü karışabilir. Onun için sabır ve sadakat şarttır.
İyi bir Adige: Yasal olmayan hiçbir şeyi yapmaz, insana ve doğaya zarar vermez, çalışkan ve beceri sahibi olur, ayrı kültürel değerlere, inançlara saygı gösterir. Bilgiyi aklının süzgecinden geçirir. İnsanlarla ilişki kurarken mantıklı, sabırlı duygusallıktan uzak ve önyargısız olur. Hem sağlıklı iletişim kurabilmek hem verimli öğrenmeyi gerçekleştirebilmek için dinlemesini de bilir. Her duyduğunu onur, gurur meselesi yapmaz. Kendisine nasıl davranılmasını istiyorsa kendisi de fertlere öyle davranır, kişisel gelişim kitapları okur, kendini geliştirir ve zenginleşir.
Bu bağlamda yakınlarda okuduğum bir paragrafı paylaşarak sözlerimi tamamlamak istiyorum. ”Hiçbirimiz bu dünyada tesadüfen bulunmuyoruz. En küçük ayrıntısına kadar mükemmel bir biçimde tasarlanmış bir oyunun içindeyiz. Her sahnede yanlışlarımızı görmeli, onları düzeltmeli ve sonra oyunu yeniden sahneye koymalıyız.”
Çünkü büyük bir dikkatle izleniyoruz. En ilginci de bu oyunun seyircisi yoktur. Herkes oyuncudur. Bizim tek yapmamız gereken, rolümüzü gerektiği gibi oynamaya çalışmaktır.