ADİGE XASE’YE AÇIK MEKTUP

Aslan Tevu
Adige Cumhuriyeti Ulusal Müzesi Arkeoloji Bölüm Başkanı,
Çeviri: Cetao İbrahim
Ğuaze Gazetesi, sayı.2, 2004

Adigey’in arkeolojik zenginliği dünyaca bilinir. Bugünkü Adigey sınırları içerisinde paleolit döneme ait 10 bin civarında yerleşim yeri, kurgan, mezarlık, kale vb. yer vardır. Bu sayı tarihi Adige topraklarında ise 50 bin civarındadır.

Bundan 200 yıl kadar önce ilk kurgan ve dolmenlerin kazılması çalışmalarına başlanmış olup, bu zaman içerisinde arkeologlar yüzlerce kazı gerçekleştirmiş ve bilimsel, sanatsal, tarihi değeri olan çok sayıda madde bulmuşlardır. Bunlar tarihi zenginliklerimiz arasında, kitaplardaki yerlerini almıştır. Bu tür araştırmalar Adigeler için çok önemlidir. Çünkü tarihimiz bugüne kadar henüz tam olarak yazılmamıştır. Bu nedenle arkeolojik araştırmalar yapmak, tarih sayfalarımızı zenginleştirmek gerekmektedir. Yapılacak bilimsel çalışmaların büyük yarar sağlayacağı açıktır. Örnek vermek gerekirse Sovyetler Birliği’nin son on yılında ülkemizde yapılan kazılarda elde edilen bulgular tarihimize büyük gelişme sağlamıştır.

Leningrad’tan gelen A.D. Rezepkin yönetimindeki arkeolog grubu, Mamrukuay kurganlarında kazı yapmıştır. Buradaki bir dolmende, büyük Maykop kurganı Osad kazıldığından (1897) bu yana ele geçmeyen altından kap kacak, bilezik,iğne,taş ve bronzdan yapılma alet edevat ve silahlar, Avrupa’nın en büyük ağaçtan müzik enstrümanı bulunmuştur. Bunların yaşı 4 bin 500’dür.Dolmenin iç duvarlarında çeşitli resimler vardır. Bu dolmen 1982 yılında Adige Ulusal Müzesi’ne verilmiş olup o tarihten beri müze avlusunda beklemektedir. Bu insanların görmesi ve bilmesi gereken bir kültür anıtıdır. Düzenleyeceğimiz yeni sergilere katkı sağlayacaktır. Bunu müze içine sığdırmak mümkün olmayıp, müze bahçesinde kapalı bir alanda sergilemek mümkündür. Aynı kazılarda dünyanın en eski taş direği de bulunmuş olup halen müzemizde tutulmaktadır.

Vulape kurganlarının araştırılması için Doğu Halkları Müzesi’nin A.M. Leskov yönetiminde Adigey’de düzenlediği kazılar dokuz yıl sürmüştür. Gurup bu kazılarda kendi istediklerini çıkarmak gibi bir amaç gütmeden önceliği yok olma tehlikesi altında olan kurganlara ve Krasnodar barajı altında kalacak yerlere vermiştir.

Profesör A.M. Leskov tarihi eserlerle dolu toprakların sürüldüğünü, eserlerin hırsızlarca yağmalandığını görerek üzüntüye kapılmış ve bu sorunun ülkemizde arkeologlar olmadan çözümlenemeyeceğini yöneticilerimize inandırmıştır. Bu amaçla arkeoloji eğitimi görmek üzere Leningrad’a altı öğrencinin gönderilmesini sağlamıştır. Moskova’ya gidince de Adigey’in isteği doğrultusunda Sovyetler Birliği Eğitim Bakanlığınca, Adigey Öğretmen Enstitüsü’ne bağlı olarak Tarih Fakültesi açılmasını sağlamıştır. Profesör, Leningrad’a giden öğrencilerin arkeolog olacaklarını, yeni fakültenin de Adige tarihi ve arkeolojisi üzerine araştırma yapan merkez haline geleceğini umut etmiştir. Ancak mezun olan altı öğrenciden hiç biri arkeolog olarak çalışmak istemeyip tarih öğretmeni olmuşlardır. Tarih Fakültesi’de bir tane olsun arkeolog mezun etmemiş, o zamandan beri tarihçi mezun vermektedir. Oysa fakültenin açılmasından amaç, eski tarihimizi araştıracak kadroların yetiştirilmesiydi. Amaç tarih öğretmeni yetiştirmek olsaydı bu Krasnodar ve Nalçik üniversitelerinden de mümkün olabilirdi. Bu nedenle 21 yılda arkeologlarımız olmadığı için bir çok tarihi eserimiz kaybolmuş, hırsızlarca yağmalanmış, ticaret malzemesi olmuştur. Elbette bu kayıplar oranında da tarih sayfalarımız boş kalmıştır. Bu konudaki aldırmazlığımız umut kırıcı boyutlara ulaşmıştır. Sanki tarihi mirasımızı istemiyor gibiyiz. Artık uyanma zamanımız gelmedi mi? Yetmiyor mu hırsızların atalarımızın mezarlarını karıştırdıkları? Yetmiyor mu buralarda ele geçirdikleri maddelerle yaptıkları ticaret?

Adige Ulusal Müzesi son 10 yılda hiçbir kazı gerçekleştirememiştir. Daha önceden başlayıp yarım kalan, ikisi Tevoyhable’de biri Vulape’de olmak üzere üç kurgan vardır.

Her yıl almış olduğum kazı izini, gerekli ödenek yokluğundan dolayı geri gönderilmektedir. Bu tür izin Adigey’de bir tek bana verilmiştir. Bugüne kadar kazı gerçekleştirememişsem de binlerce buluntuyu toplayarak Müze’ye kazandırmış bulunuyorum. Son dört yılda Petesburg ve Fransalı arkeologlarla kurmuş olduğum ilişkiler sayesinde su altında kalan bölgelerdeki 5 bin yıllık yerleşim yerlerinde birlikte kazılar gerçekleştiriyoruz. Bu iş için gerekli masrafları Fransa Dışişleri Bakanlığı karşılamaktadır. Ele geçen buluntuların tamamı Adigey Ulusal Müzesi’ne verilmektedir. Sadece geçen yıl 5 bin adet buluntu müzemize verilmiştir. Bunlar arasında Rusya’nın en eski testi pişirme ocağı, bıçaklar, oraklar,oklar, topraktan yapılma hayvan heykelleri vardır. Bulgularımıza göre Maykop Kültürü’nün yaşı 1000 yıl daha artmış ve 5 bin 500 olmuştur. Biz arkeolojik kazılar gerçekleştirme imkanı bulamıyorsak da hırsızlar gece gündüz kazılarını sürdürme imkanı bulmaktadır. Çalınan eserler benim veya bir başkasının özel malı değildir. Bunlar tüm dünya Adigelerinin tarih mirasıdır. Yağma böyle devam ederse birkaç yıl içinde kurganlarımız boşalacaktır. Ondan sonra ulusumuzun köklerinin derinliğini kanıtlamak ve insanları Adige tarihinin zenginliğine inandırmak zorlaşacaktır.

Krasnodar baraj suları altında onlarca tarihi anıt yok olmuştur. Bunların birkaçı da kurgandır. Yeni Kazanekuay koyü oturum alanı içerisinde bulunan Asran kurganı günden güne yıkılmaktadır. Birkaç yıl içerisinde tamamen su altında kalacaktır. Bu kurganda Nart mitolojisine göre Moğol-Tatar saldırılarına karşı koyan dört kahraman, Asran, Segesuye Necesu, Cediguj Vusasu ve Adehun’un mezarları bulunmaktadır. Kısa zamanda Asran kurganı kazılmazsa içinde ne olduğunu kimse öğrenemeden yok olacak ve tarihimiz de büyük bir kayba uğrayacaktır.

Tarihi miraslarımızı darmadağın ettiğimiz artık yeter. Kalanların bugün koruma altına alamazsak yarın çok geç olacaktır. Artık kendimize gelelim.