“AHMAK” KİM

YEMUZ Nevzat Tarakçı

Ülke olarak oldukça zor bir dönemden geçiyor, çok sıkıntılı günler yaşıyoruz.
Haksızlık karşısında dik duramadığımız için değerlerimiz, insanlardan önce ölüp gitti, gidiyor.
Ne yazık ki ateş, sadece düştüğü yeri değil hepimizi, her şeyimizi yakıyor.
Ateşin düştüğü yerde binler, yüzbinler ateş yanıyor, insanlar, insani değerlerle kül olup gidiyor.
Haksızlık, hukuksuzluk, huzursuzluk altın devrini yaşıyor.

HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSANLAR
Hal böyleyken, korkusundan üç maymunları oynayanlar, haksızlık karşısında susanlar…
Dün, ak dediğine bugün kolayca kara diyenler… Bu durumu alışkanlık haline getiren siyasiler, yazarlar, çizerler…
İnanın çoğu insan sağlıklı düşünme ve muhakeme yeteneğini yitirdi.
Yazımız da turamız da silindi.
Neredesin ey sağlıklı düşünce, analiz, tecrübe, dik duruş…

ÜST AKIL, DIŞ GÜÇLER…
Olan biten her şeyi dış güçler, üst akıl, derin’lere bağlamak ve belli belirsiz birilerinin projesi olarak görmek çok kişide etkisi görülen çok ciddi bir sorun.
İnsanların aklını esir alıp, onların üzerinde sulta kurmak Firavunların, Tiranların ortak yöntemidir.
“Gerçeği ters yüz etmek, insanları korkutup paranoyalar oluşturmak, Nazi ideolojisinin dayandığı en temel fikirlerden biridir.”
Ya dünyada olan biten her şeyin temelde bir Yahudi projesi olduğuna inanma düşüncesine ne dersiniz?
Ayrıca şahısların ve toplumların irade ve tercihlerini yok sayarak her şeyi belirleme gücü olduğu düşünülen söz konusu odaklara, tanrısal güçler atfetmek, daha da vahim bir durumdur.

KURU YAPRAK MİSALİ
Eğer insan olarak sosyal olaylardaki rolümüz, nehirde sürüklenen bir kuru yaprak durumundaysa dükkânı kapatıp her şeyi unutmak gerekir.

DİKTATÖRLER, KÖLELER…
“Her şeyden önce diktatörler kendisini ve kendisiyle bağlı dar bir çevreyi, ülkenin ve rejimin asıl sahibi olarak görür. Tek söz sahibi bu çevre ve ülke adına diktatördür. Mutlak güç odur.”

“Sözünün üstüne söz istemez. Kural koyucudur. Otoritesi esastır. Koyduğu kurallar tartışılmazdır. Değişik fikirlere tahammülü yoktur. Farklılıkları kendisine, dolayısıyla ‘ülkeye ihanet’ olarak görür ve yaşanılan dönemin durumuna göre yaftalar. İtiraz edenler kimi zaman terörist, kimi zaman vatan haini, kimi zaman ise işbirlikçidir.”

“Diktatörlükler, ülkeyi ‘malları’ gibi gördükleri için ülkeyi bir ticarethane gibi yönetirler. Kendileri patron, yakın çevresi ise ortaklarıdır.
“En önemlisi insan, hükmedilen ‘teba’ noktasındadır. Kendisine hizmet ettiği, itiraz etmediği, yapılanlara göz yumduğu oranda değer görür.”
 
“Ülke çıkarı, bekası, kendisiyle başlar, kendisiyle biter. İstediği an ülke değerlerini satışa sunar, istediği bedeli almayı kendisine ‘hak’ olarak görür.”
“Tüm bu olguların aksine, büyük devletlerle karşı boyunları kıldan incedir.”
Ne yazık ki, efendilerinden memnun kölelerin sayısı da az değil.
Prangalar acıtmaz olduysa vay halimize!

ÇÖZÜM

Bu gidişatın tersine çevrilmesinin tek bir yolu var. Toplumsal ve siyasal hareketlerin güçlenmesi ve siyasi iktidarlara eşdeğer bir güç oluşturulması, sokağın dilinin ve gücünün iyi kullanılması…

Sonuç: Türkiye iyi bir noktaya gitmiyor.