BUGÜN ÇARESİZLİKLE BANA UZATILAN ELİ TUTMAYACAKSAM KARDEŞLİĞİN NE ÖNEMİ KALIR!

YEMUZ Nevzat Tarakçı
13.08.2008

Hemen yanı başımızda, kardeşlerimizin diyarında, kan ve gözyaşı sel olmuş akıyor.

Bomba, enkaz ve alevlerin içinde çaresizlikle kıvranan, son umut diye insanlığa elini uzatan, her şeyden habersiz masum çocuklar, yaşlı annelerin acı çığlığı hepimizin yüreğini dağlamış, kanımızı dondurmuş durumda.

Dünyanın gözü önünde yaşanan bu vahşet, insanlığı utandıracak cinsten.

Hepimiz acılıyız, tepkiliyiz, öfkeliyiz. Daha da kötüsü çaresizlik içindeyiz.

Saatler geçiyor, sabrımızla birlikte günler tükeniyor fakat vahşet bitmek bilmiyor.

Her yeni haberle, bir kez daha nefeslerimiz kesiliyor, bir kez daha çaresizlikle öfkemiz çığ gibi katlanıyor.

Sevgi, dostluk, kardeşlik katili şer güçler, hoşgörüyü, merhameti ve dahi insanlığı tüketmiş durumda.

Şimdi ne yapmalıyım ben?

Ben, bugün için varım, bugün çaresizlikle bana uzatılan eli tutmayacaksam kardeşliğin ne anlamı kalır!

Ben, mutlaka bir şeyler yapabilmeli, somut bir adım atabilmeliyim.

Üzülmekten, sızlanmaktan, en içten, en derin duygularımla dua etmekten öte.

Hem de şimdi! 

AMAN DİKKAT!

“Ben de bu çaresiz kardeşlerim için mutlaka bir şeyler yapmalıyım!” diyenlerin çabasını görüyor, bu güzel insanların feryadını birlikte dinliyoruz.

Televizyonlar, gazeteler ve sanal âlemde yazılar, e-postalar bu acıyla, bu çabayla dolu.

Zaten bu manzarada tek sevindirici kare burası olsa gerek:

Binlerce insanın duyarlılığı, acıyı paylaşma isteği, yardımlaşma duygusu…

Peki, ne yapmalı Türkiye özelinde bu duyarlı kesim.

Kardeşliğin, dostluğun, insanlığın gereği olan her türlü maddi ve manevi yardımın (para, ilaç, gıda yardımı ve kan bağışı…) yanında manevi destek olarak neler yapılmalı?

Lanetlediğimiz zihniyeti çağrıştıracak, bizi kendimizle tezatlaştıracak davranışlar içinde olmadan neler yapılmalı?

Her şeye rağmen, her şeyden önce soğukkanlı olmak yakışır bize.

Aklın ve sağduyunun rehberliğinde mutlaka yapılması gereken şeyler vardır elbette!

Acaba biz var olan kardeşlik duygularımızı daha da ileri boyuta taşıyarak bu kan ve gözyaşı tablosundan mükemmel bir birliktelik şuuru çıkaramaz mıyız?

Bu sıcak saatlerde dünyaya birlik, kardeşlik, insanlık mesajı veremez miyiz?

Dünün basit, önemsiz ayrılık nedenlerini unutup, bilinçle elleri tutuşturarak, yürekleri birleştirerek, on binler bir araya gelerek, “BİZ KARDEŞİZ!” hepimiz kardeşliğin gereğini yapmaya hazırız!” mesajını veremez miyiz?

Ama bugünlerde üslubumuza her zamankinden daha fazla dikkat etmek durumundayız!

Yaşanan insanlık dışı olayların çoğumuzu kısmen tepkiselleştirdiği, yüreklerimizin kan ağladığı bir zamanda, söylemlerimiz ve ifade şeklimiz tabii ki çok önemli.

Hisle, hırsla, tepkisellikle, eksik bilgiyle, zanla hareket etmek, ilerde bu büyük camiayı üzebilir.

Aman dikkat!

Unutulmasın, masum Gürcü halkıyla bir derdimiz yok bizim!

Kavgamız Gürcü’lerle değil asla!

Kavgamız, bebek ve anne katilleriyle.

Vahşetin senaristleriyle kavgamız.

Türkiye’de omuz omuza yaşadığımız Gürcü vatandaşlarıyla ne alıp veremediğimiz var ki bizim?

Yarın da yüz yüze bakacağız, yarından sora da birbirimizle dayanışacağız biz.

Sakın ha, heyecan, panik ve tepkisellikle kırıp dökmeyelim birbirimizi!

Kavgamız, kin ve nefretle ölüm kusan Gürcü yönetimiyle olmalı.

Değilse ince hesapları için düğmeye basan ABD ve Rusya olmalı.

Gün, sağduyuyla, bilinçle hareket etme günüdür.

Gün, kırgınlıkları unutma günüdür.

Gün, dostlukları besleyerek, sevgi ve hoşgörüyle kardeşlik potasında erime günüdür.

Gün, elleri tutuşturma, yürekleri birleştirme günüdür.

Gün, Adige’si, Abhaz’ı, Oset’i, Avar’ı ve Çeçen’iyle tek yürek olma günüdür.

Kısaca gün, Kafkaslılık şuurunun zirve yapması gereken bir gündür!

BARIŞ İÇİN “ KAFKAS İTTİFAKI”

Türkiye başbakanının barış için “Kafkasya İttifakı”ndan bahsettiği bu günlerde, Kafkaslılar bu söylemden büyük heyecan duymalı.

Bu sözün yakın takipçisi olmalı.

Türkiye Cumhuriyeti ‘nin girişimi ve gayretiyle gerçekleşme ihtimali olan bu “itifak” için hiçbir fedakârlıktan kaçınılmamalı, gereken her şey yapılmalı.

Bu söz, tarihi bir fırsat kabul edilmeli.

Gönüller birlik şuuruyla çarpmalı. 

Hırsı, binlerce masum insanın ölümüne neden olan, ağır bir insanlık suçu işleyen Firavun ruhlu bu Gürcü lideri mutlaka cezasını çekmelidir!

Ülkemizin başbakanından, yetkililerinden Kafkaslarda barışın sağlanması talebinde bulunmak Türkiye vatandaşı Kafkaslıların en doğal hakkıdır.

Türkiye genelinde yaşayan milyonlarca Kafkas kökenlinin varlığı, uyumu, sadakati bir vefa borcu gerektiriyor.

Bu vefanın gereği mutlaka yapılmalı!

Evet, belki, kısa sürede ateşkes sağlanabilir, savaş sona erebilir.

Bu büyük felakete sebep olan savaş suçluları da cezalarını çekebilir.

Ya hiçbir suçu olmadığı halde hayatını yitirenler?

Ya bombaların altında parçalanan, enkaz altında can verenler?

Ya savaşın acımasızlığıyla dağılan aileler?

Ya her şeyini kaybedenler?

Ya anne- babasız kalan yavrular?

Ya evladını yitiren anne-babalar?

Telafisi mümkün mü bu acıların?

Mümkün mü?