BÜYÜK BİRLİKTELİK VE GÜÇLÜ EYLEMLER İÇİN

YEMUZ Nevzat Tarakçı

Değerli Başkanım,
Var mısın biraz dertleşmeye, derinleşmeye?
Biz dertleşmeyelim de kimler dertleşsin?
Zira derdimiz dağlar gibi!
O halde basit ifadelerle, en damar dertlerimizden başlayalım mı?
Sizce, hızla eriyen bu köklü kültürü yaşatmanın, donanımlı gençlik yetiştirmekten başka bir yolu var mı?
Peki, kaç derneğimizin, hangi federasyonumuzun gerçekçi, uygulanabilir kaç gençlik projesi var?
“Var!“ diyorsanız hangisi/ hangileri?
“Yok!” diyorsanız, “Bu toplumun en yetkilileri biziz!” diyenlerin ayakları yere basan gençlik projelerini ne zaman göreceğiz?
Bu yok oluşa dur diyecek, bu tükenişi durduracak köklü bir girişim, bir oluşum ne zaman olacak, kim yapacak?

Ne dersiniz sayın başkan, yoksa “Telaşa gerek yok!” mu diyorsunuz?
Yoksa siz, diline hâkim, kimliği ve kültürüyle barışık bir neslin yetiştiğine mi inanıyorsunuz?
Değil mi ki derneklerimiz tıka basa gençlerle dolu(!)
Değil mi ki gençlik konulu seminerler, tiyatrolar, sohbetler, yazışmalar, yarışmalar, gençlik programları, gençlik projeleri tam gaz yol alıyor(!)

Federasyonlarımızın öncelikli ve özellikli programları hep gençlik üzerine(!)
Yıllık çalışma takvimlerine bir bakıverin en ağırlıklı programlar hep gençlik, hep gençlik(!)

Baksanıza, federasyonlarımızın yetkilileri yok oluşun eşiğindeki gençliği kurtarma operasyonu için seferber olmuş durumda(!)

BÜYÜK GÜÇ İÇİN BÜYÜK BİRLİKTELİK ŞART
Dağ gibi sorunların karşısında cılız söylemler ve küçük eylemlerle nasıl çözeceğiz sorunlarımızı?
Şu dağınık halimiz, şu savrulmuş neslimiz gün gibi ortadayken…
Büyük güç için büyük birliktelik şart!

YÖNETİCİ DONANIMLI TAHAMMÜLLÜ OLMALI
Olumsuz eleştiriler güzel değil ama gel gör ki insanı çıldırtan olumsuzluklarımız da eksik olmuyor.
Her konuşmasında, her tavrında, “Ben, bu kültür adına konuşma yetkisine sahip biriyim. Ben, en yetkililerdenim!” diyen değerli yöneticilerimizden bazılarının söylemleri, tavırları ve küçük hesapları, duyarlı ve bilinçli kesimi çileden çıkarıyor.
Ya bu kardeşlerimiz hizmetin ne olduğunu bilmiyor ya da top yekûn bir toplum bilgisiz ve bilinçsiz.
Birlikte bakalım manzaraya:
Ortada dev gibi problemler, alabildiğine bölünmüşlük ve savrulmuşluk…
Bahsi geçen yöneticilerimizdeki cılız gayretler, günü kurtarma çabaları..
Hani köklü, etkili çalışmalar?
Hani dağ gibi yürekler?
Hani inanmış gençlik?
Pansuman tedbirler, düşük profilli gayretler yetmiyor.

SEVGİLİ BAŞKANIM İZİ ANLAYAMIYORUM
Ufak bir eleştiriye tahammül edemeyen yöneticilerimiz sizi anlayamıyorum.
Merakımdan soruyorum:
Neden herkesi kucaklayacak bir olgunluk sergilemiyorsunuz?
Neden farklı fikirlere değer vermiyorsunuz?
Neden her yapılan eleştiriyi, olumlu ve yapıcı hale dönüştürme gayreti yok sizde?
Bu öfke niçin?
Nedendir bu kızgınlık?
Bu her daim övgü beklentisi hayra mı alamettir?
Siz ne zaman her eleştiriden hikmet devşirecek kıvama geleceksiniz?
Yoksa “Beklemek nafile!” mi dersiniz?
Eğer amaç topluma hizmet, kültüre katkıysa bu afra tafralar niçin ve kime?
Bu ezber tekrarlar niye?
Bu ahbap çavuş ilişkileri neden?

SİZ ELEŞTİRİLEMEZ BİRİ MİSİNİZ?
Biz, toplum olarak birbirimizin yanlışını, eksiğini görmeden, gördüğümüz olumsuzlukları üslubuna uygun paylaşmadan nasıl doğruyu bulacağız?
Canım kardeşim, ben seni eleştiremez miyim?
Siz, eleştirilemez biri misiniz?
Siz konumunuza ve kişiliğinize nasıl bir anlam yüklediniz, anlamakta zorlanıyorum.
Siz gerçekten uçmuşsunuz!
Küçük bir derneğin yapabileceği düşük profilde bir çalışmayı olağanüstü bir başarı sanıyorsunuz.

SAHİ SİZ GÖNÜL MÜ EĞLENDİRİYORSUNUZ?
Değerli yöneticim, sizi bilmem ama benim büyük sancım var!
Gün gün eriyen kültürün, unutulmak üzere olan dilin, savrulmuş gençliğin, ilgisizliğin, umursamazlığın, gafletin… sancısı.
Siz bana, “Beni eleştirmeyin, beni eleştiremezsiniz!” diyorsunuz.
Nasıl olacak bu?
Koşması gerekenler susuyor, susması gerekenler konuşuyor, çalışması gerekenler esniyorsa sizce de bir yanlışlık yok mu bu işte?
Hani toplumu bilinçlendirme faaliyeti?
Hani dişe dokunur çalışma, hani etkili proje?Güldürmeyin Allah aşkına?
Siz, belli aralıklarla “Kaf Dağı” kadar gaflarınızı tekrarlayıp durun.
Siz, sizin gibi düşünmeyenlerin dedikodusuyla beslenin!
Dil unutulmuş, kültür erimiş, gençlik savrulmuş ne önemi var.

BİRBİRİMİZİ ELEŞTİRMEDEN NASIL DOĞRUYU BULACAĞIZ?
Sevgili dostlar, unutmayalım, eleştiriye tahammül edememek bir insanın hayattaki en büyük yanlışlarından biridir.
Yoksa siz, bu kadar acı ve sancı üzerine sürekli olarak alkışlanmak, yapılan yanlışları göz ardı ederek her ne şart altında olursa olsun eleştirilmeden sürekli sırtınızın sıvazlanmasını mı istiyorsunuz?
Oh, ne ala memleket!
Eleştiri yapmadan, birbirimizin yanlışını, eksiğini söylemeden daha iyiyi, daha güzeli nasıl yakalayacağız?
İnanın ben anlamakta zorlanıyorum.

YA “EYVALLAH!” DE YA DA “EYVAH!”
Unutma, hayatın zor virajları, ancak eleştiriye açık olabilmekle aşılır.
Eleştiri yapmak ve eleştiriye açık olmak ne güzel erdem.
Bu iki nitelik, ahenk içinde bir insanda bir araya gelirse o insan yönetici de olabilir yetkili de…
Sevgili dostum, sen hizmet makamındasın, hizmet üreteceksin dedikodu ve bahane değil!

NOT: Rüyalarında bile bu kültürün yaşatılması projeleriyle uğraşan, tarihini iyi bilen, toplumu çok iyi tanıyan, her adımını birlikteliğe atan, yüreği samimiyet ve hizmet aşkıyla dolu değerli yöneticilerimiz, iyi ki varsınız. Binler selam size.