TLETSERUK Nahit Serbes
22.02.2010
İnsan belli bir süre de olsa başkalarını aldatabilir ama eğer vicdanı varsa kendisini asla aldatamaz. Yeter ki, vicdanına ulaşabilsin. Kirli, tozlu bir aynada kendinizi görmeniz ne denli imkânsız ise; bencillik, adamsendecilik ve egoizmle perdelenmiş olan bir vicdana ulaşmakta o denli imkânsızdır. Benliğimizdeki akıl ve hikmeti, erdemleri açığa çıkarırken, mihenk taşımız olan vicdanımızdaki bu perdeleri kaldırıp, vicdanımızı da açmak zorundayız. Ancak bu durumda doğru cevaplara ulaşabiliriz.
Xabze; gururun, kibirin, hırsların içeri alınmadığı, bunun yerine insanlığın, sevgimizin, bilgilerimizin, üzüntülerimizin, sevinçlerimizin, başka bir deyişle bizleri insan yapan her şeyimizin ortaya konularak paylaşıldığı bir şeydir.
İyi güzel ama xabze kuralları nedir bilmiyorum bana kimse öğretmedi ki, diyebilirsiniz. İyi insan olma ile ilgili evrensel olan bilgileri, kuralları öğrenin, beden dili kitaplarını okuyun bu bilgilerin içine sevgiyi, saygıyı ve iffetli olmayı ilave edin temiz giyinip bakımlı olun işte bunlar, xabzenin emredici kurallarıdır.
Çerkeslerin en büyük düşmanları taassup, cehalet, kin, gurur ve ihtirastır. Cehalet bunların en eskisi ve en kötüsüdür. Çerkesler cehalet ve taassuba karşı oldukları gibi, başkalarının haklarını da kendi hakları gibi korumakla yükümlüdürler.
Çerkeslerin gelmiş geçmiş en büyük üstadı olan KAZANUKO Jebağı bu konularda şöyle söyler: Önce vuran siz olmayın, size vurandan kaçmayın. Kötü kişiyi arkadaş edinmeyin. Zamana uyum sağlayın. Geçmişi geri getirmeye çalışmayın, çoğunluğun kabul ettiği şey xabzedir, hepiniz ona uyun.
On yaşlarında bir Migrel çocuk sık sık komşularına gider, evin yaşlı kadını da her gidişinde bu çocuğu ayağa kalkıp karşılarmış. Migrel çocuk bir gün kendi anneannesine sormuş: “Anneanne, komşuya her gittiğimde yaşlı hanım beni ayağa kalkıp karşılıyor, neden acaba?” Anneanne, cevap vermiş: “Yavrum, Çerkeslik budur işte. Onlar, küçük büyük demeden herkese saygı ve sevgi gösterirler. Bunun için o yaşlı hanım, onlara her gittiğinde ayağa kalkıyor.”
Çerkeslik hakkında bilgilere sahip olmak, bunlar hakkında kitaplar yazmak, saatlerce söylevler vermek, birde Çerkes derneğine üye olmak bizleri Çerkes yapar mı?
Çerkes derneğine üye olan kardeşlerimize bir bakalım; Çerkesliğin gerek felsefi, gerek tarihi, gerek yapılandırma bilgilerine ve folkloruna hakkıyla vakıf kardeşlerimiz vardır.
Ancak derneklerde mükemmel bir Çerkeslik sergileyip, dış âleme döndüğünde tüm etik, Çerkeslik değerleri rafa kaldırarak, vicdanlarına karşı sağırlaşan kardeşlerimize ne demeli. Bunlara da derneğimizin üyesi oldukları için kardeş deyip, Çerkes kabul edeceğiz. Camiamızın bunlara da ihtiyacı vardır ama bunlar siyah ve beyaz gibidir.
Anlaşılıyor ki, derneğe kabul edilmek, Çerkes olmak demek değildir. Çerkes’i bir muma benzetirsek, Mevlana’nın dediği gibi bir mum başka mumları ateşlerken ışığından bir şey kaybetmez. Bu da demektir ki, bir Çerkes dernekte ve dışarıda kardeşlerine örnek olacak, bilgilerini ve duygularını onlarla paylaşacak ki, onlarında mumları hep yanık kalsın.
Anlaşılıyor ki, bir Çerkes’in ikinci işi hep örnek olmaya çalışmak, bilgilerini devamlı paylaşmaktır. Ne kadar çok bilirsek bilelim; bildiklerimiz bilmediklerimiz yanında çöldeki bir kum tanesi kadardır.
Dünyada örnek alınacak o kadar çok insan, öğrenilip paylaşılacak o kadar çok bilgi varken bir Çerkes’in bu ikinci işi ömür boyu sürer.
Xabze öğretileri iyiye, güzele, doğruya giden bir yoldur. Çerkes ise o yolda yürüyen, ışığını söndürmeden başkalarıyla paylaşarak yürümeye çalışan bir yolcudur. Zaaflarımızsa o yolda önümüze çıkan engellerdir. Bu engelleri aşmada kardeşler örnek davranışları ve paylaşımlarıyla birbirlerine yardımcı olmalıdırlar.
Dilerim ki, bu aydınlık yolda engelleri aşmamızda, Tanrı bize yardımcı olsun.