DİASPORANIN TANIMI, KONUMU VE DEĞİŞİM-DÖNÜŞÜM SÜRECİ

Mitat Çelikpala
Uluslararası İlişkiler Doçenti-TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi
Kitabın adı: Abhazya’nın Bağımsızlığı ve Kafkasya’nın Geleceği
Editör: Sezai Babakuş
Abhazya’nın Dostları Beşiktaş Belediyesi ve İstanbul Bilgi Üniversite’sinin 30-31 Mayıs 2009 tarihinde İstanbul’da ortaklaşa düzenlediği uluslararası konferans konuşmaları, II. Gün/IV. Oturum: (31 Mayıs 2009, 16:15-17:30)

Birbirinden değerli, dünyaca ünlü çok sayıda Kafkasya uzmanını, sivil toplum öncüsünü ve diaspora emektarını bir araya getiren bu konferansa beni de davet ettiğiniz ve konuşma fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim.

Salonda, yıllarını bu işe vakfetmiş çok sayıda insan var. Birçoğunuzu tanıyorum. Yıllardır bu işe bu davaya kendini adamış insanlar olarak bu konuyu benden birçok boyutuyla daha iyi biliyorsunuz. Ben sadece, biraz akademik, biraz teorik, biraz da güncel olaylara dayanarak, diaspora ve diaspora oluşumu çerçevesinde gelişmeleri değerlendirmeye, durumun ne olduğunu ve ne olabileceğini sorgulamaya çalışacağım.
Öncelikle diasporayı tanımlamakla başlamak gerekiyor ya da diaspora nedir, kimlerden oluşmaktadır sorularını sormak gerekiyor.

Aslında bunu sormamın sebebi de, daha önce söz alan konuşmacılarımızın üzerinde sıklıkla durduğu “Türkiye’deki diaspora kendi çelişkilerini yaşıyor”, “ortak politika üretemiyor”, “mikro milliyetçilik yaklaşımlar öne çıkıyor” ve benzeri söylemleri, şikayetleri irdelemek… Bunlar benim bir akademisyen olarak takip etmeye çalıştığım, sıklıkla karşı karşıya kaldığım ve üzerinde düşünmeye çalıştığım noktalar. Birçok ilgili arkadaşımla değişik ortamlarda, değişik yerlerde bu konuları tartışıyoruz, bir yaklaşım birliği oluşturmaya çalışıyoruz. Bugünkü konuşmalar beni diaspora nedir, diaspora kimdir sorusu üzerine birkaç şey söylemeye yöneltti. Doğrusunu isterseniz benim düşünceme göre, kısa süre öncesine kadar Kuzey Kafkasya diasporasını bir blok olarak değerlendirirken yavaş yavaş “Abhaz diyas-porası”, “Adige diasporası” demeye başladığımıza göre artık tek bir diaspora-dan ya da blok bir diasporadan bahsetmiyoruz demektir. Kuzey Kafkasya’daki çeşitlilik kadar neredeyse Türkiye’de bir çeşitlilik oluşmaya başladı. Ayrıca, di-yasporada oluşan gruplaşmaları, farklı örgütlenme arayışlarını da dikkate almak gerekir. Bu bir siyasallaşma sürecidir.

Diaspora tanımı ve siyasallaşma süreci

Diaspora kavramı ve tanımı 1960’larda Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi literatürüne girdi. 1960’lara kadar böyle bir kavram, bir tanım yoktu. Dolayısıyla Çerkes, Adige, Kafkas, Kuzey Kafkas, Abhaz ne derseniz deyin bu diaspora kavramlarının da Türkiye’de yeni yeni oturduğunu söyleyebiliriz. Bu kavram ve buna bağlı gelişim-değişim tüm dünyadaki gelişimden, değişimden bağımsız, kendine has bir olgu değildir. Literatüre girdiğinden beri diaspora kavramı tüm dünyada doğal bir değişim süreci yaşadı. Bu süreç içinde diaspora diye kendisini tanımlamaya başlayanlara ya da belli bir süre önce ya da sonrasında bu grupları diaspora olarak tanımlayanlara baktığımızda, bu tanımlamaların farklı aşamalardan geçtiğini görüyoruz.

Siyasi ve sosyolojik bir tanım olarak, diaspora dediğimiz zaman, kendi istekleri dışında, kendilerini tehdit altında hissetmeleri nedeniyle evlerini, yurtlarını, vatanlarını terk etmek zorunda kalarak başka ülkelerde yaşayan insan topluluklarını kastediyoruz. Ayrıca bugün, herhangi bir fiili zorlama olmaksızın kendi isteği ile -daha iyi bir hayat beklentisi ile- yer değiştirmiş olanların oluşturdukları topluluklar için de diaspora kavramı kullanılmaktadır. Her hal ve şartta, diaspora, yer değiştirmek zorunda kalan ve yerleştikleri yeni coğrafyada kendi kimliklerini koruyarak hayatlarını sürdürmeye çalışan insan toplulukları şeklinde tanımlanabilir. Diasporayı oluşturan insanlar için öncelikle yaşama tutunma, sonra kültüre sahip çıkma ve son aşamada ise siyasi kimlik oluşturma süreçleri yaşanır. Başka bir değişle “muhacir”, “göçmen” gibi tanımlamalardan siyasal bir kimlik olarak diasporaya dönüşüm söz konusu olur ve yeni bir kimlik tanımlamasına geçilir.

Bu dönüşüm, kimlik oluşturma süreci öyle çok rahat ve kolay biçimde ilerlemez. Bu sancılı bir süreçtir ve bu süreci atlatırken ya da bu süreç içinde yaşarken çekişmeler, parçalanmalar ve mücadeleler söz konusu olur. Ben, Türkiye’deki diaspora arasında bugün şahit olduğumuza benzer tartışmaları daha çok yapacağımıza inanıyorum. Büyük ihtimalle, Türkiye’deki Kuzey Kafkasya diyaspo-rası içinde ya da oluşacak çeşitli diasporalar arasında daha büyük ayrışmalar, daha fazla gruplaşmalar hatta daha sert çatışmalar olacak.

Değişimin riskleri ve fırsatları

Bu süreç içersinde, diasporanın ya da diaspora içersindeki farklı unsurların örgütlenmesi, bu örgütlerin kendi kimliklerini oluşturması, kendi kimlikleri içerisinde etkileşime girmeleri, bizim çoğu zaman önemsemediğimiz fakat belki de bugünlerde üzerinde daha çok tartışacağımız bir süreci başlatıyor. Nedir bu süreç? Diaspora dediğimiz kimliğin ya da diasporaların her birinin, kendi anavatanlarından ya da yaşadıkları vatanlardan ayrı bir gündemleri oluşmaya başlıyor. Biz işte bugün onu tartışıyoruz aslında. Bugün artık bizler, Türkiye’de ya da dünyanın farklı bölgelerinde, Kuzey Kafkasya diasporası yerine Abhaz, Adige diasporasından bahsediyorsak, bir Çeçen ya da Oset diasporası oluşuyorsa, bunların içinde farklı farklı örgütlenmeler şekilleniyorsa, bu diaspora gruplarının her birinin kendi vatanlarından, anavatanlarından yaşadıkları ülkelerden, vatanlarından, yurttaşı oldukları ülkelerden ve büyük bir ihtimalle diğer diaspora örgütlenmelerinden farklı gündemleri, farklı vizyonları, farklı beklentileri oluşmaya başlıyor demektir. Yeni ve kendine has bir siyasallaşma süreci, kimlik oluşumu söz konusu oluyor-olacak demektir. Mesele bu beklenti, vizyon ve gelecek algılamalarının nasıl yönlendirileceği, bunun anavatanlarla uyuşup uyuşmayacağı ya da kendi içersinde farklı altyapılar oluşturulup oluşturulamayacağı meselesidir. Benim gözlemim, Türkiye’de ve Türkiye merkezli diasporalarda bu ayrışma süreci başlamıştır. Akademik açıdan çok mantıklı, çok doğal gelen bu süreç işin içinde olan sizler açısından çok rahatsız edici olabilir. Ama bu bir gerçek ve yaşanıyor.

Bu süreç iki türlü gelişebilir:

1) Bu farklı diasporalar ya da farklı diasporik kimlikler ayrı ayrı kendi tanımlamalarım, siyasi konumlarını, ilke, amaç ve hedeflerini oluştururlar, daha sonra diğer benzer diasporalar ya da diasporik kimliklerle ortak bir algılama, anlayış ve vizyon geliştirmeye yönelirler; böylece daha sağlıklı bir şekilde hem anavatan hem yaşanılan ülkenin gerçeğine uygun kendi toplumuna bütünsel bir kimlik kazandırmak, politik vizyon sağlamak ve birlikte ortak bir hedef ortaya koymak söz konusu olabilir.

2) Ayrışma süreci iyi algılanamaz ve iyi yönetilemez ise önü alınamaz bir çözülme yaşanır. Bunun yaratacağı sonuç etkisiz, örgütsüz ve kifayetsiz yapılar olacaktır.

Tekrar altını çizmek isterim ki tüm bunlar siyasallaşmanın, başka bir değişle kültürel kimlik algısından siyasi kimlik algısına geçişin doğal süreçleridir. Siyasallaşma süreci daha çok tartışma demektir ve biz, Kuzey Kafkasya diasporasında bu devreyi yeni yeni yaşamaya başladık. Ben ve benim gibi akademisyen arkadaşlar, bu süreci anlamaya, kavramaya ve çıkarsamalarda bulunmaya çabalıyoruz. Bunu da taraf olmadan yapmaya özen gösteriyoruz. Çünkü biz (akademisyenler) taraf olursak doğru bilgilenme ve fikir oluşturma imkanım bulamayız gibi geliyor bana.

Abhazya, diaspora için yeni referans noktası

Bir yandan bu sancılı süreç yaşanırken öte yandan diaspora yapılarının mensupları bir takım lobi faaliyetlerini sistemli şekilde sürdürme gayreti içinde bulunuyor Türkiye’yi ya da Türk dış politikasını 1980’lerin neredeyse başından itibaren etkileme çabası sürüyor. Başlarda belki çok zor ve bilinçsiz bir tarzda yürütülen faaliyetler 1990’lara ve 2000’lere gelindiğinde daha örgütlü, daha planlı bir yapıya dönüşüyor. 2000’lerden sonra süreç daha bir farklılaşmaya başladı. Neden? Çünkü Abhazya sağlam bir kültürel-siyasal kimlik olarak ve peşi sıra da bağımsız bir siyasal entite olarak öne çıkıverdi. Bu, Kuzey Kafkasya diasporasının konumunu, politikalarını ve bizlerin değerlendirme-tartışmalarını farklı bir boyuta taşıdı. Artık diaspora açısından tek referans noktası Rusya değil. Artık diaspora kendi vatanını, tarihini ve geleceğini tartışırken sadece Rusya ve Rusya’nın politikalarını tartışmıyor. Abhazların ve Abhazya’nın politikalarını da tartışıyor. Çünkü artık Abhazya bağımsızlığı kabul edilmiş bir devlet ve diaspora için önemli bir referans noktası. Dolayısıyla, son dönemlerde Kuzey Kafkasya diasporasının tartışma konulan arasında Abhazya’nın önemi giderek artmakta. Abhazya öncelikli ve büyük bir ihtimalle diaspora içindeki sert tartışmaları başlatan noktalardan biri oldu. Gözlemlenen, tartışmanın daha çok temsil meselesi üzerinden yürüdüğü görülüyor. Yani kim Abhazya’yı da ha fazla savunuyor-savunabilir, kim Abhazya’nın diasporası ya da kim Abhazya ile ilgili konularda söz söyleme hakkına sahiptir, kim değildir vb. konular tartışılıyor. Bu tartışma, üstü örtülü ya da açık biçimde sürüyor.

Bu tartışmalar sonuçta bizi nereye götürecek? İşte yukarıda sözünü ettiğimiz siyasallaşma sürecinin evrelerinden geçilecek. Doğru ve sonuç alıcı bir perspektifin ortaya çıkmasında Abhazya’nın ve Abhazya’yı yönetenlerin çok önemli bir konuma sahip olduğunu belirtmeliyim. Daha doğrusu karşılıklı etkileşimin sağlıklı yürümesinin önemli olduğunu düşünüyorum. Doğaldır ki, diasporanın bakışı onlar için nasıl önemli ve yönlendirici oluyorsa, Abhazya’nın politik vizyonu ve bakış açısı da Türkiye’deki ya da dünyanın dört bir yanındaki diasporayı etkiliyor, yönlendiriyor.

Burada, tartışmaları belirleyen unsurlardan birinin de diaspora mensupları arasındaki ve diaspora ile anavatan arasındaki zaman zaman farklılaşabilen bir takım beklentiler ya da çıkar çatışmaları olduğunu eklemeliyiz. Bu çatışmaların zaman zaman olayların seyrini olumsuz yönde etkileyebileceğini hesaba katmak gerekir. Bu da gerçektir. Bence kabul edilmesi ve farkında olunması gereken, diasporanın yaşadığı ülkeden, anavatanından zaman zaman farklılaşan çıkarları ve beklentileri olabileceğidir. Bunu kabul etmek gerekir. Bunu anavatana ya da yaşadığınız ülkeye dayatmak adına söylemiyorum. Anavatanın ya da yaşanan ülkenin beklentilerini hesaba katarak, fakat diasporanın beklenti ve çıkarlarını da önceliklendirecek akılcı ve kapsamlı bir vizyonla hareket etmek gerekir. Bu da, dediğim gibi, siyasallaşma sürecini daha iyi yönetmekle, daha iyi organize olmakla ilintili bir konudur.

Anavatana dönüş meselesi ve beklentiler

Bugün Abhazya’nın diasporadan beklentileri bellidir. İlk ve temel beklenti, önceki konuşmalarda da vurgulandı, Abhazya’ya geri dönüştür. Fakat diasporanın tamamının Abhazya’ya dönmesi mümkün değildir. Çünkü bu diaspora olmanın doğasına aykırıdır. Çünkü diaspora kendine has karmaşık bir kimlik oluşturur. Bir yandan anavatana özlem duyar ve dönmek ister, bir yandan da bulunduğu ülkede kök salmak… Farklı duygular, düşünceler bir aradadır. En belirleyici unsurlardan biri de ekonomik gerçekliktir; yaşanılan ülkedeki ve anavatandaki iş ve yaşam standartları, diasporanın kalmak ve gitmek konusundaki tercihinde önemli yer tutar. İşte tüm bunlardan dolayıdır ki, 90’lardan itibaren mümkün olduğu halde anavatana dönenlerin sayısı henüz çok azdır. Geri dönüş yavaş yavaş ve aşamalarla gerçekleşebilecektir.

Abhazya’nın diasporadan diğer beklentisi siyasi destek ve Abhazya’nın ekonomik gelişimine katkıdır. Dün ve bugün yapılan konuşmalarda, siyasi ve ekonomik desteğin hangi alanlarda ve hangi yollarla sağlanacağı konusunda çok zengin düşünceler ortaya konuldu. Burada Türkiye-Abhazya ekonomik ilişkilerinin geliştirilmesi büyük önem taşıyor. Aynı şekilde Abhazya’nın Avrupa Birliği ile ilişkilerinin geliştirilmesi önemli. Bu yönde çalışmalar yürütülüyor. Türkiye Cumhuriyeti Devletini yönlendirmeye, Avrupa Birliği’ni etkilemeye, Amerika ile ilişkiler kurulmaya çalışılıyor. Örneğin, bir önceki oturumda belirtildi, Avrupa, Amerika, siyasal gelişmelerle paralel bir biçimde biraz da zorunlu olarak, son bir-iki yılda diasporayı keşfetmeye başladı. Diasporayla ilişki kurmaya, diasporayı anlamaya, diasporayla politika yapmaya çalışıyorlar. Diaspora ile ekonomik anlamda bir takım bağlantılar kurmaya çalışılıyor. Fakat çok kolay olmuyor, olmayacak.

Elbette engeller, zorluklar var. Bunları da yaşıyoruz. Örneğin Ticaret odasıyla bir organizasyon yapmaya çalışıyorsunuz, bir aşamaya geliyorsunuz, devlet müdahale ediyor, engelliyor. Farklı bir formül uyguluyorsunuz. 60-70 yerine 20 kişi götürüyorsunuz. Bu bir mücadele ve bu mücadeleyi Abhazya yürütecek, diaspora yürütecek. Görünen odur ki, bugün itibarıyla Abhazya’nın diasporadan beklediği şeylerle, diasporanın Abhazya’dan beklediği şeyler arasında ciddi bir farklılık yok. Mesele, bu beklentilerin ortak bir politika çerçevesinde yürütülüp yürütülemeyeceği meselesidir. Böyle bir zeminin yaratılıp yaratılamayacağı meselesidir. Bunun yapılabilmesi için, nasıl ki Abhazya’da bir devlet yapılanması oluşuyorsa diaspora yapılanmasının da kristalize olması, siyasal kimliklerini daha iyi tanımlaması ve politik anlamda daha aktif olması gerekiyor.

Genç neslin görevleri

Bütünsel açıdan değerlendirdiğimizde yapılması gerekenin bu siyasallaşma sürecini hızlandırmaktan geçtiği kanısındayım. Genç neslin, yeni neslin eğitimli bir nesil olmasını sağlamak gerekir. Bunu altyapısı var. Salonda çok sayıda genç var ve bu neslin meseleyi daha politik söylemlerle, kavramlarla, daha gerçekçi bir biçimde ve daha hedefe yönelik bir biçimde tanımlamaya başlaması gerekir. Genç neslin daha aktif olması, inisiyatif alması gerekmektedir. Bu, ayrılıkçılık, bölücülük, yıkıcılık değildir. Bu, kimliğini tanımlama, kimliğine sahip çıkma ve bu kimlik çerçevesinde daha doğru bir vizyonla hareket etme meselesidir.

Ben, diasporanın sahip olduğu potansiyeli dikkate alarak, tüm zorluklara ve engellemelere rağmen doğru tanımlanmış bir değişim-dönüşüm sağlayacağına inanıyorum. Çünkü eğitimli ve toplumu sürükleyecek elit, entelektüel grupların sayısı arttıkça ve bu grupların inisiyatifi geliştikçe süreç doğru yönde işlemeye devam edecektir.