Dilimden ve Ülkemden Sürgünüm Ben / STEFAN ZWEİG

YEMUZ Nevzat Tarakçı

Yazmaya olan doyumsuz isteği ve yeteneği sayesinde çağdaş dünya edebiyatının en önemli kalemlerinden biri olan Stefan Zweig, dönemin en prestijli edebiyat ödüllerinden birinin de sahibidir.
Zweig, Avrupa’nın mevcut durumundan oldukça bunalmıştır, çareyi Nazi faşizminden kaçmakta bulur. Ancak yaşadığı hayal kırıklıklarına dayanamaz ve Rio de Janeiro’da eşiyle birlikte intihar eder.
İntihar notunda: “Kendi dilimin dünyası battıktan ve benim için kaybedildikten ve manevi vatanım kendini yok ettikten sonra başka hiçbir yerde hayatımı yeniden inşa etmeyi istemezdim.” sözleriyle umutsuzluğunu, karamsarlığını ifade eder.
“Stefan Zweig, konu edindiği iç dünyanın bilinmezliklerle dolu labirentlerinde, bireyleri yargılamadan, şefkatle kucaklayarak dolaşmayı seçen; yolların karmaşasına, geçitlerin çokluğuna ve aykırı düşüncelerin korkutan sesine rağmen, psikoloji / felsefe bilgisini de yanına alarak, yalın bir dil ile güçlü karakterler yaratmayı başaran barış yanlısı, hümanist bir öykü anlatıcısıdır.”

RUS KÖYLÜSÜNÜN BAĞIRSAKLARINI  SÜNGÜYLE DELMEK…
I.Dünya Savaşı döneminde tüm baskılara rağmen savaş çığırtkanlığı yapmadı. Savaş karşıtı olduğunu pek çok açıklamasıyla ortaya koydu.
Tüm baskılara rağmen savaşa katılmayı reddetti ve bir şekilde savaş arşivinde çalışmaya başladı.
Daha sonra bu görevi için şöyle diyecektir: “Övünülecek bir görev olmadığını açıklayayım ama bu iş, Rus köylüsünün bağırsaklarını süngüyle delmekten daha uygundu bana”.
Savaş bittikten sonra pek çok yazar, şair ve bilim insanı savaş çığırtkanlığına devam etse de Zweig bildiği doğrudan ayrılmadı.
Savaşa methiyeler düzen kitaplar, şiirler yazmadığı için tepki üstüne tepki çekti.

RUHU ACI İÇİNDEYDİ
Almanya’da Nazi faşizmi iktidara geldiğinde eşiyle birlikte önce İngiltere’ye oradan da Amerika’ya giden yazar, II. Dünya Savaşı’nın başlamasından sonra Brezilya‘ya giderek Petropolis kentine yerleşir.
Ne yazık ki bu kaçış da Zweig’i huzura erdiremeyecektir çünkü patlak veren savaş tüm dünyayı ateşler içine atmış, bu ateş en çok da Zweig’in ruhunu yakmıştı.

“BENİ SEVİYOR MUSUN?”
Zweig, içine zehir ilave edilen şişeden üç büyük yudum alır. Eşine şişeyi uzatırken “Yanıma gelmek arzusundaysan eğer bunu istediğin zaman yapabilirsin.” der.
Eşi Lotte ona son olarak şu soruyu yöneltir: “Beni seviyor musun?”

Stefan Zweig gets a stone in Salzburg - Slippedisc

“Evet” cevabını alınca şişenin tamamını içip çiçekli elbisesiyle eşinin yanına uzanır ve eşi ile ölüme yürür.

HİTLER ve EŞİNİN İNTİHARI
Zweig ve eşinin, Hitler ve taraftarlarının takındıkları düşmanca tavır nedeniyle intihar etmesinden tam 3 sene sonra tarih tersine döner.
Bu defa eşi ile birlikte intihar eden isim, Ruslara karşı büyük yenilgi alan, Nazi faşizminin öncü ismi Hitler ve eşidir

BALZAC, DİCKENS, DOSTOYEVSKİ… SAYISIZ ESER
Stefan Zweig, arkasında bıraktığı sayısız eser, milyonlara ilham kaynağı olmayı sürdürmektedir.
Yazarın ünlü kitabı “Satranç” dünyada en çok okunan başyapıtlar arasındadır.
Özellikle “Üç Büyük Usta: Balzac, Dickens, Dostoyevski” adlı kitabı edebiyat dünyasında büyük bir öneme sahiptir.

STEFAN ZWEİG’IN İNTİHAR MEKTUBU:
“Özgür iradem ve açık bir bilinçle bu yaşamdan ayrılırken son bir sorumluluğumu yerine getirmek istiyorum… Ruhsal anavatanım Avrupa kendi kendini yok ettikten ve ana dilimin dünyası yok olduktan sonra, dünyanın hiçbir yerinde hayatımı bu kadar severek yeniden kuramazdım… Ve benim gücüm yıllar süren vatansız yolculuklardan sonra iyice tükendi. Bu nedenle hayatımı doğru zamanda ve doğru bir şekilde sonlandırmamın iyi olacağına inanıyorum… Bütün dostlarımı selamlarım! Hepsine uzun geceden sonra gelen tanın kızıllığını görmek nasip olsun! Ben, her zamanki sabırsızlığımla önden gidiyorum.”

KANLI VAHŞETİ, ÇOCUKLARIN YÜREK PARÇALAYAN HALİNİ GÖRÜR…
Savaş sürecinde gördüklerinden sonra savaşın anlamsızlığını çok daha iyi fark eder.
Gözlerini açmıştır artık. Kanlı vahşeti, çocukların yürek parçalayan halini görmüş ve ömründeki asıl uyanış işte o zaman başlamıştır.
İnsanları, “Savaşa hazırlanan bütün diktatörler, hazırlıklarını bütünüyle tamamlayıncaya kadar sürekli barıştan söz ederler…. Birisi barışı başlatmalıtıpkı savaşı başlattığı gibi.”  Diyerek uyarmaya çalışır ve devamında savaşın yarattığı hüzün ve adaletsizliği anlatmak için çabalar.
Stefan Zweig’i okurken gerçekler bütün çıplaklığıyla yüzünüze çarpar.
O, insanların mutsuzluğunu kabullenemediği için ölüme yatandır

YAŞAMAKTIR ZOR OLAN, ÖLMEKSE EN KOLAYI!
Büyük yazar keşke ölümü bir kaçış, bir kurtuluş olarak görmese ölme kolaylığına kaçmasaydı.
Yaşasaydı, yeni eserlerle ufuk açmaya devam etseydi.
Yaşamaktır zor olan, ölmekse en kolayı!

Sözü, Nazım’ın şu enfes ifadeleriyle bitirelim:
Yaşamak zor zanaat…
Katlanmak kötülüğe, ihanete, sevgisizliğe…
Her şey bir yana,
Sahi nasıl dayanıyoruz sevmeyi bilmeyen,
Yüreği körleşmiş bunca insana?

Stefan Zweig’in Kısa Biyografisi