DURUM

Kamçı
Eylül 1970, Sayı 4

Sağlam temeller üzerine oturmuş, çağdaş toplum özelliklerini taşıyan bir millet olmak idealiyle gelecek nesiller mutluluğa kavuşturulacaksa, davranışlarımızda her zaman ağır basan “his yolu” yerine “akıl yolu”nu tercih etmemiz gerekir. Dün; milletimiz için, hislerin baş rolü oynadığı, bugüne kadar mirasyedi hovardalığı ile sorumsuzca harcadığımız bir hazineden öteye gidememiş ve maalesef bu şahane zenginliği milletçe tam manasıyla değerlendirip layık olduğu yüceliğe çıkaramamışıdır.

Gelenek ve göreneklerin mükemmel katılığı ve etkisi toplumu kendine has özellikleriyle belirli bir düzeye getirerek kaybolmayı önlemiş, fakat içedönük yaşantı nedeniyle sosyal reformlar gerçekleştirilemediği için varılan çizgi milletimiz için son sınır olmuştur. Bu çizgide bir takım çabalar, ileriye ait bir şeyler yapabilmek gayretleri “ferdiyetçi” bir millet tarifiyle belirlenen toplumda aşağı yukarı sonuç olarak “ben” iddialarına dönüşmüş ve başladığı yerde bitmek durumunda kalmıştır.

Her devirde ortaya atılan fikirlere hissi nedenlerle; “toplumun huzuru kaçar”, “henüz ortam buna müsait değil”, “müsaade edilmez” gibi klişeleşmiş bahanelerle karşı çıkan tutucu güçler ağır basmış, bu fasit daire içinde kalan toplumun meseleleri de gerekli gelişmeyi gösteremeyerek şikayetçi olduğumuz şimdiki şartlan yaratmıştır.

Bugün için iddiamız: Anavatan ve muhaceret olarak iki değişik ortamda yaşayan Çerkeş Milleti tarihinin en kritik günlerini yaşamaktadır. Zira çağın getirdiği ko şallar, dilde, gelenek ve göreneklerde, ekonomik yapımızda deformasyona sebep olmakta, toplumumuzu düne nazaran kendine yabancılaştırmaktadır… Ve iki nesil sonra muhacerette toplumu bekleyen akibetin “asimilasyon” olacağı kehanet değil, bir hakikatin ifadesi olacaktır.

Muhaceretteki kitleyi yarınından endişeye yönelten bu durumdan kurtulmak, ancak anavatanda kendi dili, kendi kültürü ve kendi ekonomisiyle yaşayacağı «mutlu yarın»ın tarifi ve idealiyle kabildir.

Henüz; oturmuş bir organizasyonun eksikliği, bu idealin bireylere maledilmesini imkansız kılmıştır. Her türlü ideolojik düşünce ve akanlardan evvel düşünebilen bir Çerkes’in sorumluluk duyduğu kişilere karşı “Bir Çerkes olduğunu, ergeç döneceği anavatanında; kendi kaderini kendi tayin eden bir toplum olacağını” hatırlatması, öğretmesi gerekir.

Tarihten aldığımız ders ve muhacerette geçirdiğimiz yılların verdiği tecrübelerin ışığı altında ortaya çıkan gerçek: “Bir Çerkes’in ancak Bir Çerkes’e faydalı olacağı” hakikatidir.

Yarın için dileğimiz ise; her türlü fanatik ve akü dışı cereyanlar dışında kalarak “Muhaceretteki yarımın. Anavatandaki yarımla birleşerek, kendi topraklarında kendi kaderini tayin eden bir bütün” olmasıdır.

Akıl yolunun gereği budur ve olacaktır da…
kamçı

ANI

Sen…

Efsaneler ülkesinin ak çocuğu…

Ne olup bittiğini anlamadan, Cennet ülkeden koparılan, tespih taneleri gibi sağa sola saçılan Soydaşım…

Sen…

Eğilmez başlı o muhteşem gururuna mağlup olan, bazen doğruyu düşündüğü halde yanlışı yapan Hemşerim…

Sen…

Sadece kaderine değil, kendi kendine de küskün, talihsiz Milletim… Gözbebeğim… Her şeyim…

Ve Sen… Yeşilliklerin çocuğu…

Kader denilen elin çektiği kurada nasibine sıcak bildiğim ülkeler düşen Muhacirim… Arap ülkelerinde yaşayan Kardeşim…

Ben…
Senin gibi muhacir olan ben…
Sana geçmiş olsun diyorum… Yalnız bunu diyebiliyor… Bu kadarcıkla kaklığım için affetmeni istiyorum…

Sen…
Muhacir olan sen…

Anlayacaksın durumumu… Yanında olamamanın… Sana elimi uzatamamanın üzüntüsünü, zorluğunu… Ve, iyilik temennileri ile geçiştireceğiz bunu da…

Ama inan bir gün, Anavatanda… Sen ve ben… Yani hepimiz… Kendi kendimizi yenileyip, yepyeni bir ruhla tarihin karşısına dikileceğiz. ..

O zaman… Amman ve daha öncesi… Damgaladığımız her yer… Acı tatlı bir anı, bir ibret tablosu olarak kalacak…

Tekrar geçmiş olsun Hemşerim… Çerkes Muhacirleri…