EL PENÇE DİVAN DURMAK!

Kuban Paul Seauhmann
25.06.2003

Çerkesler yaşam biçimleri nedeniyle, diğer toplumlardan çok farklı davranış modelleri sergiledikleri herkes tarafından bilinir. Gencinden yaşlısına, tüm bireyleri özgürlüklerini kısıtlayan her türlü toplumsal davranışı keskin bir tavırla reddederler. Buna karşın bırakın kendinden büyüğünü, kendinden küçüğüne bile saygınlık göstergesi olan vücut dilini kullanırlar. Örneğin küçüğünün yanında bile ayak ayak üstüne atmazlar.

Ne oldu da bu vücut dilimiz, zaman içinde kültürümüz gibi dejenerasyona uğradı? Bunun sosyolojik değerlendirmesini yapmak elbette çok zaman alır. Biz daha kestirme yolu tercih edip; kısa değerlendirmeler yapalım.

Bir Çerkes, hangi koşullar olursa olsun, birinin yanında “el pençe divan” durur mu? Görüntüyü gözünüzde canlandırdığınızda -kültürümüz adına- son derece çirkin ve aşağılayıcı bir manzarayla karşılaşırsınız. Gerek ekonomik çıkarlar, gerek sosyal çıkarlar bizim “güçlü” ya da “yararlanacak” kişiler ve kurumlar karşısında ellerimiz önümüzde bağlı, başımız hafif öne eğik durmamızı gerektirir mi? İlk bakışta saygı (!) göstergesi gibi görülen bu davranışın, bizden neler götürdüğünü hiç düşündünüz mü? Genel imajımızı nasıl etkileceğini hesapladınız mı?

Dünya üzerinde Çerkeslerle ilişkide olan her ulus, bizi tanımlarken “mağrur” ancak “alçakgönüllü”, “sert” ama “saygılı” değerlendirmeleri yapar. Peki yüzyıllardır insanları bu denli etkileyen duruşumuz ne oldu da, bir mal, bir iş, bir çıkar uğruna değişti? Neden başımız öne düşüp, ellerimiz önümüzde birleşti? Onurumuza, gururumuza ne oldu da bu durumlara geldik? 30 yıl önce Çerkes bir köylünün, kendinden yaşca çok büyük bir kaymakamın öptürmek için uzattığı eli öpmek yerine sıkması gerçeği, ne oldu da kendinden küçüklerin yanında başı önde, el pençe biçimine döndü?

Bu denli zavallı bir toplum mu olduk? Değerlerimiz o kadar çok mu asimile oldu? Osmanlı sadrazamı, padişahının karşısında el pençe durabilirdi. Bunun devamı olarak cumhuriyet dönemi valisinin karşısında kaymakamı da el pençe durabilir. İyi de bize ne oldu? Biz neden el pençe duruyoruz? Elde ettiğimiz kazanımlar çok önemli bir davranış modelimizi yok etmemize değecek mi?

Kültürümüzü geliştirmek ve korumak amacıyla bile olsa thamadelerimizin el pençe divan durmalarını kabullenmek çok zor.

Çünkü onlar gençlere örnek oluyorlar. Bir bakıma yol açıyorlar. Biz saygılı davranma modellerimizi bütün dünyaya kabullendirmişiz. İngiliz, Bulgar, Türk, Kürt hiç fark etmezdi gelen ve giden için ayağa kalkardık. Konuklarımız oturmadan oturmazdık. Ama başımız dik ve ellerimiz yanlarda olurdu. Şimdi ne oldu da başımız öne eğik, el pençe divan duruyoruz?

Yanıtlar çok basit. Çerkes yaşam biçimi her yönüyle katlediliyor. Diliyle, gelenekleriyle, davranış biçimleriyle kısacası her şeyi ile yok ediliyor. Buna başkaldıramayıp, “az olsun bizim olsun” mantığındakiler de bu yok olmayı hızlandırıyor. Çerkeslik adına elde ettiğiniz tüm maddi kazanımları çalışarak, üreterek elde edebilirsiniz. Ancak yok edilmiş bir kültürü bırakın çalışmayı hayatınızı verseniz elde etme şansınız yok. Bu el pençe duran thamadelerimiz Wubıh dilini kurtarabildiler mi? Şimdiden sonra kurtarabilirler mi?

Çerkesler görünüşlerine çok dikkat eden, nadir uluslardan biridir. Bu bir övünç nedeni değildir. Köylerimiz diğer köylerden daha temiz ve düzenli olur. Evlerimiz diğer evlerden daha güzel ve sıcak olur. Giydiğimiz elbise belki eskidir, belki yamalıdır ama temiz ve ütülüdür. Hangi güç bu görünüşümüzü şimdiki duruma getirdi?

Erkek erkeğe yanaktan öpüşmeyi, yaşlıların ellerini öpmeyi kim soktu içimize? Bir genç kızımızın uzanan elini thamadenin terslemesi nasıl bir anlayış sonucunda oluştu?

Zayıfladığınız sürece başınızın öne eğilmesine engel olamazsınız. Gücünüzü yitirdikçe elleriniz yanda kansız kalır, mutlaka önünüzde birleştirip ovuşturmanız gerekir. O zaman? Zayıflamayacaksınız. Nasıl olacak? Büyük evde oturmaktan vazgeçip küçük evde oturacaksınız. Ancak çocuğunuzu iyi bir okula göndereceksiniz. Evinizin koltuklarını yenilemeyip evinize bilgisayar alacaksınız. Herhangi birinin karşısında mahcup olmamak için okuyacaksınız. Bir odanızı kütüphane haline getireceksiniz. Dünyadaki gelişmeleri, magazin boyutunda izleyemeyeceksiniz. Herkes bir saat üretiyorsa, siz uykunuzdan fedakarlık yapıp 2 saat üreteceksiniz. Çerkesliği bir kültür olarak değil yaşam biçimi olarak algılayacaksınız. Yaptığınız hiçbir işi “laf olsun” diye yapmayacaksınız. İdeolojinizi Çerkesliğin önüne geçirmeyeceksiniz.

İşte o zaman ense kaslarınız gelişir ve başınız dik durur. Ellerinizdeki kan dolaşımı normale döner, el pençe divan durmak zorunda kalmazsınız.

Son Söz
Çerkes, eğilince kırılandır. (Kuban)