GEL 22 MAYIS’I KONUŞALIM

YEMUZ Nevzat Tarakçı
26.05.2018

Dostum; önemli bir konuda, sıcak, samimi, kısa bir sohbete var mısın?

“Evet!” diyorsan hemen muhabbete başlayalım.

Gel önce, 154 yıldır “neyi unuttuk, neyi unutmadık; neyi unutturduk, neyi unutturmadık!” bunu konuşalım, bunun mütalaasını yapalım.

Gel, Çerkes toplumunun can damarı olan “xabze” kavramından uzak büyüyen bir neslin geleceğini masaya yatıralım.

Gel, yukarıda saydığımız eksiklikleri gidermek için hangi somut adımları atmalıyız, bu adımlar için gerekli kaynağı nasıl temin etmeliyiz, mevzusunu konuşalım.

Gel, biz bu kültürün yaşatılması konusunda neden devlet gücünü yeteri kadar kullanamıyoruz? konusunu paylaşalım.

Gel, ülkeyi yöneten iktidarlarla bugüne kadar kaç sosyal veya kültürel sorunumuzu çözebildik, bunu tartışalım.

Gel, siyaset anlayışımızı bir kez daha masaya yatıralım.

Gel, “ana dili” ne hâkim olmasına rağmen evde dahi “ana dili” yle konuşmayan anne babalarını durumunu soğuk kanlılıkla gözden geçirelim.

Gel, kültürünü yaşatabilme gayretiyle devletten- iktidardan- siyasilerden destek isteyen yöneticileri linç etme teşebbüslerini konuşalım.

Gel, konuşarak, tartışarak ortak akılda buluşalım.

 

NEYİ UNUTTUK, NEYİ UNUTMADIK!

Siz söyleyin, dilimizi unuttuk mu?

Ya “Xabze” miz?

Ya anılarımızı,

Acılarımızı,

Bizi biz yapan değerlerimizi…

 

Peki bunlar için aynı şeyi söylemek mümkün mü?

Ezberlerimiz,

Kuru kuru övünmelerimiz,

Öfkemiz,

Kibrimiz…

 

CESUR ADIMLARI KİM ATACAK?

O halde gel afaki işleri bırakıp dirilişi konuşalım.

Gel 22 Mayısların programını birlikte yapalım.

Gel, kültürü ve kimliğiyle barışık donanımlı gençlik yetiştirmek için her türlü fedakârlığa katlanalım.

“Kurumlarımız nasıl daha sıcak olur, nasıl daha kucaklayıcı olabilir?” i tartışalım.

“Gençliğimizi daha fazla nasıl bilinçlendirebiliriz?” onu konuşalım.

Kültürel bilinci, tarihsel şuuru paylaşalım.

Yetmez mi bu düşmanlıklardan çektiğimiz?

Sesimiz her daim boşlukta yankılanıyorsa farklı şeyler yapmak gerekmez mi?

 

“BİZ, BÖYLE ÖLDÜK!”

Her 21 Mayıs’ta, ne kadar feci öldüğümüzü ispatlama gayretindeyiz.

Bakarsın bir 21 Mayıs’ta da küllerimizden nasıl doğduğumuzu anlatırız!

 

HADİ KONUŞALIM!

Uyumsuzluk girdabında, kimlik ve kültür bunalımı yaşayan gençleri…

Okumayan toplumumuzu, az satan kitaplarımızı…

Dergi ve gazetelerimizin tirajını…

İşsiz, mutsuz ve huzursuz “Nart” ları, “Setenay” ları…

Neden bir Adige TV’yi sahip olamayışımızı…

Sinemasız, tiyatrosuz halimizi…

Teknik ve sanatsal alandaki elemen eksikliğimizi…

Teşkilatlarımızın hantallığını…

Yaz, “Gençlik kültür kampları” nı…

Tatil çocuk programlarını…

“Ana dili” nden, “anavatan” ından bihaber gençleri…

Sanatsal ve kültürel etkinliklerden habersiz bir nesli…

Umursamaz, vurdumduymaz “üç maymunları” oynayan etkili ve yetkilileri…

Kuru hamasetle kültürünü yaşatılabileceğini sanan yalancı pehlivanları…

Üslup fukarası zevatı…

 

TARİHİN ACILARINDA BOĞULMADAN…

Şüphesiz, “Tarih, zalimler ve zulümlerin meydanıdır!”

Tarihin yaşadığı en trajik ve dramatik olaylardan biri, bu yürek dağlayan büyük acıyı, şüphesiz kimse unutmamalı!

Ancak tarihin acılarında boğulma tehlikesini de fark etmeli.

Bu halkın, mutluluk şarkıları söyleme hakkı da bâki kalmalı.

 

ALKIŞI HAK EDENLER

Sürgünün 154. anma programlarında, alkışa değer samimiyet ve üstün gayretle çaba harcayan, toplumun kültürel bilinçlenmesi için fedakarlığa katlanan federasyon ve dernek başkanlarımızı, bu anlamlı çabalarından olayı kutluyorum.

Ayrıca, 154. Yıldönümü etkinliklerine katılan, bu kültürel bilinçlenme programlarına yüreğinin yettiğince destek olan tüm dostlara gönül dolusu selam.