GELDİ GEÇTİ ÖMRÜM BENİM

Hayatlarındaki her günü, her olayı en ince ayrıntısına kadar hatırlayan ve asla unutmayan “farklı” insanlar vardır. Tıp literatüründe buna unutmama hastalığı (Hipertimezi) denir. Sanırım ben bir “hipertimezi” hastasıyım. Bazı dostlarımın “Ulan, sende amma sinamekiymişsin” dediklerini duyar gibiyim. Evet, “eksantrik” bir biyolojim olduğu doğrudur. Elalem verem olur, tifo olur, nezle olur, prostat olur… Her türlü “angil-dingil” tıbbi hastalık da gelir beni bulur. Hakkımda böyle düşünmeleri son derece doğal, ama ben bu konuda bir “özellik” arz etmiyorum. Çevremizdeki birçok insan da benim yaşadığım rahatsızlıkları -belki benimkinden de ağır- yaşıyor ama bunları gizliyor, saklıyor. Sosyal çevresi tarafından bilinmesinden korktuğu için bu hastalıklarıyla yüzleşmiyorlar.

Ben çocukluğumda ileri derecede artikülasyon bozukluğu yaşamıştım. Artikülasyon bozukluğu, kişinin konuşma seslerini yanlış veya eksik üretmesi anlamına gelmektedir. Çocukluğumun en güzel yılları, çevremdeki insanların konuşmalarımdaki “R” ve “Ş” sesini doğru söyletmeye çalışmaları ile heder olmuştur. Çocukluğumda yaşadığım bu travmayı, öğrencilerimin yaşamaması için azami gayreti sarf etmişimdir. “Sestelim” bozukluğu olan öğrencilerimin velileriyle görüşüp tıbbi yardım almaları konusunda rehberlik ettim tüm meslek yaşamım boyunca. Bu tür sorunlar yaşayan bir çocuğa ailesi tarafından müdahale edilmemesi, düzeltmeler yapılmaması ve sosyal çevresi tarafından kesinlikle alaya alınmaması gerekir. Çünkü bu durum, çocuğun kendi isteğiyle yaptığı bir şey değildir. Müdahaleler çocuğun psikolojisini olumsuz etkileyebilir. Bunun yerine acilen bir uzman desteği alınması gerekir.

Lise ve üniversite yıllarımda yaşadığım siyasal olaylar, gözaltılar, işkenceler, daracık, karanlık tabutluklarda günlerce aç susuz tutulmalar, bende OKB (Obsesif Kompulsif Bozukluk) hastalığına yol açtı. Obsesif Kompulsif Bozukluk; mantıksız düşüncelerin ve korkuların (takıntıların) insanı sürekli tekrar eden davranışlar sergilemeye zorlayan psikolojik bir hastalıktır. İlk kez bu hastalığım, uçak yolculuğunda İstanbul’dan Samsun’a gelirken nüksetti. Havalandıktan kısa bir süre sonra uçağı zorla kavga-dövüş kalktığı alana geri indirdim. Olayı bir yazımda anlatmıştım, okuyan dostlarım anımsayacaklardır. Sonraları günlerce evden dışarıya çıkamamalar, ölüm korkuları… Gerçekten zor yıllardı… Takıntılarınızın mantıksız olduğunun farkına varabilirsiniz ve bu takıntıları önemsememeye ya da bırakmaya çalışabilirsiniz. Ama yaşam kalitesini çok derinden olumsuz etkileyen bir hastalıktır. Uzun süreli psikolojik tedavi sonucu kurtulmak mümkündür.

Ama bence tüm bu hastalıklardan daha önemli olan bir şey vardır: Adına AŞK diyorlar. “Hastalık” dememek için “şey” olarak geçtim. Bilmem ki “aşk” kelimesinin yerini hangi sözcük karşılar… Ne hipertimezi hastalığı, ne artikülasyon bozukluğu, ne OKB (Obsesif Kompulsif Bozukluk) sahibi olmam, hiçbiri çocukluk ve ilk gençlik yıllarında yaşadığım “AŞK” kadar etkilememiştir beni. Tüm bu sorunlarımdan olağanüstü çabalarımla ve tıbbi destek alarak bir şekilde kurtuldum. Ama kırk yılı aşkın bir zaman geçmesine rağmen bu aşk derdinden (!) kurtulamadım. Benim şansım, hastalıklarımı tanımam ve onlarla birlikte yaşamayı öğrenmeye çabalamam olmuştur.

Çevrenizde gördüğünüz çoğu insan -belki de sizler- bu hastalıklardan birine veya birkaçına sahipsinizdir. Bırakın eşe dosta, hatta doktorunuza söylemeyi, belki de kendinizden bile gizliyorsunuz hastalıklarınızı. Derdini söylemeyen, dermanını bulamaz…! Allah dert verip derman aratmasın dostlarım…!