GERİ DÖNÜŞ BİZİ KURTARIR MI?

Kuban Paul Seauhmann
24.08.2003

Anavatana dönüş üzerine yapılan değerlendirmeleri birçok açıdan incelemek olası.

Şöyle bir şey hayal ediniz. Bugün diasporadaki tüm Çerkesleri anavatana götürüp yerleştirdiniz. Sonuç ne olur?

Felaket.

Neden?

Yanıt çok basit. Anavatan dışındaki Çerkesler eğer o topraklara yerleşirse şu halimizle  son gelenekleri de yok ederiz. Bir masanın yerini değiştirmek için bile dört kişi, dört ucundan, dört ayrı yere çekiyor. Bu durumda Kuzey Kafkasya’da olabilecekleri düşünebiliyor musunuz?

Anavatana gitmenin vazgeçilmez cazibesi, oradaki değerlerin zedelenmesine neden olmamalı. Kabul etmek gerekir ki, inanılmaz asimile olduk. Çağın gerekliliklere uymayı bırakın, çağın gerisine gittik. Artık topraklarımız, geleneklerimizi yeşerteceğimiz yerler olarak görülmüyor. Varsa yoksa, Kuzey Kafkasya’yı şeriat kurallarına göre nasıl yönetiriz düşüncesi egemen.

Bu konuda ekonomik güce sahip kurumlar ellerinden geleni artlarına koymuyorlar, koymamaya da devam edecekler. Yapılan gizli propagandalar klasik şeriatçı yöntemleri olarak önümüze dökülüyor.

Yani derin ve sessizden.

Yani takiye yöntemi.

Çerkes misin? Evet. Peki xabze? Olmaz. Önce şeriat!

Başarılı oluyorlar mı? Elbette. Hem de çok başarılı oluyorlar. 20 internet sitesinin 15’i bu yönde harıl harıl çalışıyor.

Öyle bir kamuoyu yaratılıyor ki, ipliği pazara çıkmış bir şahıs, kahraman ilan ediliyor. Karşı çıkan herkesi; ya Rus uşağı olmakla ya da Rus işbirlikçisi olmakla suçlayarak, anında sesini kesiyorlar. Yıllardır Türkiye’deki sağ politikacıların uyguladıkları yöntemi şimdi bu şeriatçı takımı uyguluyor.

Bir kişi de çıkıp; beyler kültürümüzün ve geleneklerimizin dibine dinamit koyan düşünce ve inanç nedir diye sormuyor. Artık kadınlarımız ve kızlarımızın hızla Çerkeslikten koparıldığını neden kimse görmüyor? Haremlik selamlık uygulamaları hızla artarken, geri dönüş için uğraşmanın ana amacı saptırılıyor.

Türkiye’deki Çerkeslerin asimile edildiği yetmedi, şimdi sıra anavatandaki Çerkeslerde.

Ne yapılırsa yapılsın sonuç olarak, Çerkeslik öldürülüyor ve bunun sorumluları tarih önünde bunun nasıl hesabını verecekler çocuklarımız görecek.

Torunlarımıza artık bu şeriatçı bezirganların nasıl bir toplumu yok ettiklerini anlatacağız. Onlar da, dedem hangi toplumdan söz ediyor acaba diye garip garip yüzümüze bakacaklar. Diğer dedeler ise, kadınlarını ve kızlarını odalara kapatıp erkek erkeğe sohbete dalacaklar.

Bugünkü yorumumuzu eskiden olmuş bir olayla sonlayalım:

İyi veya kötü, İslam’ın gereklerini yerine getiren bir prens ailesinde daha kısa süre önce şöyle bir olay meydana geldi. Bir prens ailesi İslamiyet’i seçmesine karşın, yalnızca bu ailenin başı kocamış bir ihtiyar, inatla kabul etmemek için direniyordu. Derken bir gün ağır bir şekilde hastalandı; yaşlı adam ölüm döşeğindeydi. Akrabaları hocayı çağırdılar ve hocanın çok güzel bir yer olarak tasvir ettiği Muhammed’in cennetinin yolunu kendisine açması için, İslam’ı kabul etmesine iknaya çalıştılar. Yaşlı adam uzun süre hiç sevmediği vaizi dinledi ve konuşmadı; en sonunda elini sallayarak dedi ki:

“Hayatımın en iyi yıllarını şimdi artık ölmüş olan insanlarla geçirdim. Onlar Müslümanlığı hiç düşünmediler bile, ama şimdikilerden daha asil, cesur ve temiz kalpli insanlardı. Ben sizin cennetinizi istemiyorum, onlar nereye gittiyse ben de oraya gideceğim, onlarla birlikte olmayı tercih ederim.”

Sevgili thamade, biz de senin gibi düşünüyoruz…

Son Söz
Çerkes, yalnız dans ettiği hanıma değil, hiçbir hanıma sırtını dönmeyendir. (Kuban)