KALEM -21 (Тхыпкъэ)

Sevgili dostlarım, ben bilim insanı değilim. Filolog veya etimolog hiç değilim. Dille ilgili; yani ne Türk dili-edebiyatı ne de Çerkes dili-edebiyatı tahsil ettim. Bunu defaaten yazdım. Ama her ne halse, ya anlatamadım ya da anlaşılamadım. Sizlere, ”anlamıyorlar, anlayamıyorlar” deme hakkımda yok. Demek ki, kendimi anlatamıyorum. İnanınız, pek çok konuda ve hatta “diller” konusunda benden daha çok bilgilisiniz. Ve yetkilisiniz. Zaten çelişki de burada. Nasıl mı? Şöyle: Neden, bu konu bana kaldı veya kalıyor? Nerede, uzmanlarımız ve dilcilerimiz? Etimologlar, arkeologlarımız nerede? Yanıt bekliyorum!

Sevgili dostlarım, ben seçip kullandığım, sözcüklerle ilgili elbette ki kendi çapımda araştırmalar yapıyorum. Buna rağmen söylediklerim için “kesin doğrudur!” demiyorum. Böylesi bir “hüküm” zaten “bilime” aykırıdır. Peki ne diyorum: Bilimin döl yatağı ‘’kuşku-şüphe’’dir. Ondan doğar, bilgi ve Belge ile beslenir. Aklın denkleminde evrilir. Deneyimle tasdik olunur.

Sevgili dostlarım, bazı kardeşlerimin, seçip anlamlandırdığım sözcükler hakkında neden rahatsızlık duyduğunu anlayamıyorum. Ben “Çerkes” dilini, yani ana dilimi ortanın üstünde konuşan ve yazan biriyim. Sadece köyden aldığım Çerkesce değil, anavatandaki yazılı Çerkesce’yi de 1965 yılından bu yana takip ediyor, yazıyor ve okuyorum. Herhangi bir konuyu -kabul görmüş “evrensel sözcükler“ hariç- anadilimle saatlerce konuşur ve anlatabilirim. Örneğin Hatti-Hititlerle ilgili sunumlarımı bu espri içinde yaptım ve yapıyorum.

Sevgili dostlarım, kültürler arası etkileşimi, hele hele dille ilgili teatileri reddetmek mümkün mü? Bu tümceden hareketle diyorum ki;
– Tarih içinde neden, Çerkesce’den bir başka dile veya dillere sözcükler geçmemiş olsun. Başka dillerden, Çerkesce’ye yabancı sözcükler girince doğru ve normal oluyor da, Çerkesce’den geçince neden anormal oluyor? Bize gelince, etkilenmiş ve etkilenmemiş anlayışı öne çıkıyor. Bu psikolojik depresyonun nedeni ne olabilir? Neden, bu kadar eziklik? Ben demiyorum, bunun aksi her dil Çerkesce’den etkilenmiştir.

Sevgili dostlarım, bu bir üstünlük ve aşağılık mücadelesi değildir. Bilgidir. Belgedir. Varsa karşıtı, onu kanıtla! Örneğin, Isparta’nın Hititçe adı,       “пситI – дэс“ (iki suyun arasında oturan). Mercidabık’ ın anlamı ise, ‘’маржэ – даIапыкьу’’       (lütfen yardım edin) anlamındadır. Merak eden varsa araştırsın, sonucunu da yazsın.

Sevgili dostlarım, daha enteresanı; sadece dille ilgili değil, inanç kültüründen ve aidiyetten söz ettiğinizde de, ya “hainsiniz “ ya da “din düşmanısınız”! Böyle bir anlayış, ortamında konuşursanız ve yazarsanız, ya çılgınsınız ya da tımarhanelik! Tercih sizin. Bense ikisini de reddediyorum, sıradan bir yurttaş, daha doğrusu “asılım” yani “vekil” değilim. Vekilin, asıla hakim olduğu bir dünyayı paylaşmak istemiyorum. Hani diyorlar ya, ”Bir insanı öldürmek insanlığı öldürmektir’’ dahası “Ben yaradılanı yaratandan ötürü severim”; bunların hangisi doğrudur ve hangisi uygulanıyor? Bilen varsa lütfen yazsın. Öldürülen kadınlarımız, ırzına geçilen çocuklarımız, daha çocuk yaşta gelin edilen kızlarımız ve öldürülen insan sayısını koca koca rakamlarla dünyaya ilan etmek, hangi insan aklının ve insan vicdanının kabul edebileceği bir sonuçtur?

Sevgili dostlarım, ”liyakat” dediğimiz “İşin ehli” olanı devre dışı bırakır ve onun yerine, ”sadakat” ve “biatı” koyarsanız; çağı, bilimi ve teknolojiyi ıskalarsınız!

Bunun da sonucu, ”topumuz, tüfeğimiz, roketimiz ve füzemiz yok. Ama Allah’ımız var”a evrilirsiniz. Amenna, elhak “Allah’ımız” var. Ondan yana kuşkumuz yok. Yalnız bazı tarihsel ve güncel olaylar var ki; onları da bilmek ve onlardan ders çıkartmak Allah’a inancı ve onun varlığını ne yüceltir ne de eksiltir. Örneğin; ABD, İkinci Cihan Harbi’nde, Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki’ye “İncil” atmadı. İsrail,1967 savaşında 53 milyon Müslüman Arapları “Tevrat”la yenmedi. Hele bir de “Bu bana ileride zarar verir” mantığı ile bir takım eylemlere kapı aralarsanız yarında birileri aynı mantıkla ve gerekçe ile size zarar verir. Esasen güncellenmesi gereken “şey” kafalarımızdır. Yani aklımız! Akıl devre dışı ise siz neyi güncellerseniz güncelleyiniz “O” bildiğini okur. Uyu uyu yat uyu?

NOTLAR:
1) Kur’an sure adlarının Türkçe anlamlarını, bu konuda yetkili Çerkes insanlarından istirham ediyorum. Yazınız ki; insanlarımız bilgilensin! Türkçe dilekçe yazamayan insanlarımız 1450 yıl önceki Kabile Arapça’sını nasıl anlasınlar? Anlayamayınca da, anlatılamıyor ve bu nedenle her kafadan bir ses çıkıyor. Bu da kargaşaya neden oluyor.

2) Kızmayın, darılmayın, küsmeyin, öfkelenmeyin, niyet okumayın! Bir insan, bir şey söylüyorsa, bir şey yazıyorsa ona inandığı içindir. Varsa bununla ilgili, eksiği yanlışı, onu yazınız. Niyet okuyarak, kişinin inancını sorgulama ve yargılama hakkı yoktur. Tanrı ile kişi arasına girmenin ve bununla ilgili yorum yapmanın, yapanı ne daha çok inançlı kılar nede yüceltir. Varsa öğretmek istediğiniz ve öğrenmek istediğiniz onları özgürce konuşalım ve yazışalım.

3) Anadolu’da pek çok yerleşim ünitesinin isimlerinin etimolojik açınımını yaparsanız göreceksiniz ki, Anadolu’nun kadim halklarının dillerindendir. Özellikle, Hatti – Hititlere ait olduğunu ve fakat sonradan bu isimlerin Kadim Yunanca’ya benzetildiğini göreceksiniz. Örnek, Psit – Desi ‘yi Psidiya yaptıkları gibi. Harput’un Hititçesi, Guzana – Къузанэ ( Gözenekli) anlamındadır.