KALEM -23 (Тхыпкъэ)

Ali Çurey
05.03.2018

Sevgili dostlarım, bazı kardeşlerim “Хабзэ” ile ilgili yazmamı istiyorlar. Canım dostlarım, bu konuda gerçekten çok yazdım. Çoğunuzuda bıktırdım. Ama yine de yazayım. Ancak, daha önceleri konuyu yazanlara ve onların görüşlerine saygısızlık olmasın. Önce onlardan       özür diliyorum.

Çerkeslerin “olmazsa olmazı!” üç kutsal kavramı var. Yedisinden yetmişine herkes duymuştur. Bu konuda iyi kötü bir bilgisi de vardır. Тхьа – Тхьамадэ – Хабзэ.

Sevgili dostlarım, sıkı durun. Çünkü kabul gören ve alışılagelen anlayışın dışında değinmelerden söz edeceğim. Kimse alınmasın. Kimse “Bu da nereden çıktı?”demesin. Amacım kimsenin “kabulune”saygısızlık değildir. Kendimce “sözcükleri”konuşturacağım.

1) Tha – Txba: Şu anki inanca göre “Тхьа” kavramı Tanrı-Allah inancını karşılamıyor iddiası mevcut.       Nedeni, niçini ve nasılı hiç tartışmadan ve hatta tartışılmasını bile istemeden, peşin kabul budur. Şimdi buradan bende soruyorum; kadim Çerkes inancından doğan ve bilinebilen tarihten bu yana kullanılan, bu kavram sözcüğün ETİMOLOJİK tahlili yapılamaz mı? Yapılırsa günah veya ayıp mı olur? “Etimoloji”       bir bilim dalı olduğuna göre, hani etimologlarımız, teologramız ve filologlarımız? Varsa da ben bilmiyorum. Bilenler varsa bana da yazsınlar. Тхьа, somut bir kavram ve görsel bir inancın ifadesi değildir. Soyuttur ve de “göksel”dir. Ben bundan bir üstünlük duyuyor değilim. Ama gerçek budur. Nasıl mı? Şöyle; Çerkesler yemin ederken, Тхьауэ Мыр зищIылъэ, Мор Зиуафэ. Bu ve benzeri yakarış ve talepler gösteriyor ki; Çerkesler, somut değil, soyut olan bir varlığa inanıyorlardı ve halende öyle! Şimdi, Тхьа kavram sözcüğünü kendimce konuşturayım.

2) Tı-Tbı= Baba Adam. Yani (ЛIы) Ha- Xba ise, insandır. Birleşik olarak “insan olan adam”anlamındadır. Baba güçlü, baba çekirdek, baba koruyan, kollayan, baba besleyen ve doyuran kimsedir. Semai inançlarda da öyle değil midir? Cahil kafama takılıyor. Tanrı, doğurgan olan kadını yaratıp; ondan Adem’i doğurtamaz mı idi? Neden önce, doğurgan olmayan Adem’i yaratıp, kadını onun vücudundan yarattı? Düşündürücü değil midir? Örneğin Hz.İsa’nın doğumunda olduğu gibi! Acaba, erkek egemen kültürünün temeli buradan mıdır?

Şimdi gelelim esas meseleye; yani Txba’ya. İşte, yukarıda sıraladığım özellikleri nedeniyle Tı-Tbı-Ha-Xba kutsallaştırıldı. Yüceltildi. Yüksekleştirildi. Evrenin sonsuzluğunda mekanlaştırılıp, göksel gücün sahibi ve yegane varlık ve -tek- halinde belleklerde kodlandı. Tüm dua ve yakarışlarda, avuçlarımızı göğe doğru açışımız, gök gürlediğinde, şimşek çaktığında, gökyüzü karardığında, ürpererek ve korkarak “Tanrı’yı”anışımız bundandır. Korku, korku ve korku! Bana “İmanı olan korkmaz!”silahını çekmeyin. Senin de ödün kopuyor. Çünkü ölmek istemiyorsun! Tüm canlılar da öyle.

Sevgili dostlarım; evet, ”Baba-İnsan-İnsan Baba” yani Txba”somuttan, soyuta, yeryüzünden, gökyüzüne kısaca, insan aklı, sınırlarının ötesine, sonsuzluğa, zaman ve mekandan ari, yetki, güç ve yaptırımda eşsiz benzersiz bir kavram olarak da belleklerde taht kurdu. Ama onun yerine ve onunla irtibat kurabilecek ve onu unutturmayacak, onun emir ve isteklerini, yeryüzü fanilerine iletecek birileri gerekecekti. İşte onunda adı;       Тхьамадэ’dır. ( Yani, Tha’nın huzura kabul ettiği kimse.)

Çerkeslik       ve onun kutsalı olan Xabze’de       Тхьамадэ çok önemlidir. Тхьамадэ ile Нэхъыжь’ı karıştırmamak gerekir. Günümüzde insanoğlunun, ulaştığı bu inanılmaz sibernetik çağda bile, Çerkesler, bulundukları her yerde, bu üç kavramı ön planda tutar. Eksiği ve yanlışı ile onun kurallarına uymaya çalışır. Ve hatta,       ”Bunlar çağdışı”görüşünü ileri sürenler olursa, onlarada pek hoş bakmaz. Çünkü; bu üç kavram, Çerkes insanının “varoluş” inancıdır. Yaptırım gücü, polis, jandarma veya herhangi bir kolluk yetkilisi değildir. Tek sözcüktür. Емыкıу – Хьайнапэ’dır. Elbette ki bazı dostlarım buna tebessüm edeceklerdir!

Sevgili dostlarım, Тхьа – Тхьамадэ bağlantısını kendimce izaha çalıştım. Peki, Хабзэ nedir? Bu kavram sözcük ve içeriği hakkında o kadar çok yazıldı ve çizildi. O       nedenle, kafalarda o kadar çok karıştırıldı. Ama ben gene de parantez içinde hatırlatayım “Aşağıda olanların dili” anlamındadır. Köyde, kasabada ve şehirlerde yaşayan Çerkes insanı, hangi yerde, hangi toplantıda ve hangi ilişkilerde, Хабзэ’nin kurallarını tatbik edeceğini net ve açık olarak bilinemez hale getirildi. Şimdilerde bu karmaşa devam etmektedir. Dahası, toplantılarda, ziyaretlerde, hata etme korkusu içinde olan Çerkes gençleri, bu gibi etkinliklerden uzak durmaya başladı.

Sevgili dostlarım, teşhis ve tedavi ilişkisi içinde; doğru, çağdaş ve uygulanabilir bir sonuç alabilmek için ne yapmalı? Hepimiz hastalandığımızda doktora gideriz, yani ehline! Şimdi ben, köyden aldığım, göreceli Хабзэ’yi okuduğum kitaplardan okuduğum bilgileri birleştiriyorum. Ama inanınız bir reçete yazamıyorum. Peki ne yapıyorum, daha doğrusu ne yapmaya çalışıyorum? Yanıtım şudur! Teknoloji; zamanı, mekanı ve imkanı kendisi belirlemektedir. Kısaca, nerede ve hangi coğrafi bölgede yaşarsanız yaşayınız, teknoloji kendi doğrularını kabul ettirir haldedir. Bundan kaçış yoktur.

Sevgili dostlarım, çağın bu gerçeğine uyanlar hayatta kalır. Uymayanlar elemine olur. Peki biz ne yapacağız? Buna hiçbir kişi, grup veya kuruluş somut bir yanıt veremez. Sadece, yoruma açık sözler ve yazılar gündemi işgal etmeyi sürdürür. Bu da havanda su dövmektir. Şimdi dikkat; Хабзэ, Тхьа ve Тхьамадэ, anlayışı ve inanışında kişi ve toplumların, yaşamlarında Хабзэ; uyulması gereken, beşeri ilişkileri, içinde barındıran ve vaaz eden, bir yönetim sistemidir. Örf ve adetler, kısaca gelenekler, bu sistemin kilometre taşlarıdır. Aynı zamanda, soyut ile somutu zamana ve koşullara bağlı olarak dengeler. Pozitif hukuk normlarını da inkar etmez. Bu nedenlerle, Хабзэ       sisteminde yetişen, eğitilen ve öğretilen kişi ve toplumlar, zamanın getirdiği koşullara uymada zorlanmazlar. İnanınız, abartmıyorum, Çerkes insanı ve Çerkesler onun için bulundukları her ülke ve toplumlara uymada pek zorlanmazlar. Bazen birileri bu seçkin sistemin içinde kendiliğinden Çerkesleşir.

Sevgili dostlarım, konuyu daha fazla dağıtmadan, insan aklı öncülüğünde, yaşamayı kaçınılmaz prensip olarak kabul edersek, nerede, neden ve nasıl davranmamız gerektiğini tayin etme insiyatifi, bizi en doğru davranışa götürür. Хабзэ sisteminin için de       olan birkaç maddeyi sıralamak istiyorum.

– Зыплъыхьи       тIыс,   гупсыси псалъэ.
– умыщIэ       Iуэхум уи       бэлагъ хыумысэ
– IитIыр зэрымыıуэтмэ       зэрыщIэркьым

– Зызхуэбгьэфащэ       нэхьрэ узхуэфащэр
– Мыхъумэ зэрыхьуу       шIы
– ЕкIур хабзэщ

Bu son iki madde ucu açık birer hüküm. Onun için her kişi, kendince uygun seçeneklerde bulunabilir. O da karmaşaya neden olur. Peki, önlemek için ne yapmalıyız ? Önce bu soruya yanıt verebilmek için “Çerkes insanı” tanımını akıldan çıkartmamak gerekir! Yani, Хабзэ sisteminde eğitilmiş olmak. Tüm mesele burada. Peki günümüzün koşullarında bu sistemden geçememiş kişiler, nerede, nasıl ve kim tarafından eğitilmelidir. Bunun okulu var mıdır? Varsa nerededir? Yanıt; elbette ki vardır.

Sevgili dostlarım, hani “ Hep tepinip duruyoruz!” ile küçümsenen, “Eğlence düğünleri – Джэгу ” varya, işte en büyük okul budur. Sonra,       Зэхэс – Уэршэр ve Къэшэн kavram sözcükleri ile tanımlanan bu okullar Хабзэ sisteminin değişmez       ve değiştirilemez okullarımızdır. Öğretmenleri ise daha önce bu okulları bitiren büyüklerimiz, ağabeylerimiz, ablalarımız ve kız kardeşlerimizdir. Yöneticileri,       “Тхьамадэ”, “ХьатякIуэ” ve Нэхъыжь”lardır.

Sevgili dostlarım, içinde yaşadığımız Ortadoğu ülkelerinin insanları; coğrafi, tarihi ve inançları gereği kendi kültürlerini yaşamaktadırlar. Bu onların doğal haklarıdır. Eğrisi ve doğrusu ile onlara aittir. Amaa ne yazık ki, tarihin garip ve cilveli tezahürü, bizi de bir yarımızla buralarda yaşamaya mahkum etmiştir. Sosyo-ekonominin, acımasız ve değişmez kuralları ise bizim de yaşantımızı, ister istemez, bunlara göre tanzim etmek zorunda bırakmıştır. Acı, ama bir başka husus da -altını çizerek belirtmek isterim ki- kadim kültürel ve geleneksel varlığımız, bu tablonun inanç ve kültürel varlıklarına benzemesi için, bu kültürde asimile olmuş veya asimilasyonu benimsemiş pek çok Çerkes insanı varlığımızın yegane teminatı olan, yukarıda sunduğum kavram sözcüklerinin içeriğini ve pratiğini yaşamamızı, ya ayıp ya da günah söylemleri ve eylemleriyle yok olmasının önünü açmaktadırlar. Hani ya bir deyim vardır “Gölge etme başka ihsan istemem!”diye. Bunlar kendi yaşamlarını inkar sınırlarının dışına taşırmasınlar. Biz Çerkesler de, “Akraba” ve hatta yakın komşu ile evliliği, fevkalade ayıp sayan, kaçı-göçü olmayan, cinselliği öne çıkartmayan ve birlikte       Джэгу yapan bir halk iken, maalesef günümüzde bunu da bize çok görenler var! Arz ederim.

NOTLAR:

1) Kafkas kültür derneklerinin başkanlarından ve köylerimizdeki etkin ve yetkin kardeşlerimizden rica ediyorum. Ve hatta “yalvarıyorum”. Eğlence düğünlerimizi, yani       “джэгу-зэхэс-уэршэр” lerimizi, fırsatlar yaratarak yaşatalım.

2)
Cinsel içerikli ayırımcılık, doğası gereği “birlikte yaşama” zorunluluğunda olan insan toplumlarını parçalar. Ve iki cinsin, kendi aralarında kümeleşmesi, cinsel dürtülerinin aykırı yönde gelişmesine ve uygulanmasına yol açar (?) !

3)
Çerkesler, tarihin bilinebilen döneminden bugüne dek, gezegenimizde var olan, hiçbir toplumun ulaşıp, yaşayamadığı, cinsel ayrımcılığa yer vermeyen ve onu öne çıkartmayan ve folkloründe yaşatan tek ve yegane bir toplumdur. Bunu söylerken, Çerkesleri yüceltmek ve diğer halkları küçültmek gibi bir sonuç çıkartılmasın. Örneğin, folklorleri gereği, hemcinslerin kendi aralarında dans etmeleri ve kendi kültürlerini bu doğrultuda yaşatmaları doğru olabilir. Ancak, bunun getirmiş olduğu       yaşam tarzındaki gayri ilişkiler hiçbir toplumun arzuladığı bir sonuç olamaz.

4)
Varlığımızı ve yaşantımızı “manalı” kılan, dilimizin görev ve türevleri çerçevesinde anlatmaya ve anlamaya çalıştığım, tüm sunumlarım, dilsel verilerin himayesinde oluşan iddialardır. Çerkesce gerçekten insan aklını zorlayan, sözcüklerle örülü ve örtülü bir iletişim vasıtasıdır. Her “ses” bir harf, her “Harf” ise yine bir anlam ifade etmektedir. Tı-ha, aynı zamanda, Tı-Tın (sunmak) Ha-xba-insan anlamında olmasının yanında “götürmek” anlamını da içermektedir.

5)
Bir kısım kardeşlerim, “N”harfinin anlamı ve aidiyeti hakkında bazı yorumlarda bulunuyorlar. Onlara hatırlatıyorum.”Ne” Çerkesce “göz” demektir. Şimdi, buna bağlı olarak yüzümüzdeki “N”ile başlayan yüz organlarımızı hatırlasınlar. Ben birkaç örnek vereyim; gerisini siz getirin.

НатIэ Alın
Набдзэ Kaş
Набжьыц Kirpik
Нэшгул Alt göz kapağı
Нэжьхъуц Favori
Нэщхъуэ Mavi göz
Нысэ Anneliğe aday
Нагъуэ Ela göz