Ali Çurey
18.12.2017
Sevgili Dostlarım, hepinizin çok iyi bildiği üç kavram sözcük.
1) Tesbit (хэха-убзыхун)
2) Tebliğ (гъэIун)
3) Temsil (хуэфащэ?)
Bunlara, “teşhis” ve ”tedavi” sözcüklerini de ekleyebilirsiniz.
1) Tesbit sözcüğünün, iyi anlaşılabilmesi için, günümüzde konuşulması, yazılması ve sınırsız atmasyon içinde moda olan “inanç!” içerikli bir kaç kelam etmek istiyorum. Nedir o? Şudur, dostlarım;
Hz. Musa’nın On Emri, bir tespittir (elbette ki Tanrısal buyruk). Ne olursunuz, hemen reddetmeden, bu On Emir’in ne olduğunu lütfen okuyunuz.
Şimdi, söz konusu bu On Emir’in, tebliği meselesi, nasıl çözülecekti? Yani; kim, nasıl, nerede ve kimlere tebliğ edilecekti? Dahası, devrin koşullarına, yani, bu yeni söylemlere karşı olanlar nasıl aşılacaktı? Bu arada, Hz Musa’nın kardeşi ”Hz. Harun”u da unutmadan.
2) Tebliğ. Tekrar hatırlatıyorum, lütfen, hemen karar vermeden “Bu da nereden çıktı?” demeden, sükûnet içinde düşünüp, bilgilerinizin tazelenmesi için, birazcık sabredin! Kısaca, kendinize, birkaç dakikalık zaman tanıyınız. Ve hemen, Hz. İsa’yı hatırlayınız. (Hoş biz Müslümanlar, peygamberleri hiçbir zaman unutmayız!) Ama, yine de Hafıze-i beşer, nisyan ile şaşar! Ne demekse? Ben şahsen şu tümceyi daha çok severim. ”Hafıza nankördür. Not almak esastır”. Yine “Alsanda yaz, versende yaz, alim unutur, kalem unutmaz!” diyelim. Ve de üçüncü maddeye geçelim.
3) Temsil. Valla, işte tam burada, tüm bildiklerim kördüğüm! Neden mi? Yalan, çalma, öldürme, komşuyu sevmeme, doğaya sonsuz zarar verme, zina (zaniye etmek, zan altında bırakmak) ve hile egemen! Bilim, akıl, bilgi ve belge, kullanılan insan dili ve eylemleri ile devre dışı edilmiş.
Sevgili dostlarım, sanki bunları yazan Ali Çurey (okuması-yazması olan), her şeyi biliyor da, bilmeyenlere anlatıyor. Yok öyle bir şey! Hiç birimiz uzaydan gelmediğimize ve başka bir coğrafyada yaşamadığımıza göre, herkes her şeyi görüyor ve biliyor. Burada tek sorun, biz yazan ve konuşanların, şikayet ettiğimiz konuların oluşmasında hiçbir günahımız ve suçumuz yokmuş gibi davranıyor olmamızın ikiyüzlülüğü. Bir boy aynasında, kendi iç fotoğrafımızı yansıtıp, birde oradan okuyalım kendimizi.
NOT 1:
a) Adigeler, tarihte yazı kullandı mı?
b) Adigeler, devletleşti mi? (O tarih içinde)
c) Adigelerin, insanlığın yararlanacağı, bir uygarlık yaratıları var mı?
d) Adigelerin gerçek ana vatanı, sadece Kuzey Kafkasya coğrafyası ile sınırlı mı?
NOT 2: Тхьэ- Тхьэмадэ- Хабзэ kavramlarının etimolojik açınımı ve tarihsel yolculuğu, Adigelerin kadim inançları hakkında, bize bir şeyler hatırlatıyor mu? Çünkü Adige dilinde “Тхьэхэр” (Tanrılar) sözcüğü yok. Sadece, “Тхьэ” ve “Тхьэщхуэ” kavramları mevcut. O da soyut anlamda. Şayet, ilgili, bigili, yetkili, yetenekli ve de şahadetnameli hemşehirlerim, bu sorulara ’evet’ ve ‘hayır’ veya fakat, ancak ve lakin sözcüklerinin dışında, somut, inandırıcı ve en azından ikna edici belgeler sunarlarsa, çok ama çok mutlu oluruz!
NOT 3: Üç sözcüğün, “Tespit-Tebliğ-Temsil” Türkçe karşılığında Sayın Kuşha Doğan ile antant da kaldık. Ama, eksiğimiz varsa düzeltmenizi istirham ediyorum.