KENDİNİ BİL

TLETSERUK Nahit Serbes
22.02.2010

Xabzenin ”kendini bil” cümlesinde insanın nereden geldiği, ne yaptığı ve tekrar nereye gideceği ifade edilmektedir. Bunu bir misalle açıklamamız gerekirse, biz suyu üç halde biliriz.

Tabii akıcı hali, buz hali ve buhar halidir.

Su, bu üç halde dahi yine sudur, bunu biliriz. İşte insan da budur, tekrar geldiği yere dönecektir. Bu sebepten dolayı nereden geldiğimizi düşünecek olursak, aslımızın ne olduğunu anlamış oluruz.

Kendini bil ibaresi insanın aslının İlâhi âlemden geldiği ve sonradan tekrar bedeninden ayrılarak ilahi âleme döneceğini tasvir etmektedir.

Bu olguyu üç soru sorarak da izah edebiliriz.

1) Nereden geliyorsunuz?
2) Kimsiniz?
3) Nereye gidiyorsunuz?

Bu cümle Çerkeslik yaşantımızda ne yapmamız gerektiğini, kendimizi nasıl eğiteceğimizi, Çerkesliğin bir insandan ne beklediğini ifade eden, nasıl bir yere gitmek üzere olduğumuzu ihtaren hatırlatan bir ifadedir.

Açıklaması ise şöyledir:

Kendi bedeninin içine dalış yap nefsinle, iradenle, egolarınla, hırs ve ihtiraslarınla mücadele et. Onları yen ve hakim ol. Hatalarını, kusurlarını kendi kendine itiraf et ve onları da birer birer yok et. İşte o zaman kendi özüne ulaşabileceksin. Yunus Emre’nin dediği gibi: “Bir ben var bende benden içerü.” Kendi özündeki beni bulacaksın ki işte o bulduğun sensin ve senin hakikatindir.

Xabze öğretisinin ezelden ebede doğru yol aldığını, yani Çerkesliğin ölümsüz olduğunu işaret eden bazı sorular vardır ki bunlar;

1) Kendine karşı vazifelerin nelerdir?
2) Vatanına ve ailene karşı vazifelerin nelerdir?
3) Topluma karşı vazifelerin nelerdir?

“Kendine karşı vazifelerin nelerdir?” sorusu yukarıda birazını açıklamaya gayret ettiğimiz. İnsanın kendine karşı vazifeleri: Tanrı’yı içinde hissetmek, bilgili olmak, nefsine, hırsına, egolarına, iradine hâkim olarak, kendini en iyi bir şekilde yetiştirmektir.

“Ailesine karşı vazifeleri” ise insan kendini yetiştirip bilgilendirdikten sonra en yakın çevresi olan ailesini de aynı şekilde yetiştirmek ve doğru yolu göstermek mecburiyetindedir.

“Topluma ve vatanına karşı vazifeleri” ise bütün bildiklerini, deneylerini, tecrübelerini bulunduğu topluma da yansıtmaktır. Ayrıca her Çerkes vatan sevgisini de ön planda tutarak vatanına faydalı olmak zorundadır.

İnsan denen varlık hiçten gelip hiçe giden bir varlık olmadığı gibi dünyadaki mevcudiyetinin gerçek anlamını idrak edemeden şu kadar yıl yaşayıp evrenin ve zamanın sonsuzluğu içinde kaybolup giden geçici bir varlık da değildir. Hayat, sonsuz bir tekamül silsilesi ve ölüm bu silsilenin tekamül halkalarından biridir. İnsan ölünce topraktan gelen bedeni tekrar toprağa, ruhu da geldiği ilahi aleme doğru yönelir ve yükselir. İşte ölümsüzlük budur.

Böylece insan ölüm korkusunu da yener. Ölümün dünyaya kapanan bir pencere, ancak ”ilahi alem’’e Tanrı’ya ve ölümsüzlüğe açılan bir kapı olduğunu idrak eder.

Bunun açıklaması da bir insanın Çerkes olabilmesi için önce vicdan sahibi, iyi ahlaklı, kültürlü ve olgun kimse olmasıdır.

İnsan kendi hata ve kusurlarını kendi bilecek ve onları ortadan kaldırmak için kendisiyle savaşacaktır. Görülüyor ki, Çerkes olmak zor, Çerkes kalabilmek daha zordur. İnsanın kendi nefsiyle girdiği bu savaştan mutlaka ve mutlaka galip çıkması gerekmektedir.

Xabze bedendeki her türlü benliğin, ihtirasın, cehaletin, taassubun ve nefretin yok edilmesi, nefsin terbiye edilmesi anlamındadır.

İşte Çerkesliğin ilk şartı olan “vicdanının sesini dinle” sözündeki anlamlardan biri de budur.

Çerkeslik Tanrı’ya inanmak, kendine ve topluma yararlı olmak, temiz ellerle ilahi hikmete yaklaşmaya çalışmaktır.