KURUMLARIMIZI ÇOK YIPRATIYORUZ

YEMUZ Nevzat Tarakçı

Kurumlarımız; ülkede ve dünyada yaşanan türlü olumsuzluklara rağmen ayakta durmaya, yağıyla kavrulmaya çalışan kurumlarımız.
Ailesinden, bütçesinden, kimi zaman sağlığından pay ayırarak büyük fedakârlıkla üstlendiği yöneticilik nöbetini yürüten kurum yöneticilerimiz.
Hal böyleyken sosyal medyada her gün kurumlarımıza saldıran, yöneticilerimizi aşağılamaya çalışan yıkıcı, ayrıştırıcı, üsluptan nasipsiz, nefret aromalı zehirli ifadeler…

BU DAVADA İMKANLAR SINIRLI SORUNLAR SINIRSIZ
Biraz empati lütfen!
Kurumlarımızın yönetiminde görev almanın ağır sorumluluğu içinde özveriyle çalışmak, hariçten gazel okumaya benzemez.
Zordur çok zordur, çok zahmetlidir kurumlarımızda görev yapmak.
Zaten imkanlar sınırlı, sorunlar sınırsızdır.
Yıkıcı eleştiriler sınırsız olabilir ama unutulmasın ki sabır da sınırlıdır!

NEFRET AROMALI “SÖZDE BİRLİK ÇAĞRILARI”
Son zamanlarda kurumlarımızı ve kurum yöneticilerini yıpratmayı hedefleyen sosyal medya paylaşımlarında artış gözleniyor.
O kadar ki artık bıkkınlık seviyesinde.
Sanırım halk artık “Her şey de uluorta eleştirilmez ki!” aşamasında.
Yapıcı eleştiri olmazsa olmazımız olmalı, buna kim itiraz edebilir ki?
Değil mi ki “Müsademe-i efkardan barika-i hakikat doğar!” (Fikirlerin çarpışmasından hakikat güneşi doğar)
Ama kişisel hesaplarla bağcıyı dövmeye kalkmak, kurumları yıpratmaya çalışmak kabul edilebilir bir tavır değil.
Bu cinnet halin, bu zehirli dilin kime katkısı var?
Somut gerçeklikten uzak, üsluptan yoksun bu zehirli dilin halkımıza, kültürümüze katkı sağlamadığı kesin!
Neredesin ey lisan-ı münasip?

BU NASIL BİR RUH HALİ
Sen, anlamadığın, ya da anlamak istemediğin belki detayına vakıf olmadığın toplumsal bir konuda, sıcacık oturduğun odada, demli çayınla kurumlarımızı en ağır şekilde eleştir, yöneticilerimiz için hakaret dolu, pespaye ifadeler kullan, sözün sonuna da “Birlikteysek güçlüyüz!” mottosunu iliştir!
Sen, edepsizce, sorumsuzca bölücü binlerce ifadeden sonra cümleni “Birlikteysek güçlüyüz!” diye bitir.
Öyle ya, halk da seni “birliktelik ve uyum sevdalısı mücahit” sansın! Haydi oradan!
Yoksa sen herkesi sersem, bir tek kendini mi akıllı sanırsın?
Bak ne diyor Ziya Paşa:
En ummadığın keşfeder esrâr-ı derûnun,
Sen herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsın?
(En ummadığın senin içyüzünü keşfeder/ Sen herkesi kör, halkı sersem mi sanıyorsun?)

HAYDİ SİZ BAŞKA YERDE OYNAYIN
Bakmayın siz halkın sessizliğine, aslında onlar olup bitenden haberdar, nefret damlayan ifadelerin sahiplerinden de!
Siz ey söylem ve tavırlarıyla, halkına, kültürüne hatta kendisine düşman, kem söz söylemeden, birilerini aşağılamadan rahat edemeyenler, haydi, siz başka yerde oynayın lütfen!

EVET “AYDIN İNSAN BİRAZ DA MUHALİFTİR” AMA…
Elbette aydın insan biraz da muhaliftir; duyarlıdır, yanlış ve eksikleri, olumsuzlukları hemen hisseder, yapıcı eleştiride bulunur.
Usulü ve üslubuyla fikirleri eleştiren, olayları değerlendiren aydın insan tavrı elbette baş tacımız olmalı!
Sözüm; çerden, çöpten ifadelerle yüreklere, bileklere basmayı marifet sanıp ağır iftira dolu rezil söylemine “Birlikteysek güçlüyüz!” ifadesini paravan edenlere.
“Birlikteysek güçlüyüz!” sözünün içi ancak bu kadar boşaltılabilir!

DÜŞÜNENE, ÜRETENE DÜŞMANLIK
Ah şu düşünene, üretene düşman kişilikler!
Ah şu bilmediğini de bilmeyen, olumludan, pozitiften nasipsiz kimlikler!
Ah şu görünür olma kompleksi, anlamadan yargılama ezberi!
Bilmem ki biz, düşünene, üretene düşmanlıktan ne zaman kurtulacağız?
Sahi biz; kişileri, kişilikleri değil de fikirleri konuşur, tartışır hale gelir miyiz?
Eğer gelirsek gerisi kolay zaten!