MÜKEMMEL İNSANIN SORUNU NE?

Kuban Paul Seauhmann
16.06.2007

Yaklaşık 16 yıldır ayrı olduğum bir ağabeyimi salt onu görmek adına yaklaşık dört yüz kilometre yol yaptım.

Murat ağabey, Bulgar göçmeni bir ailenin tek çocuğuydu. Gençliğimde düşmekte olduğum hatalardan beni kurtaran biriydi.

Onun engellemeleriyle hala kahvehane bana uzak bir mekandır.

Onun engellemeleriyle 40’dan sonra sigaraya başladım. İlk sigarayı ağzıma aldığımda yaşım 16 civarındaydı. İyi ki, o anda bizi gördü de 40’ıma kadar sigara içmedim.

Onun engellemeleriyle bahçelerden çağla çalmak gibi bir alışkanlığım olmadı.

Çalışmayı, üretmeyi de onun zorlamalarıyla öğrendim.

Evleri, kasabanın diğer evlerinden farklıydı. Bizim köydeki evlerimize benzerdi. Dört odalı haneyi babasıyla birlikte tek başlarına yaptıkları anlatılırdı.

Banka memuruydu. Sevip, saymayan yoktu.

Motosiklete binmeyi ilk o öğretmişti. Kuralları net ve kesindi.

İlk yıl tek başına motosiklet üzerinde görmeyeceğim seni, demişti.

Tarlalar benden çok çekti. Çünkü düz yollarda kullanmadan tarlaya sokmuştu beni. Kesekler, motosiklet ve ben. Saatlerce o yol kenarında beni bekler, bende tarlanın bir ucundan diğer ucuna gider gelirdim.

Çocukluk işte. Aklıma hiç gelmezdi. Motosiklet su değil benzin yakıyor.

Arabamla kasabaya girdiğimde inanılmaz heyecanlandım. Orada yaşadığım anıların bırakın gözümün önüne gelmesini, alenen o günlere döndüm.

Murat ağabeylerin evine yönelirken; caddelerin, sokakların, evlerin ne denli değiştiğini gördüm. Her gördüğüm değişim beni yeniden kendi yaşıma getirdi.

Eve geldiğimde yeniden bir heyecan kapladı içimi. Çünkü çocuklukta bıraktığım ev aynen karşımda duruyordu. Kapı üstündeki ”Göçmen Anahtarı” bile yerli yerinde.

Demir manivelayı parmaklarımla şıkırdattım. Her zaman iki işlevi olmuştur Bulgar Anahtarı’nın. Birincisi kapıyı açıp kapanmasını sağlar. İkincisi zil görevi görür.

Sessizlik.

Bir süre daha denedim ses çıkmadı.

Akrabalarımdan bir aile orada yaşıyordu. Onlara gittim. Küçük yer. Herkes birbirini tanır. Uzun uzun hasretlik giderdikten sonra Murat ağabeyi ziyaret ettiğimi ama evinde olmadığı söyledim. Kuzenim, onun gün boyunca motosiklet üzerinde kasabasını içinde umarsız dolaştığını, kimseyle iletişim kurmadığını söyledi. Anlamakta güçlük çektim. Bahçeye çıktık. Güzel dut ağacı yanında acı olayları öğrenmeye başladım.

Murat ağabey bir anlaşmazlık nedeniyle bir kavgaya karışıyor ve bir insan ölüyor. Tutuklanıp, hüküm giyiyor ve 4 yıl hapis yatıyor.

Sadece komşusu olan, bıyıkları bile terlememiş bir genci kırmayıp aylarca motosiklet öğretmeye çalışan bir insan, karıncayı bile ezmemek için adımını değiştiren bir insan nasıl olurda böyle bir olaya karışır.

İçimdeki heyecan artık hüzünle birlikte dayanılmaz bir durum aldı.

Bir an önce onu bulmalıydım.

Kısa süre sonra kapısının önündeydim. Bu kez emindim evde olduğuna. Çünkü benim kahrımı da çeken motosiklet evin önündeydi.

Manivelayı şıkırdattım.

İçerden cılız yorgun bir ses yükseldi: Gel gel kapı açık…

Tam anlayamadım. Sesi de benzetemedim. Birkaç kez daha manivelayı şıkırdattım.

İçerdeki ses kapıya yaklaşınca anladım ki arkada Murat ağabey var. Heyecanla manivelaya basıp kapıyı açtım.

O da kapıya yaklaşmıştı. Aramızda 2-3 metrelik bir uzaklık vardı.

Küçücük kalmış. Omuzları ve avurtları çökmüş.

Çok sıkı sarıldım.

Saatlerce evin iç bahçesinde iki kütük üzerinde oturduk. Ona ne denli çok borcum olduğumu dile getirdim. Gözlerinin içi güldü. ”Kuzum ben size doğru olanları gösterdim. Kiminiz aldı kiminiz almadı. Borcun neden olsun” dedi.

Ne ben bu talihsiz olayın ayrıntılarını sorabildim. Ne o, bu konuda tek sözcük dile getirdi.

O her zaman olduğu gibi benim Murat ağabeyim. Bir sokak köpeğini almış, her köpekseverin sahip olmak isteyeceği bir hale getirmiş. Ona sahip çıkmış.

Ancak koskoca bir kasaba halkı ona sahip olmayı becerememiş.

SonSöz
Çerkes, insanlara milliyetleri ne olursa olsun değer verendir. (Kuban)