Kuban Paul Seauhmann
11.03.2006
Bildik konudur. Emin olduğunuz kişilerin tanıklığında ünlü bazı insanların Çerkes olduğunu öğrenirsiniz. Sizin perspektifinize aykırı biri değilse bu sizi sevindirir. Aksi ise kızdırır.
Geçen hafta bir talk show televizyon programı vardı. Stüdyoda yüz-yüz elli genç izleyici bulunuyordu. Talk showcu değişik sanat ve edebiyat dallarından konuklarını çağırdı. Gençlerde her gelen konuğu alkışladılar.
Talk showcu ve konukların oturdukları masa bu genç izleyicilerin tam ortasındaydı. İzleyiciler konukların etrafında daire oluşturmuşlardı. Sıra son sanatçıyı çağırmaya geldi. Talk showcu bağırarak Müzeyyen Senar’ı çağırdı. Genç okuyucularımızdan tanımayanlar olabilir. 1950’lilerin Sibel Can’ı gibiydi.
Alkışlarla masaya gelen Müzeyyen Senar, bir türlü yerleşemedi sandalyesine. Bir sağa dönüyor. Olmadı, bu kez soluna dönüyor. Talk showcu durumu fark etti. Sandalyeyi değiştirmeyi önerdi.
Müzeyyen Senar, sandalyenin rahat olduğunu ancak, gençlere sırtı dönük oturduğu için rahatsız olduğunu söyledi.
O anda stüdyoda alkış koptu. Gençler büyük bir coşkuyla alkışladılar.
İçimden Müzeyyen Senar’da Çerkes’miş demek geçti.
Çoğu zaman şu tür sözleri duyarsınız: Ne yani, ayak ayak üstüne atmak neden saygısızlık olsun. Saygı içte olur. İlle de göstermek mi gerek?
Bunu da genel olarak gençler dile getiriler. Ancak yaşlı bir insanın ”sırtım onlara dönük rahatsız oldum” demesini de çılgınca alkışlarlar.
Burada garipsenecek bir şey yok. Dünya üzerinde kim olursa olsun, karşısındakinin saygısını fiziki olarak göstermesini bekler. Elbette bekleyecek. Herkes müneccim değil ki.
Bir iş görüşmesine gidiyorsunuz. İçeri giriyorsunuz. Adam yerinden bile kalkmadan yer gösteriyor: Buyurun oturun.
Bir-sıfır yenik başlıyorsunuz görüşmeye. Neden? Çünkü aklınızdan şu geçiyor: Yahu adam tınmadı bile iş görüşmesinde kesin beni ezecek tekliflerde bulunacak.
Bu kez siz üst perdelerde davranmaya başlayacaksınız. Ne bileyim, belki oturur oturmaz ayak ayak üstüne atıp, koltuğa kaykılacaksınız. Kollarınızı da göğsünüzde birleştirdiniz mi tamamdır. Durum 1-1 oldu.
Bu kez karşınızdakinin beyninde hareketlilikler başlar.
İş görüşmesinin sonucunda kazanan olmaz.
Çerkesler dünyanın en gelişmiş toplumuydu, dediğimizde; amma da şişiniyorsunuz, karşılığını verenlere en güzel yanıtı aslında Müzeyyen Senar verdi. Hem Çerkes de değil. Sırtım dönük oturmaktan rahatsız oldum, dediğinde yüzlerce genç; alkış kıyamet teşekkür ediyorsa atalarımız doğru yoldaymış.
Mış’lı yazınca, şimdi değil miyiz sorusunun yanıtını da vermek gerek.
Kesinlikle değiliz.
İnanmazsanız, internet sitelerindeki düğün dernek fotograflarına bakın. Arka planda thamadeler dururken; ön tarafta gençler vur patlasın, çal oynasın.
Halk danslarında ilk öğretilen kurallardan biri partnerinize sırtınızı dönmeden oynamanızdır. Tüm koreografi buna göre yapılır. Gel gelelim dans anında çoğunlukla uyulmaz. Dansçı deju yapanların yanına gelir, figürlerini sergilerken partneri olan kız orada yalnız kalır. Usta dansçılar, bu durumlarda koreografi gereği kızla ayrıldıklarında, kız yüzünü döneceği zamana kadar deju yapanların yanına gider, gelir. Kız döndüğünde karşısındadır.
Son derece ince bir o kadar da gereksiz gibi gelebilir size. Ancak değil. Danslar toplumun yaşam biçimini yansıttığına göre doğru dans etmek gerekir.
Bu durumda thamadeleri arkasına alıp dans eden kişi, yozlaşmış Çerkes’tir. Kıza sırtını dönüp arkadaşlarına figür gösterisi yapanda.
Müzeyyen Senar’ın yaşı 87’miş. Bu yaşta bir kadın; torununun çocuğu yaşındaki gençlere sırtını döndüm diye sandalyesinde çivi varmış gibi kıvranırken, bizimkilerin büyüklerini umursamamaları; yozlaşmanın en güzel örneğidir.
Biri gelip bana sorsa, Müzeyyen Senar Çerkes mi diye. Evet, derim. Hem de geleneklerini, şöhretine karşın unutmamış bir Çerkes.