ELBEG Murat Duman
23.09.2006
Şu hayat ne kadar adil. Neyi veriyorsan onu alıyorsun. Ne eksik ne de fazla. Bazen, sıkılıp bunaldığımızda, cahil aklımızla ne kadar da acımasız olduğunu söyleyip dursak da, kendimize hiç bakmadan her şeyi onun üzerine atsak da, ona karşı hep nankör olsak da yine de adil. Olması gerektiği gibi…
Bazı şeylerin okulu yok. Yaşayarak öğreniyorsunuz.
Hastanelerde, işaret parmağını ağzına götürüp sus işareti yapan sarışın hemşireyi hatırlarsınız. Her yerde çıkardı karşımıza. Evde, okulda, işte onun yüzünü görür olurdum hep.
Çocukluğumdan beri sessiz olmam gerektiği öğretildi hep.
Çok ses çıkarma baban kızar.
Fazla konuşursan öğretmene söylerim, tahtaya adını yazarım.
Sus bakalım. Susmazsan doktor amca sana iğne yapar.
Bastırılmış duygularla yaşadık durduk hayatı.
Şimdilerde bakıyorum da herkes birbirinin sözünü kesiyor. Birbirlerine avazları çıktığı kadar bağırıyorlar. Onca yıl sessiz kalmanın dışa vurumu sanırım. Artık herkes konuşuyor ama kimse birbirini dinlemiyor.
Çevre’nin ne kadar önemli olduğu bilinir Çerkes yaşamında. Diğer toplumlardan ayrı olarak eğitimi aile değil çevre verir çocuğa.
Bu nedenledir ki toplumsal olaylar son derece önemlidir Çerkesler için. Toplumun bir araya gelerek yaptığı her şey bir tören havası içerisinde gerçekleştirilir.
Şimdilerde daha da fazla ayrılır olduk. Artık çocuğumuzu kendimiz yetiştirmek zorundayız. Sanırım bu nedenle istediğimiz her şeyi veremez olduk.
Kitaplı Çerkesler çoğalır oldu. Nerde nasıl davranmamız gerektiğini kitaplardan öğrenir olduk.
Artık eski Çerkesler yok.
Doğru kararlar alıp zamanında uygulayabilen büyüklerde gün geçtikçe azalmakta.
Sesler giderek kesiliyor. Sessizlik artmakta.
Ama Nartların sesi hala kulağımda.