SOÇİ BARIŞIN MEŞALESİ OLMALIDIR

AJİBA Zafer Süren

Aç kurtlar sofrasında
Küçücük bir denizsin
Sen Hazar
Suyun kara akar
Rus bakar
Kovboy bakar
Sevdalarından her biri
Kendi ateşini yakar
Benimsin türküsü söylerler
Dünya saf saf bakar.

Gürcistan kralı Rus Çarı’na biat edip onları çağırdığında Çerkes halkı [(Abaza (=Apsuwa (Abhaz) +Aşkaruwa, Aşuwa (Abazin)) , Adige (=Abzegh + Shapsugh + Kabardey + Hatukuay + Besleney vd.), Wubıh, Kuşha (Alan=Oset), Waynah (=Çeçen + İnguş), Dağıstanlı (=Lezgi + Avar + Lak + vd.)] Çar orduları ile dişe diş mücadele etmekteydi. Çar ordularının “Tiflis Askeri Yolu“ üzerinden güneye, Gürcistan’a inmeleri Batı Kafkasya’nın kolonizasyonunu kolaylaştırdı. Bu gün, Gürcistan yönetimi bu doğrultudaki tarihsel sorumluluğunu görmezden gelerek, “Çerkes Soykımı”nı tanıma çağrısı yaparak, Çerkes halkı ile Rusya Federasyonu’na karşı ittifak kurmayı arzuluyor.

İyi bir niyet olarak mı görelim, yoksa art niyet mi arayalım?

Daha dün Güney Osetya’ya, Abhazya’ya saldırmasaydı, soykırımda bulunmasa ve de Rusya Federasyonu’ndan önce davranıp bu iki cumhuriyetin bağımsızlığını tanımış olsa idi veya bugün, saldırmazlık anlaşması imzalayarak barışa el uzatsa idi, o zaman bunu iyi bir dostluk nişanesi olarak algılayabilirdik.

Yaptıkları bunca kıyımdan sonra bu girişim, tamamen art niyetli yaklaşım olarak tarihteki yerini almıştır.

Soykırım tartışılmalı mıdır?

Evet, tartışılmalıdır.

Hele Dünya Çerkes Birliği’nin (DÇB) Şubat 1997 tarihinde UNPO’ya müracaat ederek aldırmış olduğu, 15-19 Temmuz 1997 tarihleri arasında gerçekleştirdiği genel kurul oturumunda “Rusya Federasyonu ve uluslararası topluluğa, 19.yüzyılda Çerkes ulusuna soykırım yapıldığını kabul etmeleri ve Çerkes halkına sürgün ulus statüsü verilmesi çağrısını yapar.” (UNPO Genel Kurulu’nda alınan bu karar Birleşmiş Milletler’e de bilgi olarak sunulmuştur) kararı ve yine; 2001 yılı Şubat’ında, DÇB delegelerinin de katılımıyla toplanan UNPO 6. Genel Asamblesi toplantısında ‘”Halkların özgürlük ve eşitliğine ilişkin deklarasyon” kabul edilmiş olarak önümüzde dururken, kimse tartışılmasın diyemez.

Kim kabul ettirmiş? Bizim kendi örgütümüz olan Dünya Çerkes Birliği.

Sorun, DÇB tarafından dünya kamuoyu önüne konmuş, Rusya Federasyonu Meclisi’ne (Duma) sunulmuştur. DÇB evrensel bir çağrı yapmıştır. Dünyaya, bu sorunu konuşun, tartışın, katkı sağlayın derken, Rusya Federasyonu da bu sorunu çöz demiştir. Dolayısı ile biz Çerkesler, kimseye bu sorunu gündeminize almayın, tartışmayın diyemeyiz.

21 Mayıs 1864 yılında Rus Çarı, verdiği sürgün kararı ile Çerkes ve Rus halkının eline pimi çekilmiş, adı soykırım olan bir el bombasını zaten tutuşturmuştu.

Bunu Çerkes, Rus halkı birlikte tutmaktadır!

Bu yüzden sorun, Çerkes ve Rus halkının ortak meselesi, –talep eden taraf ve çözmesi gereken taraf olarak– önümüzde durmaktadır. Bu sorunu çözmeleri gerekenler elbet de onlardır, başkaları değil.

Sorun, insan hakları ve demokrasi sorunudur. Bu sorun Rus halkı için böyledir, Çerkes halkı için böyledir.

Sorun, geri kalmışlık, adaletsizlik, adil olmayan gelir dağılımı ve sosyal paylaşım, yaşama hakkı, kişinin devlet için var olması değil, devletin kişilerin hak ve özgürlükleri için var olması sorunudur. Tüm bu sorunların üstesinden, Çerkes ve Rus halkları birlikte el ele vererek, başarıyla çıkmak zorundadırlar.

Çerkes halkı hiçbir şey istemiyor mu?

Elbette istiyor!

Ne istiyor?

Rus halkı kendisi için ne istiyor ise Çerkes halkı da aynısını istiyor.

Kendi yerel cumhuriyetlerinde daha fazla demokrasi. Yerel yöneticilerin merkezden değil, demokratik seçimlerle gelmeleri.

Rus halkına tanınan anavatana dönüş hakkının Çerkes halkına da aynen, eşit şekilde tanınması.

Sürgün ulus statüsünün tanınması ve diasporaya çifte vatandaşlık hakkının verilmesi.

Cumhuriyetlerinde kendi dil ve kültürlerine daha fazla yer verilerek, aynen Rus halkında olduğu gibi gelecek kuşaklara aktarılmasının kesintisiz, eksiksiz sağlanması.

Ve de tüm bunlardan sonra, soykırımın bütün izlerini silmek için Çerkesya’yı, asla dışarıdan müdahalelere olanak tanımaksızın, Rus ve Çerkes halkı el ele vererek birlikte inşa etmelidir. Bunun için kendilerine güvenmeli, yılmamalı, kızmamalı, güç birliği içinde bu soruna çözüm bulmalıdırlar. Böyle bir girişim ne Rus halkının Çerkes halkına teslimiyetidir, ne de Çerkes halkının Rus halkına teslim olmasıdır. Geçmişte, her iki halkında nasıl yaman savaşçı olduklarına dünya ve tarih şahittir. Zaman, her şeye rağmen iki halka da savaşın kıyım olduğunu, çare olmadığını öğretmiştir.

Hazar petrolünün paylaşımı, dünya devlerinin masasına yatırılmış, ne olacak bunun hali diye bekletilirken, bölgede bir savaşın ayak sesleri duyulurken, Çerkes ve Rus halkının ortak sorunu olan soykırıma dışarıdan yapılacak her olumsuz müdahale, birlikte ellerinde tuttukları, pimi çekilmiş el bombasının yere düşmesi ve patlaması demektir ki bu, kesinlikle her iki halkında çıkarına değildir.

Ne Rusya’yı dünyanın öbür ucuna taşıyabiliriz, ne de Kafkasya’yı. Aynı coğrafyada yan yana, birlikte, barış içinde, halklarımıza ve haklarımıza karşılıklı saygı duyarak, yaşamayı öğrenmek ve becermek zorundayız. Anavatandakiler başardı, biz diaspora olarak da bunu başarmalıyız! Her iki halk, geleceği birlikte kurgulamak, yaşamak istiyorlarsa barışmak zorundadır, sonsuza kadar dargın kalamazlar.

Evet!

Seçenek tek: Barış, barış, barış… Sonuna kadar, yılmadan barışı savunacağız.

Eşit iki halk olarak, haklarımızı korkusuzca, birbirimize güvenerek savunup, teslimiyetçi olmadan, bizim olan sorunumuzu el ele birlikte çözmeliyiz.

2014 Soçi Kış Olimpiyatları bunun için iyi bir başlangıç olabilir.

Rus ve Çerkes halkları Soçi Kış Olimpiyatları meşalesinin altında, el ele ve omuz omuza, 1864 sürgün kararının yanlış ve haksız bir karar olduğunu deklare ederek, diasporadaki Çerkeslere, anavatanlarına eşit yurttaşlar olarak dönebilecekleri, isteyenlerin çifte vatandaşlık hakkı alabileceği çağrısını yaparak başlatabilirler. Böylece Soçi, soykırımın yeri olduğu gibi, geleceğe umutla bakabilmenin, barışın, kardeşliğin de başlangıç yeri olur.

Böyle bir yaklaşım kardeşlik yolunda atılacak en büyük adımdır.

Nasıl ki Rusya Federasyonu’nun Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlıklarını tanıması küçük buzları erittiyse, bu girişimde dev buz dağlarını eritir. Çerkes ve Rus halkını birbirine daha çok yaklaştırır.

Rus halkına bu, barışa çağrı çok yakışır.

Bekliyoruz! İstemeye yılmadan, usanmadan, sonuç alıncaya kadar devam edeceğiz. Bu bizim hakkımız.

Geçmişin kötü izlerini silip, eşit ve kardeşçe,  güzel bir gelecek kurmak için bu sorunu birlikte çözmek, sonuçlandırmak zorundayız.

Soçi barışın meşalesi olmalıdır.

Evet, barış oradan yeşermelidir.