TLIBZIVU MARZİYET: ANADİLİM, BENİ AFFET

SEAUH Goşnağu
Adige Mak gazetesi, Nisan 2013
Çeviri AÇUMIJ Hilmi

Üniversitelerin bulunduğu kentlerde farklı bilim dallarında çalışan bilimadamlarının da yaşıyor olması kimseye ilginç gelmiyor. Fakat ufak bir köyde öğretmenlik yapan birisinin bilimsel kariyere sahip olduğunu öğrenince hayrete düşüyor, aklımıza çeşitli düşünceler geliyor. Bazıları ”neden ihtiyaç duydu ki, bundan dolayı maaşında bir artış olmuyor” diyor diğerleri ”ufacık bir köyde Fransızca öğretmenliği yaparken filoloji bilimdalında tez yazması ilginç değil mi? Vallahi çalışkan” diyorlar.

Bir kaç yıl öncesinden TLIBZIVU Marziyet hakkında bunları duymuştum. Tevçoj rayonu Cecehable köyü ortaöğretim okulunda Fransızca öğretmeni. Tanrı’nın yetenek bahşettiği insanlara sadece bir konuda değil çeşitli konularda bu yeteneği verdiği de söylenir. Marziyet’in iyi bir öğretmen olması, dilleri kolayca öğrenmesi yanısıra gazeteci yönüde var. Yazdıkları ‘Tevçej Haberleri’, ‘Şafak’, ‘Sovyetske Adigey’, ‘Birlik’ gibi gazetelerde de yayınlanıyor. Öğretmenin kaleminden çıkan onlarca makaleyi insanlar ilgiyle okuyorlar. Makaleleri eğitim-öğretim, kültür ve tıbbi konulara ilişkinler. Aynı zamanda senaryo yazma konusunda da yetenekleri var. Rayonda gerçekleştirilen etkinlikler için yazdığı senaryolar çokca sahneleniyor. Ayrıca resimde yapıyor.

Rayon ve Cumhuriyette düzenlenen çeşitli yarışmalara da katıldı. TLIBZIVU Marziyet 1977 yılında Mamhığ orta öğrenim okulunu altın madalya ile bitirdi. 1993 yılında Adige Devlet Üniversitesi Yabancı Diller Fakültesi’ni birincilikle bitirdi. Mezuniyeti ardından Kunçıkohable okuluna Almanca öğretmeni olarak tayin edildi. Günümüzde ise, yirmi yıldır Cecehable okulunda görev yapıyor. 1999 yılında Kuban Devlet üniversitesinde iyi derece ile tezini verdi. 15 yıldır da bu sıfatı taşıyor. Fakat buna rağmen o her zaman yeni bir şeylerin arayışı içerisinde, ders saatlerinin daha verimli olması öğrencilere daha ilginç gelmesi için çabalıyor.

Kandidatlık tezini yazarken bilimsel danışmanı BLEĞOJ Zulkarin idi.

TLIBZIVU Marziyet; ‘Kandidat tezinden önce medotika üzerine yazdığım bir kitabın değerlendirmesini yapması için BLEĞOJ Zulkarin ile görüşmüştüm. Bu kitabı değerlendirdiğinde bunun bilimsel çalışma niteliğinin yüksek olduğunu ve tez yazmam konusunda beni teşvik etmişti, bunun üzerine tezimi hazırlamaya başladım. O tarihlerde günümüzdeki gibi cep telefonları yoktu, araçta istediğim zaman bulamıyordum. Çocuklarımda ufaktılar, aile sahibiydim. Mıyekuapeye giden birisini bulunca onunla gidiyordum. Zulkarin’de bir işi varsa bile, durumumu bildiği için, işini bırakır, yazdıklarımı okur karşılıklı değerlendirirdik. Bu yüzden ondan çok razıyım’ diyor.

TLIBZIVU Marziyet’in tezi Rusca, Adigece ve Fransızca arasında kıyaslamalar üzerine. Bunlar arasındaki benzerlikleri ele alarak ders programını da şekillendiriyor. Fakat Adigece’nin günümüzdeki durumu ve ona verilen değer hakkında çeşitli kaygılara sahip.

– 6. sınıflarda Fransızca dersi esnasında verilen tekst üzerine öğrenciler çalışıyordu. Böylesi durumlarda yaptığımız gibi Rusca ile Adigece’yi de kullanıyoruz. Bir müddet sonra aralarından bir kızcağız kalkıp Fransızca teksti Adigece yaptığı çevirisi ile okumaya hazır olduğunu söyledi. Bundan memnun oldum. Öğrenci çeviriyi okuduktan sonra öğretmenler arasından biri kalkıp ‘çeviriyi Adigece yaptığı için vermeniz gerekli nottan bir puan düşürmeniz gerektiğini düşünüyorum’ dedi. Bir an ne diyeceğimi, yapacağımı şaşırdım, ‘işte dilimize kültürümüze değer vermemeye böyle başlıyoruz’ diye aklıma geldi. Kızcağızı övdüm, alışılagelenden daha iyi çözümlemesi ve sanatsal yaklaşımı sebebi ile alması gereken nota bir not daha ilave etmenin daha uygun olacağını söyledim…

Ben küçükken okulun ilk yıllarında bir Rus kasabasında yaşıyorduk. Fakat annem-babam hiç bir zaman bizle Rusca konuşmadılar. Köyümüze geri döndüğümüzde de Rus sınıfına yerleştirildim. Sınıftakilerin yüzde 95’i Adige’ydi, Rus olanlar ise sınıfın ancak yüzde beşi kadardı. Fakat o dönemlerde (1970 li yıllar) rayon merkezlerindeki ve merkezlere yakın köylerdeki okulların durumu bu şekildeydi. Anne-babaların çoğu çocuklarının Rus sınıflarında okumasını istiyorlardı. Bu sınıflarda daha iyi eğitim alacaklarını Adigece eğitimine ihtiyaç duymayacaklarını düşünüyorlardı. Adige sınıflarında okuyanlara hor gözle bakıyorlardı, bu sınıflarda iyi okuyan öğrencileri daha sonra Rus sınıflarına aktarıyorlardı.

Ben ufakken bunun ne anlama geldiğini çok kavramıyor olmama rağmen Adigece öğretim görmek istiyor fakat bunun nasıl olacağını bilmiyordum. Yanımızdaki sınıfın Adigece derslerine giriyor kendi sınıfımda o an işlenen derse girmiyordum. O zaman Adigece kitaplarda satın almıştım. Fakat Adigece alfabenin nasıl olduğunu söylememe gerek var mı!  Kendi kendine öğrenmen çok zordu. Daha kolay öğrenebilmem için babam kitabın kapağına harfleri yazmıştı. Her harfin karşısına o harfin kullanıldığı bir kelime yazarak bana Adigece okumasını öğretmişti.

Rusca öğretmenimizin söylediklerini ise hiç unutmuyorum; öğretmenimiz ”bir insan kendi anadilini iyi derecede bilmiyorsa kendisini eğitimli ve kültürlü sayamaz” diyordu. Kendisinin de okulda Adigece ders verilmiyor olmasını sonradan öğrendiğini söylüyordu. Fakat her ne kadar sonradan öğrensen de çocukluğunda edinmediğin şeyleri sonradan edinmen zor oluyor…

Her ulusun kendi dilene kıymet vermesi gerekiyor. Her bir dil ayrı bir dünya ayrı bir bütünlük, her dilin diğer dilden ayrıldığı ilginç noktaları var. Örneğin Fransızca’yı aşkın dili olarak sayıyorlar. Fransızca’da bulunan ritm Adigece’deki ritm ile uyuşuyor. Adigece de çok sesli yapısı ile diğer dillerden daha güzel. Araştırmacı B. Balkarov’un tesbitlerine göre Adigece’de sessiz harfler diğer dillere kıyasla sesli harflerden daha az kullanılıyor. Örneğin bin kelimelik bir tekste e ve ı sesleri bine yakın kullanılıyor.

Adigece bilen çocuklar diğerlerine kıyasla Fransızca’yı daha çabuk öğreniyorlar. Ses örtüşmelerinin yanısıra kelimenin oluşumu (en çok sayılarda dikkat çeken) niteliklerinin benzeştiğini sıkça görüyoruz. Örneğin тIокIиплIырэ тIурэ – seksen iki,  тIокIиплIырэ пшIыкIублырэ doksan yedi gibi sayıların Fransızcalarını Adigece düşünen öğrenciler daha çabuk kavrıyorlar.

Anadilimiz, sana değer vermeden geçen uzun yıllar ve bu gün de seni yeterince öğrenmek için arzuya sahip olmadığımızdan dolayı  bizi affet…