TOPLUMSAL ALGIYI YÖNETEBİLMEK

YEMUZ Nevzat Tarakçı
06.10.2011

Dil, kültür, yaşam tarzı gibi farklılıkları görmemezlikten gelmek, bu gerçekleri ötelemek çok zaman kaybettirdi bu ülkeye

Türkiye, şimdi demokratik hak ve özgürlükler noktasında zor bir süreç yaşıyor.

Yeni anayasa çalışması ile köklü ve kronik sorunların çözümü için ufukta tarihî fırsat belirirken tuzaklar, sabotajlar süreci olumsuz etkiliyor.

Sorunu, kendi varlık sebebi sayan taraflar, çözümün önündeki en büyük engel oluveriyor.

Bu karmaşık sorunun çözümü, bilgi ve uzmanlık kadar inanç ve samimiyet gerektiriyor.

Çözüm istiyormuş gibi görünerek toplumu ajite eden söylemlerde bulunanlar çözümsüzlüğe çanak tutuyor.

Onlarca yıldır kangren haline gelen temel hak ve özgürlükler meselesi gerçekten birçok problemi içinde barındırıyor.

Sorunun tarihi sürecini, aktörlerini, sıkıntılarını, imkân ve fırsatlarını çok iyi bilmeden sorunu çözmek mümkün olmuyor.

Sorunu anlamak kadar psikolojileri de bilmek, algıları iyi yönetmek gerekiyor.

Türkiye’deki temel hak ve özgürlükler meselesini çözmeye genel kültür bilgisi yetmiyor. Bu can yakıcı sorunun birçok boyutuyla yüzleşmek, birçok noktasını sindirmek, en önemlisi de meseleyi dert edinmek gerekiyor.

Şüphesiz yeni anayasa hazırlığı aşamasında en zor nokta tüm taraflarla diyalog içinde olma, herkesin düşüncesini sürece katma noktasıdır.

Çözümle ilgili farklı yol ve yöntemler, farklı çözüm projeleri var. Asıl olan, herhangi bir dayatmaya gitmeden, gerilim ve kriz oluşturmadan, samimiyetle sürece katkıda bulunmaktır.

Temennimiz, sürecin engellemelere ve sabotajlara takılmadan aklıselimle sürdürülmesi ve Türkiye’nin insan temel hak ve özgürlükler noktasında eksiğini tamamlamasıdır.

Bu konuda STK’lara çok büyük görev düşüyor.

Hal böyleyken her şey değişirken taşlar yerinden oynuyorken inisiyatif üstlenmek gerekirken Kafkas toplumunun nabzı nerede ve nasıl atıyor?

Kurumlarımız insan temel hak ve özgürlükler noktasında yeni anayasaya neler katmayı planlıyor?

KAFFED’in bu noktadaki sorumluluğunu kim inkâr edebilir?

Kaffed, bilgi ve birikimini bu oluşuma katmaya hazır mı?

Toplumumuz bu süreci çok iyi değerlendirmezse tarihi fırsat kaçmış sayılmaz mı?

Unutulmamalı: İnanmadığınız, dert edinmediğiniz, acısını yüreğinizde hissetmediğiniz bir sorunu çözmek için samimi bir gayret ortaya koyamazsınız.

Dil, kültür, yaşam tarzı gibi farklılıkları görmemezlikten gelmek, bu gerçekleri ötelemek çok zaman kaybettirdi bu ülkeye.

Her toplum, fıtratına, tabiatına, tarih içinde şekillenmiş karakterine uygun bir yer edinme refleksi içinde hareket eder.

Türkiye’nin bugünkü en önemli sorununu bir ateş topu haline getiren de bu hakikatin gereği gibi anlaşılamamış olması değil midir?

Bundan yüz yıl önce Said-i Kürdi (Said Nursi) zamanın sultanının kapısını çalıp Van’da kurulması öngörülen “Medresetu’z Zehra” projesi kapsamında Kürtçenin eğitim dillerinden biri olarak kullanılması teklifi değerlendirilseydi bu ağır tahribat yaşanır mıydı?

Baskı, zulüm, şiddet ve ayrımcılığı öne çıkaranların yıkımları karşısında hak arayışı noktasında Kaffed’e sağduyulu tavrıyla model olmak yakışır.

Türkiye’deki değişimi kavrayamayanlar, gelişmeleri yanlış okuyup geleceği kestiremiyorlar elbette olacaktır.

Fakat gerçeklerle yüzleşmenin, doğru bilinen yanlışları görmenin, kardeşçe yaşamanın yollarını keşfetmenin zamanı çoktan geldi.

Önümüzde en ümitsizlerimizi bile ümitlendirebilecek bir fırsat, bir gelecek var.

Bu fırsatın toplumumuza güzellikler getirmesi temennisiyle.