ACILARIN ÜZERİNE TÜY DİKENLER

YEMUZ Nevzat Tarakçı

Bir tarafta, acıları dindirmek için gece gündüz çalışanlar, diğer tarafta acıların üzerinden ince hesaplar yapanlar, acının üzerine tüy dikenler.
Çığlık çığlığa yaşadığımız depremin ağır yarası kapanmamışken yaşanan bu katmerli acılar üzerinden nasıl çıkar hesapları yapılabilir, anlamak mümkün değil!
Bu en duyarlı, en sakin olmamız gereken dönemde bu sen-ben davası, bu hesaplaşma tavırları çok çirkin.
Zaten yaşananlar, toplumumuz için yardımlaşmanın, dayanışmanın, örgütlü bir toplum olmanın ne kadar elzem olduğunu net olarak ortaya koyuyor.
Sevindiricidir ki bu zor dönemde, bazı derneklerimizin, vakıf ve federasyonlarımızın toplum yararına neler yapabileceğinin alkışa değer jeneriğini birlikte izledik.
Gelişmelere katkı sağlayan herkesi bir kez daha yürekten kutluyorum.
Özellikle Kafkas Vakfı, KAFFED, Kayseri Derneği, Göksun Derneği, Ankara Derneği… duyarlı pek çok iş insanımız, gece, gündüz, yaz, kış demeden olağanüstü bir çabayla gönüllerimize taht kurdular.
İyi ki varlar!
Ancak, deprem bölgesindeki bazı derneklerimizle özellikle KAFFED arasında süregelen sorunların bu zor dönemde depreşmesi, bölgeyi ziyadesiyle ilgilendiren talihsiz olayın vuku bulması düğümü kör düğüme çevirdi.
Bilinmeli ki hiçbir yetkilinin topluma rağmen krizden beslenmeye, mızıkçılık yapmaya hakkı yoktur!
Keşke değerli iş insanlarımızın gayreti, duyarlı kesimin olağanüstü çabası bazı üslupsuzlar ve uyumsuzlar nedeniyle gölgelenmese!
Ya DÇB yönetiminde bölgeye aktarılması gereken yardımlarda yaşandığı iddia edilen yanlışlıklar, aksamalar…
Ya Göksun Derneği genel kurulu sürecinde yaşananların olayların tuzu biberi olduğu yaygın kanaati…
Kim ne derse desin bazı kurumlarımızın, fedakâr hemşerilerimizin ve coşkulu gençlerimizin olağanüstü çabalarıyla Göksun’un köylerinde yürütülen yardım dağıtma çabası her türlü takdire şayandır.

SOSYAL ENKAZIN ALTINDAN ÇIKAMADIK
Görülmemiş acılar üstüne bu güzellikler, bu özverili çabalar ne yazık ki kişisel kaygılar, kıskançlıklar, ince hesaplar ve samimiyetsizlikler nedeniyle gölgeleniyor.
Ve biz, sadece deprem bölgesi değil adeta hepimiz bir sosyal enkazın altında kalıyoruz.
İşin en can sıkıcı tarafı da toplumumuzun genelini ilgilendiren bu konularda bazı yetkililerin nasıl bu kadar üslupsuz olabildiği, nasıl bu kadar şahsileşebildiği, kabalaşabildiği.
Peki, biz bu sosyal enkazın altından nasıl çıkacağız?
Haydi hepsini geçtik, nasıl oluyor da sorunu sıcağı sıcağına çözmesi gereken kurumlarımız ve ileri gelenlerimiz hâlâ suskunluğunu koruyabiliyor?
Nasıl oluyor da bölgede yaşananlara, türlü ikazlara rağmen at gözlüğünden bakmayı sürdürenler var!
Anlaşılan, fay hatlarımızda sanıldığından çok daha fazla kırılma mevcut!

ÇÖZÜM
Çözüm, duygusallığı bırakıp gerçeklerle yüzleşmede, diyalogda.
Garip olan, sorunun varlığından herkesin haberdar olması ancak çözüm noktasında yaprağın kıpırdamaması.
Zaman aleyhimize işliyor, dedikodular artıyor, taraflar geriliyor, yara derinleşiyor.
Kanaatimce asıl sorun, sorunu bu aşamaya taşıyan, önyargılı, tek taraflı, gizli ajandalı, bagajı dolu bazı kişilerde düğümleniyor.
Çözüm, hiç vakit kaybetmeden tarafların oturup samimiyetle konuşmasında.
Göreceksiniz çözüm, belki tereyağından kıl çekme kolaylığıyla çözülmeyecek ama olayları ne kadar abarttığımız da çok net ortaya çıkacaktır.
Sorun, ancak taraflar önyargıları bırakıp samimiyetle bir araya gelirse çözülecektir.
Çözüm, diyalogdadır.
Peki ne zaman?
Hemen!