ULUSLARIN KURTULUŞ SÜREÇLERİ VE AYDINLAR

YENEMIQUE Mevlüt
Döne-Döne Marje Ocak 93

Çerkes aydınlarının bu aymazlıkları, korkarım ki bizi, yeni maceralara yeni köleliklere sürükleyecektir.

Merhaba…

Merhaba Değerli Marje okurları. 93 yılının ilk sayısında Marje sayfaları arasında yine sizlerle buluştuk.

Çerkesler adına kötü geçen bir 92 yılını geride bıraktık.

93 yılının Çerkes Halkına ve tüm insanlığa barış, insanca yaşama ve mutluluk getirmesini tüm içtenliğimle diliyorum.

Değerli Marje Okurları.

İnsanların düşüncelerini hayata geçirebilmelerinin bir yolu da onları yazıya dökmeleridir. Yazıya dökülmeyen başkalarıyla paylaşılmayan, dolayısıyla gelecek nesillere aktarılamayan düşünceler kalıcı olmaz ve bir sabun köpüğü gibi yok olmaya mahkumdur.

İşte ben de bu nedenden dolayı uzun bir süredir ara verdiğim yazılarıma, biraz da sevgili Marje çalışanlarından ısrarla gelen birlikte çalışma teklifini kabul ederek tekrar başladım.

Bize ayrılan sayfaların adını “Döne Döne” koyduk. Bu sayfalarda, zaman zaman yorum, zaman zaman edebiyat, zaman zaman şiir, zaman zaman kısa hikayeler ve denemelerle birlikte olacağız.

Kısacası, dilimizin erdiğince, kalemimizin yettiğince “Döne Döne” yazmaya, düşüncelerimizi anlatmaya çalışacağız.

Hepinize tekrar kucak dolusu Merhaba

***

Bağımlı ve bağıtlı olan bir şeyin kendi özgür iradesiyle bağımsız hale gelmesidir kurtuluş. Bireylerin bağımsız yaşamaya istek göstererek kendi iradeleriyle kurtuluşa ulaştıkları gibi uluslarda aynı şeyi yapabilirler. Biz, ulus bağımsızlığında aydının etkisini ele almak istiyoruz.

Aydının bilgi ve birikimlerini ulusu leyhine kullanmaya başlaması, aydında ulus bilincinin uyandığının göstergesidir. Tarihsel süreç içerisinde aydının çeşitli şekillerde ulusu leyhine tavır koyduğunu görüyoruz. Bu tavır kimi zaman halkın yaşam koşullarını daha iyiye “insani değerlere uygun yaşama” kimi zamanda öz kültürünü öne çıkarmaya ya da bağımsız yapmaya yöneliktir. Aydının yüklendiği görev içinde bulunduğu toplumsal yapılanmaya göre değişir.

Ümmet düşüncesi etrafında örgütlenmiş olan Osmanlının, Türk dilini ve kültürünü baskı altına almasına tepki olarak “JönTürk” hareketi ortaya çıkmıştır. Bu hareket;
Türk’ün tarihini, insani değerlerini, utkularını öne çıkararak yeni bir yapılanmanın öncülüğünü yapmıştır. Aydında tarih bilinci geliştikçe, halkının öz değerlerini kavradıkça, daha önceleri var olan ve halkın değerleriyle çatışan kurumlara saldırmaya başlamıştır.

Her ne kadar ilk çıkışında Mustafa Kemal, “Anasırı İslamiye” den söz ederek “ümmet” düşüncesini öne çıkarmaya özen göstermişse de onun kurtuluş savaşındaki asıl hedefi Türk ulusudur.

1800’lü yıllarda yaşamış olan Çerkes aydınları feodalizmin etkisiyle. Çerkes halkının gerçek öncülüğünü yapamamışlardır. Kabileler arasında bitmek bilmeyen çekişmeler, kimi aydının Osmanlı, kiminin de Rus sempatizanı olması birliğin oluşmamasında etkili olmuştur. Sonra, 1800’lü yıllarda “din” faktörünün uluslar üzerindeki etkisi önemini koruyordu. Ruslar ele geçirdikleri topraklar üzerinde yaşayan halkları zorla hiristiyanlaştırıyorlardı. Özellikle Ferah Ali Paşa’nın baskı ve etkisiyle yeni Müslüman olmuş Çerkesler için Rus aleyhtarlığı kaçınılmazdı. Ve ne yazık ki 1800’lü yılın aydını ya medresede, ya da Rus okullarında eğitim görmüştü. Gerçi, medresenin ve Rus okullarının resmi öğretilerini kırarak Çerkes Halkı leyhinde tavır gösteren aydınlarımız da yok değildi. Ama onların, o zamanın koşullarında ne bir araya gelmeleri, ne ulusun öncülüğünü yapmaları olasıydı. Bireysel bazı çıkışlar dışında ulusal bilinç henüz uyanmamıştı. Çerkes aydınının örgütsüzlüğü,  binlerce yıl buralarda yaşamış olan halkın 1864’te sürülmesiyle, Çerkes Halkına acılarla dolu yeni bir tarih sayfasını aralamış oldu.

1900’lü yılların başlarında da 1800lü yıllara benzeyen olgularla karşılaşıyoruz. Karadeniz’in hem Anadolu hem de Kafkasya yakası önemli siyasal gelişmelere sahne olmakta, Anadolu’da yaşayan Çerkes aydınları gibi Kafkasya’da yaşayan aydınlarda da bir serkeşlik, bir vurdumduymazlık söz konusudur. Gerçi her iki tarafta meydana gelen olaylarda faal rol almaktadırlar, ama bu faaliyetleri kendi halklarının leyhine değil de, başka halkların aydınlarıyla bütünleşme olarak görüyoruz. Anadolu’daki siyasal olayların önde olanlarının Çerkes oldukları yadsınamaz bir gerçek. Sayıları az da olsa, İstanbul’da Çerkes Teavun Cemiyetinde Çerkes Halkı leyhinde faaliyet gösterenler de oluyor. Ama bu faaliyet ne yazık ki halkı yönlendirebilecek kadar uzun ömürlü olamıyor.

Günümüz Çerkes aydınları da -üzülerek söyleyeyim ki- geçmişteki Çerkes aydınlarından farklı bir yapıya sahip değiller. Sürgündeki -Türkiye, Ürdün, İsrail, Suriye, Almanya, Amerika vb.- Çerkes aydınlarında olduğu gibi, Kafkasya’daki Çerkes aydınlarının üzerine de ölü toprağı serpilmiş. Küçük çıkar hesapları, sen, ben kavgaları sürüp gidiyor. Dünyanın yeni bir yapılanmaya girdiği, yeni bir paylaşım savaşının yaşandığı günümüzde, Çerkes aydınlarının bu aymazlıkları, korkarım ki bizi, yeni maceralara yeni köleliklere sürükleyecektir. Dünya halklarının ulusal kurtuluş savaşımlarını verdikleri bir günde, bizim elimiz-kolumuz bağlı oturmamız acınılacak bir durumdur. Böyle önemli zamanlarda her türlü küçük çıkar hesaplarını bir kenara iterek, ulusal bilinç etrafında birleşmemiz gerekir. Tarih, vefakar davranarak Yahudilere iki bin yıl sonra araladığı kapıyı bize daha çabuk açmıştır. Gelecekte daha büyük acılara ve üzüntülere düşmemek için, bugün elimize geçen fırsattan yararlanmalıyız. “Kafkas aydınının günahı büyüktür. Olayların önüne attığı büyük fırsattan yararlanmayarak, tekrar boyunduruk altına girmesini tarih affetmeyecektir.” (Mustafa Butbay. Kafkasya hatıraları. Türk Tarih Kurumu. 1990.s.95.) .

Ne zaman tarihsel sorumluluğumuzun bilincine varacağız?

Ve ne zaman ulusal kurtuluş hareketimiz içindeki görevimize talip olacağız!…