WESTMINSTER SORULAR-YANITLAR

Çeviri: Batur Alp Bal
Rev. İlhan Keskinöz
Rev. John Lenk

www.presbiteryen.org

  1. İnsanın varlığının en baş ve en yüce amacı nedir?

    İnsanın varlığının en baş ve en yüce amacı, Tanrı’yı yüceltmek, ve sonsuza dek O’ndan tam olarak zevk almaktır.

    2. Tanrı’nın varlığı ne şekilde belirgindir?

    İnsanın içindeki doğa ışığının kendisi ve Tanrı’nın işleri sade bir şekilde Tanrı’nın varlığını bildirir; ancak yalnızca O’nun Sözü ve Ruh’u insanları kurtuluşa eriştirmek üzere O’nu yeterli ve etkili bir şekilde açıklar.

  2. Tanrı’nın Sözü nedir?

Eski ve Yeni Ahit’in Kutsal Yazıları Tanrı sözü olup, iman ve itaatin yegâne kuralıdır.

  1. Kutsal Yazıların Tanrı Sözü oldukları ne şekilde belirgindir?

Kutsal Yazılar, haşmeti ve saflığı; tüm kısımlarının birbirleriyle gösterdiği uyum;  amacı, tüm yüceliği Tanrı’ya vermek olan bütünün kapsamı; ışığı ve gücüyle günahkarları ikna etmesi ve değiştirmesi, inananları kurtuluşa erişmek üzere teselli vermesi ve bina etmesiyle Tanrı Sözü olduklarını ortaya koyarlar: ancak, insanın yüreğinde Kutsal Yazılar aracılığıyla ve Kutsal Yazılarla birlikte tanıklık eden yalnızca Tanrı Ruh’u tek başına Kutsal Yazıların Tanrı’nın Sözünün kendisi olduğu konusunda insanı tam olarak ikna etme yetisine sahiptir.

  1. Kutsal Yazılar öncelikle neyi öğretir?

Kutsal Yazılar öncelikle, insanın Tanrı hakkında neye inanması gerektiğini ve Tanrı’nın insanlara şart koştuğu sorumluluğun ne olduğunu öğretir

İnsanın Tanrı hakkında İnanması gerekenler

  1. Kutsal Yazılar Tanrı hakkında ne açıklarlar?

Kutsal Yazılar, Tanrı’nın ne olduğunu, Tanrısal özyapıdaki kişileri, O’nun hükümlerini ve bu hükümlerini uygulayışını açıklar.

  1. Tanrı nedir [kimdir]?

Tanrı, kendi içersinde ve kendi başına, varlığında, yücelikte, kutsallıkta, ve mükemmellikte ebedi; her şeye gücü yeten sonsuz, değiştirilemeyen, anlaşılamayan, her yerde var olan, her şeye gücü yeten, her şeyi bilen, en bilge, en kutsal, en adil, en merhametli ve lütufkar, katlanış gösteren, iyilik ve gerçekte bol olan bir Ruhtur.

  1. Birden fazla Tanrı var mıdır?

Diri ve gerçek olan tek bir Tanrı vardır

  1. Tanrısal özyapıda kaç kişi vardır?

Tanrısal özyapıda, Baba, Oğul ve Kutsal Ruh olmak üzere üç Kişi vardır; ve bu üçü, özde aynı, güç ve görkemde eşit tek bir gerçek ve ebedi Tanrı’dır; ancak kişisel özellikleriyle birbirlerinden farklılık gösterirler.

  1. Tanrısal özyapıdaki üç kişinin kişisel özellikleri nelerdir?

Baba’nın Oğul edinmesi, ve Oğul’un Baba’dan olması ve Kutsal Ruh’un tüm sonsuzluktan bu yana Baba ve Oğul’dan çıkması uygundur.

  1. Oğul’un ve Kutsal Ruh’un, Baba ile eşit derecede Tanrı oldukları ne şekilde belirgindir?

Kutsal Yazılar, Oğul’a ve Kutsal Ruh’a yalnızca Tanrı’ya atfedilebilecek isimler, özellikler, eylemler ve tapınış vererek Baba ile eşit derecede Tanrı olduklarını ortaya koyarlar.

  1. Tanrı’nın hükümleri nelerdir?

Tanrı’nın hükümleri, aracılığıyla tüm sonsuzluktan önce zaman içerisinde olup bitecek her şeyi, özellikle melekler ve insanlara ilişkin olanları, kendi yüceliği için ve değişmez bir şekilde belirlediği iradesinin amacına göre hikmetli, bağımsız ve kutsal eylemleridir.

  1. Tanrı özellikle meleklere ve insanlara ilişkin ne hüküm vermiştir?

Tanrı, ebedi ve değişmez bir hükümle, sadece sevgisinden ötürü, yüce lütfunun övülmesi için, uygun zamanda gerçekleşmek üzere, bazı melekleri yücelik için; ve bazı insanları Mesih’te sonsuz yaşam için seçmiş, bunun gerçekleşeceği yolları belirlemiştir: ve ayrıca, kadir gücü ve iradesinin araştırılamaz amacı uyarınca (ki, bunun aracılığıyla lütfu dilediği şekilde verir ya da çeker) adaletinin yüceliğinin övülmesi için geri kalanları atlayıp, günahları için cezalandırılmaları, onursuzluk ve gazaba maruz kalmaları üzere önceden belirlemiştir.

  1. Tanrı, hükümlerini nasıl gerçekleştirir?

Tanrı, kusursuz önbilgisi, ve iradesinin bağımsız ve değişmez amacı uyarınca hükümlerini yaratılış ve sağlayış işleriyle gerçekleştirir.

  1. Yaratılış işi nedir?

Yaratılış işi, Tanrı’nın başlangıçta Sözü’nün gücüyle, dünyayı ve içersindeki her şeyi hiçbir şeyden, kendisi için, altı gün içinde ve hepsi de çok iyi olarak yaratmış olmasıdır.

  1. Tanrı melekleri nasıl yaratmıştır?

Tanrı, tüm melekleri ölümsüz, kutsal, bilgide genişleyen, güçlü ruhlar, olarak, O’nun buyruklarını yerine getirmeleri ve ismini övmeleri için, ancak değişime açık bir şekilde yaratmıştır.

  1. Tanrı insanı nasıl yaratmıştır?

Tüm diğer yaratıkları yarattıktan sonra Tanrı, insanı erkek ve kadın olarak yarattı; ve adamın bedenini yerin toprağından yarattı ve kadını da adamın kaburga kemiğinden yaptı ve onları diri, düşünen ve ölümsüz bir can ile donattı; bilgide, doğrulukta ve kutsallıkta onları kendi benzeyişinde yarattı; Tanrı yasasını yüreklerine yazarak onlara bunu yerine getirme gücü ve yaratıklar üzerinde hakimiyet verdi; ancak [günaha] düşme seçeneğini de tanıdı.

  1. Tanrı’nın sağlayış işleri nelerdir?

Tanrı’nın sağlayış işleri O’nun bütün yarattıklarını ve yaptıklarını, kendi yüceliği için en kutsal, en bilge ve en güçlü bir şekilde koruması ve yönetmesidir.

  1. Tanrı’nın meleklere olan sağlayışı nedir?

Tanrı, sağlayışı aracılığıyla bazı meleklerin bilinçli ve düzeltilemez bir şekilde günaha ve lanete düşmesine izin verdi, bunu ve tüm günahlarını Kendisine yücelik vermesi amacına kısıtladı ve bu hedef için düzenledi; ve geri kalanlarını kutsallık ve mutlulukta sabitleştirdi; kendi arzusu kapsamında gücünü, merhametini ve adaletini ortaya koymada onların hepsini görevlendirdi.

  1. Tanrı insan için, onun yaratıldığı durumda hangi özel sağlayışı sunmuştur?

İnsanın yaratıldığı durumda Tanrı’nın sunmuş olduğu özel sağlayış, Tanrı’nın onu cennet bahçesine koyması, ona bakmakla görevlendirmesi, dünyanın meyvesinden yeme özgürlüğü vermesi; yaratıkları onun hakimiyeti altına koyması ve kendisine yardımcı olması için evliliği düzenlemesi; Kendisiyle paydaşlık ortamı yaratması; Şabat gününü koyması; kişisel, kusursuz ve daimi itaat koşuluyla onunla bir yaşam antlaşması içersinde girmesi, ki yaşam ağacı bunun teminatıydı; ve iyiliği ve kötülüğü bilme ağacından yemesini yasaklaması ve bunun cezası olarak ölüm acısını belirlemesinden ibarettir.

  1. İlk anne babamız yaratıldıkları durumda kaldılar mı?

İlk anne babamız kendi iradelerinin özgürlüklerine bırakıldıklarında, Şeytan’ın ayartmasıyla, yasak meyveyi yemekle Tanrı’nın buyruğuna karşı geldiler; ve böylece, içinde yaratılmış oldukları masumiyet konumundan düştüler.

  1. Adem’in ilk günahında bütün insanlık düştü mü?

Yasal bir kişi olarak antlaşma Adem ile yapılmıştı, ancak sadece kendisi için değil kendi soyundan gelen herkes içindi aynı zamanda, doğal çoğalma yoluyla kendisinden gelen bütün insanlık, onun ilk günahında Adem’de günah işledi ve onunla birlikte düştü.

  1. Düşüş insanı hangi konuma getirdi?

Düşüş, insanı günah ve bozulmuşluk konumuna getirdi.

  1. Günah nedir?

Günah, düşünen yaratığa kural olarak verilmiş her hangi bir Tanrı yasasına karşı gelmek ya da bunu yapma arzusudur.

  1. İnsanın içine düşmüş olduğu günahlılık konumu neyi içerir?

İnsanın içine düşmüş olduğu günahlılık konumu, Adem’in ilk günahının suçluluğunu, içinde yaratılmış olduğu doğruluğun yitirilmesini, doğasının bozulmasını ve böylece sürekli olarak iyilik yapamaz durumda, iyilik yapmaya tümüyle isteksiz ve iyiliğe tamamen karşıt ve kötülüğün her türüne eğilimli hale gelmesini içerir; ki buna genel olarak Özgün Günah denir ve tüm suçlar buradan kaynaklanır.

  1. Özgün günah ilk anne babamızdan onların soyuna nasıl geçmiştir?

Özgün günah ilk anne babamızdan onların soyuna doğal çoğalma yoluyla geçmiştir, öyle ki onlardan bu yolla çıkan herkes günah içinde ana rahmine düşmüş ve günah içinde doğmuştur.

  1. Düşüş insanlığın üzerine nasıl bir bozulmuşluk getirdi?

Düşüş, insanın Tanrı’yla olan paydaşlığını yitirmesine yol açtı, Tanrı’nın hoşnutsuzluğunu ve lanetini getirdi; öyle ki, bizler doğal olarak gazap çocuklarıydık, Şeytan’ın tutsaklarıydık ve hem bu dünyada hem de gelecek dünyadaki tüm cezaları yasal olarak hak etmiştik.

  1. Günahın bu dünyadaki cezaları nelerdir?

Günahın bu dünyadaki cezaları zihin körlüğü, yararsız düşünceler, derin yanılgılar, yürek katılığı, vicdan korkusu, utanç verici tutkular, gibi ya içsel; ya da bizim yüzümüzden Tanrı lanetinin diğer yaratıklar üzerine gelmesi ve ölümle birlikte bedenlerimiz, ismimiz, mallarımız, ilişkilerimiz ve işlerimiz üzerine gelen tüm diğer kötülükler gibi dışsaldır.

  1. Günahın gelecek dünyadaki cezaları nelerdir?

Günahın gelecek dünyadaki cezaları Tanrı’nın rahatlık veren varlığından ebedi ayrılık ve bedenin ve canın cehennem ateşinde sonsuza dek aralıksız en acı verici işkencelere maruz kalmasıdır.

  1. Tanrı tüm insanlığı günah ve bozulmuşluk konumunda yok olmaya terk etti mi?

Tanrı, insanlığın genel olarak İşler Antlaşması adı verilen ilk antlaşmayı bozması ile düşmüş olduğu günah ve bozulmuşluk konumunda yok olmaya terk etmemiştir; ancak yalnızca sevgisi ver merhametinden ötürü seçilmişlerini o konumdan kurtarmıştır ve genel olarak Lütuf Antlaşması adı verilen ikinci bir antlaşmayla onları kurtuluş konumuna getirmiştir.

  1. Lütuf antlaşması kiminle yapılmıştı?

Lütuf antlaşması, ikinci adem olarak Mesih’le ve Mesih’te Kendisinin tohumu olan tüm seçilmişlerle yapılmıştır.

  1. Tanrı’nın lütfu ikinci antlaşmada nasıl ortaya konmuştur?

Tanrı lütfu ikinci antlaşmada, Tanrı’nın karşılıksız bir şekilde günahkarlara bir Aracı ve bununla yaşam ve kurtuluş sağlaması ve sunması; kişileri O’na ait yapması için iman gerektirmesi ve hem Tanrı’ya olan hamtlarının ve imanlarının gerçek olduğunun kanıtı olarak, hem de onları kurtuluşa eriştirmek için belirlediği yol olarak, tüm diğer kurtaran lütuflarla birlikte, şart koştuğu bu imanı onlarda var etmesi için tüm seçilmişlerine, Kutsal Ruh’u vaat etmesi ve vermesi; bu şekilde onları tüm kutsal itaate yeterli kılmasıyla ortaya konmuştur.

  1. Lütuf antlaşması her zaman tek ve aynı şekilde mi ortaya konmuştu?

Lütuf antlaşması her zaman aynı şekilde ortaya konmamıştı, ancak Eski Ahit’de sunuluş biçimleri Yeni Ahit’dekilerden farklıydı.

  1. Lütuf antlaşması Eski Ahit altında nasıl ortaya konmuştu?

Eski Ahit altında lütuf antlaşması vaatler, peygamberlikler, kurbanlar, sünnet, fısıh, ve diğer semboller ve uygulamalar ile ortaya konmuştu, ve bunların hepsi, Kendisi aracılığıyla sonsuz yaşama ve günahlardan mutlak özgürlüğe sahip oldukları ve geleceği vaadedilen Mesih’i önceden simgeliyordu ve seçilmişleri, vaat edilen Mesih’e olan imanlarında bina etmede o zaman için yeterliydi.

  1. Lütuf antlaşması Yeni Ahit altında nasıl ortaya konmuştur?

Yeni Ahit altında, öz olan Mesih açığa çıkarıldığında, aynı lütuf antlaşması hem o dönemde hem de şimdiki dönemde halen sözün vaaz edilmesi, vaftiz ve Rab’bin Sofrası sakramentlerinin verilmesi ile uygulanmalıdır; bunlarda lütuf ve kurtuluş daha fazla doluluk, kanıt ve etki ile tüm uluslara sunulur.

  1. Lütuf anlaşmasının Aracısı kimdir?

Lütuf antlaşmasının tek Aracısı, Baba’yla aynı özden ve eşit ve ebedi Tanrı Oğlu olan, zamanın doluluğunda insan vücuduna bürünen, tek bir kişide, iki tamamen farklı doğada, geçmişte, şimdi ve sonsuza dek Tanrı ve insan olmaya devam edecek olan Rab İsa Mesih’tir.

  1. Mesih, Tanrı Oğlu iken nasıl insan oldu?

Tanrı Oğlu Mesih üzerine gerçek bir beden ve düşünebilen bir can alarak, Kutsal Ruh’un gücüyle Bakire Meryem’in rahminde oluşup, onun özünden olarak ondan doğdu, ancak günahsızdı.

  1. Aracının hangi sebepten ötürü Tanrı olması gerekliydi?

Aracı, Tanrı olmalıydı öyle ki, insan doğasını sonsuz Tanrı öfkesi ve ölüm gücü altında batmaktan kurtarıp, koruyabilsin, çektiği acılara, itaatkarlığına ve yakarışına değer ve etkinlik kazandırabilsin; ve Tanrı’nın adaletini tatmin etsin, kayırışını elde etsin, özel bir halk satın alsın, onlara Ruhunu versin, tüm düşmanlarını yensin ve onları sonsuz kurtuluşa getirsin.

  1. Aracının hangi sebepten ötürü insan olması gerekliydi?

Aracı, insan olmalıydı öyle ki doğamızı kalkındırabilsin, yasaya itaati yerine getirebilsin, bizim doğamızda acı çekip, bizler için yakarışta bulunabilsin, zayıflıklarımızı yakından anlayabilsin; oğulluk hakkını kazanabilelim, ve lütuf tahtına rahatça ve cesaretle yaklaşabilelim.

  1. Aracının hangi sebepten ötürü tek bir kişide hem Tanrı hem de insan olması gerekliydi?

Tanrı ve insanı barıştıracak olan Aracının kendisinin hem Tanrı hem de insan olması gerekliydi, öyle ki, her doğaya uygun işler Tanrı karşısında bizlerin yararına kabul görsün, tek bir kişinin işleri olarak bizler tarafından bunlara güvenilebilsin.

  1. Aracımız neden [Yeşua] İsa ismiyle çağrıldı?

Aracımız İsa ismiyle çağrıldı çünkü O, halkını günahlarından kurtarmıştır.

  1. Aracımız neden Mesih ismiyle çağrıldı?

Aracımız Mesih ismiyle çağrıldı çünkü Kutsal Ruh’la ölçüsüz olarak meshedilmişti ve böylece bir kenara ayrılmıştı ve hem alçaltılma hem de yüceltilme konumunda kilisesinde peygamber, kahin, ve krallık görevini yerine getirmesi için tüm yetki ve yeterlilikle donatılmıştı.

  1. Mesih peygamberlik görevini nasıl yerine getirmiştir?

Mesih inananların bina edilmesi ve kurtuluşuna ilişkin her şeydeki tüm Tanrı arzusunu Ruh’u ve Sözü aracılığıyla tüm çağlar boyunca, çeşitli yollarla kiliseye açıklayarak peygamberlik görevini yerine getirmiştir.

  1. Mesih kahinlik görevini nasıl yerine getirmiştir?

Mesih, halkının günahları için barıştırmalık olmak için kendisini lekesiz olarak Tanrı’ya tek bir kere sunmasıyla; ve onlar için sürekli yakarışta bulunmasıyla kahinlik görevini yerine getirmiştir.

  1. Mesih krallık görevini nasıl yerine getirmiştir?

Mesih, dünyadan kendisi için bir halk çağırarak, ve bu halkı görünür bir şekilde yönetmede araç olarak kullandığı görevliler, yasalar, ve uyarılar vererek; seçilmişlerine kurtaran lütfu vererek, itaatlerini ödüllendirerek ve günahları karşısında onları düzelterek, tüm ayartmalar ve sıkıntılarında onları koruyup, destekleyerek, tüm düşmanlarını bağlayıp, onları yenerek ve kudretli bir şekilde her şeyi kendi yüceliği ve onların iyiliği için düzenleyerek; ve ayrıca geri kalan, Tanrı’yı tanımayan ve Müjdeye itaat etmeyenlerden intikam alarak krallık görevini yerine getirmektedir.

  1. Mesih’in alçaltılma konumu neydi?

Mesih’in ana rahmine düşmesi, doğumu, yaşamı, ölümü ve ölümünden sonra dirilişine dek geçen süre boyunca bizler için yüceliğinden soyunup, kul benzeyişini kendi üzerine aldığı o alçaltılmış konumdur.

  1. Mesih ana rahmine düşmesi ve doğumunda kendini nasıl alçaltmıştır?

Mesih, tüm sonsuzluktan beri Baba’nın bağrında olan Tanrı Oğlu olmasına rağmen, zamanın doluluğunda önemsiz bir konumdaki bir kadından doğarak insanoğlu olmaktan hoşnut olması; ve normal aşağılanmaların ötesinde farklı durumlara maruz kalması ile ana rahmine düşmesinde ve doğumunda alçaltmıştır.

  1. Mesih kendisini bu hayatta nasıl alçaltmıştır?

Mesih, mükemmel olarak yerine getirdiği yasaya kendisini bağımlı kılarak; ve bu dünyanın onursuzluklarıyla, Şeytan’ın ayartmalarıyla ve gerek insan doğasının getirdiği, gerekse özel olarak içinde bulunduğu kendi alçaltılmış konumunun getirdiği bedenindeki rahatsızlıklarla çarpışarak kendisini bu hayatta alçaltmıştır.

  1. Mesih, ölümünde kendisini nasıl alçaltmıştır?

Mesih, Yahuda tarafından ihanete uğrayıp, öğrencileri tarafından terk edilip, dünya tarafından aşağılanıp ve blackdedilip, Pilatus tarafından mahkum edilip ve onun askerleri tarafından işkenceye maruz bırakılıp; ayrıca ölüm korkuları ve karanlığın güçleriyle yüzleşmiş olarak Tanrı gazabının ağırlığını hissedip, taşıyarak, hayatını bizlerin günahları için bir sunu olarak verip, çarmıhın acılı, utanç verici ve lanetli ölümünü tatmasıyla kendisini ölümünde alçaltmıştır.

  1. Mesih’in ölümünden sonra alçaltılması neyi içerir?

Mesih’in ölümünden sonra alçaltılması, gömülmesi, üçüncü güne kadar lüm konumunda ve ölümün gücü altında kalmasını içerir; ki, bu da şu kelimelerle ifade edilmiştir: ölüler diyarına indi.

  1. Mesih’in yüceltilme konumu neydi?

Mesih’in yüceltime konumu dirilişini, göğe çıkışını, Baba’nın sağında oturmasını, ve dünyayı yargılamak için ikinci kere gelişini içermektedir.

  1. Mesih dirilişinde nasıl yüceltilmiştir?

Mesih, ölümde çürümeyerek [ki, bunun gücü altında tutulması mümkün değildi], kendisine has tüm özellikleriyle birlikte, içinde acı çektiği aynı bedene sahip olmasında, (ancak ölümlü bir şekilde ya da ölümlü hayatın bilinen zayıflıkları olmaksızın) canıyla gerçekten birleşmesiyle, üçüncü gün ölümden kendi gücüyle dirilmesiyle yüceltilmiştir; ki, bu şekilde yapmakla kendisinin Tanrı Oğlu olduğunu, Tanrısal adaleti tatmin ettiğini, ölümü ve ölüm gücüne sahip olanı yok ettiğini ve yaşayan ve dirilerin Rab’bi olduğunu ilan etti: tüm bunların hepsini bir temsilci ve kilisesinin başı olarak, onların aklanmaları, lütufta yenilenmeleri, düşmanları karşısında desteklenmeleri, ve son günde ölümden dirileceklerine dair onlara güvence vermek için yaptı.

  1. Mesih göğe çıkışında nasıl yüceltilmiştir?

Mesih, dirilişinden sonra sık sık öğrencilerine görünmesi ve onlarla konuşup, onlara Göklerin Egemenliğine ilişkin konulardan bahsetmesi ve Müjdeyi tüm uluslara duyurma görevini onlara vermesi, dirilişinden kırk gün sonra bizim doğamızda, ve bizim başımız olarak, düşmanlar üzerinde zaferli bir şekilde, görünür bir durumda en yüksek göklere çıkarak insanlardan armağanlar almak, duygularımızı oraya çekmek, dünyanın sonundaki ikinci gelişine kadar kendisinin de bulunduğu ve bulunmaya devam edeceği, bir yeri bizlere hazırlamasıyla yüceltilmiştir.

  1. Mesih Tanrı’nın sağında oturmasıyla nasıl yüceltilmiştir?

Mesih, Tanrı-insan olarak, tüm sevinç, yücelik ve gök ve yerdeki her şey üzerinde güç sahibi olarak Baba Tanrı’yla en yüce onaylanma seviyesine erişmiştir; ve kilisesini toplar ve savunur ve düşmanlarını dize getirir; görevlilerini ve halkını armağanlar ve lütuflarla donatır ve onlar için yakarışta bulunmasıyla yüceltilmiştir.

  1. Mesih nasıl yakarışta bulunur?

Mesih, bizim doğamızda Baba’nın huzuruna sürekli çıkması, dünyadaki itaatinin ve kurbanının kazancında, bunların da tüm imanlılara uygulanması konusundaki arzusunu bildirerek; onlara karşı yapılan tüm suçlamalara cevap vererek, güncel başarısızlıklar karşısında onlar için esenlik dolu bir vicdan ve lütuf tahtına cesaretle çıkabilme yolu ve kendilerinin ve hizmetlerinin kabul edilmelerini sağlayarak bizler için yakarışta bulunur.

  1. Mesih dünyayı yargılamak için tekrar gelişinde nasıl yüceltilecektir?

Kötü insanlar tarafından haksız yere yargılanmış ve mahkum edilmiş olan Mesih, son günde büyük bir güçle kendisinin ve Babası’nın ve tüm kutsal meleklerinin yüceliğinin eksiksiz sergilenişiyle, Tanrı’nın borazanının baş melek tarafından yüksek sesle çalınmasıyla, dünyayı doğruluk içinde yargılamak için tekrar gelmesiyle yüceltilecektir.

  1. Mesih, aracılığıyla ne gibi bereketler sağlamıştır ([bizim için] kazanmıştır)?

Mesih, aracılığıyla, lütuf antlaşmasının diğer tüm bereketleriyle birlikte kurtuluşu sağlamıştır.

  1. Mesih’in sağladığı bereketlerin nasıl ortakları yapılırız?

Mesih’in sağladığı bereketlerin bizlere uygulanmasıyla, bunlara ortak kılınırız, ki bu da özel olarak Kutsal Ruh Tanrı’nın işlevidir.

  1. Kimler Mesih aracılığıyla kurtuluşa ortak kılınır?

Kurtuluş, Mesih’in onlar için satın aldığı, zaman içerisinde Kutsal Ruh aracılığı ile Müjde’ye uygun olarak Mesih’e inanmaya yeterli kıldığı kişilere; kesin olarak uygulanır, etkin olarak aktarılır,

  1. Müjde’yi asla duymamış ve bu nedenle İsa Mesih’i bilmeyen, O’na inanmayan kimseler doğanın ışığına göre yaşamakla kurtulabilirler mi?

Müjde’yi asla duymamış olmalarından ötürü, İsa Mesih’i tanımayan ve O’na inanmayan kimseler, yaşamlarını doğanın ışığına ya da ikrar ettikleri inancın yasalarına uygun bir şekilde yapılandırmaya ne denli özen gösterseler de kurtulamazlar; yalnızca kilisesinin –(ki, O’nun bedenidir) Kurtarıcısı olan Mesih’ten başka her hangi bir yerde kurtuluş yoktur.

  1. Müjde’yi duyan, ve kilisede yaşayan herkes kurtulmuş mudur?

Müjde’yi duyan ve kilisede yaşayan herkes kurtulmuş değildir; ancak kurtulanlar yalnızca gözle görülmeyen kilisenin gerçek üyeleri olanlardır.

  1. Gözle görülen kilise nedir?

Gözle görülen kilise, bütün çağlar boyunca dünyanın her yerinden gerçek dini ikrar eden kişilerin hepsinin ve onların çocuklarının meydana getirdiği bir topluluktur.

  1. Gözle görülen kilisenin ayrıcalıkları nelerdir?

Gözle görülen kilise, Tanrı’nın özel ilgisi ve yönetimi altında olma; tüm düşmanlarının saldırılarına rağmen, tüm çağlar boyunca savunulma ve korunma ayrıcalığına; ve kutsalların paydaşlığını, ve kurtuluşun sunulmak için kullanıldığı doğal araçları tatma ve O’na her kim inanırsa kurtulacağına ve Kendisine gelen hiç kimsenin geri çevrilmeyeceğine ilişkin tanıklık edip, Müjde hizmetinde bulunan tüm gözle görülen kilise üyelerine Mesih’in sunduğu lütufları tatma ayrıcalığına sahiptir.

  1. Gözle görülmeyen kilise nedir?

Gözle görülmeyen kilise, baş olan Mesih’in altında tek bir bütün olmak üzere bir araya toplanmış, toplanmakta olan ya da toplanacak olan sayıları belirli seçilmişlerin bütünüdür.

  1. Gözle görülmeyen kilisenin üyeleri Mesih’in sunduğu hangi özel bereketleri tadarlar?

Gözle görülmeyen kilisenin üyeleri Mesih aracılığıyla lütufta ve görkemde O’nunla birlikteliği ve paydaşlığı tadarlar.

  1. Seçilmişlerin Mesih ile sahip oldukları birleşmişlik nedir?

Seçilmişlerin Mesih ile birleşmişliği Tanrı lütfunun bir işlevidir, bu işlev aracılığıyla ruhsal ve mistik ancak gerçekten ve ayrılamaz bir şekilde başı ve kocası olan Mesih’le birleştirilirler; bu da onların etkin bir şekilde çağrılmalarında gerçekleşir.

  1. Etkin çağrı nedir?

Etkin çağrı, Tanrı’nın kadir gücünün ve lütfunun bir işlevidir, bunun aracılığıyla (seçilmişlerine olan karşılıksız ve özel sevgisinden ötürü ve onların içlerinde olan hiçbir şeyin Kendisini bu şekilde davranmaya yönlendirmeksizin) uygun zamanda Ruh’u ve Sözü aracılığıyla onları İsa Mesih’e davet eder ve çeker; kurtaran bir şekilde düşünüşlerini aydınlatıp iradelerini yenileyerek ve güçle belirleyerek (kendi içlerinde günahta ölü olmalarına rağmen) O’nun çağrısına istekli olarak ve özgür bir şekilde cevap vermelerini, ve bu çağrının içinde sunulan ve iletilen lütfu kabul edip, kucaklamalarını sağlar.

  1. Yalnızca seçilmişler mi etkin bir şekilde çağrılırlar?

Tüm seçilmişler ve yalnızca onlar etkin bir şekilde çağrılırlar: her ne kadar diğerleri Sözün hizmeti aracılığıyla dışsal olarak çağrılabilseler ve çoğu zaman çağrılsalar ve Kutsal Ruh’un bazı genel işleyişlerine maruz kalsalar bile; kendilerine sunulan lütfu bilinçli bir şekilde blackdedip, değersiz gördükleri için bu kişiler imansızlıklarına haklı olarak terk edilirler ve hiçbir zaman gerçek anlamda İsa Mesih’e gelmezler.

  1. Gözle görülmeyen kilisenin üyelerinin Mesih’le sahip oldukları lütuf paydaşlığı nedir?

Gözle görülmeyen kilisenin üyelerinin Mesih’le sahip oldukları lütuf paydaşlığı aklanmalarında, oğulluğa alınmalarında, kutsallaştırılmalarında ve bu hayatta O’nunla olan birleşmişliklerini ortaya koyan diğer her şeyde O’nun aracılığının erdemlerinden pay almaktır.

  1. Aklanma nedir?

Aklanma, Tanrı’nın karşılıksız lütfunun günahkarlar için olan bir işlevidir: bu, onların günahları bağışlanarak ve Kendisinin gözünde doğru kişiler sayılıp kabul edilerek; ne onların içlerinde görülen ne de onlar tarafından yapılan herhangi bir şeyden ötürü değil, ama yalnızca Mesih’in mükemmel itaati ve tam tatmini uğruna, Tanrı tarafından onların içine konarak ve yalnızca imanla kabul edilerek gerçekleştirilir.

  1. Aklanma ne şekilde Tanrı’nın karşılıksız lütfunun bir işidir?

Her ne kadar Mesih itaati ve ölümüyle aklanacak olanlar için uygun, gerçek ve tam bir şekilde Tanrı adaletini tatmin etmiş olsa da; Tanrı bu tatmini bizlerden talep etmeye hakkı olduğu halde bunu [Mesih’in ödediği] kefaletten dolayı kabul etti, Tanrı bu kefaleti biricik Oğlunda kendisi sağladı Mesih’in doğruluğunu onlara sayarak ve aklanmaları için onlardan imandan başka hiçbir şey talep etmeyerek -ki, iman da O’nun armağanıdır- onların aklanmaları onlara verilen karşılıksız lütuftan kaynaklanır.

  1. Aklayan iman nedir?

Aklayan iman kurtaran bir lütuftur, günahkarın yüreğinde Ruh ve Tanrı Sözü aracılığıyla var edilir, bunun aracılığıyla günahkar günahının ve bozulmuşluğunun ve kendisini bu kayıp konumdan kurtarmada kendisinin ve tüm diğer yaratıkların yetersizliğinin farkına vararak, yalnızca Müjdenin vaadinin gerçekliğini kabul etmekle kalmayıp, günahların bağışı için bu Müjdede sunulan Mesih’i ve O’nun doğruluğunu ve ayrıca, kurtuluş için kendisinin Tanrı karşısında doğru bir kişi sayılıp, kabul edilmesini benimseyip, buna güvenir.

  1. İman, bir günahkarı Tanrı karşısında nasıl aklar?

İman sadece her zaman için kendisiyle birlikte gelen diğer lütuflardan ya da bunun meyveleri olan iyi işlerden ötürü bir günahkarı Tanrı karşısında aklamaz, iman lütfu ya da bunun her hangi bir işlevi, kişinin aklanması için kişiye sayılmış değildir; ancak bu iman yalnızca günahkarın Mesih’i ve O’nun doğruluğunu kabul etmede ve uygulamada kullandığı bir araçtır.

  1. Evlatlığa alınma nedir?

Evlatlığa alınma Tanrı’nın karşılıksız lütfunun bir işlevidir, biricik Oğlu İsa Mesih’te ve O’nun içindir, bunun aracılığıyla aklanların hepsi O’nun çocuklarının sayısına katılır, üzerlerine O’nun ismi konur, Oğlu’nun Ruh’u kendilerine verilir, O’nun Baba ilgisi ve yönetimi altındadırlar, Tanrı oğullarının özgürlük ve ayrıcalıklarına sahip olurlar, tüm vaatlerin mirasçıları, ve yücelikte Mesih’le birlikte ortak mirasçılar yapılırlar.

  1. Kutsallaştırılma nedir?

Kutsallaştırılma Tanrı lütfunun bir işlevidir; böylece, dünyanın temelleri atılmadan önce Tanrı’nın kutsal olmak üzere seçtiği kişiler uygun zamanda, Ruhu’nun güçlü işleyişi aracılığıyla Mesih’in ölümünü ve dirilişini onlara uygulamasıyla, bütün varlıklarında Tanrı benzerliğinde yenilenirler; yaşama götüren tövbenin tohumlarına sahiptirler ve tüm diğer kurtaran lütuflar onların yüreğine konmuştur ve bu lütuflar öylesine alevlendirilmiş, çoğaltılmış ve güçlendirilmiştir ki, günaha giderek daha fazla öldükçe, yeni bir yaşama dirilirler.

  1. Yaşama götüren tövbe nedir?

Yaşama götüren tövbe kurtaran bir lütuftur, Ruh ve Tanrı Sözü aracılığıyla günahkarın yüreğinde var edilir, bu şekilde kendi günahlarının sadece tehlikesi karşısında değil, ama görüntüsü ve hissi ve ayrıca bunların pisliği ve kötülüğü karşısında ve Tanrı’nın tövbekarlara Mesih’te sunduğu merhameti algılayarak günahkar, günahları yüzünden öylesine üzülür ve onlardan nefret eder ki, bunların hepsinden Tanrı’ya döner, yeni itaatin tüm yollarında sürekli O’nunla birlikte yürümeyi amaçlar ve çabalar.

  1. Aklanma ve kutsallaştırılma arasındaki fark nedir?

Kutsallaştırılmanın ayrılmaz bir şekilde aklanmayla bağlı olmasına karşın, birbirlerinden şu özelliklerden ötürü farklıdırlar: aklanmada Tanrı, Mesih’in doğruluğunu yasal olarak kişiye ait sayar; kutsallaştırılmada Ruhuyla kişinin içine lütfunu koyar ve bunu kullanması için kişiyi yeterli kılar; ilkinde, günah bağışlanır; ikincisinde ise dizginlenir: birincisi, eşit şekilde tüm imanlıları Tanrı’nın intikam alıcı gazabından özgür kılar ve şimdiki yaşamda bunu mükemmel bir şekilde yapar, öyle ki, inananlar asla mahkumiyet altına girmezler; ikincisi ise herkeste ne eşittir ne de şimdiki hayatta her hangi bir kimsede yetkinlik konumundadır, ancak giderek mükemmelliğe doğru ilerler.

  1. İnananlardaki kutsallaştırılmanın mükemmel olmaması neblacken kaynaklanır?

İnananlardaki kutsallaştırılmanın mükemmel olmaması, her kısımlarında halen varlığını sürdüren günah kalıntılarından ve benliğin ruha karşıt olan daimi arzularından kaynaklanır; böylece inananlar çoğu zaman ayartılara yenilerek bir çok günaha düşerler, ruhsal hizmetlerinde engellenirler ve en iyi işleri bile Tanrı’nın önünde mükemmellikten yoksun ve kirlidir.

  1. Tüm eksiklikleri, çok sayıdaki ayartmaları ve yenik düştükleri günahlar yüzünden gerçek inananlar lütuf konumundan düşebilir mi?

Tanrı’nın değişmez sevgisi sebebiyle onlara dayanma vereceğine dair olan hüküm ve antlaşması, Mesih’le olan ayrılamaz birleşmişlikleri, Mesih’in onlar için sürekli yakarışı ve onların içlerinde yaşayan Tanrı Ruh’u ve tohumu nedeniyle gerçek imanlılar ne tam olarak ne de nihai olarak lütuf konumundan düşebilirler fakat Tanrı’nın iman aracılığıyla gelen gücü ile kurtuluşa erişmek üzere korunurlar.

  1. Gerçek inananlılar, lütuf konumunda oldukları ve kurtuluşa erişmek üzere bu konumda dayanacakları konusunda kesin bir şekilde güvence duyabilirler mi?

Mesih’e gerçekten inanan, ve O’nun önünde temiz bir vicdanla yürümeye çalışanlar, olağandışı bir esine gerek olmaksızın, Tanrı vaatlerinin gerçekliğinde temellenmiş iman aracılığıyla, ve yaşam vaatlerinin sağladığı bu lütufları Ruh’un onları yeterli kılması ile kendi içlerinde farketmeleri, ve içlerindeki ruh ile birlikte Tanrı çocukları olduklarına tanıklık etmeleri aracılığıyla lütuf konumunda olduklarından ve kurtuluşa erişmek üzere bu şekilde dayanacaklarından kesin bir şekilde emin olabilirler.

  1. Tüm inananlar tüm zamanlar boyunca, şu anda lütuf konumunda olduklarından ve kurtulacaklarından emin midirler?

Lütuf ve kurtuluştan emin olma, her ne kadar imanın özünü teşkil etmese de, gerçek inananlar bu güvene sahip olabilmek için uzun zaman bekleyebilirler; bu güveni hissedip, tattıktan sonra, çeşitli yanlış davranışlar, ayartılar ve ayrılıklardan ötürü aynı güven kendi içlerinde zayıflayabilir ve geçici olarak kaybolabilir; ancak tamamen ümitsizliğe düşmelerine neden olacak şekilde hiçbir zaman Tanrı’nın Ruhunun varlığı ve desteğinden yoksun bırakılmazlar.

  1. Gözle görülmeyen kilisenin üyelerinin yücelikte Mesih ile sahip oldukları paydaşlık nedir?

Gözle görülmeyen kilisenin üyeleri bu yaşamda yücelikte Mesih ile sahip oldukları paydaşlıkla, ölümden hemen sonra ve nihai olarak dirilişte ve yargı günüde yetkinliğe eriştirilecektir.

  1. Gözle görülmeyen kilisenin üyelerinin yücelikte Mesih ile bu yaşamda tattıkları paydaşlık nedir?

Gözle görülmeyen kilisenin üyelerine bu yaşamda Mesih’le olan yüceliğin turfandaları verilmiştir, Baş’larının üyeleri olduklarından, O’nda, kendilerine O’nun sahip olduğu tüm dolulukla yücelik verilmiştir; ve bunun teminatı olarak Tanrı sevgisinin, vicdan esenliğinin, Kutsal Ruh’taki sevincin ve yüceliğe erişme umudunun verdiği hissi tadarlar; buna karşılık olarak, Tanrı’nın öç alıcı gazabı, vicdanın korkusu ve korkulu bir bekleyişin verdiği his ise kötülerin ölümden sonra katlanacakları işkencelerin başlangıcını oluşturmaktadır.

  1. Tüm insanlar ölecek mi?

Ölüm, günahın ücreti olacağı konusunda tehdit olarak ortaya konulmuştur, bu nedenle her insanın kaderi bir kere ölmektir; çünkü hepsi günah işlemiştir.

  1. Ölüm günahın ücreti ise, Mesih’te tüm günahlarının bağışlandığı görülen doğru kişiler neden ölümden kurtarılmıyorlar?

Doğru kişiler, son günde ölümün kendisinden kurtarılacaklardır ve ölümde bile onun dikeni ve lanetinden kurtarılırlar; öyle ki, ölseler bile, Tanrı, sevgisinden ötürü onları günahtan ve bozulmuşluktan özgürlüğe kavuşturacaktır ve içine adım atmakta oldukları Mesih’le yücelikteki paydaşlıkları için kendilerini yeterli kılacaktır.

  1. Ölümün hemen ardından gözle görülmeyen kilisenin üyelerinin yücelikte Mesih’le tattıkları paydaşlık nedir?

Ölümün hemen ardından görülmeyen kilisenin üyelerinin yücelikte Mesih’le tattıkları paydaşlık, canlarının kutsallıkta yetkinleştirilmesi ve en yüce göklere kabul edilmeleri, burada nur ve yücelik içersinde Tanrı’yı yüzyüze görmeleri, bedenlerinin tam kurtuluşunu beklemeleri, ki, ölümde bile Mesih’le birleşmişlik konumunda kalırlar ve son günde canlarıyla tekrar birleştirilinceye dek yataklarındaymışçasına mezarlarında dinlenirler. Buna karşılık, kötülerin canları, ölümlerinde cehenneme atılır ve burada işkence ve derin karanlık içinde kalırlar ve diriliş ve yüce yargılanma gününe dek bedenleri, hapishanedeymişçesine mezarlarında tutulur.

  1. Dirilişe ilişkin neye inanmalıyız?

Son günde hem aklanmışların hem de kötülerin olmak üzere, ölülerin genel bir dirilişi olacağına inanmalıyız: bu günde, diri olduğu görülenler bir anda değiştirilecekler; ve ölülerin mezarda yatan aynı bedenleri tekrar sonsuza dek kalmak üzere canlarıyla birleştirilerek, Mesih’in gücüyle dirilecektirler. Aklanmış olanların bedenleri Mesih’in Ruhu ve onların başı olarak ölümünün kazancı ile O’nun görkemli bedenine benzer şekilde güçle, ruhsal olarak ve bozulmaz bir şekilde diriltilecektir; ve kötülerin bedenleri haysiyetsizlik içersinde, öfkeli bir yargıç olan O’nun tarafından diriltilecektir.

  1. Dirilişi hemen ne takip edecektir?

Dirilişin hemen ardından, meleklerin ve insanların genel ve nihai yargılanması gerçekleşecektir; herkes uyanık durup, dua etsin ve tüm zamanlar için Rab’bin gelişine hazır olsun diye bunun gerçekleşeceği gün ve saat hiç kimse tarafından bilinmemektedir.

  1. Yargı gününde kötülere ne yapılacak?

Yargı gününde kötüler Mesih’in sol tarafında toplanacaklar, açık deliller ve vicdanlarının tam suçlaması ile, ürkütücü ancak adil olan mahkumiyet cezası kendilerine okunacaktır; bunu mütakiben Tanrı’nın lütufkar varlığından ve Mesih’in, kutsal meleklerinin ve kutsallarının yücelikteki paydaşlığından çıkarılarak, iblis ve onun melekleriyle birlikte cehenneme atılarak, kelimelerle ifade edilemeyecek işkencelerle sonsuza dek hem bedence hem de ruhça cezalandırılacaklardır.

  1. Yargı gününde doğru kişilere ne yapılacak?

Yargı gününde, doğru kişiler Mesih’i karşılamak üzere bulutlar içinde alınıp götürülecek, O’nun sağ tarafında toplanacaklar ve burada açıkça tanınacaklar ve yasal olarak suçsuzlukları ilan edilecek, blackdedilmiş meleklerin ve insanların yargılanmasında O’na katılacaklar ve cennete alınacaklar, burada sonsuza dek ve tam bir şekilde tüm günah ve bozulmuşluktan özgür kılınacaklar; akıl almaz coşkularla dolacak, sayısız kutsalların ve kutsal meleklerin beraberliğinde bedende ve canda yetkin bir şekilde kutsallaştırılacaklar ve mutlu kılınacaklar, özellikle bu ebediyete kadar Baba Tanrı’nın, Rabbimiz İsa Mesih’in ve Kutsal Ruh’un hemen önünde ve O’nun eseri olarak gerçekleşecektir. Ve bu da, gözle görülmeyen kilisenin üyelerinin diriliş ve yargı gününde Mesih’le yaşayacakları tam ve yetkin yücelik beraberliğidir.

Kutsal Yazıların İnsanın Tanrı hakkında neye inanması gerektiğine İlİşkİn İfadeleri görüldüğünde, bu gerçeklerin İnsanlardan sorumluluk olarak nelerİ şart koştuklarının göz önüne alınması gereklİdİr.

  1. Tanrı’nın insana şart koştuğu sorumluluk nedir?

Tanrı’nın insanlara şart koştuğu sorumluluk, açıklamış olduğu iradesine itaattir.

  1. İtaat etmesi üzere Tanrı’nın insana açıkladığı ilk kural neydi?

Masumiyet konumunda Adem’e ve onda tüm insanlığa açıklanan itaat kuralı, iyiliği ve kötülüğü bilme ağacından yememeye ilişkin buyruğun yanı sıra, ahlaksal yasa idi.

  1. Ahlaksal yasa nedir?

Ahlaksal yasa, Tanrı’nın insana iradesini bildirmesi, insanın Tanrı’ya ve diğer insanlara borçlu olduğu kutsallık ve doğruluk sorumluluklarının yerine getirilmesinde, beden ve can olarak tüm insan çerçevesinde ve yapısında herkesi bu iradeye kişisel, yetkin ve daimi bir şekilde uymaya bağlaması ve yönlendirmesidir: bunun yerine getirilmesi halinde yaşam vaat eder ve ihlal edilmesi durumunda ölümle tehdit eder.

  1. Düşüşten sonra ahlaksal yasanın insana bir faydası kalmış mıdır?

Her ne kadar hiçbir insan düşüşten sonra ahlaksal yasa aracılığıyla doğruluğa erişemez ise de: gerek yeniden doğmuş gerek yeniden doğmamış, tüm insanlara büyük faydası bulunmaktadır.

  1. Ahlaksal yasa, tüm insanlara ne açıdan faydalıdır?

Ahlaksal yasa Tanrı’nın kutsal doğasını ve iradesini ve insanların sorumluluklarını bildirerek, onları buna uygun bir şekilde yürümeye bağlaması, bu yasayı tutma konusundaki yetersizliklerine, doğalarının, yüreklerinin ve yaşamlarının günahlı kirliliğine ilişkin onları ikna etmesi: günah ve bozulmuşluklarını görmeleri ile onları alçaltması ve böylece Mesih’e ve O’nun mükemmel itaatine olan ihtiyaçlarını daha açık bir şekilde görmelerine yardımcı olması açısından tüm insanlar için yararlıdır.

  1. Ahlaksal yasa özel olarak yeniden doğmamış kişilere ne açıdan faydalıdır?

Ahlaksal yasa, gelmekte olan gazaptan kaçmaları için vicdanlarını uyandırması ve onları Mesih’e yönlendirmesi; ya da onları özürsüz bir şekilde laneti altında bırakması açısından yeniden doğmamış kişiler için faydalıdır.

  1. Ahlaksal yasa özel olarak yeniden doğmuş kişilere ne açıdan faydalıdır?

Her ne kadar bu kişiler yeniden doğmuş olsalar, Mesih’e inansalar ve işler antlaşması olarak ahlaksal yasa aracılığıyla aklanmak ya da mahkum edilmeksizin bu yasadan özgür kılınmış olsalar da; yasanın tüm insanlarla birlikte kendileri için olan faydaları yanında, özellikle, Mesih’in onların iyilikleri için yasayı tutmasına ve onların yerine çarmıhın lanetine katlanmasına ne denli bağlı olduklarını göstermesi; böylece onları daha fazla hamt etmeye ve itaat kuralı olan bu yasaya uymak için gösterdikleri çabayla onları bu şükranı ifade etmeye yönlendirmesi açısından faydalıdır.

  1. Ahlaksal yasa özet olarak neblacke bulunup anlaşılabilir?

Ahlaksal yasa, Tanrı’nın sesiyle Sina Dağında verdiği ve O’nun tarafından taş levhalar üzerine yazılan On Emir’de bulunup, anlaşılabilir; ve bu Çıkış Kitabının 20. bölümünde bulunmaktadır. İlk dört buyruk, Tanrı’ya karşı olan sorumluluklarımızı, diğer altısı ise insana karşı olan sorumluluklarımızı içerir.

  1. On Emrin doğru bir şekilde anlaşılması için hangi kurallar izlenmelidir?

On Emrin doğru bir şekilde anlaşılması için şu kurallar izlenmelidir:

1) Yasa mükemmeldir ve insanın bütününde herkesi bunun doğruluğuna ve bütününe tam olarak ebediyen uymaya bağlar; böylece her sorumluluğun en yüce mükemmellikle uygulanmasını gerektirir ve günahın en küçüğünü bile yasaklar.

2) Yasa ruhsaldır, bu nedenle sözlere, işlere ve tavırlara olduğu kadar canın diğer tüm güçleriyle birlikte anlayışına, iradesine ve duygularına kadar ulaşır.

3) Tek ve aynı şey çeşitli açılardan bir kaç buyrukta şart koşulur yahut yasaklanır.

4) Bir sorumluluk buyrulduğunda, bunun tersi yasaklanmıştır; ve bir günahın yasaklandığı bir yerde, tersi olan sorumluluğun yerine getirilmesi buyrulmuştur: öyle ki, her nereye bir vaat iliştirilmiş ise, karşıtı olan tehdit de buna dahil edilmiştir; ve her nereye bir tehdit iliştirilmiş ise, karşıtı olan vaat de buna dahil edilmiştir.

5) Tanrı’nın yasaklamış olduğu şey, hiçbir zaman yapılmamalıdır; buyurmuş olduğu şey ise her zaman için bizlerin yükümlülüğüdür; buna karşın, her yükümlülüğün [aynı anda] sürekli olarak yerine getirilmesi gerekli değildir.

6) Günah ya da yükümlülük altında olan bir şey varsa, bunların tüm nedenleri, oluş şekilleri, görünüşleri ve bunların kışkırtmaları ile birlikte tüm benzerleri de yasaklanmış ya da buyrulmuştur.

7) Sahip olduğumuz konuma uygun olarak bizler için yasaklanmış ya da bizlere buyrulmuş olan şeylerin, başkalarının da kendi konumlarına göre bunları yapmasına ya da yasaklananlardan kaçınmasını sağlamaya çalışma yükümlülüğümüz bulunmaktadır.

8) Başkalarına buyrulmuş olan şeylere ilişkin, kendi konumumuza ve çağrımıza uygun olarak o kişilere yardım etmek; ve kendilerine yasaklanmış olan şeylerde onlara ortak olmamak için özen gösterme yükümlülüğü altında bulunmaktayız.

  1. On Emir’de hangi özel şeyleri göz önüne almalıyız?

On Emirde önsözü, buyrukların kendilerinin özlerini ve bunları daha da güçlendirmek için kendilerine iliştirilen farklı nedenleri göz önüne almalıyız.

  1. On Emir’in önsözü nedir?

On Emrin önsözü şu sözlerdedir: Seni Mısır diyarından, esirlik evinden çıkaran Tanrın Yahveh ben’im.

Bu ifadeyle Tanrı kendisini, her şeye hükmeden YAHVEH olarak, ebedi, değişmeyen ve her şeye kadir Tanrı olarak açıklamaktadır; Tanrı kendiliğinden vardır ve [var olan diğer her şey] Tanrı’nın sözleri ve işlerinden gelmektedir: ve O, eski İsrail ile olduğu gibi, tüm halkıyla da antlaşma içersinde olan bir Tanrı’dır; O ki, onları Mısır’daki kölelik evinden çıkardığı gibi bizleri de ruhsal köleliğimizden kurtarmıştır; bu nedenle yalnızca O’nu Tanrımız olarak kabul etmeli ve tüm buyruklarını tutmalıyız.

  1. Tanrı’ya karşı olan sorumluluklarımızı içeren ilk dört emrin özeti nedir?

Tanrı’ya karşı olan sorumluluklarımızı içeren ilk dört emrin özeti, Rabbimiz olan Tanrımızı bütün yüreğimiz, bütün canımız, bütün gücümüz ve bütün aklımızla sevmektir.

  1. İlk emir nedir?

İlk emir ‘Karşımda başka ilahların olmayacak’tır.

  1. İlk emirde hangi sorumluluklar şart koşulmaktadır?

İlk emirde şart koşulan sorumluluklar Tanrı’yı, tek gerçek Tanrı ve bizim Tanrımız olarak bilmek ve ikrar etmek; ve bu gerçeğe uygun şekilde düşünerek, derin derin düşünerek, hatırlayarak, büyük saygı duyarak, hürmet ederek, hayranlık duyarak, O’nu seçerek, severek, arzulayarak, O’ndan korkarak O’na tapınmak ve yüceltmek; O’na inanmak; O’na güvenmek, O’nda ümit etmek, O’ndan zevk almak, O’nda sevinmek; O’nu hararetle istemek; O’nu çağırmak, tüm övgü ve şükranı O’na yükseltmek, tüm varlığımızla tüm itaati O’na sunmak ve boyun eğmek; O’nu hoşnut etmek için her şeyde dikkatli olmak, ve her hangi bir şeyde hoşnutsuz olduğunda üzüntüyle dolmak; ve alçakgönüllü bir şekilde O’nunla yürümektir.

  1. Birinci emirde yasaklanan günahlar nelerdir?

Birinci emirde yasaklanan günahlar, Ateistlik: Tanrı’nın varlığını inkar etmek ya da Tanrısız olmak; Putperestlik: gerçek Tanrı’nın yerine ya da O’nun yanı sıra bir den fazla tanrıya sahip olmak ya da tapınmak; O’nu Tanrı olarak ve bizim Tanrımız olarak ikrar etmemek; bu buyrukta şart koşulan sorumluluklar uyarınca O’na borçlu olduğumuz her hangi bir şeyi yapmamak ya da gözardı etmek; cehalet, unutkanlık, çarpık algılayışlar, yanlış düşünceler, O’na yaraşmayacak ya da O’nun hakkında kötü olan şeyleri düşünmek; sırlarını cüretkarlık ve meraklılıkla araştırmak; her çeşit ahlaksızlık, Tanrı’dan nefret etmek; kendini sevmek, kendi çıkarlarını arzulamak, düşüncelerimizi, irademizi ya da duygularımızı O’ndan kısmen ya da tümüyle çekip dizginlenmemiş ya da uygunsuz bir şekilde diğer şeylere yöneltmek; boş güven duymak, imansızlık, yanlış öğreti, yanlış iman, güvensizlik, kendini çaresiz (ümitsiz) hissetmek, ıslah olmaz (inatçılık) yargı altında olup önemsememek, yürek katılığı, gurur, önyargılı olmak, dünyasal güvenlik, Tanrı’yı sınamak; yasal olmayan yollara başvurmak, ve yasal olan yollara güvenmek; bedensel zevk ve sevinçler; bozulmuş, kör ve düşüncesiz gayret; ılık olmak, ve Tanrı’ya ilişkin şeylere karşı ölü olmak; kendimizi Tanrı’dan yabancılaştırmak ve O’na sırtımızı dönmek; azizlere, meleklere ya da diğer yaratıklara dua etmek, ya da dinsel tapınışta bulunmak; iblisle her hangi bir anlaşma yapmak ya da ona danışmak ve onun tavsiyelerine kulak vermek; insanları, imanımızın ve vicdanımızın rableri yapmak; Tanrı’yı ve buyruklarını küçümsemek ve hor görmek; Ruh’una karşı direnmek ve O’nu kederlendirmek, davranışları karşısında tatminsiz ve sabırsız olmak, bizler üzerine gönderdiği kötülükler yüzünden O’nu ahmakça suçlamak; yaptığımız, sahip olduğumuz ya da yapabileceğimiz her hangi iyi bir şeyi şansa, putlara, kendimize, ya da diğer herhangi bir yaratığa yormak.

  1. İlk emirdeki “karşımda” sözüyle bizlere özellikle ne öğretiliyor?

İlk emirdeki “karşımda” ya da yüzümün karşısında sözleriyle bizlere, Tanrı’nın her şeyi gördüğünü, ve özellikle de başka herhangi bir tanrıya sahip olma günahını gördüğünü ve bundan büyük hoşnutsuzluk duyduğu öğretiyor: öyle ki, bu gerçek, kişiyi bunu yapmaktan ayartsın ve bu davranışı O’na karşı yapılmış en saygısızca kışkırtma olarak vurgulasın: ve ayrıca, hizmetimizde yaptığımız her şeyi O’nun gözü önünde yapıyormuşçasına davranmaya ikna bizleri ikna etsin.

  1. İkinci emir hangisidir?

İkinci emir “Kendin için oyma put, yukarıda göklerde olanın, yahut aşağıda yerde olanın, yahut yerin altında suda olanın hiç suretini yapmayacaksın; onlara eğilmeyeceksin ve onlara ibadet etmeyeceksin çünkü ben, senin Tanrın Rab, benden nefret edenlerden babalar günahını çocuklar üzerinde, üçüncü ve dördüncü nesil üzerinde arayan ve beni seven ve emirlerimi tutanların binlercesine inayet eden kıskanç bir Tanrıyım” diyen emirdir.

  1. İkinci emirde şart koşulan sorumluluklar nelerdir?

İkinci emirde şart koşulan sorumluluklar Tanrı’nın kendi Sözünde düzenlediğine uygun olarak tüm dinsel tapınışı ve kuralları almak, yerine getirmek, saf ve bir bütün halinde korumak;özellikle Mesih’in isminde dua etmek ve şükran sunmak; Sözü okumak, vaaz etmek ve dinlemek; sakramentleri uygulamak ve almak; kilise yönetimi ve disiplini; ve bunun hizmeti ve korunması; dinsel oruç; Tanrı’nın isminde and etmek; O’na adak adamak; tüm sahte tapınışı blackdetmek, nefret etmek ve buna karşı çıkmak; ve herkesin içinde bulunduğu konuma ve çağrısına uygun olarak bunu ve tüm putperestlik heykellerini ortadan kaldırmak.

  1. İkinci emirde hangi günahlar yasaklanmaktadır?

İkinci emirde yasaklanan günahlar, Tanrı’nın kendisi tarafından verilmemiş her hangi bir dini tapınış tasarlamak, bunun yapılmasını öğütlemek, buyurmak, bunları kullanmak ve onaylamak; Tanrı’nın ya da Üçlübirlikteki her hangi bir kişinin ya da tümünün benzerini gerek içsel olarak düşünüşümüzde, gerekse dışsal olarak başka herhangi bir yaratığın görünüşünde ya da benzerinde yapmak; bunlara tapınmak ya da Tanrı’ya bunlar aracılığıyla tapınmak; sahte tanrıların her hangi benzerini yapmak, bunlara her hangi bir şekilde tapınmak ya da hizmet etmek, tüm batıl yollara başvurmak, Tanrı tapınışını yozlaştırmak, gerek kendimizin icat edip uyguladığı şeyler olsun, gerekse eskiden gelme, gelenek, adanmışlık, iyi niyet ya da başka herhangi bir mazeret adı altında diğerlerinden gelenek olarak aldığımız şeyler aracılığıyla buna eklemeler yapmak ya da bundan bazı şeyleri çıkarmak; kutsal değerleri satın almaya çalışmak; kutsal olgulara saygısızlık etmek; Tanrı’nın düzenlediği tapınış ve kurallara karşı her hangi bir ihmalkarlıkta bulumak, bunları küçümsemek ve bunlara karşı çıkmak.

  1. İkinci emire eklenen nedenler nelerdir?

Onu daha da güçlendirmek için ikinci emre eklenen nedenler şu sözlerde bulunur, “çünkü ben, senin Tanrın Rab, benden nefret edenlerden babalar günahını çocuklar üzerinde, üçüncü ve dördüncü nesil üzerinde arayan ve beni seven ve emirlerimi tutanların binlercesine inayet eden kıskanç bir Tanrıyım” Tanrı’nın üzerimizdeki hakimiyeti ve bize sahip oluşunun yanı sıra, kendisine tapınış sunulması konusundaki içten tutkusu, ve ruhsal fahişelik anlamına gelen her türlü sahte tapınışa karşı öç alıcı öfkesi; buyruklarını ihlal edenleri Kendisinden nefret eden kişiler olarak sayması ve bunları çok nesiller boyu cezalandırmakla tehdit etmesi; ve bu buyrukları tutanları, Kendisini seven ve emirlerine uyan kişiler olarak taktir etmesi ve uzun nesiller boyu onlara merhamet vaat etmesidir.

  1. Üçüncü emir hangisidir?

Üçüncü emir şudur: “Tanrın Rab’bin ismini boş yere ağzına almayacaksın; çünkü Rab kendi ismini boş yere ağzına alanı suçsuz tutmayacaktır”.

  1. Üçüncü emirde şart koşulan sorumluluklar nelerdir?

Üçüncü emir, Tanrı’nın isminin, unvanlarının ve niteliklerinin, kurallarının, Sözünün, sakramentlerinin, duanın, andların, adakların, O’nun işlerinin ve Kendisini açıkladığı başka herhangi bir yolun, kutsal bir şekilde ve saygıyla düşünüş, derin düşünüş, söz, ve yazı ile; kutsal bir tavır, Müjdeye yaraşır bir yaşayışla, Tanrı’nın yüceliği, kendimizin ve diğerlerinin iyiliği için kullanılmasıdır.

  1. Üçüncü emirde hangi günahlar yasaklanmaktadır?

Üçüncü emirde yasaklanan günahlar, Tanrı’nın ismini gerektiği gibi kullanmamak; ve o ismi cahil, boş yere, saygısız ve ahlaksız, batıl bir şekilde kötü anlamda sarf ederek çarpıtmak ya da unvan ve niteliklerini, kurallarını, işlerini hakaret ve yalana karıştırarak kullanmak; tüm günahlı lanetlemeler, and içmeler, adaklar, andımızı ve adaklarımızı eğer yasal bir şekilde yapılmışlarsa bozmak ya da eğer yasal değilseler bunları yerine getirmek; Tanrı’nın hükümlerine ve sağlayışına karşı homurdanmak ve tartışmak, meraklı bir şekilde bunlara burnumuzu sokmak ve bunları yanlış uygulamak; Sözü yanlış yorumlamak, yanlış uygulamak, ya da her hangi bir şekilde bir kısmını ya da tümünü çarpıtmak; ahlaksız şakalar meraklı ve faydasız sorular sormak, boş çabalar ya da yanlış öğretinin korunması; Tanrı ismi altında toplanmış yaratıkları ya da her hangi bir şeyi çarpıtarak sihir yapmak için ya da günahlı şehvetler ve uygulamalar için kullanmak; Tanrı’nın gerçeğine, lütfuna ve yollarına karşı iftira etmek, bunları aşağılamak, sövmek ya da karşı çıkmak; ikiyüzlü bir şekilde ya da kötü amaçlar için dini kabul etmek; dinden utanmak ya da rahatsız, akılsız, meyvesiz, ve başkaldırıcı bir yürüyüş, ya da bundan geriye kayarak dine utanç getirmek.

  1. Üçüncü emre eklenen nedenler nelerdir?

Üçüncü emre eklenen nedenler şu sözlerde bulunmaktadır [Tanrın Rab’bin] ve [çünkü Rab kendi ismini boş yere ağzına alanı suçsuz tutmayacaktır] O, Tanrımız ve Rabbimizdir, bu nedenle ismi bizler tarafından ahlaksızca kullanılmamalıdır ya da çarpıtılmamalıdır; buna özellikle itaat edilmelidir çünkü bu buyruğu ihlal edenleri aklamaktan ve kurtarmaktan öylesine uzak olacaktır ki, bu kişiler insanların yargısından kaçabilseler de Tanrı, bu kişilerin kendi doğru yargısından kaçmalarına göz yummayacaktır;

  1. Dördüncü emir hangisidir?

Dördüncü emir şudur: Sabat gününü takdis etmek için onu hatırında tut. Altı gün işleyeceksin ve bütün işini yapacaksın; fakat yedinci gün Tanrın RAB’be Şabattır; sen ve oğlun ve kızın, kölen ve cariyen ve hayvanların ve kapılarında olan garibin, hiçbir iş yapmayacaksınız. Çünkü RAB gökleri, yeri ve denizi ve onlarda olan bütün şeyleri altı günde yarattı ve yedinci günde istirahat etti; bunun için RAB Şabat gününü mübarek kıldı ve onu takdis etti.

  1. Dördüncü emirde şart koşulan sorumluluklar nelerdir?

Dördüncü emir, Tanrı’nın Sözünde bildirdiği belirli zamanları tüm insanların kutsamasını ya da Tanrı’ya takdis etmesini şart koşar, özellikle bu zaman yedi günden biridir; ki bu da dünyanın başlangıcından Mesih’in dirilişine dek yedinci gün ve Mesih’in dirilişinden sonraki zamanlar için, dünyanın sonuna dek aynı kalmak üzere birinci gün idi; buna Hristiyan Şabatı denir ve Yeni Ahit’de Rab’bin Günü olarak nitelendirilir.

  1. Şabat ya da Rab’bin günü nasıl kutsal tutulmalıdır?

Şabat ya da Rab’bin günü tüm gün boyunca kutsal dinlenişle kutsal tutulmalıdır, yalnızca her durumda günahlı olan işlerden değil, fakat diğer günlerde yapılması yasal olan dünyasal işlerden ve eğlencelerden bile dinlenmektir; ve bütün bu zamanı (gerekli işler ve merhamet işleri için gerekli olan belirli bir süre hariç olmak üzere) hem toplu hem de kişisel olarak Tanrı’ya tapınıştan zevk almaktır: ve bu doğrultuda, dünyasal işimizi uygun bir şekilde ayarlamak ve yerine getirmek için yüreğimizi öylesine bir öngörü, özen ve düzen ile hazırlamalıyız ki, bu günün sorumlulukları için daha özgür ve hazırlıklı olabilelim.

  1. Şabat gününün görevi neden özellikle aile yöneticilerine ve diğer üstlere yönlendirilmiştir?

Şabat gününü tutma görevi özellikle aile yöneticilerine ve diğer üstlere yönlendirilmiştir, çünkü bunu yalnızca kendileri tutmakla yükümlü değildirler, ancak aynı zamanda kendi yönetimleri altında olan kişiler tarafından tutulduğundan da emin olmak yükümlülüğü altındadırlar; çünkü çoğu zaman [yöneticiler] kendi işleri nedeniyle diğerlerinin Şabat gününü tutmalarını engellemektedir.

  1. Dördüncü emirde hangi günahlar yasaklanmaktadır?

Dördüncü emirde yasaklanan günahlar, yapılması şart koşulan sorumlulukların her hangi bir şekilde yapılmaması, dikkatsiz, ihmalkar ve fayda getirmeyecek bir şekilde yapılması, ve bunlardan bıkkınlık duyulması; vaktin boşa harcanarak güne saygısızlık edilmesi ve yapılması günah olan şeylerin yapılarak; ve dünyasal işlerimiz ya da eğlencelerimiz hakkında gereksiz düşünceler, sözler ya da işler ile günün bozulmasıdır.

  1. Dördüncü emre onu daha da vurgulamak için eklenen nedenler nelerdir?

Dördüncü emre onu daha da vurgulamak için eklenen nedenler, bunun adilliğinden ortaya çıkarılmıştır, Tanrı, yedi günden altısını kendi işlerimize ayırmamıza izin vermiştir; ve bunlardan yalnızca bir günü kendisi için ayırdığını şu sözlerde ifade etmiştir: “Altı gün işleyeceksin ve bütün işini yapacaksın” Tanrı’nın bu günün özel olarak kendisine ait olduğunu iddia etmesinden: “fakat yedinci gün Tanrın RAB’be Şabattır” kendi davranışıyla ortaya koyduğu örnekten: “Çünkü RAB gökleri, yeri ve denizi ve onlarda olan bütün şeyleri altı günde yarattı ve yedinci günde istirahat etti” ve Tanrı’nın bu günü kendisine hizmet edilmesi için kutsaması ile yalnızca o gün üzerine vermiş olduğu bereket ile değil, fakat bununla birlikte bizim o günü kutsal tutmamız aracılığıyla bizlere de bir bereket yolu olması için bu günü belirlemiş olmasından ortaya çıkar; bunun için RAB Şabat gününü mübarek kıldı ve onu takdis etti.

  1. Dördüncü emirde hatırında tut” ifadesi neden kullanılmıştır?

Dördüncü emirde “hatırında tut” ifadesinin kullanılması bir taraftan bunu hatırlamanın verdiği yüce fayda aracılığıyla bu günü tutmaya hazırlanmış olmamız ve bunu tutmakla, diğer buyrukları da daha iyi bir şekilde tutmuş ve inancın özünün bulunduğu yaratılış ve kurtarılış gibi iki yüce bereketi şükranla hatırlama içersinde devam etmiş olmamız; ve diğer taraftan da [genel vahyin] içersinde daha az doğa ışığı bulunmasından ötürü onu unutmaya oldukça hazır olduğumuzdan ileri gelmektedir, buna rağmen [şabat günü] diğer zamanlarda yapılması yasal olan şeyleri yapmadaki doğal özgürlüğümüzü kısıtlamaktadır; yedi günde bir kere gelir ve çoğu zaman dünyasal işlerimiz bu günü düşünmemizi, onun için hazırlanmamızı ya da onu takdis etmemizi engeller; ve şeytan, kullandığı tüm yollarla birlikte dinsizlik ve tanrısızlığı getirmek, bu günün yüceliğini ve hatta tüm anısını silmek için yoğun bir şekilde çalışmaktadır.

  1. İnsana karşı olan sorumluluklarımızı içeren altı emrin özeti nedir?

İnsana karşı olan sorumluluklarımızı içeren altı emrin özeti, komşumuzu kendimiz gibi sevmek ve kendimize nasıl davranılmasını istiyorsak başkalarına da öyle davranmaktır.

  1. Beşinci emir nedir?
  2. Beşinci emir şudur: “Babana ve anana hürmet et, ta ki, Tanrın RAB’bin sana vermekte olduğu toprakta ömrün uzun olsun”
  3. Beşinci emirdeki “baba ve ana” ile kim kastedilmektedir?

Beşinci emirdeki Baba ve ana ifadeleri ile kastedilen yalnızca doğal anne babalar değil, ancak yaş ve armağan bakımından tüm üstler; ve özellikle gerek aile, gerek kilise, ya da toplum içerisinde Tanrı’nın atamasıyla bizler üzerinde yetki sahibi olanlar kastedilmektedir.

  1. Üstler neden baba ve anaya benzetilmiştir?

Üstlerin baba ve anaya benzetilmelerinin nedeni, her ikisinin de astlarına sorumluluklarını doğal anne babalar gibi öğretmeleri, farklı ilişkilere uygun olarak onlara sevgi ve şefkat göstermeleri; ve astlarının doğal anne babalarına karşı olan sorumluluklarını yerine getirirmişlerçesine, kendi üstlerine karşı olan yükümlülüklerini de daha büyük bir istek ve neşe ile yerine getirme arzusunu onlarda var etmeleri içindir.

  1. Beşinci emrin genel kapsamı nedir?

Beşinci emrin genel kapsamı, üstler, astlar ya da eşit kademedekiler olarak içinde bulunduğumuz farklı ilişkilere uygun şekilde karşılıklı yükümlülüklerimizi yerine getirmektir.

  1. Astların, üstlere karşı borçlu oldukları onur nedir?

Astların üstlere karşı borçlu oldukları onur, yürekte, sözde ve davranışta tüm gerekli saygı; onlar için dua ve hamt; sahip oldukları erdem ve lütufları taklit etmek; yasal olan buyruk ve öğütlerine istekli itaatkarlık; düzeltmelerine gerektiği gibi boyun eğmek; çeşitli rütbelerine ve konumlarının doğasına uygun olarak kendilerine ve yetkilerine sadık olmak, bunları korumak ve devam ettirmek; zayıflıklarına katlanmak ve bunları sevgiyle örtmek, öyle ki, onlar ve yönetimleri için onur kaynağı olsunlar.

  1. Astların üstlerine karşı işleyebilecekleri günahlar nelerdir?

Astların, üstlerine karşı işleyebilecekleri günahlar, onlara karşı yapmakla yükümlü oldukları sorumlulukları ihmal etmek; verdikleri yasal öğütler, buyruk ve düzeltmelerinde üstlerini ve bulundukları konumu kıskanmak, onları küçük görmek ve onlara karşı baş kaldırmak; kendilerine ve yönetimlerine utanç ve onursuzluk getirecek şekilde sorun ve olay çıkarıcı davranışlarda bulunulmak, lanet okumak ve aşağılamak.

  1. Üstler, aslarına karşı ne yapmakla yükümlüdürler?

Üstlerin, Tanrı’dan aldıkları yetkiye ve içersinde bulundukların konuma uygun olarak astlarına karşı olan yükümlülükleri, onları sevmek, onlar için dua etmek ve onları kutsamak; onları bilgilendirmek, öğüt vermek ve uyarmak; iyi olanı yapanları tasvip etmek, taktir etmek ve ödüllendirmek; yanlış olanı yapanları tasvip etmemek, azarlamak ve cezalandırmak; can ve beden için gerekli olan tüm şeyleri onlara sağlamak ve onları korumak: ve ciddi, kutsal ve örnek bir tavırla Tanrı’nın yüceltilmesini sağlamak, kendilerine saygı duyulmasını hakketmek ve böylece Tanrı’nın kendilerine verdiği o otoriteyi muhafaza etmek.

  1. Üstlerin günahları nelerdir?

Üstlerin günahları, kendilerinden şart koşulan sorumlulukların ihmal edilmesi dışında, uygunsuz bir şekilde kendi iyiliklerini, yüceliklerini istemeleri, rahatlık, kazanç ya da zevk arzulamaları; yasal olmayan şeyleri ya da astların gerçekleştirme gücü olmayan şeyleri buyurmaları; kötü olan şeyi yapmaları için onlara öğüt vermek, onları teşvik etmek, ya da onları bu konuda kayırmak; iyi olan şeyleri yapmak konusunda onları tersi yönde ikna etmek, teşviklerini kırmak ya da tasvip etmemek; yersiz (zamansız) bir şekilde onları düzeltmek; dikkatsiz bir şekilde onları yanlış yapmaya, ayartmaya, ya da tehlikeye karşı korumasız bırakmak; onların öfkesini uyandırmak; ya da her hangi bir şekilde adaletsiz, uygunsuz, katı ya da dikkatsiz davranışlarla kendilerine onursuzluk getirmelerine ya da otoritelerinin azalmasına sebep olmak.

  1. Eşit kademedekilerin sorumlulukları nelerdir?

Eşit olanların sorumlulukları, birbirlerinin onuruna ve değerine saygı duymak, birbirlerine saygı göstermekte yarışmak; ve birbirlerinin armağan ve ilerlemeleriyle kendilerininmişçesine sevinmek.

  1. Eşit kademedekilerin günahları nelerdir?

Yapmaları şart koşulan sorumlulukları ihmal etmek dışında eşit kademedekilerin günahları; birbirlerine sahip oldukları değeri vermemek, armağanları kıskanmak, bir başkasının ilerlemesi ya da başarılarından üzüntü duymak ve kendilerini diğerlerinden üstün görmektir.

  1. Beşinci emre bağlı olan ve onu güçlendiren şeyler nelerdir?

Beşinci buyrukla bağlantılı olan şeyler şu sözlerle özetlenebilir: “Rab’bin sana göstereceği ülkede ömrün uzun olsun” Bu vaat, uzun ve bol bir yaşamı içermektedir. Beşinci buyruğu yerine getiren kişi, Tanrı’nın yüceliği ve kendi iyiliği için hizmet etmektedir.

  1. Altıncı emir nedir?

Altıncı buyruk şudur: “Adam öldürmeyeceksin”

  1. Altıncı emrin gerekleri nelerdir?

Altıncı emrin gerekleri kendimizin ve başkalarının canını almaya yönelik tüm düşünceleri ve amaçları dikkatli bir şekilde anlamaya çalışmak ve bunlara yasal bir şekilde direnmek, tüm tutkuları yatıştırmak, tüm fırsatlardan, ayartılardan ve uygulamalardan kaçınmak; ömrü tüketen şeylere karşı çıkmak, şiddete karşı kendimizi savunmak, Tanrı’nın eline sabırla katlanmak, zihnimizin sakinliğine, ruhumuzun sevincine, yiyeceklerimize, içeceklerimize, sağlığımıza, uykumuza, işlerimize, dinlencemize özen göstermek, pak düşüncelere, sevgiye, merhamete, yumuşak huyluluğa, uysallığa, iyiliğe, barışçıllığa, terbiyeli konuşmalara ve davranışlara, uzlaşmaya, haksızlıklara katlanmaya, bağışlamaya, kötülüğe iyilikle karşılık vermeye, sıkıntıda olanları teselli etmeye, masum olanları korumaya ve savunmaya adanmış olmaktır.

  1. Altıncı emirde yasaklanan günahlar nelerdir?

Altıncı emirde yasaklanan günahlar şunlardır: kendimizin ya da başkalarının canını toplum adaleti, kanuni savaş ya da gerekli savunma olmaksızın almak, hayatımızı sürdürmek için gereken unsurları göz ardı etmek ya da bırakmak, günah dolu öfke, nefret, kıskançlık, öç arzusu, aşırı tutkular, kaygılar, yiyeceklerin, içeceklerin, işlerimizin ve dinlencenin dengesiz kullanımı, bir kimsenin canına kasteden kışkırtıcı sözler, zulüm, kavga, vurma, yaralama ve bunun gibi şeylere meyilli olmak.

  1. Yedinci emir nedir?

Yedinci emir şudur: “Zina etmeyeceksin”

  1. Yedinci emrin gerekleri nelerdir?

Yedinci emrin gerekleri bedenimizde, zihnimizde, duygularımızda, sözlerimizde ve davranışlarımızda paklığa önem vermek ve bunu kendimizde ve başkalarında korumaya adanmış olmak, gözlerimizi ve diğer tüm duyularımızı titizlikle denetlemek, ölçülü davranmak temiz arkadaşlık ilişkileri kurmak, uygun bir şekilde giyinmek, bekarlık armağanı olmayan kişilerle evlenmek, evlilik ilişkisine ve evimize sadık kalmak, [Hristiyan] çağrımıza bağlı kalmak, paklığımızı bozacak olan her türlü tehlikeden ve ayartıdan uzak durmaktır.

  1. Yedinci emrin yasakladığı günahlar nelerdir?

Yedinci emrin yasakladığı günahlar arasında yapmamız gerekenleri yapmamanın dışında, zina, evlilik dışı ilişki, tecavüz, ensest ilişki, eşcinsellik ve doğal olmayan her türlü arzular, pak olmayan hayallerin, düşünceler, amaçlar ve duygular, tümü yoz ve pis ilişkiler, bunları dinlemek, şehvet uyandıran görünüm, hafif davranışlar, uygun olmayan giyim, yasal olan evliliklerin yasaklanması, yasal olmayan evliliklerin serbest olması, genel evlere izin vermek, bunlara tahammül etmek ya da gitmek bekarlık çağrısını karıştırmak, evliliği gereksiz yere ertelemek, birden çok eşe sahip olmak, uygun olmayan boşanma, eşini terk ketmek, boş gezerlik, açgözlülük, sarhoşluk, kötü arkadaşlar, şehvetli şarkılar, kitaplar, resimler, danslar, tiyatro oyunları, kendimizde ya da başkalarında buna benzer pak olmayan tüm etkinliklere ve işlere yönelmek.

140.Sekizinci emir nedir?

Sekizinci emir şudur: “çalmayacaksın”

  1. Sekizinci emrin gerektirdiği görevler nelerdir?

Sekizinci emrin gerektirdiği görevler insanlar arasındaki sözleşme ve ticaret gibi konularda gerçeğe, sadakate ve adalete bağımlı olmak, malı haklı sahibine vermemiz, olanaklarımıza ve insanların gereksinimlerine göre karşılıksız olarak ödünç vermemiz, dünyasal mallarımız söz konusu olduğunda hükümlerimizde, irademizde ve duygularımızda dengeli davranmamız, ihtiyaçlarımıza ya da durumumuza uygun olan şeyleri sağlamamız ve kullanmamız, kanuna uygun bir işte çalışıp bunda titizlik göstermemiz, tutumlu olmamız, gereksiz davalardan ve kefaletten kaçınmamız, kendimizin ve başkalarının refahını mümkün olduğunca yasal ve adil bir şekilde sağlayarak, korumamız ve geliştirmemizdir.

  1. Sekizinci emrin yasakladığı günahlar nelerdir?

Sekizinci emrin yasakladığı günahlar yapılması gerekenleri yapmama dışında hırsızlık, soygunculuk, adam kaçırma, çalıntı mal alımı, sahtekarlık, sahte ağırlıklar ve ölçüler, mülk sınırlarını ihlal, insanlar arasındaki sözleşmelerde adaletsizlik ve sadakatsizlik güveni ihlal, zulüm, şantaj, tefecilik, rüşvet, adil olmayan davalar ve baskı ile mal sahibi olmak, stokçuluk yaparak fiyatı artırma, Tanrı’nın yasasına uygun olmayan işler, komşumuza ait olan şeyleri elimizde tutma ve geri vermeme, başkasının malına göz koymak, dünyasal mallara gereğinden çok değer verme, bunları almak, elimizde tutmak ve kullanmak için kaybetme korkusuyla gündelik işlerini aksatma başkalarının mal varlığını kıskanma, boş gezerlik, savurganlık, kumarbazlık ve diğer yollarla Tanrı’nın bize sunmuş olduğu varlığı uygun bir şekilde kullanmama ve sahip olduklarımızı yanlış kullanarak kendimizin rahatını kaçırmak.

  1. Dokuzuncu emir nedir?

Dokuzuncu emir şudur: “Komşuna karşı yalan yere tanıklık etmeyeceksin”

  1. Dokuzuncu emrin gerekleri nelerdir?

Dokuzuncu emrin gerekleri insanlar arasında gerçeği korumak ve desteklemek, komşumuzun saygınlığını kendi onurumuz gibi korumak, gerçeği desteklemek ve yanında olmak, adalet ve yargı konularında ve diğer başka konularda yürekten içtenlikle özgürce, açıkça tümüyle gerçeği ve her konuda yalnızca gerçeği konuşmak, komşularımıza içten bir sevgiyle bakmak, onların iyi ününü sevmek, arzulamak ve bundan sevinç duymak onların zayıflıklarıyla üzüntü duyarak bunları örtmek, armağanlarını ve iyi yönlerini tanımak, masum olduklarında onları savunmak, onlar hakkında iyi şeyler duymaya hazır olmak ve kötü şeyleri kabul etmekte isteksiz olmak, dedikoducuları, yağcıları ve iftiracıları engellemek, kendi saygınlığımıza özen göstermek ve gerektiğinde bunu savunmak, Tanrı’nın yasasına uygun sözlerimizi (vaatlerimizi) tutmak, gerçek, pak ve sevgi uyandıran ne varsa, bunları çalışmak ve uygulamak.

  1. Dokuzuncu emrin yasakladığı günahlar nelerdir?

Dokuzuncu emrin yasakladığı günahlar gerçeği değiştirmek, kendimizin ve komşumuzun saygınlığını zedelemek, halk önünde sahte kanıtlar sunmak, sahte tanıklar bulmak, kötü bir neden uğruna mücadele vermek ve yalvarmak, gerçeğe küstahça direnmek ve gerçeğin karşıtı bir yolda baskı yapmak haksız hükümler vermek kötüye iyi, iyiye kötü demek; kötü olana doğru olanın hakkını vermek, doğru olana kötü olanın hakkını vermek, sahtekarlık, gerçeği saklamak, adil bir davada sessiz kalmak ve günahı azarlamamamız ya da başkalarına şikayet etmemiz gerektiğinde sessiz kalmak, gerçeği uygun olmayan zamanda ya da gerçeği kötü bir amaca ulaşmak için (kötü bir niyetle) söylemek ya da gerçeğin anlamını değiştirmek ya da şüpheli bir dille ya da iki farklı anlama gelebilecek şekilde konuşarak gerçeğe veya adalete zarar vermek doğru konuşmamak, yalan söylemek, iftira atmak, birisinin arkasından [kötü] konuşmak, dedikodu yapmak, fısıldaşmak, alay etmek, sövmek, aceleci, kaba ve yanlış bir şekilde kınamak, niyetleri, sözleri ve eylemleri yanlış anlam vermek, yağ çekmek, [kibirli bir şekilde] kendini övmek, düşüncede ya da konuşmada kendimizi ve başkalarını çok küçük ya da çok büyük görmek, Tanrı’nın lütuf ve armağanlarını inkar etmek, küçük hataları büyütmek, günahları açıkça itiraf etmemiz gerektiğinde saklayarak ya da mazeretler bulmaya çalışarak örtmeye çalışmak, hataları gereksiz yere açığa çıkarmak, masallar uydurmak, kötü haberleri kabul etmek ve kulak vermek adil davaları duymazlıktan gelmek kötü kuşkular, başkalarının haklı kazancını kıskanmak ve bundan üzüntü duymak, bunu azaltmak için çaba göstermek ya da arzu duymak, aşağılandıklarında ve utanılacak duruma düşmelerinden sevinmek, alay edip hor görmek, kötülüğü kendi çıkarı için kullanmak, yasal sözleri çiğnemek, iyi davranışların haberlerini [ve sonuçlarını] göz ardı etmek, kendimizin saygınlığını zedeleyecek davranışlarda bulunmak ya da bunlardan kaçınmamak ya da başkalarının saygınlığını zedeleyecek davranışları engellememek.

  1. Onuncu emir nedir?

Onuncu emir şudur: “Komşunun evine, karısına, erkek ve kadın kölesine, öküzüne, eşeğine hiçbir şeyine göz dikmeyeceksin”

  1. Onuncu emrin gerekleri nelerdir?

Onuncu emrin gerekleri, içinde bulunduğumuz durumdan hoşnut olmak ve komşumuza karşı dürüst davranmak, bütün niyetlerimizi ve duygularımızı onun iyiliğine hizmet etmek amacıyla düzenlemektir.

  1. Onuncu emrin yasakladığı günahlar nelerdir?

Onuncu emrin yasakladığı günahlar kendi mal varlığımızdan hoşnut olmamak, komşumuzun sahip olduğu şeyleri kıskanmak ve onun durumunun iyiliğinden dolayı üzülmek, bunun yanında onun olan herhangi bir şeyden dolayı uygun olmayan niyet ve duygular beslemektir.

  1. Tanrı’nın emirlerini mükemmel bir şekilde yerine getirebilen kimse var mıdır?

Hiç kimse, bu dünyada sahip olduğu herhangi bir lütufla Tanrı’nın emirlerini mükemmel bir şekilde yerine getiremez, her gün düşüncelerinde, sözlerinde ve işlerinde bunlara karşı gelir.

  1. Bazı günahları diğerlerinden daha kötü yapan nedir?

    Bazı günahları diğerlerinden daha kötü yapan şeyler:

    150.Tanr’nın emirlerine karşı işlenen suçların tümü, kendi içlerinde ve Tanrı’nın gözünde eşit derecede kötü müdür?

Tanrı’nın emirlerine karşı işlenen suçların tümü, eşit derecede kötü değildir; bazı günahlar kendi içlerinde ve daha ağırlaşan bir kötülüğe sebep vermeleriyle Tanrı’nın gözünde diğerlerinden daha kötüdür.

  1. Bazı günahları diğerlerinden daha kötü yapan nedir?

Bazı günahları diğerlerinden daha kötü yapan şeyler:

  1. Kişiler: olgun yaşta olanların, lütfu daha fazla tecrübe edenlerin, üstün hizmetlere, armağanlara, konumlara, ve mesleklere sahip olanların, başkalarına kılavuzluk ve önderlik edenlerin günahları daha büyüktür.
  2. Taraflar: Doğrudan doğruya Tanrı’ya, O’nun sıfatlarına ve tapınmaya, Mesih’e ve O’nun lütfuna, Kutsal Ruh’a, O’nun tanıklığına ve işlerine, ilişki ve sorumluluk içinde olduğumuz üzerimizde bulunan yetkililere; kutsallardan herhangi birine, özellikle zayıf olan kardeşlere, onların canlarına ya da başkalarına ve herkesin yararına karşı işlenen günahlar daha kötüdür.
  3. İşlenen suçun doğasına ve niteliğine göre Tanrı’nın yasasının açıkça belirtilen hükümlerine karşı gelen, birçok buyruğu çiğneyen, başka birçok günaha yol açan, yalnızca yürekte kalmayıp sözlere ve eylemlere dökülen, başkalarını rezil eden ve tamiri mümkün olmayan, günahlar daha kötüdür: merhametlere, yargılara, doğanın ışığına, vicdanın yargısına, açıkça ya da gizli bir şekilde azarlanmaya, kilisenin disiplinine, kanuni yaptırımlara karşı işlenen günahlar da böyledir ve dualarımızı, amaçlarımızı, vaatlerimizi, yeminlerimizi, antlaşmalarımızı ve Tanrı’ya verdiğimiz sözleri çiğneyerek işlenen günahlar daha kötüdür. Bütün bunlar bilerek, isteyerek, küstahlıkla, övünerek, kibirlenerek, zalimce, sıkça, inatla, zevkle, süreklilikle işlendiğinde ve tövbeden sonra da bunlara dönüldüğünde daha kötü olurlar.
  4. Günahları daha kötü yapan şeyler zamana ve yere göre değişir: eğer Rab’bin gününde ya da başka tapınma zamanlarında ya da bu zamanlardan hemen önce ya da sonra kötülük ve günahlara engel olmaya çalışan birine karşı yapılırsa halkın önünde ya da başkalarının önünde işlendiğinde onların da kışkırtılmasına ve kirlenmesine neden olan günahlar daha kötüdür.
  5. Her günahın Tanrı’nın elinden hak ettiği karşılık nedir?

En küçük bile olsa her günah, Tanrı’nın egemenliğine, iyiliğine, kutsallığına, doğru olan yasasına karşı gelmek demek olduğundan günahlar hem bu dünyada hem de gelecek olan dünyada O’nun gazabını ve lanetini almayı hak eder ve bunlar sadece Mesih’in kanının kefareti olmaksızın temizlenemez.

  1. Tanrı’nın yasasını çiğnediğimizde Tanrı’nın gazabından ve lanetinden kurtulmamız için Tanrı bizden ne talep ediyor?

Tanrı’nın yasasını çiğnediğimiz için Tanrı’nın gazabından ve lanetinden kurtulmamız için O bizden O’na dönmemizi ve Rabbimiz İsa Mesih’e iman etmemizi ve Mesih’in aracılığının yararlarını bize veren dışsal araçları gayretli bir şekilde kullanmamızı talep eder.

  1. Mesih’in aracılığının yararlarını bize veren dışsal araçlar nedir?

Mesih’in aracılığının yararlarını O’nun kilisesine veren dışsal ve genel araçlar O’nun düzenlemiş olduğu özellikle Kelam, Sakramentler ve duadır; bütün bunlar seçilmişlerin kurtuluşunu etkin kılmak için çalışır.

  1. Söz, kurtuluşta nasıl etkin olur?

Tanrı’nın Ruhu, Sözü okumamıza yardımcı olarak; ama özellikle Sözün vaaz edilmesi ve etkin bir şekilde aydınlatması için, günahlıları ikna etmesi, alçaltması, onları kendilerine güvenmekten [alıp] Mesih’e doğru çekilmelerini Mesih benzerliğine dönüşmelerini, O’nun iradesine boyun eğmelerini sağlamak, ayartılara ve sapkınlıklara karşı direnmeleri için güçlendirmek, lütufta bina etmek, imanla gelen kurtuluşun kutsallığını ve tesellisini yüreklerde sabit kılmak için etkin olur.

  1. Tanrı’nın Sözünü herkes okumalımıdır?

Tanrı’nın Sözünü kilise topluluğunun önünde herkesin okumasına izin yoktur. Ancak her insan bunu kendi başına ve aileleriyle birlikte okumakla yükümlüdür. Bu amaçla Kutsal Yazıların yerli (diğer) dillere çevrilmesi gereklidir.

  1. Tanrı’nın Sözü nasıl okunur?

Kutsal Yazılar yüksek bir saygınlıkla ve ciddiyetle Tanrı’nın gerçek Sözü olduğuna kesin bir şekilde onları anlamamızı yalnızca Tanrı’nın sağlayabileceğine inanarak Tanrı’nın Kutsal Yazılarda açıkladığı iradesini bilmeyi, inanmayı ve itaat etmeyi arzu ederek gayretli bir şekilde ve dikkatlice Sözün anlamına ve mesajın genişliğine bakarak, derin düşünmeyle, [hayatımıza] uygulamayla, kendimizi inkar ederek ve duayla okunur.

  1. Tanrı’nın Sözü kimler tarafından vaaz edilmelidir?

Tanrı’nın Sözü yalnızca yeterli armağanı olan ve bu göreve çağrısı olan ve atanan kişiler tarafından vaaz edilmelidir.

  1. Tanrı’nın Sözü çağrılanlar tarafından nasıl vaaz edilmelidir?

Söz’e hizmet için görevli olarak çağrılanlar sağlam doktrini gayretli bir şekilde, zaman uygun olsun ya da olmasın, açıkça insanların bilgece [kandırıcı] sözlerine değil, fakat Ruh’un kanıtlayıcılığına ve gücüne dayalı olarak vaaz etmelidir. Tanrı’nın öğüdünü sadık bir şekilde bildirmeli, hikmetli olarak dinleyenlerin ihtiyaçlarına ve anlayışlarına göre vaazı düzenlenmeli, istekli bir şekilde, Tanrı’ya karşı ve halkın canlarına karşı ateşli bir sevgi ile, içtenlikle, Tanrı’nın yüceliğini, dinleyenlerin [Tanrı’ya] dönmesini, kendilerini buna göre düzeltmelerini ve kurtuluşlarını amaçlamalıdır.

  1. Tanrı’nın Sözünün vaaz edildiğini iştenler ne yapmalıdır?

Tanrı’nın Sözünü vaaz edildiğini işitenler gayretli bir şekilde ve hazırlıklı bir şekilde ve dua ederek dikkatlice dinlemeli; duyduklarını Kutsal Yazılara göre sınamalı, gerçeği iman ile sevgi ile yumuşak huylulukla ve aklımızı hazırlayarak ve Tanrı Sözü olarak kabul etmeli; derin düşünerek ve Söz üzerinde konuşarak yüreklerde saklamalı ve [işittikleri Söz’ün] hayatlarında meyve vermesine çalışmalıdırlar.

  1. Sakramentler nasıl kurtuluşun etkin araçları olurlar?

Sakramentler kendilerindeki bir güçten ya da bunları uygulayan kişilerin dindarlığı ya da amacından gelen bir erdemden (iyilikten) dolayı değil, Mesih’in bereketi ve Kutsal Ruh’un işleyişiyle kurtuluşun etkin araçları olurlar.

  1. Sakrament nedir?

Mesih’in kendi kilisesinde teşkil ettiği kutsal düzenlemeler olup Mesih’in aracılığının yararlarını Lütuf Antlaşması içindeki kişilere belirler, mühürler ve sergiler; imanı ve diğer bütün lütufları güçlendirip ve büyüterek;  itaate zorlar [Hristiyanların] aralarındaki paydaşlık ve sevgiyi doğrular ve aziz tutmalarını destekler ve dışarıdakilerle aralarındaki farkı ortaya koyar.

  1. Sakramentin kısımları nelerdir?

Sakrament iki kısımdan oluşur; Mesih’in kendisinin kullanılması için belirlediği dışsal (fiziksel) ve duyusal işaretler; ve bunların işaret ettiği içsel ve ruhsal lütuf.

  1. Mesih, Yeni Ahit altında kilisesine kaç tane Sakrament teşkil etmiştir?

Yeni Ahit altında Mesih, vaftiz ve Rab’bin Sofrası olarak kilisesine yalnızca iki sakrament vermiştir.

  1. Vaftiz nedir?

Mesih tarafından Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adında su ile yıkanmamızın emblackildiği vaftiz, Yeni Ahit’in bir sakramenti olup, vaftiz olanların O’na aşılanmasının işareti ve mührü olarak kendi kanında günahların bağışlanmasını Ruh’u aracılığı ile yeniden doğuşunu, evlatlığa alınmasını, sonsuz hayata dirilişini, ciddi olarak gözle görülen kiliseye katılışını, herkes önünde tamamıyla ve sadece Rab’be ait olduklarını belirtir.

  1. Kimler vaftiz edilmelidir?

Gözle görülen kilisenin dışında kalan ve vaat antlaşmasına yabancı olan kişiler, Mesih’e iman etmedikçe ve O’na boyun eğmedikçe vaftiz edilmemelidir. Anne ve Baba ya da bunlardan biri Mesih’e imanını ve itaatini ikrar ederse çocuklar da bu bakımdan antlaşmanın içindedir ve vaftiz edilmelidir.

  1. Vaftizimiz nasıl ilerletilir (geliştirilir)?

Gerekli olmasına karşın vaftizimizi ilerletme görevimizi çoğu kez görmezlikten geliyoruz, tüm hayat boyunca, özellikle denendiğimiz zamanlarda, başkalarının vaftizinde bulunduğumuz zamanlarda, ciddiyetle ve şükranla vaftizin doğasını ve Mesih’in bunu teşkil etme amacını, vaftiz aracılığı ile verilen ve mühürlenen ayrıcalıkları ve yararları düşünmeli ve [vaftizde] verdiğimiz ciddi andı turarak; günahlı kirliliklerimizle alçaltılarak vaftizin lütfuna ve sorumluluklarına doğru gitmek yerine, tersine kendimizi bunlardan yoksun bırakıyoruz; günahtan bağışlandığına emin olarak ve bu sakramentte bize mühürlenen diğer bereketlerde büyüyerek kendisine vaftiz edildiğimiz Mesih’in ölümünden ve dirilişinden güç alarak ve günahı öldürerek ve lütfa ağırlık vererek (lütufta yaşayıp), iman ile yaşamaya çalışarak,  kutsallıkta ve doğrulukta yaşam sürerek ve bu işlerdeki kimseler olarak benlikten vazgeçip kendilerini Mesih’e vererek ve aynı Ruh’ta bir bedene vaftiz edilmiş diğerleriyle kardeşlik sevgisiyle yürüyerek.

  1. Rab’in Sofrası nedir?

Rab’bin Sofrası Yeni Ahit’in bir sakramentidir, İsa Mesih’in buyurduğu şekilde ekmeğin ve şarabın verilmesi ve alınması ile O’nun ölümü sergilenir; bu sofraya uygun olarak katılanlar ruhsal gıda ve lütufta büyümek için O’nun bedeninden ve kanından beslenirler, Mesih’le birlik ve paydaşlığa katılır ve bundan emin olurlar; Tanrı’ya bağlanırlar, aynı mistik bedenin üyeleri olarak birbirleriyle olan sevgi ve beraberliğe  tanıklık ederler ve şükranlarını yenilerler.

169. Rabbin Sofrası sakramentinde Mesih ekmek ve şarabın nasıl alınıp verilmesini buyurdu?

Mesih, Rab’bin Sofrası sakramentinin Söz’ün hizmetkarlarınca yapılmasını, ekmek ve şarabın [üzerine] Sözün ilan edilmesi, şükran ve dua ile sıradan kullanımın dışına çıkarılması (kutsanması); ekmeğin alınıp kırılması, ekmek ve şarabın katılımcılara verilmesini: katılımcıların Mesih’in kendileri için kırılan ve verilen bedenini ve dökülen kanını şükran ile hatırlayarak aynı buyruk altında ekmeği yemesini ve şaraptan içmesini buyurdu.

  1. Rab’bin Sofrasına uygun bir şekilde katılanlar Mesih’in bedeninden ve kanından nasıl beslenirler?

Rab’bin Sofrasındaki ekmek ve şarapta Mesih’in bedeni ve kanı bedensel ve maddesel olarak ya da bunların içinde, yanında veya altında bulunmaz; fakat [bu fiziksel] hakikat ve gerçeklikten daha az olmamak üzere, Sofrayı oluşturan unsurların dışsal duyumlarında, Sofradan pay alan kişinin imanında ruhsal olarak [Mesih’in bedeni ve kanı] vardır. Böylece Rab’bin Sofrası sakramentine uygun bir şekilde katılan kişiler bedensel ve maddesel olarak değil, ruhsal bir şekilde, ancak gerçekte ve hakikatte Mesih’in bedeninden ve kanından beslenirler, aynı zamanda çarmıha gerilmiş Mesih’i ve Mesih’in ölümünün yararlarını imanla alıp kendilerine uyguluyorlar.

  1. Rab’in Sofrası sakramentini alanlar [sofraya gelmeden] önce kendilerini buna nasıl hazırlarlar?

Rab’in Sofrası sakramentini alanlar buna yaklaşmadan önce kendilerinin Mesih’te olduklarını, günahlarını ve eksiklilerini, bilgilerinin gerçeğini ve ölçüsünü, imanlarını, tövbelerini, Tanrı’ya ve kardeşlere olan sevgilerini, bütün insanlara karşı karşılıksız sevgilerini, kendilerine karşı suç işleyenleri bağışlayıp [bağışlamadıklarını], Mesih’e olan sevgilerini ve yeni itaatlerini sınayarak ve bu lütufları kullanarak yenilenmiş (tazelenmiş) olmalı, ciddiyetle derin düşünerek ve hararetli dualarla kendilerini hazırlamalılar.

  1. Mesih’te olmadığından veya Rab’bin Sofrasına yaklaşmak için yeterince hazır olmadığından kuşkulanan bir kişi bu Sofraya katılabilir mi?

Mesih’te olmadığından ya da Rab’bin Sofrası sakramentine katılmak için yeterince hazır olmadığını düşünen biri bundan tam olarak emin olmasa da gerçekten Mesih’te olabilir; eğer endişe (korku) ile Mesih’te olmadığını ve Sofra’ya katılmak için yeterince hazır olmadığını hissediyorsa, Mesih’te bulunma isteğinde samimi ise ve kötülüklerden kaçmayı arzu ediyorsa, [bu kimse] Tanrı’ya göre Mesih’tedir; bu durumda (bu vaatlerin edildiği ve sakramentin buyurduğu rahatlık zayıf ve şüpheli Hristiyanlar içindir de) inançsızlığına ağlıyorsa (üzülüyorsa) ve kuşkularını silmeye çalışıyorsa; öyleyse daha da güçlendirilmek için Rab’bin Sofrasına gelebilir ve gelmesi de gerekir.

  1. İman ettiğini söyleyen ve Rab’bin Sofrasına katılmak isteyen kişiler alıkonulmalı mıdır?

Böyle kimseler bilgisiz (cahil) ve rezil biri ise, imanlarını açıklamalarına ve Rabbin Sofrasına katılmak istemelerine rağmen, yeterli eğitimi alana kadar, kendilerinin değiştiklerini gösterene kadar Mesih’in kilisesine bıraktığı yetki ile sakramentten alı konulabilir ve alıkonulmalıdır.

  1. Rab’bin Sofrası yapılırken buna katılacak kimselerden ne talep edilir?

Rab’bin Sofrası sakramentini alacak kimselerden Rab’bin Sofranın yapıldığı sırada bunun düzenlenmesine uygun olarak bütün kutsal saygı ve dikkatleriyle gözlerini Tanrı’ya çevirmeleri, dikkatle unsurlara ve bu sırada yapılan işlere bakmaları, Rab’bin bedenine önemseyerek bakmaları, Mesih’in ölümü ve acıları üzerinde derin bir şekilde duygusal olarak düşünmeleri, sahip oldukları lütufları harekete geçirmeleri ve güçlendirmeleri: kendilerini yargılamaları, ve günahları için üzülmeleri kararlı bir şekilde Mesih’e acıkmaları ve susamaları, iman ile O’nda beslenmeleri, O’nun doluluğundan almaları O’nun doğruluğuna güvenmeleri O’nun sevgisinde sevinmeleri lütfu için O’na şükretmeleri Tanrı ile olan antlaşmasını ve tüm azizlere sevgilerini yenilemeleri talep edilir.

  1. Rab’bin Sofrası sakramentine katılan imanlıların bundan sonraki görevleri nelerdir?

Rab’bin Sofrası sakramentini aldıktan sonra Hristiyanların görevi, o zamanda (sakramentin yapıldığı zaman boyunca) nasıl davrandıklarını ve bunda ne kadar başarılı olduklarını çok ciddiyetle gözden geçirmelidir; eğer kendileri [bu cevaptan] bir güçlenme ve teselli buluyorlarsa Tanrı’ya şükretmeleri ve bunun [güçlenme ve teselli] devam etmesi için yalvarmaya devam etmeleri gerekir, kötü yola sapmaya karşı dikkat etmeli adaklarını yerine getirmeli sıklıkla Rab’bin Sofrasına katılmak için kendi kendilerine gayret göstermeli:

eğer bir yarar bulmadılarsa sakramente hazırlanmalarını ve davranışlarını daha fazla gözden geçirmeliler: eğer hazırlanmada ve davranışlarda kendilerini Tanrı ve vicdanları önünde uygun görüyorlarsa meyve çıkması için uygun bir zaman beklemeleri gerekmektedir: fakat, eğer [sakramente hazırlıkta ve davranışlarında] başarısız oldularsa alçaltılmalılar ve bundan böyle daha dikkatli ve gayretli bir şekilde katılmalıdırlar.

  1. Vaftiz ve Rab’bin Sofrası sakramentleri hangi noktalarda uyuşmaktadır?

Vaftiz ve Rab’bin Sofrası sakramenti her ikisinin de yazarının (yaratanının) Tanrı olması sebebiyle uyuşmaktadır; her ikisinin de ruhsal yönü Mesih ve O’nun yararlarıdır her ikisi de aynı antlaşmanın mühürleridir, her ikisi de başka herhangi bir kimse tarafından değil, sadece Müjde’nin [atanmış] hizmetkarlarınca verilmelidir; her ikisi de Mesih’in kilisesinde O’nun ikinci gelişine kadar devam ettirilmelidir.

  1. Vaftiz ve Rab’bin Sofrası sakramentleri  hangi noktalarda farklıdır?

Vaftiz ve Rab’bin Sofrası sakramentleri şu noktalarda birbirinden farklıdır: vaftiz bir kez, suyla, yeniden doğuşumuzun ve Mesih’e aşılanışımızın işareti ve mührü olarak uygulanması verilmesi gerekir, bebeklere bile uygulanmalıdır; Rab’bin Sofrası sıklıkla uygulanmakta iken ekmek ve şarap unsurları canlara ruhsal gıda olarak Mesih’i temsil eder ve sergiler, Mesih’te devam etmemizden ve büyümemizden bizleri emin kılar ve sadece kendi kendilerini sınayabilme yaşına ve yeteneğine (olgunluğuna) sahip olanlar içindir.

  1. Dua nedir?

Dua, arzularımızı Tanrı’ya Mesih’in adında, Kutsal Ruh’un yardımıyla, günahlarımızın itirafıyla ve O’nun merhametlerini bilerek şükranla sunulmasıdır.

  1. Yalnızca Tanrı’ya mı dua etmeliyiz?

Yalnızca Tanrı yürekleri araştırabilir, ricaları işitebilir, günahları bağışlayabilir, herkesin arzularını yerine getirebilir; ve yalnızca Tanrı’ya inanılmalı, yalnızca Tanrı’ya dindarca tapınılmalıdır; bunun da özel bir parçası duadır ve başka hiç kimseye değil yalnızca O’na yapılmalıdır.

  1. Mesih’in adında dua etmek nedir?

Mesih’in adında dua etmek, O’nun buyruğuna uyarak ve vaatlerinden emin olarak O’nun adına dayanarak merhamet dilemek; yalnızca O’nun adını [düşüncesizce] söylemek değil, Mesih’ten ve O’nun aracılığından aldığımız teşvik ile cesaretle, güçle dualarımızın kabul edileceğini, umut ederek dua etmektir.

  1. Neden Mesih’in adında dua etmeliyiz?

İnsanın günahlılığı ve Tanrı’dan uzaklığı o denli büyüktür ki, aracı olmaksızın O’nun huzuruna giremeyiz; bu görkemli işi yapabilecek gökte ve yerde atanmış ya da uygun başka biri olmadığından, sadece Mesih [olduğundan], başka birinin adıyla değil sadece O’nun adıyla dua etmeliyiz.

  1. [Kutsal] Ruh dua etmemize nasıl yardımcı olur?

Ne için dua etmemiz gerektiğini bilmeyiz, Ruh bize güçsüzlüğümüzde yardım eder, doğru bir şekilde dua edebilmemiz için kim için ve ne için ve nasıl dua etmemiz gerektiğini anlamamızı sağlar; gerekli korkular, duygular ve lütuflar aracılığı ile yüreklerimizde çalışarak ve bunları güçlendirir (herkeste aynı şekilde ve aynı ölçüde olmasa da).

  1. Kimler için dua etmeliyiz?

Mesih’in yeryüzündeki bütün kilisesi için dua etmeliyiz, yöneticiler, pastörler, kendimiz, [iman] kardeşlerimiz, düşmanlarımız ve yaşamakta olan bütün insanlar ve bizden sonra yaşayacaklar için dua etmeliyiz; ölüler için ve ölümcül günah işlemiş olanlar için dua etmemeliyiz.

  1. Ne için dua etmeliyiz?

Tanrı’nın yüceltilmesine yönelik olan her şey için,. kilisemizin gelişmesi, kendimizin ve başkalarının iyiliği için dua etmeliyiz; fakat yasal olmayan şeyler için dua etmemeliyiz.

  1. Nasıl dua etmeliyiz?

Korku dolu bir anlayış ile Tanrı’nın görkemini için; kendi değersizliğimizi, ihtiyaçlarımızı, ve günahlarımızı derinden kavrayarak, tövbe ile, şükran ile ve Tanrı önünde açık yüreklerle dua etmeliyiz; anlayışla, imanla, içtenlikle, gayretle (hararetle), sevgiyle ve dayanmayla Tanrı’nın için (önünde) bekleyerek O’nun iradesine alçakgönüllülükle boyun eğmeliyiz.

  1. Dua görevimizdeki yönümüz için Tanrı bize hangi kuralı vermiştir?

Tanrı’nın Sözlerinin tamamı bizlere dua konusunda yön vermek için faydalıdır ancak Kurtarıcımız Mesih’in havarilere öğrettiği, yönlendirme için özel bir dua formu vardır ki, buna müşterek olarak “Rab’bin Duası” denir.

  1. Rab’bin Duası nasıl kullanılmalıdır?

Rab’bin Duası bir model olarak diğer bütün dualarımıza sadece bir yön vermek için değil, fakat bir dua olarak anlayışla, imanla, saygıyla ve dua görevimizi doğru yapmamız için diğer gerekli lütuflarla birlikte kullanılabilir.

  1. Rab’bin duası kaç kısımdan oluşur?

Rab’bin Duası üç kısımdan oluşur, giriş, ricalar ve sonuç.

  1. Rab’bin duasına giriş bizlere ne öğretir?

Rab’bin Duasına giriş (Göklerdeki Babamız, sözlerindedir) bize öğretir ki, dua ettiğimizde Tanrı’ya, O’nun Babalık iyiliğinden ve bizimle ilgileneceğinden emin olarak saygıyla, bütün diğer çocuklar gibi isteklilikle göksel duygularla, O’nun egemen gücünü, görkemini ve lütufkar alçakgönüllülüğünü bilerek yaklaşmalı, başkaları ile ve başkaları için dua etmeliyiz.

  1. İlk ricada ne için dua ediyoruz?

İlk ricada (Adın kutsal kılınsın) Tanrı’ya yücelik vermek için kendimizin ve diğer bütün insanların tamamen yeteneksiz ve isteksiz olduğunu bildirerek, Tanrı bize ve başkalarına, kendisini, unvanlarını, sıfatlarını, düzenlemelerini, sözünü, işlerini ve açıklamaktan hoşnut kaldığı her şeyi bilmeyi, bildirmeyi, yüksek değer vermeyi; O’nu düşüncede, sözde ve eylemde yüceltebilmeye: Tanrı tanımazlığı, bilgisizliği, puta taparlığı, kutsal şeylere saygısızlığı, O’nu onurlandırmayan her şeye engel olması ve ortadan kaldırması; her şey üzerindeki sağlayışı aracılığı ile her şeyi kendi yüceliği için yönlendirip düzenlemesi için imkan tanısın ve yönlendirsin dua ediyoruz.

  1. İkinci ricada ne için dua ediyoruz?

İkinci ricada (Egemenliğin gelsin), kendimizin ve tüm insanlığın doğal olarak günahın ve şeytanın egemenliği altında olduğunu bildirerek, günahın ve şeytanın krallığının yıkılması, Müjde’nin bütün dünyaya yayılması, Yahudilerin çağrılması, [öteki] ulusların sayısının tamamlanması, kilisenin Müjde’nin bütün hizmetçileriyle ve Müjdesel düzenlemelerle dolması, [kilisenin] çürümekten arınması, hükümet tarafından desteklenerek korunması, Mesih’in düzenlemelerinin paklıkla etkin bir şekilde yapılması (verilmesi), [Mesih’in düzenlemeleri aracılığı ile] günah içinde yaşayanların dönmesi (tövbe etmesi) ve halen tövbe etmiş olanların onaylanması, teselli ve bina edilmesi, Mesih’in yüreklerimizde hüküm sürmesi, ikinci gelişinin ve O’nunla sonsuza dek hüküm sürmemizin çabuklaştırılması, O’nun gücünün krallığının en iyi bir şekilde sonuçlanarak, [Tanrı’yı] hoşnut edici bir şekilde bütün dünyada hüküm sürmesi için dua ediyoruz.

  1. Üçüncü ricada ne için dua ediyoruz?

Üçüncü ricada (Gökte olduğu gibi, yeryüzünde de senin istediğin olsun) doğal olarak bizim ve bütün insanların Tanrı’nın isteğini bilmek ve yapmak için sadece yeteneksiz ve isteksiz değil fakat O’nun Sözüne karşı isyana meyilli olduğumuzu, O’nun sağlayışına söylenip homurdanarak, benliğin ve iblisin isteklerine uyup tamamen bunları yapmaya eğilimli olduğumuzu bildirerek, Tanrı’nın Kutsal Ruh’u aracılığı ile bizlerden ve diğerlerinden körlüğü, zayıflığı, isteksizliği, yürek sapkınlığını kaldırması ve lütfu ile bütün her şeyde O’nun isteğini bilmeye, yapmaya ve O’nun isteğine boyun eğmeye istekli ve yapmaya yetenekli olmam için [ve bütün her şeyde] aynı gökteki meleklerde olduğu gibi, alçakgönüllülü, sevinçli, sadakatli, gayretli, tutkulu, içtenlikli, ve kararlılıklı olmam için dua ediyoruz.

  1. Dördüncü ricada ne için dua ediyoruz?

Dördüncü ricada (Bugün bize gündelik ekmeğimizi ver) hem Adem’de hem de kendi günahlarımız aracılığı ile bu yaşamda hakkımız olan bütün dışsal bereketleri yitirdiğimizi ve Tanrı tarafından bütün bunlardan mahrum edilmeyi hak ettiğimizi ve bunların üzerimize lanet getirmesini hak ettiğimizi; ne dışsal bereketlerin kendisinin bizim yaşamamız için yeterli olduğunu ne bu dışsal bereketleri iyiliklerimizle kazanabileceğimizi ne de kendi gayretlerimizle bu dışsal bereketleri kazanabileceğimizi fakat bu dışsal bereketleri yasal olmayan bir şekilde arzulamaya, almaya ve kullanmaya meyilli olduğumuzu bildirerek, kendimiz ve başkaları için [dua ediyoruz], kendimiz ve diğerleri için Tanrı’nın sağlayışını günden güne yasal bir şekilde kullanmayı bekleyerek, kendimiz ve başkaları için olan karşılıksız armağanlarından ve O’nun babalık hikmetinin bütün bunlarda en iyi şekilde görünmesi ve bu dışsal bereketlerin yeterli bolluğundan pay almaktan hoşnut olarak kutsallıkla ve uygun bir şekilde bunları (dışsal bereketleri) kullanmaya ve bunları almamızın ve bizi bereketlemesinin devam etmesi ve bunlardan hoşnut olmamız için ve bütün her şeyde geçici olan destek (refah) ve [geçici olan] refahtan alıkonulmak için dua ediyoruz.

  1. Beşinci ricada ne için dua ediyoruz?

Beşinci ricada (Bize karşı suç işleyenleri bağışladığımız gibi, sende bizim suçlarımızı bağışla) hem özgün günahtan hem de kendi günahlarımızdan dolayı suçlu olduğumuzu ve Tanrı’nın adaletine borçlu olduğumuzu; ne kendimizin ne de diğer bir yaratığın bu borcu ödemesinin mümkün olmadığını bildirerek; kendimiz ve başkaları için Mesih’in bizlerin borcunu ödemesi ve itaati aracılığı ile Tanrı’dan gelen karşılıksız lütfu imanla tutarak ve [hayatımıza] uygulayarak günahın suçluluğundan ve cezasından bizi aklaması için, Sevgili’de (İsa’da) kabul etmesi için, O’nun lütfunun ve iyiliğinin bizlere devamı için, gündelik hatalarımızı bağışlaması için, günden güne artan bir şekilde bağışlanmanın güvencesini vererek esenlik ve sevinçle bizi doldurması ve bize karşı suç işleyenleri yürekten bağışlamakla içimizde verdiğimiz tanıklıkla [bağışlama güvencesi] dilenmeye cesaretimiz ve bunu beklemeye teşvikimiz olsun diye dua ediyoruz.

  1. Altıncı ricada ne için dua ediyoruz?

Altıncı ricada (Ayartılmamıza izin verme. Kötü olandan bizi kurtar) en bilge, en doğru ve en lütufkar olan Tanrı’nın, kendi kutsal ve adil amaçları uğruna her şeyi düzenlediğini, ayartılar tarafından bir süre için tutsak alınarak saldırıya uğrayabileceğimizi, engellenebileceğimizi, şeytan, dünya ve benliğin bizi güçlü bir şekilde yoldan çıkarmak ve tuzağa düşürmek için hazır olduğunu, günahlarımız bağışlandıktan sonra bile, düşmüşlüğümüz (bozulmuşluğumuz), zayıflığımız ve dikkatsizliğimiz nedeniyle sadece ayartılmadığımızı ve sadece ayartılara karşı korunmasız olmayıp kendimizi bunlara açtığımızı ve aynı zamanda bunlara karşı direnmek için yeteneğimiz ve isteğimiz olmadığını, ayartılardan kaçmadığımızı ve bunlardan ders almadığımızı, denenme altında kalmayı hak ettiğimizi bildirerek, Tanrı’nın dünyaya ve üzerindeki her şeye hükmetmesi için ve benliğin [Tanrı’nın] boyunduruğunun altına girmesi için, şeytanı zapt etmesi için, her şeyi [hükmederek] düzenlemesi için, lütfun bütün araçlarını üzerimize koyarak bizleri bereketlemesi ve böylece bizleri lütufta güçlendirip uyanık tutması için, O’nun sağlayışı aracılığı ile bizim ve bütün Tanrı halkının günah ile ayartılmaktan korunması için, eğer ayartılıyorsak O’nun Kutsal Ruhu aracılığı ile ayartı saatinde dayanmamız için, ya da düşmüşsek tekrar kaldırılmayı ve günahtan iyileşmeyi, bu durumdan kutsanmayı ve olgunlaşmayı almak için, kutsallaşmamız ve kurtuluşumuz mükemmelleşsin diye şeytan ayaklarımızın altına serilsin diye, günahtan, ayartıdan ve tüm kötülükten sonsuza dek özgür olalım diye dua ediyoruz.

  1. Rab’bin duasının sonucu bize ne öğretir?

Rab’bin duasının sonucu (Çünkü egemenlik güç ve yücelik sonsuzlara dek senindir. Amin) ricalarımızın üzerinde konuşma ile güçlendiğini (uygulandığını), [ricalarımızın] kendimizin ya da başka bir yaratığın değerinden dolayı değil, Tanrı’nın yüceliğinden dolayı [kabul edildiğini]; ve dualarımızı övgülerle birleştirmemizi, sonsuz egemenliği, sonsuz gücü, sonsuz görkemi ve yetkinliği sadece Tanrı’ya vermemizi, buna göre Tanrı’nın bize yardımcı olabilecek güçte ve buna istekli olduğunu ve böylece iman aracılığı ile O’na yalvarmak için cesaretlendirildiğimizi, [iman aracılığı ile] sakinlik içinde O’na güvenerek ricalarımızı gerçekleştireceğini bize öğretir. Bu arzu ve güvenceyle tanıklık vererek “Amin” diyoruz.