YAMÇI NELER GETİRDİ, NELER GÖTÜRÜYOR

Bekir Arı
İnşaat Yüksek Mühendisi

Yamçı Dergisi, Mayıs 1977-Şubat 1978,
s. 467

İnsanlar daima heyecanlarını ve akıllarını prensipler dahilinde dengeli kullandıkları müddetçe başarılı olurlar. Hatta bu dengeyi uzun süre devam ettirirlerse başarıları o kadar süreklilik kazanır. Elbette neticesi de ona göre çabuklaşır. Bu kesinleşmiş ilmi yargının ışığında Yamçı’yı eleştirmeye çalışacağız. Öncelikle Yamçı bir yayın organı olarak ortaya bir konu getiriyor. Bu konu nedir? Bunu çekinmeden cesaretle, tarafsız ve akıl yoluyla ortaya koyalım. Aslında Yamçı her sayısında bunu belirliyor. Biz sadece Yamçı’nın dışında biri olarak dergiyi eleştiriyoruz. Bir şeyi eleştirmek için onu iyi tanımak gerekir.

Evet öyleyse Yamçı bize göre ortaya bir ulusal kavga koyuyor.

Kim bu ulus? Elbette Çerkesler.

Görüldüğü gibi konu daha başında hem heyecan hem akıl yoluyla çözümlenmesi gerekli oluyor. Çünkü her şeyden önemlisi çevremiz, bulunduğumuz yerden önce kendi Çerkeslerimiz çok değişik bir yapıya sahip. Kendi aramızda yalnız bugün değil, her zaman güncelliğini ve önemini koruyacak olan ulusal kavgamızı ortaya koyanlar zamana ve şartlara çok dikkat etmelidir. Öyle ki bu kişiler hem cesur, hem sabırlı olmak zorundalar.

Nitekim 5, 6 sayıdır çıkan Yamçı’da dikkatimizi çeken en önemli eksiklik şöyle özetlenebilir: Ulusal Kavga’ya çağırdığı toplumunu her şeye hazır, muhaceretinin 110 yıl geçmemiş gibi, dilini, geleneğini, hatta yaşadığı toplumlardan ayrı bir toplum, ayrı bir ulus olduğunu unutanların olduğunu fazla önemsemeden toplumun her şeye hazır veya hazırlanmış gibi birkaç sathi yazıyla ”işte sen Çerkes’sin, şöylesin, böylesin, haydi hazırlan gidelim anayurt’a” deyiveriyor. Bu heyecanlı başlangıç derginin temiz duygularına rağmen birçok iyi niyetli hemşehrimizce yanlış anlaşılıyor. Ters yorumlar yapılıyor. Hatta birkaç kişinin veya bir, iki öğrencinin serüveni gibi tanımlanıyor. Bunları yok etmek için toplumumuzun bugünkü durumunu iyi tespit etmek gerekir. Çünkü ulusumuz maalesef birçok nedenle bu gibilere hayli uzak. 0 kadar ki nasılsa kötü bir talih eseri olarak anayurdundan göç ettikten sonra akla hayale gelmedik çile, zorluk çektiğinden artık bir nevi mücadeleden bıkmış gibi, adeta ortalarda görünmekten kaçıyor, hatta bir ulus olduğunu, adını sanını, tarihini bilmez hale getirilmiş, nereye gitmişse kendini onlardan sanıp oraya adamış.

İşte bu kötü durumlara itilmiş çilekeş bir ulusun çocukları olduğumuzu unutmadan, namuslu ve cesur aydınlar olarak ona her şeyi yeniden öğreteceğiz. Adeta alfabe öğretir gibi yeniden belletmek gerek. Halbuki Yamçı topluma biraz kızgın bir havada gibi geliyor. Bizce bunu önlemenin yolu varsa tarihi bilgilerden yoksa büyük insan Berkok Paşa’nın Tarihte Kafkasya eserini kronolojik sırayla özetlemeli hatta yeni dille dergiye aktarmalıdır. Belki birçoğumuz bu kitapları okuduk ama usanmadan halkımızın büyük kesiminin öğrenmesi için yeniden okumaya katlanmalıyız. Bu tarihi konudan değil tabanımız, birçok aydınımız bile habersiz. Böylece Adige tarihi ile Adige boylarının birbiri ile ilişkileri tam olarak ortaya konur. Bu ise birliğin sağlanmasında en büyük etkendir.

İkinci önemli eksik şöyle özetlenebilir:

Dergi ortaya attığı güzel tasarısına varmak için bir organizasyon güvenini henüz veremiyor. Daha açıkçası etkilemeyi düşündüğü topluma sadece bir dergi olarak girmeyi düşünüyor. Halbuki bu tür fikirler sadece yayın ile tabana inmez. Zira herkes dergiyi okuyamaz. Sonra Yamçı sadece bir dergi değildir artık bilinçli Adigelerin nazarında.

Bütün bunlardan sonra derginin en kısa zamanda toplumunda organizasyon işini de ele alıp örgütlenme (teşkilatlanma) basamağını da aşıp anayurt yöneticileri ile ciddi konuşmalarının hazırlığını müjdelemelidir. Artık Yamçı böylece bu örgütün yayın organı olduğunu halkına hissettirmelidir. Aksi halde tabandaki gelişmeler kendisini aşabilir. Hatta iyi veya kötü neticeler verebilir ve hatta yeni bir gurup ya da yeni bir nesil; Yamçı’nın kendinden öncekileri geride bırakısı gibi yeni gurubun gerisinde kalabilir. Aslında böyle olması önemli değil, bizim istediğimiz bu değil mi demeyelim. Zira yeni kuşak sizin geçtiğiniz yollardan geçerken zaman kaybına uğramasın. Hiç değilse Yamçı hayli mesafe aldı. Bu işe gönül verenler tabanda hızlı bir oluşum yarattılar. Nereye gidilse bu mevzu konuşuluyor. Bunlara yabancı kalınamaz. Bu bakımdan dergi yerini ve görevini iyi kavrayıp yeni bir hamleye girmelidir. Topluma her gün aynı şeyleri tekrarlamak bir mana ifade etmez. Ona her gün yeni bir asi, bir yenilik getiremezseniz hamleyi geriletirsiniz, bunu da ciddi organize ile dürüst ve atak kişilerden teşekkül etmiş örgütler sağlar.

Yamçı’nın getirdiklerini iyi anlamak için dergiden önceki durumu az da olsa gözden geçirelim. Daha evvel çıkan bütün dergiler birkaç istisna hariç etliye sütlüye dokunmadan Çerkes ulusunu belirginleştirmeden, belirli bir hedef ortaya koymadan yayın hayatına devam ede gelmişler. Bu dergilerin tutumu şartlara, zamana bağlı olduğundan biz onları tarihe bırakalım.

Ancak toplumumuzun şöyle göçten beri gelişimini kısaca incelersek netice şu olur: Bazı ufak tefek ulusal düşünce sahipleri çıkmış, dernek demiş, folklor demiş bir şeylerle uğraşmış. Bir kısım kişiler idarenin ileri kademelerinde olursam daha faydalı olurum demiş hem toplumu hem kendini avutmuş sonra da yerini kaybedince toplumundan da uzaklaşmış, şayet evliliğini bilinçli olarak kendi ulusundan yapmadıysa artık o kişi tümü ile yitirilmiş hem de yalnız kendi değil aşağı yukarı çoluk çocuğuyla. İşte bu tür kişilere menfaat yönünden veya başka nedenlerle umut bağlayıp avunan büyük kitle bunun sonu olmadığını anlayınca tekrar kendi yalnızlığına döndü. Yine de bu beğenilmeyen geniş taban Çerkesliğini koruyabildi. Yine oradan çıkan bir aydınlar gurubu bu kez sol- sağ, ileri-geri mücadelesi ile kendi kendine düştü. Bu arada geniş tabanda hızlı teknolojik ve ekonomik gelişme, Avrupa’ya büyük şehirlere göçler dolayısıyla hızlı bir tükenişe gitmeye başladı. İşte bu en olumsuz ortamda önce bir avuç Çerkes ortaya çıkıyor ilk defa prensipleri ve hedefleri belli bir gaye ile dergilerini çıkarıyorlar. Bizim yukarıdaki tenkitlerimiz bu şartlarda belki ağır veya erken bulunursa da biz sayın Yamçı yöneticilerinin geniş sağ duyusuna sığınarak bunları yazıyoruz.

Evet şimdi gelelim Yamçı’nın getirdiklerine: Öncelikle ortaya bir hedef hem de geçerli, sağlam ama zorca bir hedef konuyor. Sonra rasgele değil belirli prensipler var. Şimdi bu prensipleri ve hedefi kısaca anladığımız kadarıyla özetleyelim.

1)
Çerkesler; tıpkı bir Rus, Alman, İngiliz, Türk, Arap vb. gibi ayrı bir ulustur.

2) Sağ-sol, ilerici-gerici gibi cereyanlar şimdilik bir yana bırakılsın, ulusumuz kendi vatanında demokratik bir halk olunca bunlara o zaman karar verir. Yalnız ulusumuz yararına olan her şeyden faydalanmanın çarelerini de bulmalıyız.

3) Şu anda göçmen Çerkeslerin bulunduğu ülkeler (Suriye, Türkiye, Ürdün, Yugoslavya vb.) ile bir alıp veremediğimiz yok. Hedefimiz her halükarda ve zor şartlarda anayurdumuz Kafkasya’da toplanmaktır. Anayurttaki şartların hiç yaşanmayacak durumda olduğu saptanırsa yeni yöntemler ortaya konacak. Ancak gerek yumuşama (detant), gerekse ekonomik ve yeni ulusal gelişmeler nedeniyle gelecek çok umut verici olup şimdilik en iyi hedef anayurtta toplanmaktır. Zira azınlıkta olduğumuz yukarıdaki ülkelerde çeşitli nedenlerle, verilen birçok hak da olsa özellikle evlenmeler önlenemeyeceğinden ve diğer uluslaşma çabaları yürümeyeceğinden hedefi saptırıcı, karşımıza bir alay fazla problem çıkaran bu tür farklı görüşlerden kaçınılmalıdır.

4) Abaza, Abzegh, Kabardey, Shapsugh, Çecen, Dağıstan, Lezgi vb. gibi Çerkes boylarının hepsi bir ulustur. Bu konuda tartışma yapmak çok sakıncalıdır.

5) Bazı kişiler anayurda gitmeyi adeta kötülüyor veya çekiniyor. Yahut bunlar bu fikri yayanları birkaç kişi veya üç, beş talebe diye ciddiye almamak gibi hataya düşüyorlar. Bunlara şu hatırlatılıyor veya hatırlatırız. Bu iş öyle üç, beş öğrencinin veya beceriksiz kişilerin fikri değildir. Bu iş, toplumunun her türlü mesuliyetini üzerine almayı göze alan hayatta   başarılı olmuş aklı başında kişilerin görüşüdür. O kadar ki göçmen ve anayurt Çerkeslerinin farklı ekonomik toplum yapısına sahip olduğunu düşünerek göçmen toplumun her kesimindeki (emekli, memur, işçi, çiftçi, subay) insanların dertlerini araştırıp inceledikten sonra anayurt toplumu ile bağdaşmasının yollarını arıyor. Veya bunları sağlama aldıktan sonra gerekli girişimlerde bulunulacak. Her ne kadar bu hususlar yazımın ta başında organize eksiği olarak belirlenmekte ise de sunu da ortaya koyuyoruz ki Yamçı bunu yayınlamakla kendini tenkit veya övenlere eşit olarak sayfalarını ayıldığını gösterir. Bizim dileğimiz kafasını kuma gömen bazı aydınlarımızın hep moral bozmak veya ters düşünmektense şu cesur insanlara yardımcı olmalarıdır. Böylece bir bütün olma çabası çabuklaşmış olur. Biz yine de umutvarız.

Kişisel görüşümüz olarak bu büyük kavganın mücahit yazarları Yamçı’da isim meslek ve adreslerini yazarlarsa çok büyük faydaları olacak:

1) Birbirlerini tanırlar.

2) Çoluk çocuğun fikri ve dergisi diyenler ile geniş taban, onları tanıma fırsatı bulur. Böylece cesaretleri artıp kendileri de bu davaya yardımcı olurlar.

İşte Yamçı’nın getirdikleri ve götürdükleri. Yüce ulusumuzun takdirlerine arz etmekten başka düşüncem yoktur. Başan dilekleriyle saygılar sunarım.