YIKICI ELEŞTİRİLERLE KIRIP DÖKÜYORUZ

YEMUZ Nevzat Tarakçı

Toplum olarak ne çok seviyoruz yargılamayı.
Her şeyi yanlış anlamaya hazır zihinler,
İnsafsız eleştiriler,
Niyet okumalar,
Önyargılar… daha neler, neler.
Kibrit çaksanız alev alacak yürekler…
Çılgınlık nöbetleri…
Büyük şairin dediği gibi, çoğumuz adeta buz çölünde yol alıyoruz!
“Aldığımız nefesler bile, sipsivri kayalar şeklinde donuyor.”
“Bakarken gözle bıçaklıyor, dinlerken kulakla zehirliyoruz!”
Kalpler, gönüller buz mu tutmuş ne?

EŞİMİZİ, DOSTUMUZU YARALIYORUZ
Şu komik duruma bir bakın:
Sanal âlem dahil karşılaştığımız her yerde neredeyse birbirimizi sindirmek, yok etmek için fırsat kolluyoruz!
Üzüyor,
Kırıyor,
Eşimizi dostumuzu yaralıyoruz…
Bu şekilde hizmet mi etmiş oluyoruz toplumumuza, kültürümüze?
Bu hırs boyutlu, nefis eksenli, “ben” merkezli ifadelerle ne yapmaya çalışıyoruz?
Düşünen, üreten, akl-ı selim insanlara yakışıyor mu?
Yakışıyor mu bize?
Yakıştırıyor muyuz kendimize?
Değer mi Allah aşkına?

“SUÇLU BENİM” DİYEBİLMEK
Hani hoşgörü, şefkat, merhamet, anlayış?
Hani yeri geldikçe “Suçlu benim!” diyebilme olgunluğu?
Hani “ben”i bırakıp “biz”e yönelme?
Hani güzellikleri kendinden bilmeme tevazusu?
Hani o zarafet, hani o asalet?
Hani o arifanelik?
Yoksa “güzel insanlar, güzel atlara binip gittiler” mi?

AFFETSE HERKES HERKESİ
O halde kimse kimseyi affetmesin, haydin, “yargılasın herkes herkesi!”
Yakışmaz sanki bize “affetse herkes herkesi?”
Nedir bu kasılmalar, kıskançlıklar?
Bu kibir, bu gurur, bu riya, bu tahammülsüzlük niye?
Yargılama sevdalısı bir toplum olduk çıktık.
ÜBilen de bilmeyen de herkes herkesi yargılar olmuş.
Öğrenmeden, anlamadan yargılamayı neden tercih eder insan?
Konuşsak, tartışsak, birbirimizi anlamaya çalışsak daha kolay çözülmez mi problemlerimiz?
Daha uyumlu bir toplum olmaz mıydık?
Daha çok sevip daha fazla sevilmez miydik?
Bugüne kadar kime ne faydası olmuş sivri dilliliğin?
Afradan tafradan kim yarar sağlamış?
Peki, zararını gördük mü hiç tevazunun, anlayışın, istişarelerle oluşan genel aklın?Ü
Bilmem ki koca bir toplum, büyüğü küçüğüyle topyekûn yargıç mı olduk?
Eğer toplum olarak yargılama hastalığına yakalandıysak “vay ki vay!” halimize.
“Kendi kendine yetemeyenlerin, kendi çöplüğünü temizleyemeyenlerin hastalığıymış bu pis hastalık.”
Bu hastalığın en belirgin özelliği, insanın kendi hatalarıyla uğraşmadan başkalarının eksikleriyle uğraşması, başkalarının hatalarını onun yüzüne haykırmaktan mutlu olmasıymış.

BU NASIL BİR RUH HALİ?
Bir bakın, çoğu zaman sanalda birbirimiz için kullandığımız ifadelere.
Yenilir yutulur cinsten mi bunlar?
Nedendir bu basitlikler, bu ölçüsüzlükler?
Telaş mı, korku mu, panik mi, kıskançlık mı, suçluluk mu, anlayışsızlık mı, alışkanlık mı, nasıl bir ruh hali anlayan varsa beri gelsin?

NAZARLARIMIZI BİRAZ DA GÜZELLİKLERE ÇEVİRELİM
Geliniz, “İnsafınız kurusun sizin!” dedirtmeyelim?
Yapılanları takdir edelim.
Hiç mi güzel şeyler olmuyor etrafımızda, nazarlarımızı biraz da güzelliklere çevirelim.
Yapmayalım, etmeyelim, bardağın yarısı dolu vallahi, onu da görelim!
Ama her şeye rağmen “yanlış bulma profesörleri “ eksik olmaz aramızdan bunu da bilelim!