YEMUZ Nevzat Tarakçı
21.04.2018
Malum, ülkenin sıcak gündemi seçim.
Çerkes toplumunun gündemi ise “Saray”, sürgün ve soykırım.
Anlaşılan Türkiye, önümüzdeki iki ayda siyasetle yatıp kalkacak gibi.
Yani mayıs ve haziran çok sıcak geçecek.
Çerkes toplumu için mayıs zaten acılı, sıkıntılı bir ay, bu yıl haziran ayı da böyle olacak.
Önemli bir seçimden bahsediyoruz.
Bilirsiniz her seçim, içinde beklentiler barındırır.
Bu gerçek, Çerkes toplumu için de söz konusu.
Kültürel farklılıklara saygı, kültürün yaşatılmasına katkı…
Unutmayalım; Türkiye, tarihinin en kritik seçimine gidiyor.
Daha da önemlisi, Çerkes toplumunun hatırı sayılır oyu var.
Ve Çerkesler, temel hak ve özgürlükler konusunda sıkıntılı, endişeli.
SÜRGÜN ve SOYKIRIM PROGRAMINI “SARAY”DA MI YAPSAK?
Bir teklif!
Madem öyle, gelin, bu yıl 21 Mayıs’ı “Saray”da yapalım.
“21 Mayıs Sürgün ve Soykırım Anma Programı” nda “Saray”ın iki yakasındaki salonlarda buluşalım.
Saraydan duyuralım Çerkes tarihinin bu kara gününü, sarayda yâd edelim kaybettiklerimizi.
Muhataplarımız bizi daha iyi anlasın diye.
Sesimiz daha iyi duyulsun diye…
Şaka ve ironi bir tarafa durum oldukça ciddi.
Beklentiler farklı.
SİYASETİN MESAJI
Gerek siyaset vitrini, gerekse seçimler güçlü bir mesaj veriyor bize.
Birlikte olabilirseniz temel hak ve özgürlüklerinize sahip çıkabilirsiniz.
Birlikte değilseniz siyaset ve siyaseti yürütenler sizi ciddiye almaz.
Tek yürek olmazsanız kültürünüzü yaşatamazsınız!
BİRLİKTELİK SAĞLANIRSA
Eğer birlikte hareket edilip bu toplumun acıları, bu halkın sorunları en etkili şekilde dile getirilirse,
Eğer yapılacak anlamlı etkinliklerle Çerkes toplumunun ruhu bütün renkleriyle medya ve iktidarların huzurunda vücut bulursa,
Eğer Çerkes toplumunun yaşadığı tarihi trajediyi içinde yaşadığımız toplum doğru anlarsa,
Kültür ve tarih bilincimiz gelişirse işte o zaman işimiz kolaylaşacak demektir.
Aksi takdirde, sesimiz boşlukta daha çok yankılanacak, demektir.
Demek ki yol da belli, metot da…
KONU, KÜLTÜRÜ YAŞATMAKSA…
“Saray”a mı gidilecek?
Birlikte.
Sandığa mı gidilecek?
Birlikte.
Peki, farklılıklarımız ne olacak?
Ya farklı siyasi görüşlerimiz?
Ya kızgınlıklarımız?
Ya biriktirdiğimiz öfke?
Keşke, ah keşke “Konu, yaşatılması gereken kültürse gerisi teferruattır!” diyebilsek!
Ah keşke ortak paydalarda buluşabilsek!
Ah keşke ellerimizi tutuşturup yüreklerimizi birleştirebilsek.
İşte o zaman “Saray”a sözümüz, sandığa oyumuz geçerdi.
Dileğim, bu anlamlı adımların kültürel bilincimizi ve tarihsel şuurumuzu geliştirmesi.
Derinliği ve estetiği yüksek programlarda buluşmak temennisiyle.