ABHAZYA’DA YENİ YAPILANMA

Atay Çuşba
Mart, 2005

ABHAZYA’DA, BAŞTA ABHAZLAR OLMAK üZERE ‘KÜLTÜREL MİLLİ BİLİNÇ’İN YARATILMASI’ VE EŞZAMANDA ‘SOSYO KÜLTÜREL VE SOSYO EKONOMİK KALKINMA’NIN SAĞLANMASI ACİL İHTİYACI   HAKKINDA DÜŞÜNCELER

“Zengin ve fakir ülkeler arasında sadece
‘insan dokusu/niteliği’ farkı vardır”  (*) 

Sunum:
Tarihi süreçte yaşanan trajik olayların ardından, Sovyet dönemi sona erince Abhazya için yeni bir tarihi şans doğmuştur.

Her ne kadar 1992-1993 yıllarında yaşanan ve yine trajik sonuçlar doğuran savaş, pek çok olumsuzluklara sebep olmuşsa da, doğan şansın kullanılabilmesi durumunda Abhazların ve Abhazya’da yaşayan diğer halkların, hem kültürlerini günün koşullarına göre evrimleştirerek kazanmaları; insan dokusu/niteliğinin artırılabilmesi hem de ülkenin kalkınmış, bağımsız ve egemen bir ülke olması imkanı vardır.

Ancak bu şansın kullanılabilmesi için özellikle ‘üst yönetim mensupları’ ve ‘ülke entelektüel kişileri’nin geleceği doğru şekillendirecek iki konuda çok ciddi ve bilinçli faaliyet göstermesine ihtiyaç vardır. Bu iki ‘Ana Öğe’ yerine getirilmeden uluslaşma; devlet olma imkanı olmadığı, tarihi süreçte yaşanan örneklerden bilinmektedir. Bunlar:

  1. Halk/Ulus’un kendine has kültürü ve bu kültürü yansıtan ‘bilinç’i=ideolojisi’nin olması ve bu bilincin bireyden hareketle halka kazandırılmasıdır. (Konuda bakınız: GRİGORİY PETROV, FİNLANDİYA CTRANA bELİX  LİLY, Evropeyskiy Dom. -Bu eserde, Finlandiya’nın, bir aydının başlattığı ‘kendine has kültürün inşası’ yoluyla nasıl bilinçlenme ve kalkınmaya ulaştığı; İncil’de, Cennet’in tarifi olarak simgelenen ‘zambak’ ile özdeşleştirilerek, ‘Finlandiya’nın beyaz zambaklar ülkesi’ olduğunun hikayesi anlatılmaktadır.)
  2. Ülkenin sosyokültürel ve sosyoekonomik envanteri çıkarıldıktan sonra, devlet organlarının koordineli/uyumlu çalışması konusunda eğitim ve deneyimi olan uzman(lar) yönetiminde, Abhazyalı belli sayıda kişi ile çalışma gurubu oluşturulup, konuda özel eğitilecek bu ‘çalışma gurubu’ kanalıyla ülkenin her açıdan kalkındırılmasıdır.

Belirtilen bu iki husus gerçekleştirilmeden, Abhazya’nın el açan ülke konumundan kurtulup, halkının adalet ve kalkınmışlık içinde mutlulukla yaşadığı bağımsız ve egemen bir ülke olması mümkün olamaz.

Abhazya’da yönetimin yeniden oluştuğu şu günlerde,  savaş sonrasında yapılan yönetim hataları; yitirilen zaman bir tecrübe olarak değerlendirilmeli, yeni devrede geçmiş dönemin hataları kesin olarak tekrarlanmamalıdır.

Bu çalışma, konudaki ihtiyacı seslendirmeye yönelik yakılmaya çalışan bir mum ışığıdır: Yazan’ın profesyonelliği-eğitimi her iki konuda da yeterli olmadığı için, anılan iki konu konusunda proje ve projenin tatbikatı için yol haritasını  hazırlaması gereken(ler),  konunun uzmanı olanlardır. Aşağıya not edilecek düşüncelerin bu gözle; sadece konuda ihtiyacı ortaya koymaya gayret eden samimi düşünceler olduğunun göz önünde bulundurulması samimi dilektir.

Finlandiya Örneği Ve Abhazların Kadim Kültürü Akabza Hakkında Kısa Açıklama:

İnsan dokusu/niteliğini yükseltmeye yönelik olarak bilinçlenme seferberliği başlatılıp sonucu alındıktan sonra, ‘Beyaz Zambaklar Ülkesi/CENNET’ olarak anılan Finlandiya’nın, Abhazya ile mukayese edilebilecek hiçbir avantajı yoktu: Ne coğrafi yapısı ne iklimi ne de insan dokusu/niteliği uygun değildi. Tamamen alkole dayanan yaşam tarzının yanında, istifade edilebilecek bir kültür kökü de bulunmamaktaydı.

Abhazya ise, bir ülkede olabilecek tüm avantajlara sahiptir: Önemli oranda erozyona uğramış olsa da, başka hiçbir topluluğun sahip olamadığı bir kültür mirasına sahiptir. Bu miras Abhazya’nın en büyük avantajıdır: Abhazya’nın otokton halkı Abhazların da mensubu olduğu Kuzey Kafkasya kardeş halkları; Çerkesler, günümüze kadar gelebilmiş öğretiler ve bulunabilmiş arkeolojik kalıntılardan öğrenilebilenlerin ışığında, hiçbir toplumca  gerçekleştirilememiş bir yaşam felsefesini oluşturmuş; mükemmel bir toplum dokusu/niteliğini tüm toplum bireylerine hakim kılmışlardı. Bu yaşam felsefesi, ne ilahi bir yapıya; değişmez kalıba ne de rejim; devlet yapısı-yaptırımına dayanmıyordu. Belirlenen ‘ahlaki ve toplumsal kurallar’, sıfır yaştan itibaren çevrenin örnek olması yoluyla öğrenilmekte;  ‘Doğru Yaşam Kuralları’ nefes almak gibi doğal kabul edilerek öğrenilip-uygulanmaktaydı.  En önemli özelliği ise, ‘ahlaki ve toplumsal kurallar’ herhangi bir kalıba dayanmadığı için, zaman ve şartlara göre toplumsal mutabakat ile revize ediliyor ya da yenileniyordu.

Abhazca’da Akabza diye adlandırılan bu kadim kültürün yegane yaptırımının ‘AYIP’ olduğu bilinmektedir ve günümüzde bile ‘AYIP’ yaptırımı, itibar edilen bir kavramdır. ‘Doğru, mutlu yaşamı’ sağlayan  bu ‘doğru yaşam felsefesi’nin bir eşi benzeri yoktur. Evet, doğru yaşamı hedefleyen ve nispi olarak gerçekleştiren başka öğretiler de var olmuştu. Ancak bu öğretiler, zamana ve zemine göre evrime tabi tutulamayan kalıplara sahipti.

Abhazların, hem kendi geleceklerini garanti altına almaları; her açıdan kalkınmış, bağımsız ve egemen bir Abhazya Cumhuriyeti devletine sahip olmaları, ‘kadim kültür’ün temel prensiplerinden hareketle, güne ve yarınlara cevap verebilecek yeni bir anlayışa sahip bir kültürü yeniden oluşturup kazanmaları-yaşamalarına bağlıdır.

Ayrıca: Abhazya’da yaşayan diğer halkların, başta dilleri olmak üzere kültürlerini korumalarına izin-imkan-destek vermek, Abhaz veya diğeri diye bir ayırım yapılmadan, kanun karşısında eşit haklara sahip olmalarını sağlamak gerekmektedir. Bu yaklaşım, Abhazya’nın sağlam bir geleceğe kavuşması için vazgeçilemez önemdedir. Bu gerekliliğin yerine getirilmesinde,  Akabza önemli bir işlev görecektir. Çünkü, kadim kültürün prensiplerinde, ayırım yapmaksızın Tanrı yaratığı her canlıya ve tabii doğal olarak ‘insana’ saygı göstermek temel esastır.

Kültürün öğretisinde ‘misafirin’ ne kadar değerli olduğu kaidesi göz önüne getirildiğinde ‘insana saygı’ nın ne anlama geldiği kolaylıkla anlaşılacaktır: Kültürün önemli öğretilerinden olan ‘insana saygı’ prensibi, Abhazya da yaşayan diğer halk mensuplarına sunulduğunda, bu insanların ‘Abhazyalı’ olmayı gönülden ister hale gelmeleri; ulusun ayrılmaz bir parçası olmayı gönülden benimsemeleri çok doğaldır. Bu yaklaşım aynı zamanda ‘akılcılığın’da bir gereğidir.

Milli Bilinç’in Oluşturulması-Kazandırılması:

Bilindiği üzere tarihi süreç,  Abhazya da yaşayan Abhazların sayısal olarak çok azalmasına sebep olmuştur. Ayrıca, kadim kültürün evrimleşerek; temel prensipleri muhafaza edilip, günün koşullarına göre gerekli değişiklikler yapılıp, bireylerin yaşamında uygulanır halde devam ettirilmesine imkan tanımamıştır.

Yaşanan son savaştan sonra da önemli ölçüde, bırakalım kültürün yanlış buldukları-ayıpladıklarını, bunların ötesinde en ufak insanlık kaidelerinin ihlal edildiği;  dokusu/niteliği neredeyse tamamen bozulmuş  bir insan yapısına doğru seyretmiştir.  Bu durum, hem Abhazya’da yaşayan Abhazlar ve diğer halklar hem de diasporada yaşayan Abhazlar açısından çok büyük bir kayıptır.  Ancak olan olmuştur: Eğer gecikilmeden, gelecek zamanlar için akılcı-uygulanabilir yeni bir vizyona yönelinirse, kayıpların telafi edilebilmesi imkanı henüz mevcuttur.

Bu bağlamda, ‘sunum  bölümü’ne not edildiği üzere, kaybedilen ‘Kültürel Milli Bilinç’in kazanılmasına yönelik olarak, öncelikle:

  1. Vizyon=hedef’in, ideolojisi konsept olarak bilimsel yöntemlerle oluşturulmalı,
  2. Oluşturulan konseptin uygulama zorlukları iyi düşünülüp izale edilmeli ve
  3. Uygulamanın ‘yol haritası’ çıkarılmalı,

Sonra da, ortaya çıkarılan konsepte uygun olarak ve uygun yöntemlerle vatandaş(lar)’ın eğitimini sağlamak üzere, uygun formasyonu olan şahıslardan seçilecek kişiler ile,

  • Bilinç yaratma çalışma grupları’ oluşturulmalı,
  • Bu çalışma gruplarının etkin çalışmaları sonucunda,

bireyden-topluma, vizyon=hedef’e uygun bilinçlenme sağlanmalıdır.

Bu bağlamda ve eş zamanlı olarak, Abhazya’da yaşayan diğer halklarında başta dilleri olmak üzere kültürlerini koruyup-yaşatacak bir program yapılmalı ve aynı zamanda programın içeriğinde, bu insanlarda ‘Abhazyalılık’ bilincini oluşturacak bir konsept bulunmalıdır.

Tüm aktiviteler; konseptlerin oluşturulması, yol haritalarının çıkarılması ve uygulayacı çalışma gruplarının oluşturulmasında Abhazlar ve diğer halklar aydınları, bilge insanları karışık olarak görev almalıdırlar. Başka türlü bir yaklaşım, diğer halklarda tedirginlik ve güvensizlik yaratacağı için programın başarılı olması mümkün olamaz.

Bilinçlenme faaliyetinin sonunda tüm Abhazyalılar, biri birlerinin kültürlerine saygı duyan ama ‘Abhazya vatandaşı/Abhazyalılık’ paydasında birleşen bir ulus haline gelmelidir.

Devlet Dili Konusu:

Diğer kültürlere en geniş anlamda saygı gösterilmeden; en geniş anlamda özgürlük sağlanmadan Abhazya’nın ‘gerçek devlet’ olması mümkün olamaz. Ancak: Abhazya’da, Devlet dili; eğitim dili Abhazca olmadan ‘uzun süreli yaşayacak bir devlet’  kurulabilmesine, diğer kültürlerinde kendilerini korumalarına imkan yoktur.

Bu bağlamda: Abhazca’nın Devlet dili; eğitim dili olması konusunda, 2004 yılında, Dünya Abhaz-Abaza Birliğince ‘dil’ konusunda tertip edilen toplantıya sunduğumuz ‘bildiri’ yol gösterici olabilir. Mevzubahis bildiri ek’te takdim edilmektedir. 

Kültür Bağlamında Milli Bilinç Yaratılabilecek Hususlar:

Bu konuya ışık tutması açısından aşağıdaki kavramlardan hareket edilebilir. Bu kavramlar Batı dünyası araştırmacılarının M.Ö’den itibaren bölgeyi araştırıp yazdıkları eserlerde, Kuzey Kafkasya kardeş halkları/Çerkesler için kullandıkları övücü yazılarda yer alan sözcük/kavramlar ayıklanarak ortaya çıkarılmıştır: Onurlu  Olmak  /  Kutsallık- Ruhun Ölmezliğine İnanma / Demokratik Yaklaşım-Yönetim / Para, Mevki, Şan ve Şöhrete Önem Vermeme  / İnançta Bağnaz Olmama / Kadın, Erkek Eşitliği / Konukseverlik / Kendine Güven, Kişiye Güven, Toplumuna Güven Duygusu / Cesaret, Yiğitlik, Kahramanlık / Yetenekli Yönetici Seçme ve Ona Tabi Olma / Bağımsızlık, Özgürlük / Konuşma Yeteneği; Fikirlerine Özgür İfade Etme / Akraba İle Evlilik Yapmama / Doğaya; Çevreye  Saygı / Cömertlik / Nezaket  / Centilmenlik- Şovalye Ruhlu Olma / Mülkiyette Ayırım YapmamaPaylaşmayı Bilme / Yurtseverlik / Sevgi, Saygı; Her Seviye ve Yaştakinin Birbirini Sevmesi-Sayması / Karekterli Kişilik / Entelektüel Olma / Sözünün Eri Olma / Alınan-Alınacak ‘Toplumsal Kararlar’ın Demokratik Yöntemle Alınması ve Kararların Toplumca Kabul Edilebilir Olmasına Özen Gösterme/.

Not edilen kavramları atalarımıza yakıştıran Batı dünyası araştırmacıları, bu kavramları atalarımıza yakıştırırken; bu kavramlarla toplumu tarif edebilmeleri için birçok alt başlık/ahlaki öğeden hareketle, bu kavramları kullandılar; tariflerini ortaya koydular.

Ancak,  ‘altı çizilen’ kavramların ‘alt ahlaki öğeleri’nin neredeyse tamamının süreç içinde Abhazya’da, ne kadar büyük bir erozyona/kayba uğradığı gerçeği karşısında üzüntü duymamak mümkün değildir. Not edildiği üzere, atalarımız bu kavramlara layık olmak için birçok alt ahlaki öğeye riayet etmişlerdi, örneğin: ‘onurlu olmayı’ hak etmek için hırsızlık, arsızlık yapmamışlar, soygunculuk; kişileri ya da toplumunu; devletini soymamışlardı. Maskeler takıp bırakalım en yakın akrabasını herhangi bir yabancıyı soymamış; öldürmemişlerdi.

Savaştan sonra başkalarını, devletin varlıklarını; yani tüm toplumun varlığını paylaşıp lüks bir yaşam sürmemişler, savaşın dul, yetim, sakat, çaresiz bıraktığı insanlar aç-sefil sürünürken; savaşın dul bıraktığı kadınlar karınlarını doyurmak için kötü yollara düşerken, devletini/milletini soyanlar ‘keyif’ çatmamışlardı. Çalışmadan başkasının sırtından geçinmeye çalışmamışlar; hak etmedikleri hiçbir şeye, yolda bulsalar bile sahiplenmemişlerdi…

Bilinçlenme; Kültürel Milli Bilinç Kazanma çalışmasında, anılan kavramları hak edecek birey, bireyden hareketle toplum yaratılmasına ihtiyaç vardır. Özetle: Her yönden ahlaklı ve çalışkan bir toplumsal doku; vatandaş topluluğu yaratmak için ‘bilinç yaratmak’ hedef olmalıdır.

Tüm Yönlerden ‘Yeniden Yapılanma/Kalkınma; Temel Kurumların Oluşturulması; Uyum İçinde İşler Hale Getirilmesi:
‘Yeniden yapılanma/kalkınma’
deyince neyi ifade etmek istediğimizi kolay anlaşılır bir örnek ile ifade etmek istersek: Zamanı göstermek için icat etilen ‘saat’in çok veya az değerli tüm parçaları uyum içinde çalışarak ‘doğru zamanı göstermek’ için çalışmaktadırlar.

Bu örnekten hareket edersek, ‘bir devletin tüm organlarının işlevi’ ülkenin iç ve dış  güvenliğini sağlamak, laik, demokratik; evrensel insan haklarına uygun bir yönetim tarzını benimsemek ve uygulamak, ulusun sosyokültürel ve sosyoekonomik beklentilerini en üst düzeyde karşılamak; ulusun her açıdan mutluluk ve barış içinde yaşamasını sağlamaktır.

Bu bağlamda, Abhazya’nın yeniden yapılanma/kalkınması çalışmalarına da kısa sürede karar verilip, uygulamasına geçilmesi zarureti vardır. Abhazya’nın tüm yönlerden kalkınması için, seçimle iş başına gelen yeni yönetimin devlet başkanı, başbakanı ve parlamento başkanı önder-öncü olmalıdır. Önce anılan kişiler kalkınmanın bir ihtiyaç olduğunu açık-net olarak kabul etmeli ve yapılacak kalkınma programı çalışmasına ve kalkınma programının tatbikat safhasına ‘kesin biçimde inanarak’ sahip çıkmalıdır. Bir kalkınma programının olmazsa-olmaz koşulu budur.

Anılan 3’lünün bu anlayışa sahip olduğu durumda, aşağıda açıklanmaya çalışılacak yöntem ile çalışma başlayabilir.

Kalkınma Programı İçin:

Devlet Başkanı/Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Parlamento Başkanı konuyu ayrıntılı müzakere edip mutabık olmalıdır. Aşağıya not edilecek adımlardan sonra Üniversite temsilcileri, entelektüel çevreler, siyasi parti ve sivil toplum örgütleri temsilcileri, Abhazya’da yaşayan halkların bölge ya da şehir bilge kişileri ve mümkünse diaspora temsilcilerinin katılımı ve bu kişilerin motive edilmesi; fiili desteklerinin alınması ile ilk çalışmaya başlanabilir.

Ancak, tatbikat safhası ile ilgili aşağıdaki açıklamaların dikkate alınması çok önemlidir: Bir ülkenin kalkınmasını ancak kendi insanları yapabilir. Ancak, kalkınma programına başlayacak ülkenin ‘uluslararası ve ulusal kalkınma programı’  konusunda eğitimli ve deneyimli uzmanı yoksa, sadece bu uzmanlar (birkaç kişilik bir ekip yeterlidir) ülke dışından temin edilmelidir.

Eğer uzman(lar)’ın yurt dışından temini gerekli oluyorsa, konuda yeterli bilgi ve deneyimi olan Türkiye’den bir kişi, İngilizce ve Rusça dillerine tam olarak vakıf olan bir veya iki kişi de tercihen Kuzey Kafkasyalı kardeş halklardan ve(ya)  Rusya’dan seçilmesi çok faydalı olabilecektir.

Bu uzmanlar haricinde kalan çalışma gurup ya da guruplarının tamamı, ülkenin kültürünü iyi bilen;  ülkeyi ve insanını/kültürünü bildikleri için de hataya düşmeyecek kişilerden  oluşturulmalıdır. Başka ülkelerin konudaki çalışmalarından istifade edilmelidir. Ancak, kesin olarak ‘çalışma gurupları’ Abhazyalı ve gerekiyor; mümkün oluyorsa Rusya’da yaşayan Abhaz diasporasından oluşmalıdır.

Basit bir söylemle, yapılması gerekli olan, Abhazya’da ‘öğrenen ve öğrendiğini öğreten ve uygulayan’ bir sistemin yaratılmasıdır.

Temel Yaklaşım; İzlenecek Adımlar:

  1. Üst yönetim; Başkan, Başbakan ve Parlamento Başkanı’nın ‘gereklidir, yapılmalı’ kararını vermesi,
  2. Projeyi tasarlayıp uygulamasını koordine edecek 2 ya da 3 uzman ile anlaşma,
  3. Üst yönetim ile uzmanların ortak çalışma toplantısında, bilimsel analiz yöntemlerinden biri kullanılarak, Abhazya Devleti’nin yapısı; mevcut kurumlar ve muhtemel gerekli kurumların  ve Abhazya’nın sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik varlıkları ve nitelikli personel yapısının analiz edilmesi ve bu analiz sonuçlarına göre kurulacak ‘çalışma gurubu(ları)’na verilecek eğitimin niteliği ve şeklinin belirlenmesi. Ayrıca, projenin hazırlanması ve uygulama safhalarının gerektirdiği hukuksal gerekliliklerin tespit edilmesi,
  4. Üst bölümde açıklandığı üzere ‘toplum kesimleri/temsilcileri’ ile toplantı; olurları ve katkıda bulunmaları konusunda motive edilmeleri,
  5. Üçüncü maddede yazılı analiz çalışmasının sonuçlarına göre belirlenen hukuki ihtiyaçların gerekli  kıldığı kanunların hazırlanması,
  6. Hazırlanan kanunların parlamentoda müzakere edilerek kabul edilmesi,
  7. Çalışma gurubu ya da guruplarının seçilip-oluşturulmaları,
  8. Uzmanlarca, çalışma guruplarının projenin ihtiyaçlarına uygun halde eğitilmeleri; kişisel becerilerinin geliştirilmesi(iletişim, hızlı okuma, zaman yönetimi, çeşitli planlama teknikleri, bilgisayar okur-yazarlığı, duyarlık eğitimi, stres yönetimi, sorun çözme teknikleri, sistemli düşünme, istatistik ve benzeri teknikler),
  9. Çalışma gurubu ya da guruplarının çalışmaya başlayıp adım-adım projeyi gerçekleştirmeleri,

İzlenmesi gereken adımlardır.

Sonuç:

Giriş bölümünde değinildiği üzere, Abhazya’da anılan bu iki ana konuda gereken yapılmadan arzu edilen hedefe varılamayacağı gerçeğidir. Tabii, yine not edildiği üzere üst yönetimin bu gerekliliğe kesin olarak inanması ve projeye tam anlamıyla sahiplenmesi ve her aşamada destek vermesi gerekmektedir:  Aksi durumda, devletçi felsefe ile şekillenmiş bürokrasi, ‘yeniden yapılanmaya; pazar ekonomisinin kurumlarına’ direnç gösterecek, kalkınma programını engelleyeceklerdir.

Dileğimiz, gerekenler konusunda kısa sürede müspet karar verilmesi ve tatbikatı yapılıp Abhazya’nın; halklarının demokratik, insan haklarının tam anlamıyla geçerli olduğu, evrensel hukuk normlarının gerçekte uygulandığı mutlu bir ulus olması, uluslar arası camianın da Abhazya’nın egemenlik ve bağımsızlığını kısa sürede kabul etmesidir.

Not:
1. Önerilen bu projenin kapsamında olmakla birlikte, öncelikli bir konu da
Abhazya’nın haklılığının etkili ülkeler,  kurumlar ve dünya kamuoyunda etkin bir şekilde tanıtılmasıdır. Bu konu da Dışişleri Bakanlığının çok organize bir halde teşkilatlanması (az ama nitelikli personel ile takviye edilmesi), gerekli donanıma sahip kılınması ve bakanlık, ön hazırlık çalışmasını yaptıktan sonra,  önemliden başlanarak etkin tanıtım-propaganda-destek edinme faaliyetinde bulunması gerekmektedir.

  1. Bu öneri metninde yer alan düşünceler konusunda ‘ortak bir ön çalışma toplantısı’ yapılmasının çok faydalı olacağı kanaatindeyiz. Proje, projenin ayrıntıları ve ilk adımların nasıl-ne zaman atılabileceği gibi konular bu çalışma toplantısında ayrıntılı olarak tartışılabilir.
  2. Finlandiya’nın kültürel kalkınma sonunda nasıl ‘cennet ülke’ olduğunu hikaye eden eser, Oktay Çikotua kanalıyla tarafınıza gönderilmiştir.

(*) “Zengin ve fakir ülkeler arasında, sadece ‘insan dokusu/niteliği’ farkı vardır”

Zengin ve fakir ülkeler arasındaki fark ülkelerin yaşı değildir. Mesela,Hindistan ve Mısır gibi ülkelerin iki bin yıldan fazla geçmişi vardır ve fakirdirler. Öbür taraftan, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi 150 sene önce isimleri bilinmeyen ülkeler kalkınmış ve zengin ülkelerdir.

Doğal kaynakların var olup olmaması da zengin ülke fakir ülke arasındaki farkı yaratmaz !!

Japonya.. Ufacık bir adaya sıkışmış, %80 arazisi tarıma ve hayvancılığa uygun olmayan bir ülkedir ama aynı zamanda dünyanın ikinci büyük ekonomisidir.

Ülke dev bir bir yüzer fabrika gibidir, bütün dünyadan ham madde ithal eder, sonra da bütün dünyaya bitmiş ürün ihraç eder.

Diğer bir örnek, kakao yetiştiremeyen ancak dünyanın en kaliteli çukulatasını üreten İsviçre’dir. 4 ay da sürse de kısa yaz döneminde toprağı da ekerler, hayvancılık da yaparlar. Bu yetersizlikte bile ürettikleri süt ürünleri en iyi kalitededir.

Bu ufak ülke yansıttığı güvenli, düzenli ve çalışkan ülke imajı sayesinde dünyanın para kasası olmayı da başarmıştır.

Zengin ve fakir ülkelerin yöneticilerini birbirleriyle karşılaştırdığınızda aralarında önemli bir fark bulamazsınız.Irk ve deri rengi de önemli değildir. Kendi ülkelerinde tembel olarak tanınan işçiler aslında zengin Avrupa ülkelerinin arkasındaki ana üretici güçtür

Peki…. O zaman aradaki fark nereden gelmektedir?

Fark ; Uzun yıllardır kültür ve eğitim ile içlerine işlenen değişik bakış açısıdır.Zengin ve kalkınmış ülke insanlarının davranışlarını incelediğimizde, büyük bir çoğunluğun şu prensiplere kalben inandığını görüyoruz:

  1. Temel ahlaki kurallar
    2. Dürüstlük
    3. Sorumluluk
    4. Kanun ve kurallara saygı
    5. Başkalarının hakkına saygı
    6. Çalışkanlık
    7. Tasarruf ve yatırıma inanç
    8. İrade
    9. Dakiklik

Geri kalmış ülkelerde nüfusun çok küçük bir azınlığı bu prensiplere inanmaktadır. Biz, doğal kaynaklarımız olmadığı için veya doğa bize karşı zalim davrandığı için fakir değiliz.

Biz, doğru bakış açısına sahip olmadığımız için fakiriz. Zengin ve kalkınmış ülkeleri o noktaya getiren işlevsel prensiplere uymak ve bunları çocuklarımıza öğretmek azmimiz olmadığı için hala fakiriz.

EK: Dünya Abhaz-Abaza Birliği Sohum Toplantısı’nda, Dil Konusunda sunulan bildiri 

ªªªªªªªªªªªª

(Mart 2005 -Abhazya’da, Başta Abhazlar Olmak Üzere ‘Kültürel Milli Bilinç’in Yaratılması’ Ve     Eşzamanda ‘Sosyo Kültürel Ve Sosyo Ekonomik Kalkınma’nın Sağlanması Acil İhtiyacı  Hakkında Düşünceler Ekidir)

ABHAZ DİLİ VE DÜNYA ABHAZ-ABAZA HALKLARI
BİRLİĞİNİN MİSYON-VİZYONU
Atay Çuşba

İstanbul, Eylül 2004

Sunum
Son yüzyılda Batı aleminin duyarlı gruplarınca tüm kültürler; özellikle kadim kültür-dillere sahip guruplara ait kültür-dillerin kaybolmaması; korunması-geliştirilmesi bağlamında gayretlerin bulunduğu bilinmektedir. 19. yy’ın ikinci çeyreğinde yoğunlaşmaya başlayan bu yaklaşım, insanlığın giderek ağırlaşan ahlaki-ruhi bunalımının; maddeden ruhsal zenginliğe doğru bir denge oluşturma ihtiyacından olsa gerektir. Özellikle Batı aleminde, neredeyse tüm maddesel ihtiyaçların karşılanabilmesine rağmen yaşanan ahlaki ve ruhsal çöküntünün böyle bir yaklaşımı tetiklediği; dayattığını söylemek mümkündür. Ancak, zaten yetersiz olan bu istekler, ülkeler ve bazı grupların kısır görüş ve değişik menfaat kaygıları sebebiyle gereği kadar desteklenemeyince her geçen gün, Kadim kültürler-dillerin kayıpları ölüme doğru seyretmektedir.

Konuda ki ihtiyacı açıklayıcı olması açısından bilimsel buluşlarının yanında düşün adamı olarak da insanlığın önde insanlarından olan Albert Einstein’dan bir örnek verilebilir: “… ödevimiz ulu ve dayanıklı varlıklarımız arasında hayata değer veren ne varsa onları korumak ve çocuklarımıza atalarımızdan aldığımız kültür mirasını daha arı ve daha zengin olarak aktarmaktır…”  Albert Einstein.

İhtiyaç, Einstein’ın söylediği gibi olmakla birlikte, cılız gayretler maalesef ihtiyaca cevap verememiş artık günümüzde kadim kültür-diller’in kayıplarının telafi edilerek yaşatılması ihtiyacı her zaman duyulanın ilerisinde çok artmıştır. Ancak şartlar o denli aleyhte gelişmiş-gelişmektedir ki, içinde yaşanılan yıllarda konuda gerçekçi, akılcı, uygulanabilir bir siyaset, strateji belirlenemez ve duyarlı bir özveri gösterilemezse kalan kadim kültür-diller’in çok azı hariç tamamı ölecektir.

Bu bağlamda, kadim bir kültürün seslendirilişi-sesi olan Abhazca’nın korunması, geliştirilmesi ihtiyacından kaynaklanan böyle bir toplantının yapılmasını çok doğru ve anlamlı bulmak ve takdir etmek gerekir.

Ayrıca, Dünya Abhaz-Abaza Halkları Birliği’nin gelecekte neler yapabileceği, yapması gerektiğinin tartışılması da yukarıda ortaya konan düşünceler ışığında, çok doğru bir yaklaşım olsa gerektir.

Bugünkü toplantının ilk gündem maddesi,  “Abhaz dilinin, Abhazya’da ve diasporada yaygınlaştırılması, yaşatılması, korunması ve dil sorunlarımızın irdelenmesi çözüm yollarının aranması”  diye belirlendiği için, doğal olarak Abhazca dili ile ilgili düşünceler dile getirilecektir. Ancak, belirtilecek tüm düşünceler tüm kadim kültür-diller için geçerlidir. Özele indirgersek de, Abhazya’da yaşayan tüm kültür-diller, belirtilecek düşüncelerin doğrudan muhatabıdır.
Abhaz-Abazalar’ın Kadim Kültürü: Akabza

Bilindiği üzere Kafkasya ve Kafkasya’nın otokton halkları, tüm tarih boyunca insanlığın ilgisini çekmiş; özellikle Batı Aleminden araştırmacılar bölgeye sayısız seyahatler-araştırmalar yapmışlardır. Bu bilgin ve seyyahlar, bölgeyi ve insanını çok gizemli bulmakta ve konuda yüzlerce cilt eser yazılmış bulunmaktadır. Bu eserlerden, bölge insanın yaşama geçirdiği ve halen de kayıplarına rağmen yaşayan-yaşanan, kardeş halkların Khabze, Xabze, Akabza diye seslendirdiği ‘doğru yaşamı sağlayan kadim kültürün’, tarihin bu kadar derin zamanlarında nasıl oluşturulabildiğine akıl erdirilemediği anlaşılmaktadır.

Bu eserlerde, hem bölge hem de otokton halklar ile ilgili çok gizemli bir tablo sergilenmektedir. Ancak otokton halklar, örneğin Abhaz-Abazalar, sahip oldukları ‘kadim kültür-dil’in gizemi konusunda çok fazla derin bilgiye sahip bulunmamakta, samimi olarak dile getirilecek olursa da, kültürün temel prensipleri merak  edilmemekte, sorgulanmamaktadır: Dinlerden binlerce sene önce, ‘devlet’  ya da ‘ilahi-dinsel’ bir otoriteye dayandırılmadan ‘doğru-mutlu’  yaşamı sağlamış bir ‘doğru yaşam felsefesinin’ oluşturulmuş olması ve bu öğretinin tam anlamı ile başarılı olabilmesinin gizemi,  batılılarca hayranlıkla araştırılıp-izlenirken; mensuplarında merak konusu olmamış, çok doğal bir şeye sahip olunduğu izlenimine verecek tarzda, felsefenin sadece bir bölümü olan ‘günlük yaşamı düzenleyen kaideleri’  konuşulan, yazılan bir husus olmuştur.

Bu konuda bir örnek verilecek olursa, Batılı bir yazar olan Gilford Polgrave,  1872 yılında İngiltere/Londra’da yayımlanan “Doğu Araştırmaları” adlı eserinde, bölge halkları; örneğin Abhazlar  ile ilgili şöyle bir yorumda bulunmaktadır:

“… Bu Abhaz halkının çok eskiye uzanan geçmişleri hakkında az bilgisi vardır. Fakat eski Yunan kayıtlarında, çok eskiden beri Karadeniz’in doğu kıyısında yaşadıkları belirtilir. Bu bölge kesinlikle bugün de yaşadıkları aynı yerdir. Fakat bu otoktonların nereden geldikleri hala bir sorudur. Uzun boylu, açık tenli, renkli gözlü, kumral saçlı insanlardır. Atletik sporlara ve hareketli hayata olan ilgi ve bağlılıkları, onların kuzey kökenli olabileceklerini gösteriyor. Karakterleri cesur ve girişken, ticarette eğilimli olup bir de çocuksu bir kurnazlıkları vardır. Çıkar elde etmek için örgütlenme yeteneğinden yoksundurlar. Buraları gezen hiçbir gezgin daha bu insanların gizemini çözememiştir.”

Kültürün eskiliği, derinliği, önemine birkaç örnek daha verilecek olursa:

  • Rus kökenli araştırmacı-yazar Alexandre Başhmakov, 1937’de Fransa/Paris’te yayımlanan,   “Karadeniz’de Yirmi Yüzyıl Etnik Evrim-Kimmerler-Çerkesler-“  adlı eserinde:  “… Tarihin sırlarının anahtarlarını arayanlar, bunu bugün Kafkasya ve Pirenelerde yaşayan dağlı halkları araştırarak bulabilirler.”
  • Amerikalı profesör Reginald Aubrey Fessenden,  1923 yılında Amerika/Boston’da yayımlanan,  “Kafkasya Berzahının Batık Uygarlığı” adlı altı bölümden oluşan eserinde, “…Genelde sonuç olarak vardığımız kanıları şöyle sıralayabiliriz:

– Kafkasya, dünyanın sabahının ülkesidir.
– Kafkasya insanlığın beşiği ve anavatanıdır.
– Tufan öncesinde ilk insanlık uygarlığı (Atlantis gibi) Kafkasya’da oluşmuştur.
– Kafkas kavimler bu uygarlığın yanaşması değil, aslıdır.
– Bugünkü Kafkas kavimleri de onların ahfadıdır.
– İleride yapılacak kapsamlı arkeolojik araştırmalar bu tezi daha iyi kanıtlayacaktır…”
diye yazmışlardır.

Bir başka örnek ise, 1960 yılında iki Fransız  arkeolog tarafından Maykop’a çok yakın bir mesafede bulunan ve 1963 yılında St. Petersburg’da Prof. G.TOURÇANİNOV ve ekibinin katılımı ile okunabilen, bilimsel yöntemler ile, M.Ö. 1300-1200, başka bir deyişle günümüzden 3300-3200 yıl öncesine tarihlendiği belirtilen,  ‘Maykop Taşı’nda ki dil için, bir makalesinde TURÇANİNOV şöyle yazmaktadır:

  • “… Birçok okuma girişiminden sonra nihayet yazıyı okuduk. Bu yazı, Karadeniz Doğu sahillerinin otantik-yerli halkı olan ve tarihi bağlantısı antik yazarlarca efsanevi ‘Kolkhi’ye uzanan ABHAZCA idi. Abhazların Kolhis dışında, yazılı taşın bulunduğu yörede de yaşadıklarına bu belge tanıklık etmektedir…’  ‘…‘Modern Alfabenin atası durumunda olup günümüze dek bulunmuş en eski kaynak olmaktadır…”

Bugün konumuz olan Abhazca, böylesi önemde bahsedilen bir kültürün mensubu insanların seslendirdiği kadim bir dildir. Bu dilin yaşatılması-geliştirilmesi sorumluluğu insanlığın olmalıdır. Ancak, asıl sorumluluk mirasçılarınındır.

Abhazca dilini de kapsayan kültüre verilen ad, bilindiği üzere ‘Akabza’ dır. Kuzey Kafkasya’nın uzun tarihinde, özellikle son iki yüzyıl içinde (savaşlar, zorunlu göçler, Vb. sebeplerden)  ‘Akabza’  çok önemli kayıplara uğramış; zaman içinde şartların ve çevre koşullarının getirdiği ‘kültüre ait olmayan öğeler’  kültürün öğesi sayılır hale gelmiştir. Asıl üzüntü duyulacak husus ise, kültürün sadece bir bir bölümünü kapsayan ‘günlük yaşam kaidelerinin’,  kültürün bütünü kabul edilir hale gelinmesidir.

Abhazya’nın Aşkharua bölgesinden olup 19. yy.’ın ilk çeyreğinde Türkiye’ye göç eden bir ailenin mensubu olan ve sonradan dört çocuğu ile Kanada’ya göç eden ve günümüzde Kanada/Vernon’da yaşayan 89 yaşındaki Murat Yağan, Akabza’yı mealen şöyle tarif etmektedir:

  • Akabza, doğru-mutlu yaşam felsefesidir. Doğru yaşam kaideleri, sıfır yaştan-ölüme örnek olarak-olunarak öğrenilir-öğretilir. Kişi-toplum,  doğru-mutlu yaşamı sağlayan kaideleri, sıfır yaştan itibaren-doğal ortamı içinde öğrendiği için, bunları hayata uygularken  düşünmeye gerek duymaz; nefes almak(içgüdü)  kadar doğal bir şekilde hayata uygulanır.
  • Akabza üç aşamalı bir doğru bir yaşam felsefesidir: a) Günlük yaşamı belirleyen kaideler, b) Entelektüel seviyeyi yükselten eğitim,  c)  Kişi-toplumun, ruhsal doygunluğu-bütünlüğünü sağlayan yaklaşım-eğitim.

Özetle, bugün üzerinde çalışma yapılacak ‘Dil-Abhazca’  böylesine önemli-kadim bir kültürün ‘sesi’; anlaşma aracıdır.

Dil(ler)

Bilindiği üzere dil,  “halkın var olabilmesi”nin olmazsa olmaz yegane aracıdır. Dil yok olduğu anda bir halkın var olabilmesi imkanı tamamen tükenmektedir. Geçmiş tarihi süreçte  büyük medeniyetler yaratmış halklar, dilleri yok olur olmaz tarih sahnesinden silinip gitmişlerdir: ‘Dilin kaybolduğu-yok olduğu anda, milletin de var olamayacağı’ gerçeği, bilimsel açıdan da kabul görmüştür.

Özelde: Abhazca Ve Abhazya’da Var Olan Diğer Diller

Abhazya’nın otokton halkının Abhazlar olduğu bilinmektedir. Ayrıca  Abhazya’da yaşayan başka  kültür-dil mensubu gruplar da vardır. Son yüz elli yılın normal olmayan gelişmeleri sonucunda Abhazya’da, devlet dili olması gereken Abhazca’nın yerine Rusça devlet dili haline gelmiştir. Yani, otokton halk Abhazların kurduğu bir ülkede ve adı Abhazya olan bir devlette Abhazca, ikincil bir dil haline gelmiş ve bu anormal durum, Abhazca dilini  çok önemli kayıplara uğratmıştır. Abhazya’da yaşayan (Rusça hariç) diğer diller’de aynı durumdadır; bu diller de önemli kayıplara uğramışlardır. Rusça hariç, Abhazya’da yaşayan tüm diller için ölümü getirecek bu durumun normal kabul edilmesi ve devamına müsaade edilmesi düşünülemez.

Şartlar ve sürecin getirdiği bu normal olmayan durumun normal duruma döndürülmesi ihtiyacı vardır. Derhal akılcı, doğru, uygulanabilir bir siyaset ve strateji ile Abhazya’da yaşayan dillerin ölmesi önlenmeli, ‘dil öldüğü anda halk da ölmüş olur’  bilimsel gerçeğinin ışığında her dilin tüm öğeleri ile Abhazya’da yaşayacağı yeni bir evreye geçilmelidir. Tüm dillerin özgürce yaşatılıp-geliştirileceği demokratik bir ortam yaratılırken de, Abhazca’nın ‘resmi devlet dili’ olması, Abhazya’da yaşayan tüm kültür-diller mensuplarının ortak katkısı ile  sağlanmalıdır.

  • Yukarıya not edildiği üzere, Abhazya’da yaşayan tüm topluluklara ait kültür-dillerin özgür, demokratik, eşit bir ortamda korunması-geliştirilmesi ihtiyacı vardır. Günümüzün konusu Abhazca olduğu için aşağıda Abhazca ile ilgili görüş-önerilere yer verilecektir. Ancak, resmi devlet dili olma hariç tüm koruma, geliştirme önerileri, Abhazya’da yaşayan tüm diğer diller için de aynen geçerlidir.

Abhazların kültürü Akabza’nın orijininde, dil, din, ırk, renk gibi ayırıcı etkenlere yer yoktur. Her canlıya; insana, canlı-insan olduğu için en büyük değerin verildiği gerçeği-geleneği unutulmadan, yeni hedefin belirlenmesi ve bu hedefe uygun siyaset ve stratejinin oluşturulup-uygulamasına geçilmesi ve hedefe ulaşılması gerekmektedir.

Abhazya’da Yaşayan Tüm Dillderin Korunması-Geliştirilmesi Ve Abhazca’nın Resmi Devlet Dili Olması:
Nasıl bir halk, ancak dili ile var olabilirse, devletlerde, kurucu halkın dili ile var olabilir. Kurucu halkın dili var olamadığı anda, suni olarak birincil dil haline gelen dil hariç tüm diğer diller de yok olmaya mahkum olmaktadır. Bu sebeple, hem tarihin hem gerçekçiliğin gereğini Abhazya’da yaşayan tüm topluluklar fark etmeli, doğru algılayabilmeli ve her dilin muhafazası sağlanarak Abhazca’nın resmi devlet dili olmasına destek verilmelidir. Gelecekleri adına bu görev, Abhazya’da yaşayan tüm etnik toplulukların sorumluluğudur.

Olmazsa Olmazlar:

Hem insanlık anlayışının hem de gerçekçiliğin gereği, bir devletin vatandaşları arasında ayırım gözetmemesidir. Salt akılcılık açısından bakıldığında bile ‘vatandaşlar arasında eşitlik sağlamamın’ vazgeçilmez bir şart olduğu kolaylıkla anlaşılabilir. Tarihsel süreçte ve günümüzde, bu anlayışın dışındaki uygulamaların devletlere nelere mal olduğunu tarih sayfalarından ibretle izlemek mümkündür. Bu bağlamda Abhazya Devlet Yönetimi, Abhazya’da yaşayan tüm etnik topluluklara eşit mesafede olmalıdır. Özetle, İnsanlık anlayışı ve gerçekçiliğin gereği olarak Abhazya Devleti:

  • Her konuda olmak üzere; özelde dil konusunda da vatandaşlarına eşit davranmalıdır. Kişisel, gurupsal üstünlük çabalarına hiçbir şart altında izin verilmemelidir.
  • Kanun önünde tüm Abhazya vatandaşları eşit olmalı; hiçbir etnik gruba ya da kişiye ayrıcalıklı davranılmamalıdır: Abhazya da hukuksal zemin ve bunun tatbikatı her bireye eşit olmalıdır.
  • Abhazya Yönetimi ve otokton halk Abhazlar: Yukarıda açıklanmaya çalışılan yaklaşım-ilkeler çerçevesinde, diğer Abhazya Vatandaşı topluluklar ile samimi iletişim-işbirliğine girmeli ve Abhazca’nın resmi devlet dili olması ihtiyacı konusunda topluluklar ikna edilmelidir. Bu yaklaşımın, diğer dillerin yaşamasının da ihtiyacı-garantisi olduğu anlatılabilmelidir.
  • Tüm Abhazya Devleti vatandaşı etnik topluluklar: Kültür-dilleri’nin muhafazası için bu doğru yaklaşıma ihtiyaç olduğunu çok iyi algılamalıdırlar. Aydınlar bu konuda inisiyatifi elde bulundurmalı; dışarıdan ve içeriden provokasyonlara izin verilmemelidir. Abhazya’nın, Abhazya’ya vatandaşlık bağı ile bağlı olan tüm toplulukların ortak vatanı olduğu bilinci korunmalı ve yaygınlaştırılmalıdır. Abhazca’nın devlet resmi dili olması önümüzdeki yıllarda sağlanamazsa, tüm etnik toplulukların kültür-dillerini muhafaza etmesi mümkün olamayacak ve bunun sorumluluğu, ayırımsız  tüm Abhazya aydınlarına ait olacaktır. (Amerikalılık örneği, tüm etnik Abhazyalıların iyi inceleyip, örnek alması gereken bir husustur.) 
  • Rusya, tarihsel uygulamalarının muhasebesini yapmalı, Abhazya halklarına ve kendi vatandaşlarına olan manevi-maddi sorumluluğunun bilincine en azından bu safhada  varmalıdır: Çarlık Rusyası dahil Rusya Yönetimlerinin uygulamaları, başka halklara onarılamaz zararlar vermiştir. Ancak, Rusya Yönetimlerinin yanlış tercih-uygulamaları  aynı zamanda Ruslara da onarılamaz maddi-manevi zararlara mal olmuştur.
  • İnsanların, halkların felaketi üzerine mutluluk inşa edilemez. Eğer bu mümkün olsaydı, Rusya Devleti bugün içinde bulunduğu durumda olmaz, Rusya Devleti halkı, en geri kalmış ülkeler halklarının yaşamına sahip-layık olmazdı. Bu realiteden hareketle Abhazya devlet Yönetimi, ‘doğrunun; Abhazca’nın Abhazya Devletinin Resmi Dili olması’ gerekliliği doğrusunun  tatbikata sokulacağı bu yeni devrenin sorunsuz olması için, Rusya Devlet Yönetimini ikna etmelidir.

Eğer, bunlar ve benzeri ‘olmazsa olmazlar’ yerine getirilebilirse, Abhazca’nın Resmi Devlet Dili haline gelmesi; Abhazya’da yaşayan tüm etnik halkların kültürleri-dillerini muhafaza edip geliştirmeleri mümkün olabilecektir.

Tatbikat; Teoriden-Fiiliyata Geçirme

Doğruları ifade etmek kolaydır. Ancak, ifade edilen doğrular yönünde ‘hedef, hedefe uygun siyaset ve strateji’  üretilemediği ya da bunlar için doğru hazırlıklar yapılabilse bile, uygulama ikliminin oluşturulamadığı durumda, doğrunun hayata geçirilme şansı olamamaktadır. Doğal olarak konuda işin teorisi doğru-uygulanabilir bir öngörü ile  yazılı bir kitapçık halinde ortaya konulmalıdır. Ancak, doğru şeylerin yazılı kitapçık halinde ortaya konulmasının yanında, tatbikat asıl önemli olan safhadır. Bu bağlamda:

  • Misyon ve vizyon ortaya konulmalı; tarif edilmelidir. Bu misyonun hiçbir sıkıntıya yol açmayacak tarzda yerine getirilebilmesini sağlayacak ‘siyaset, strateji, uygulama zemini-iklimini’  belirleyecek-oluşturacak uzmanlar ve STK; halklar temsilcilerinden oluşan  bir ‘çalışma gurubu’ oluşturulmalıdır. Tüm halkları temsil edecek uzmanlardan oluşan  ‘çalışma Gurubundan’, aşağıda yazılı misyon ve vizyon için katılımcı-gerçekçi-uygulanabilir bir ‘hukuki zemin’  ve ‘tatbikat projesi’  istenmelidir. Özetle: Abhazya’da yaşayan her bir  kültür-Dil’in,  kendini özgürlük içinde koruyup-geliştireceği bir yaklaşım; hukuksal zemin içinde, “Abhazca’nın Resmi Devlet Dili  olmasını sağlayacak, tüm detayları ayrıntılı düşünülmüş ‘program-proje’  bu çalışma gurubu tarafından oluşturulmalıdır. 

Misyon: Abhazya’da yaşayan tüm etnik kültür mensuplarının mutabakatı-desteği ile, Abhazya’da Abhazca Dilinin ‘resmi devlet dili’ olmasını sağlamaktır.

Vizyon:  Abhazya’da, Abhazcanın Resmi Devlet Dili haline getirilmesi sağlanırken, Abhazya’da yaşayan tüm etnik toplulukların kültür-dili’ de korunacak-geliştirilecektir. Bireysel ya da toplumsal hiçbir ayırım yapılmayacak, her bir Abhazya vatandaşına eşit davranılacaktır. Abhazya’da yaşayan tüm etnik grupların kendini birinci sınıf Abhazya Devleti Vatandaşı sayacağı bir hukuki yapı ve tatbikat  ile, ‘Abhazcanın Resmi Devlet Dili’ olması sağlanacaktır.

Ayrıca, misyon ve vizyona uygun tatbikat projesini hazırlayacak çalışma gurubundan, misyon ve vizyon çerçevesinde:

  • Her tür hukuki alt yapı ile donatılmış ‘hedefe götürücü Yürütme Kurulu’nun (Abhazya’da yaşayan tüm kültür-Dil temsilcileri bu kurulda temsil edilmelidir)  oluşturulması,
  • Bu projeyi yürütecek Yürütme Kurulu’nu koordine edecek, kurulun tüm diğer kurum ve kuruluşlar ile koordinasyonunu sağlayıp hedefe sağlıklı bir şekilde gidebilmelerini sağlayacak her tür imkanı-desteği verecek bir devlet bakanlığı ya da cumhurbaşkanı yardımcılığının ihdas edilmesi ile ilgili gerekli her tür detayın projeye dahil edilmesi istenmelidir.

Çalışma Gurubu’nun çalışmasını tamamlayıp ortaya koymasının ardından: Ortaya çıkan yazılı metin-kitapçık, tarafsız bazı ‘uluslararası kurum-kuruluş uzmanlarına’  incelettirilip-katkıları alınmalı ve,

  • Abhazya Hükümeti ve üniversite temsilci uzmanlarının katkıları ile sonuç ‘tatbikat metni’  ortaya çıkarılmalıdır.
  • Sonuç metnin gerektirdiği hukuki ortamı sağlayacak kanunlar, Abhazya Parlamentosu’nca çıkarılmalı ve,
  • Kurulacak Devlet Bakanlığı ya da Cumhurbaşkanı Yardımcılığı’nın koordinasyonunda Yürütme Kurulu, hedef doğrultusunda çalışmaya başlamalıdır.

Not: Milli Eğitim Bakanlığının başka konulara da konsantre olma ihtiyacı sebebiyle, bu projenin bu bakanlığa bağlanması düşülmemiştir (diğer acil-güncel ihtiyaçlara ayrılabilecek zorunlu zaman sebebiyle projenin sürüncemede kalması gibi programı aksatacak-geciktirebilecek mahzurlar düşünülerek). Bu sebepten, salt bu proje ile ilgilenecek Devlet Bakanı ya da Cumhurbaşkanı Yardımcısı öngörülmüştür.

Abhaz Diasporası:

Özellikle 1850’li yıllardan  sonra Abhazya da yaşayan otokton halk Abhazlar’ın yüzde doksana yaklaşan bölümünün zorunlu göçe tabi tutulduğu bilinmektedir. Zorunlu göçe tabi tutulan insanların üçüncü jenerasyon ve sonrası çocuklarının, çok önemli bir yüzdesi Türkiye’de; azımsanmayacak sayıda insan da, dünyanın dört bir tarafında yaşamaktadır.

  • Sadece Türkiye’de, kimliğini unutmamış Abhaz kökenli insan sayısının 800 binli bir sayıya ulaşabileceği güvenilir kaynaklarca ifade edilmektedir.
  • Türkiye ve tüm diğer ülkelerde yaşayan Abhazlar, ‘Ata Vatanları, kültürleri; ana dilleri’  konusunda çok içten duyarlılık içindedir. Diasporada Yaklaşık 140 sene geçirilmiş olmasına rağmen çok önemli sayıda insan halen ‘ana dilleri-Abhazca’yı konuşabilmektedir.
  • Ancak, 40’lı yaş altı nesillerin Abhazca konuşma oranı çok düşmüştür. Şartlar bu yüzdenin daha da azalmasını dayatmaktadır ve,
  • 40 yaş altı genç neslin ‘ata kültürlerine’ ilgisi çok daha bilinçli olmasına rağmen şehirleşme oranının yüksekliği gibi olumsuz koşullar sebebiyle kültürün en önemli öğesi olan ‘dil’ konusunda eksikli yetişmektedirler. Bu durum gençlerin en büyük üzüntü kaynağıdır.

Not edilen ve edilmeyen sebeplerle, Abhaz diasporası için de ‘özel bir program’ın hazırlanmasına ihtiyaç vardır. Bu ihtiyaç da, ihmal edilemez ve geciktirilemez. Bu bağlamda:

  • Ya, yukarıda önerilen ‘çalışma gurubundan’, yapacakları çalışmanın içine diaspora projesini de koymaları istenebilir,
  • Ya da, bu çalışma gurubunun Abhazya için hazırlayacağı programın hemen akabinde, diaspora ile ilgili proje için çalışma yapmaları istenebilir.

Her iki durumda da  ‘çalışma gurubu’, diaspora temsilcileri ile takviye edilmelidir.

Diaspora Projesi İçin Misyon, Vizyon:

Misyon: Abhaz diasporasının Ana Dillerini; kültürlerini muhafaza etmeleri ve geliştirmeleri sağlanırken, aynı zamanda  bu insanların, Ata Vatanları ile bütünleşme bilinçleri yükseltilecek ve arzu edenlerin Ata Vatana dönüşleri için gerekli her tür hukuksal, sosyokültürel ve sosyoekonomik şartlar  sağlanacaktır.

Vizyon:  Abhaz diasporası insanlarının yaşadığı ülkelerin hukuki mevzuatlarına, muhatap kişilerin sosyokültürel ve sosyoekonomik  şartlarına uygun; gerçekçi davranılarak, Abhazya Devletinin hukuki mevzuatı ve sosyokültürel ve sosyoekonomik realitelerine uygun hareket edilerek, Abhaz diasporasının başta ‘Ana Dillerinin’ muhafazası-geliştirilmesi olmak üzere; kültürel beklentilerinin karşılanması, sosyoekonomik ve sosyokültürel kalkınmalarının sağlanmasına gayret edilecektir.

Ara Not:

Diaspora projesi ortaya çıktığında, bu projenin hayata geçirilmesi için dünya Abhaz-Abaza halkları yürütme kurulu muhatap olmalıdır: dünya Abhaz-Abaza halkları yürütme kurulunun aşağıda açıklanacak başka hedefleri ile birlikte bu projede gerçekleştirilmelidir (*).

Dünya Abhaz-Abaza Halkları Birliğinin Misyon-Vizyonu:

Tarihi süreç boyunca bir çok kültür ya iz bırakmadan ya da bazı izler bırakarak yok olmuştur. Bir çokları da, değişik etkenlerle çok fazla değer yitirmiş; kayıplara uğramıştır. Kayıpları ne kadar çok olursa olsun tüm kültürler; diller bir dünya varlığıdır; çok değerlidir, korunmaları ve yeniden geliştirilmeleri gerekir: İnsanlığın tüm kültürleri koruma-geliştirme sorumluluğu vardır.

Ancak,

  • insanlığın çok önemli oranda maddeye tapınır hale sürüklenmesi; bireyselliğin toplumsallığa tercih edilir hale gelmesi,
  • kadim kültürlerin kaybedilmesinin ruhsal; toplumsal  çöküntüye sebep olduğunun algılanamaması gibi sebepler, kültürlerin korunması, özellikle kadim kültürlerin korunması, geliştirilmesi bağlamında gayretleri yetersiz kılmaktadır.

Bu durumda, her kültürün mensuplarının sorumluluğu daha da artmaktadır. Özellikle, başarılı olmuş kadim kültürlerin mensuplarının hem kendileri hem de insanlık adına sorumlulukları çok ağırdır; çok akılcı bir fedakarlığa ihtiyaç duyulmaktadır.

Bu bağlamda, özele indirgenirse Akabza kültürü mensuplarının hem kendileri hem de insanlık adına ağır, ihmal edilemez ve geciktirilemez sorumlulukları olmalıdır-vardır. Çünkü, Akabza kültürünün ataları ‘ayıp’ özelinde bir yaptırımla, devlet gücü ya da ilahi bir güce dayanmadan;  kullanmadan ‘mutlu bir toplum yaşamı sağlama’ başarısını göstermişlerdir. Devlet ya da ilahi bir güce dayandırılmadan bu tür başarı günümüze kadar olmamıştır denebilir. Olmuşsa bile, kalıntılarına ancak toprak altında ulaşılabilmektedir.

  • Önemli ölçüde kayıplara uğramasına rağmen Akabza kültürü ve mirasçıları halen hayattadır. Özverili bir gayret ile, bu kültürün temel prensiplerinden hareketle yeni bir yorum yapılarak ‘yeni bir doğru yaşam felsefesi’ ortaya çıkarılabilir: Akabza’nın temel prensiplerinden hareketle güne ve yarınlara uygulanabilecek bu yeni yaşam felsefesi de, insanlığın mutlu yaşam yolunda arayışına  yeni bir alternatif  olarak sunulabilir.

Üst bölümlerde Akabza Kültürü’nün de dahil olduğu Kuzey Kafkasya Kültürü’nün/Xhabze, Xhabze, Akabza’nın başarısı-önemi vurgulanmaya çalışıldı. Konuda bir  örnek daha verilecek olursa: Bilindiği üzere Milattan Önce den günümüze  Abhazların da dahil olduğu Çerkesler ve bunların gizemli olarak ifade edilen kültürü ile ilgili yüzlerce cilt eser yazılmıştır. Batı Aleminden Bilim adamı, seyyah, arkeolog  gibi şahıslara ait eserlerden  250’ye yakın bir bölümünü kapsayan bir bibliyografya yayımlanmıştır Türkiye/İstanbul’da (1).

Anılan bibliyografya’da, Milattan önceden 19 yy’a kadar; Heredot dahil çok önemli kimseler ve eserleri tanıtılmakta ve bu kişilerin çok övücü söylemlerinden alıntılara da yer verilmektedir. Bu alıntılarda yer alan söylemlerde, ‘doğru-mutlu bir yaşamı sağlayan öğretinin  ‘temel prensiplerinin ipuçlarını’ da  bulmak mümkün olmaktadır.

  • Bu ipuçları, söylemlerden ‘ayrı-ayrı’  ayıklanıp  ‘yan-yana’  getirildiğinde, asrımızın tüm etik değer ifade eden kavramları yan-yana gelmiş olmaktadır:

o     Onurlu  Olmak  /  Kutsallık- Ruhun Ölmezliğine İnanma / Demokratik Yaklaşım-Yönetim / Para, Mevki, Şan ve Şöhrete Önem Vermeme  /  İnançta Bağnaz Olmama  / Kadın, Erkek Eşitliği  / Konukseverlik /  Kendine Güven, Kişiye Güven, Toplumuna Güven Duygusu / Cesaret, Yiğitlik Kahramanlık /  Yetenekli Yönetici Seçme ve Ona Tabi Olma /  Bağımsızlık, Özgürlük /  Konuşma Yeteneği; Fikirlerine Özgür İfade Etme /  Akraba İle Evlilik Yapmama / Doğaya; Çevreye  Saygı  /  Cömertlik /  Nezaket  /  Centilmenlik- Şövalye Ruhlu Olma /   Mülkiyette Ayırım Yapmama -Paylaşmayı Bilme /  Yurtseverlik  /  Sevgi, Saygı; Her Seviye ve Yaştakinin Birbirini Sevmesi-Sayması / Karakterli Kişilik /  Entelektüel Olma  / Sözünün Eri Olma  /  Alınan-Alınacak ‘Toplumsal Kararlar’ın Demokratik Yöntemle Alınması ve Kararların Toplumca Kabul Edilebilir Olmasına Özen Gösterme/.

Batılı araştırmacıların Kuzey Kafkasya’da yaşayan kardeş halklar ile ilgili kullandıkları bu değer-kavramlar, son yüzyılda ‘evrensel insanlık değeri’ olarak belirlenen değer-kavramların tümünü kapsamaktadır. Bu kavramlarla ‘doğru-mutlu bir yaşamı’  sağlayacak kültürü, anılan kardeş halkların dinlerden binlerce sene önce oluşturduğu düşünülürse, Akabza kültürünün önemini algılamak hiç de zor olmayacaktır.

İşte bu sebeple Akabza kültürü, hem mensuplarına hem de insanlığa gerekli-yol gösterici olabilecektir. Bu bağlamda,

Dünya Abhaz-Abaza Halkları Birliği’nin üç yönlü bir misyonu olduğu düşünülebilir:

  • Birincisi: Abhazya dahil tüm dünyada yaşayan Abhaz-Abazaların sosyokültürel (**) ve sosyoekonomik konumlarını geliştirmek. Akabza adlı doğru-mutlu yaşam felsefesinin temel prensiplerinden hareketle, güne ve yarınlara cevap verecek yeni yorumunu ‘uluslararası uzmanların’ katılımı-katkıları ile oluşturup, tüm dünya Abhaz-Abazalarına sunmak ve bu yaşam tarzının benimsenerek  yaşanılmasını sağlayacak  bilinç ortamını yaratmak. Ve bu yolla, hem Abhaz-Abazaların daha mutlu yaşamasını sağlamak hem de çevrelerinde yaşayanların örnek alması konusunda gayret sarf edilerek, ‘çevreden başlayıp-yaygınlaşan bir doğru yaşam anlayışının’  yaygınlaşmasına gayret etmek.
  • İkincisi : İnsanlığın içinde bulunduğu bunalımlara yeni bir alternatif anlayış-yaşam tarzı sunmak bağlamında, Akabza kültürünün güne ve yarınlara cevap verebilecek yeni yorumunu insanlığın hizmetine sunmak,
  • Üçüncüsü: Abhazya’nın, evrensel kabul görmüş anlayışa uygun demokratik bir yapıya ulaşmasına katkı sağlarken, aynı zamanda Abhazya’nın kalıcı bir statüye kavuşması çalışmalarına en üst düzeyde; hatta en önde gayret göstermek ve sağlamak.

Eğer ‘misyon’ konusunda ki tespit doğru ise o zaman,

  • ‘VİZYON’ tarif edilmeli,
  • Yönetim Kurulu görev bölümü ve görev tarifleri yapılmalı,
  • Misyon ve vizyona uygun ‘organizasyon’ ihtiyacı belirlenmeli,
  • Organizasyonda görev alacak profesyonel kadronun nitelik tarifleri yapılmalı,
  • Tüm yıllık faaliyetler ve organizasyona gerekli mali ihtiyaç/bütçe hesaplanmalı,
  • Bütçenin gerektirdiği mali ihtiyacın kaynağı, gerçekçi olarak belirlenmeli-temin edilmeli,
  • Belirlenen niteliklere uygun profesyonel kadro oluşturulmalı ve bu kadronun çalışacağı merkez, yeterli donanımla hazırlanmalı,
  • Ve hedef doğrultusunda çalışmaya başlanmalı.

(*)(**): Üst bölüme not edildiği üzere, ‘Diaspora için kültür; dil projesi’de, konuda görevli Bakanlık ya da Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve Yürütme Kurulu ile koordinasyon içinde: ‘Dünya Abhaz-Abaza Halkları Birliği Yürütme Kurulunun’  sahiplenip-gerçekleştirmesi gereken bir proje olmalıdır.

Sonuç
Emperyalist yaklaşımlar ve kültürleri; dilleri yok etmeye yönelik milliyetçilik akımları, asırlardır  tüm taraflara kan, gözyaşı, sefaletin ilerisinde bir şey kazandırmamıştır. Örnekleri pek çoktur ama Avrupa örneği çok çarpıcı bir örnektir:

İronik Avrupa örneği:

Belirli devre-süreler ‘birbirlerine’ üstünlükler sağlayıp; geçici başarıları olan Avrupalıların, asırlarca süren berbat-kirli savaşlar sonucunda,  “kan, göz yaşı ve sefaletten’ öte bir sonuç elde edemedikleri; birçok kültür-dillin kaybolmasına sebep olunduğu ve yaşanan toplumsal bunalımların önemli oranda bu akılsız ve insafsız zihniyetten kaynaklandığı(çok geçte olsa) görülüp-algılanınca, “olabildiğince adaletli ortak paylaşım ve kültür; dillere saygı çerçevesinde; huzura, mutluluğa”  doğru ilerlemekten başka seçenekleri kalmadığını fark etmeleri, çok ‘ironik’  değil midir…! 

  • Emperyalist ve milliyetçi ülkelerin de artık bu gerçeği, Avrupa örneğini algılamaları gerekir. Organize halde-bıkılmadan, bu gerçeği anlamaları için çalışmak-gayret sarf etmek gerekmektedir. Ancak, bu gayretin başarılı olabilmesinin birinci şartı, Abhazya’da yaşayan tüm halkların ‘ortak menfaatleri’ iyi algılamaları ve konuda gerçek bir dayanışma içinde hareket etmeleridir.

Rusya ve Gürcistan da, hem bölge ülkelerine hem de kendi halklarına yüzlerce yıldır anılan anlamda kötülük yapmaktadırlar. Yaptıkları kötülük kendilerine de bir şey kazandırmamıştır: Yüzlerce yıl sonra bu ülkelerin durumuna bakıldığında, ellerinde var olan; kendi insanlarının da ölümü, açlık, sefalet; her yönden gelişmemişliktir.

Ayrıca, Rusya’nın Abhazlara ve Abhazya’da yaşayan diğer halklara tarihsel manevi ve maddi çok büyük borçları vardır. En azından bu defa Rusya, Abhazya’da Abhazca’nın Resmi Dil olmasına engel olmayıp-yardımcı olarak, Abhazya’da yaşayan tüm kültür; dillerin kendilerini koruma-geliştirmelerine katkı sağlayarak borcunun bir bölümünü ödemelidir.

  • Abhazya Devleti Yönetimi, Abhazya’da yaşayan tüm halkların desteğini sağlayarak, konuda Rusya Yönetimini ikna edebilmeli,
  • Diaspora Abhazları da, güçlerini birleştirip Batı Aleminin konuda desteğini elde etmeli ve Rusya devleti nezdinde demokratik baskı sağlayabilmelidir.

Abhazlar dahil Abhazya da yaşayan tüm halklar da bilinçli ve sorumlu davranmalı, hem kendi kültürleri;dillerini yaşatacak hem de Abhazya’nın gerçek bir devlet olmasını sağlayacak anılan projeye; Abhazca’nın Resmi Dil olması projesine destek vermelidirler. Dışarıdan ve içeriden provokasyonlara akıllıca karşı konulmalı; değişik menfaat kaygıları ile küçük guruplar-ajanların kullanılması yolu ile engellenmeye çalışılacak bu projenin heba olmasına kesinlikle izin verilmemelidir.

  • Abhazya vatandaşı tüm halklar, özellikle aydınlar küçük sayıda ‘piyon’un oyuncağı olmamalıdır. Nihai ‘ortak fayda’  bilinci korunup, gereğine göre davranılmalıdır.

Bugün yapılacak çalışmanın, anılan konuda,  başarıya yol açacak doğru bir  adıma vesile olmasını içten dilemekteyiz

1) Aydın O.Erkan “Tarih Boyunca Kafkasya” -Çivi Yazıları-1999”