KARDEN Marite
Adige Psatle, 2 Ekim 2009
Çeviri: HAPİ Cevdet Yıldız
2-4 Ekim 2009 günleri Adigey Cumhuriyeti başkenti Maykop’ta ‘Dünya Adige/Çerkes Birliği’ (DAB; Дунейпсо Адыгэ Хасэ) VIII. Kongresi yapılacak. DAB, Rusya Federasyonu, Amerika, Avrupa ve Batı ülkelerinde ve daha başka birçok ülkede yaşayan Adigelerin örgütlerinin de üst kuruluşu. DAB 1991’de kuruldu. Ulusal yönlü ilk önemli çalışma, o yıl Nalçik’te yapılmıştı. DAB’ın üstlenmiş olduğu ana görev, ulusal sorunumuza, Çerkeslerin yeniden bir araya gelmeleri sorununa çözüm yollarını araştırmaktır. Bu görev kapsamında, yeryüzündeki Adige/Çerkeslerin yeniden birleştirilmeleri, Adigelerin ortak düşünce ve amaçlar doğrultusunda toplanmaları, paylaşım, ulus yararına görevleri üstlenme, devlet desteğini yanına alma ve yeniden bir güç olarak ortaya çıkma gibi konular bulunuyor. DAB bütün bireylerimizin anadilimizi bilmesini, dilimizin yaşamın her alanında kullanılmasını ve gelecekte de kullanılmasını ve korunmasını güvence altına alma, ulusal tarihimizi ve geleneğimizi, bizi bir ulus olarak yaşatan ve bizi diğer uluslardan farklı kılan tüm iyi özelliklerimizi canlı tutmayı asli görevlerinden olarak üstleniyor.
Bu büyük Adige toplantısı/DAB Kongresi öncesinde, bu gibi konularda görüşünü almak üzere, DAB Yürütme Kurulu üyesi, Dünya Adige Bilimleri Akademisi Başkan yardımcısı, Kabardey Adige Xase Başkanı, “Adige Psatle” gazetesi Başyazarı ve Genel Koordinatörü HAFITS’E Muhamed ile bir söyleşide bulunduk.
KARDEN: Muhamed, siz Adige ulusunun özü ve sözü örtüşen bir kişisi, önde gelen bir çalışanı olarak tanınıyorsunuz. Uzun yıllardan beri DAB Yürütme Kurulu üyesi olarak birçok görev üstlenmiş olan, Adigelerin özlemlerini, hedef ve amaçlarını bilen birisiniz. Bu amaç ve özlemlerin neler olduklarını okuyucularımıza da anlatır mısınız?
HAFITS’E: Adigelerin, ulusumuzun yeniden bir araya gelmesi amacıyla toplanmış olan VI. Kongre’ye de katılmıştım. Nalçik’te yapılmıştı o toplantı. Daha önce, Suriye’deki Adige köyü Mümbiç’te doğmuş olan ve şimdi Hollanda’da yaşayan HATKO Recep başkanlığında bir akil adamlar toplantısı yapılmış ve Dünya Adige Birliği/DAB adı altıda bir örgüt kurulmuştu. Bugünkü toplantımızı da bu değerli genç arkadaşımızın halkımıza bir armağanı olan bu güzel oluşumu selamlamayı bir görev sayıyorum.
DAB’ın/Dünya Adige Birliği’nin uzun yıllara dayanan bir geçmişi var, hizmetlerini asla küçümseyemeyiz. En başta ülkeler arası düzeyde bir ulusal “uyanışı” gerçekleştirdiği, “ulus ve anayurt” kavramlarına içerik kazandırdığını biliyoruz. Olup bitenden habersiz el ülkelerine dağılmış olan Adigeler, örneğin, İngiltere, Fransa, Almanya, Kanada, Avustralya, Avusturya ve Belçika gibi ülkelerde bulunan Adigeler bile Adige Xase’ler kurdular. O gibi el ülkelerinde yaşayan kardeşlerimiz de ulusal görevler üstlenmeye, Adige anayurdu ile bağlar kurmaya, Adige ruhunu ve geleneğini canlandırmaya başladılar. Ulusal uyanışımız ve ortak akıl yaratma anlamında son derece sevindirici ve umut yaratıcı büyük bir oluşumdur bu.
Ulusal çatışmaların belirdiği çalkantılı bir dönemde gerçekleşen bu ilk adımları, umutlu ya da zorlu yıllar izledi. Ancak şimdi, DAB’nin çocukluk dönemini geride bıraktığını, ayakları üzerinde durmaya başladığını söyleyebiliriz. Bu zorlu geçmiş süreç boyunca DAB’nin, iddia edildiği gibi, ulusal konularda edilgen/pasif kaldığını söyleyemeyiz.
Gün geçtikçe, Xase’nin gücü arttı, buna koşut olarak yüklendiği görevler de çoğaldı. Bu görevler arasında Adige tarihini öğretme, her bir ülkedeki Adigelerin anadilimizi öğrenmeleri ve kullanmaları içerikli çalışmalarda bulunma, Adigece’yi özellikle yeniden evlerde konuşulan bir dil düzeyine çıkarma gibi amaçlar bulunuyor. Kolay değil ama başarılması zorunlu olan görevlerdir bunlar. Anadilimizi yitirirsek, ulusumuz diğer uluslar içinde erir gider, tarihin derinliklerine gömülmüş oluruz.
Üzülerek belirtmeliyim, dış ülkelerde/diasporada Adigece’yi konuşan insan sayısı durmadan azalıyor. Örneğin Ürdün’deki 100 bin Adige yaşıyor, bunun ancak onda biri Adigece biliyor. Oysa, burada, Amman’da Emir Hamza Okulu diye bir özel okul var, okulda seçmeli bir ders olarak Adigece, Adige Tarihi ve Adige Geleneği de Adige dilinde okutuluyor (1). Ancak Adigece canlandırılamıyor, çünkü sırf okul eğitimi ile dil sorunu çözülemiyor, çünkü Adigece çoktan beri evde/aile arasında konuşulan bir dil olmaktan çıkmış. Soruna çözüm bulma amacıyla, şu sıralar Amman’da “Adige Dili ve Adige Geleneği Merkezi” (Адыгэбзэмрэ адыгэ щэнхабзэмрэ я центр) adlı bir kültür merkezi açılmış bulunuyor. Dileriz başarılı olur.
Türkiye’de de Adigece’nin durumu iyi değil. Türkiye’de 7 milyon olduğu söylenen Adigelerin 1 milyonu bile Adigece biliyorsa öpüp başına koy. Durum Suriye, Avrupa, ABD ve başka ülkelerde de farklı değil. Adigece, bir istisna olarak, diasporada, sadece İsrail’deki Kfar-Kama ve Reyhanlı Adige köylerinde korunabilmiş.
Xase, dil dışında, Adige tarihinin öğrenilmesi ve öğretilmesi konularına da eğilmiş bulunuyor. ‘Kabardey Adige Xase’ ile ‘Dünya Adige Bilimleri Akademisi’, Adige tarihini doğru öğrenme ve öğretme amacıyla, çeşitli resim ve çizimlere yer veren birkaç ciltlik bilimsel bir yayının hazırlıkları içinde. Ancak maddi olanaklarımız kısıtlı, bu da belimizi büküyor, bu nedenle projelerimizi uygulayamıyoruz. Bulduğumuz aidat ve bağışlardan sağlanan parayı yayınladığımız kitaplar, film, rozet ve DAB adına verdiğimiz ödüller için kullanıyoruz. Olanağımız artarsa, üretimimiz de artar: Örneğin, Adige geleneği, Adige tarihi ve Adige kahramanlığı üzerine filmler çektirmeyi, Adige kültürünü dünyaya tanıtmayı düşünüyoruz.
KARDEN: Muhamed, çalışmaları ilerilere taşımak için sizce daha neler yapılmalıdır? DAB Kongresi gündeminde ne gibi yeni projeleriniz bulunuyor?
HAFITS’E: “DAB üyesi Kabardey, Adigey, Çerkesya (2), Shapsughya, Ürdün, Suriye, Türkiye, ABD ve Almanya’daki Adige Xase örgütleri, DAB’a her yıl 1000’er Dolar üyelik aidatı ödüyorlar. Bu tür bir katkıda bulunmayan üye örgütlerimiz de var. Buna da bir çözüm arıyoruz. Biri çalışırken diğeri bakıp duracak, biri verecek diğeri vermeyecek olursa, işlerimiz ilerlemez, aksine duraklar. İşi sağlam tutmazsak, Xase’miz/DAB de görevlerini yerine getiremez.
Önemli bir görev olarak, Adige soykırımının devlet tarafından kabul edilmesi için yoğun çalışmalar yürütmeyi zorunlu görüyorum. Bunu başarır ve soykırımı kabul ettirebilirsek, anayurda dönüş yolunu açmamız ve çifte vatandaşlık hakkını elde etmemiz de kolaylaşmış olur. Ancak sorunlarımızı yasal yollardan çözmeye çalışmalı, buna dikkat etmeliyiz. Bu yakınlarda Devlet Duması (3) milletvekilleri tarafından ilk oylaması yapılmış ve çoğunluk oyunu almış olan bir karar (Унафэ) var (4), bizim için önemli bir dayanaktır bu. Karar yaşama geçerse, kendi istekleri dışında ülke dışına düşmüş olan Rusya Federasyonu uluslarından tüm insanlara kendi ulusal topraklarına/Rusya’ya dönüş hakkı tanınmış olacak. Kararda dönüş hakkı verilmesi ön görülen ulusların adları da sayılıyor, listede Adige, Kabardey, Çerkes (5) ve Shapsugh/Şapsığ (6) ulus adları da yer alıyor.
KARDEN: Adigelerin sorununu çözmek için yürüttüğünüz haklı çalışmalarınızın bazı kişilerce karalanmaya ve kötülenmeye çalışıldığını görüyoruz. Bu konuda internetlerde yer almış çok sayıda yazı var…
HAFITS’E: “Doğrudur, DAB ve Kabardey Adige Xase’nin çalışmalarını beğenmeyen kişiler var, o türden kişilerin yanılttığı bazı kimseler de var, bunu biliyoruz. Kendi kişisel sorunlarını öne çıkaran, yanlış görüşler yayan, zaman kaybına ve yanılgılara neden olan bu gibi kişilerimiz maalesef az değil. Onlar ulusumuzu birleştirme gibi, bugün için gerçekleşmesi olanaksız şeyleri öne sürüyor, temelsiz görüşler yayıyor, iftiralarda bulunuyor ve gerçek gündemi saptırmaya, yapılması olanaklı şeyleri baltalamaya çalışıyorlar. O türden kişilerin, ülkemiz yasalarına göre sorgulanmaları ve yargılanmaları gerekir. Bu gibi kişilerin önü kesilmeli ve verecekleri zararlar önlenmelidir.
O tür kişilere göre, kendilerinden daha yurtsever kişi de yokmuş, aslında bu tür kişiler, kişilerle uğraşmayı meslek edinmiş kişiler. Bunu bir yurtseverlik göstergesi olarak kabul edebilir miyiz? Yurtsever yurtsever olarak doğar, kandan gelir bu, yurtseverlik oradan buradan kotarılacak, ısmarlama elde edilecek bir şey değildir.
Ülkesi karşısındaki konumuna göre insanlar üç kümeye ayrılır: Yurtseverler, milliyetçiler ve bu iki küme dışında kalanlar. Ben bunlardan yurtseverlik anlayışını benimsemiş olan biriyim. Yurtsever insandır ulusu için çalışacak, ulusuna dost olacak, ulusunun dostu olan insan sayısını çoğaltacak ve adını saygıyla yazdıracak olanlar. Bu küme dışında kalan bir kişinin aklı, olsa olsa, kendisi ya da ailesi çıkarına çalışır. Kuşkusuz bu kadarı ile kaldığı sürece, bunu kötü bir şey olarak algılayamayız, ancak bunu yiğitçe bir davranış örneği olarak da göremeyiz, o tür kişilerin yapabileceği en iyi şey, kendi çocuklarını büyütmek ve onları doğru düzgün insanlar olarak büyütmek olabilir. Tüm uluslar için geçerlidir bu söylediklerim, yani ulusal sorun ile kişisel çıkar arasındaki fark, ata binmek ile yaya yürümek arasındaki fark gibi bir şeydir. Böyle konuşuyorum, çünkü değer verdiğimiz, daha birçok şeyler başarmasını beklediğimiz ve umutlarımızı bağladığımız Dünya Adige/Çerkes Birliği üyeleri yurtsever kişilerdir. DAB üyesi olmasalar bile helal kazançlarını ulusu için harcayan, yardımlarını esirgemeyen sessiz kişiler de öyledirler ama bitmez tükenmez engeller yaratan, olmayacak şeyleri öne süren, onu bunu karalayıp ortalığı bulandırıp duran karıştırıcılar ise, yurtsever olamazlar.
Gerçek bir yurtsever olarak yaşamını noktalayan ünlü Çerkes (Шэрджэс) şairi DIĞUJ Kurmen’in şu dizelerini, örnek alınması için aktarıyorum:
Adige rüzgarı üzerimden estikçe,
Ateş gibi tutuşuyor, coşuyorum.
Adigeler için yaşamamı istemiyorlarsa,
Adigeler için ölürüm daha iyi.
Adige ulusuna ilişkin görüşlerim DIĞUJ Kurmen’in bu bilge sözlerinden güç alıyor. Kişi, yaşadığı sürece, ulusu için çalışmalı, ulusu yararına yapacağı tek şeyi varsa bile onu gerçekleştirmeli. Adigelik bilinci ve sevgisi olan kişinin özlemi ve bakış açısı işte böyle olmalı.
KARDEN: Teşekkürler, Muhamed, Adigelerin bu büyük toplantısı hepimiz için kutlu olsun.
BİLGİ NOTLARI:
1) İsrail’deki Adigece öğretim ve Ürdün’deki sözkonusu özel okul için Bk. Doç. Dr. Vınereko Mir’in “Ülke Anne Gibidir” yazısının “Türkiye Adigeleri” bölümündeki dipnotu ilavemiz, CircassianCenter, Araştırma Departmanı, İndex 1. -HCY
2) Çerkesya-Burada tarihsel Çerkesya/tüm Adigelerin anayurdu olan topraklar bütünü değil, bütünün bir parçası olarak, Karaçay-Çerkesya Cumhuriyeti’nde yaşayan Adigelerin/Şerceslerin yöresel toprakları sözkonusudur. -HCY
3) Devlet Duması/Halk Meclisi-Rusya Federasyonu Parlamentosu’nun alt kanadıdır, ancak Devlet Duması, son sözü söyleyen ve daha yetkili olan kanattır. -HCY
4) Rusya Federasyonu Devlet Duma’sında, yasa önerileri iki kez görüşülür ve iki kez oylanır, ikinci oylamada kabul edilmesi halinde, öneri yasaya dönüşür ve yürürlüğe girer. Örneğin Shapsugh/Şapsığlara özerklik verilmesi önerisi, Devlet Duma’sındaki ilk oylamada kabul edilmiş, ancak ikinci oylamada yeterli oyu bulamamış, yasa önerisi askıda kalmıştı. Bkz. Mehdi Nüzhet Çetinbaş, “Şapsığların Hikayesi”, internet. -HCY
5) Çerkes-Burada da, şimdilerde dört ulus biçiminde bölünmüş olan Adige/Çerkeslerin tümü değil, Karaçay-Çerkesya’daki Adige/Çerkes (Шэрджэс) toplumu/ulusu tanımlanıyor. -HCY
6) Burada da Karadeniz kıyısında yaşayan Kafkasya’daki en küçük Adige topluluğu olan Adige-Shapsugh (Шапсыгъэ) toplumu/ulusu tanımlanıyor. -HCY