ADİGELER SURİYE’YE DÖNMEK ZORUNDA KALDILAR

TEŞU Svetlana
Adige Mak Gazetesi, Aralık 2012
Çeviri: AÇUMIJ Hilmi

Aleppo (Halep), Homs, Damask (Şam).

Suriye’de yaşayan Adigelerin en yoğun yaşadıkları kentler bunlar ve bunların yakınındaki köyler.

Bu ülkede toplamda 120 bin Adige yaşadığı öngörülüyor. Fakat tarihçilerin belirttiğine göre Rus-Kafkas savaşlarının ardından Suriye’ye 700 bin kadar insanımız göç etti. Çerkesler buraya Osmanlı devletinin hakim olduğu dönemde yerleştiler. Gruplar halinde üç farklı dönemde geldiler.

İlk grup 1868 yılıında geldi. Bu grupta yer alanlar Rus-Kafkas savaşı ardından yaklaşık on yıl kadar türkiyede yaşayanlar.

İkinci grup ise 1880 li yıllarda geldi. Bu grupta yer alanlar Bulgaristan’da 12 yıl kadar yaşadıktan sonra orada savaşın çıkması ve sonuçları ardından Suriye’ye göç etmek zorunda kaldılar.

Son grup ise Kafkas-Rus savaşlarının ardından kırk yıl geçtikten sonra vatandan çıkıp gelenler. Bu 1919 yıllarında gerçekleşti. Bu gruptakiler günümüzde Kabardey-Balkar cumhuriyeti olan bölgeden çıktılar. Onların yurt dışında ev-bark, iş-güç bulacaklarına güvendiren Osmanlı İmparatorluğu’ydu.

Göç edenler Aleppo yakınlarına yerleşerek kurdukları köye Hanasir adını verdiler. Suriye’deki Adige yerleşkeleri arasında en genci bu. Yaklaşık yüzyıl önce Osmanlı İmparatorluğu’nu dinleyerek buraya gelenlerin umutları boşa çıktı. Yerleştirildikleri çölde onları rüzgar dışında hiç kimse karşılamadı. Fakat zorluklar karşısında yılamayan bu ulusun evlatları geri adım atmadan yavaş-yavaş köylerini kurdular. Burada etraftaki taşları toplayarak yaptıkları ilk evler hala bu köyde bulunuyor.

Köyde Vındıj, Cehu, Haşıreko, Anzor, Tl’ıhempaşe sülalelerinden insanlar yaşıyor. Günümüzde toplamda bu köyde 300 kişi yaşıyor. Bir zamanlar bu sayı beş kat kadar fazlaydı. Hanasir’de tanıştığımız Anzor Muhammed ‘Okuyanlar, çalışmaya çıkanlar kentlere yerleşiyorlar’ dedi. Bu şahsın evine girdiğinizde kendinizi adeta bir müzeye girmiş gibi hissediyorsunuz. Muhammed atalarının vatandan getirdiği nesneleri aralarından hiç birisi kaybolmamacasına bu günde muhafaza ediyor.

ANZOR Muhammed – Suriye’deki Hanasir köyünden

‘Bunlar bizim için çok kıymetliler. Vatandan getirdikleri nesneler. Yüzyıldır evimizdeler. Adige topraklarının kokusunu bize unutturmuyorlar. Yayık, şamdan, terazi, eldeğirmeni, çüvenler, ütü, ayna, kama… Muhammed’in sakladıkları arasında eskiden kullanılan çok edevat var. Yurtdışında yaşayan Adigeler arasında böyle müzevari yerler düzenleyenlerinin sayısı az değil. Bizim burada böylesi şeyleri düşünenler daha azlar, hiç kimse eski edevatları toplama çabası sarfetmiyor. Hanasir Aleppo (Halep) yakınlarında bulunan üç Adige köyünden birisi, diğerleri ise Munbıc ve Ayndakka.

Munbıcı Beydanıkolar kurdular

Suriye’deki en büyük Adige yerleşkelerinden birisi de Munbıc. İlk önce Bulgaristana yerleşip ardından burya gçö etmek zorunda kalan soydaşlarımız bu köyü kurmuşlar. 1880 yılında en ufak ailede üç kişinin olduğu 700 kadar Adige ailesi buraya yerleştiler.

SİHU Naci- Suriyedeki Munbıç köyü sakinlerinden

Adigeler bu ülkede çok zorluk çektiler. Buraya geldiklerinde bir tane bile hazır ev bulmadılarç her birisi kendi elleri ile kendi başına bunları kurdular. İşte bu gün köyümüzün olduğu yerde de kuru çalılardan başka bir şey yoktu. Dedem Sihu İshak Munbıc’ın kuruluşunun nasıl olduğuna dair pek çok şey anlatmıştı.

Sohbet ettiğimiz Sihu Naci 85 yaşında. Aklı yerinde, şakacı birisi. Arafat’ın taktığı gibi bir baş örtüsü taktığını görünce ‘bu Arap adeti değil mi?’ diye sorduk. O da ‘ Başının üzerinde elli derece sıcaklık kaynarken, takar mısın takmaz mısın görürüz’ dedi.

Naci’nin anlattığına göre Adige köyü Munbıç’ın yerleşeceği yeri seçen Hacı Beydanıko Muhammed’di. Bulgaristan’dan gelen grubun içerisinde ilerlemiş yaşıyla bulunuyordu. Az biraz yeşillik kokan burayı görünce diğer sülaleleride dinleterek buraya yerleştiler. Munbıç’ta günümüzde Meretıko, Bğuaşe, Brant’, Tsey sülalaerinden insanlar yaşıyor. Bu sülaleleri duyunca vatanada yaşadıkları yerleri hemen anladık. Munbıç’te yerleşik olanların hepsi Hakurenehableden çıkma.

Ayndakne’nin havası bile yakıcı

Aleppo (Halep) yakınlarında yine bir Adige köyü var. İsmi Ayndakna. Bizi Ayndaknaya götüren Halep Çerkes yardımlaşma derneği başkanı Sane Haniy yolda burası ile alakalı bildiklerini bize aktardı. ‘Gittiğimiz yer yok olmakta olan bir Adige köyü’ dedi. Köye girdiğimizde güzel çok katlı binaların inşaa edildiğini gördük. Kendi kendimize bu köy yok oluyor izlenimi vermiyor dedik. Fakat ilerledikçe daha çok arapla karşılaştıkça Haniy’in söyledikleri ile ne anlatmak istediğini daha iyi anladık. Araçtan çıktığımız gibi yakıcı bir hava yüzümüz yaladı. Kuru çalılar tutuşmuşta öyle bir sıcaklık yayılıyor gibi. Eğer bharları böyle ise yazın Allah bilir ne durumdalar.

1880 yılında Bulgaristan’dan çıkanları Türk hükümeti buraya iskan etti. O tarihlerde Ayndakna’ya 35 Adige ailesi yerleşti. Bunların arasında Beşıko, Temzeko, Tamıko ve Çetzako sülalarinden insanlar varlar. Günümüzde Ayndakna’da sadece yedi Adige ailesi kalmış. Hepside Beşıko beşir ve Amirin evinin yakınlarındalar. Bizleri selamladılar ama duyduğumuz hep arapça ‘Ahlen…Ahlen’, anlamı ise ‘buyrun..buyrun..’ Ayndakna’da çerkesce bilen iki kişi çıktı. Beşıko Amir ve Yağan Yaşar. Bu iki kişide Colan doğumlular. Günümüzde İsrailin işgal ettiği tepelere Adigeler Colan diyorlar. Colanda soydağlarımız yoğıun yaşıyorlardı dolayısıyla Colanlı olanlar Çerkesce’yi iyi kullanıyorlar.

Aleppo’ya Adigeler Halep diyorlar

Bu kentte iki buçuk milyon insan yaşıyor. Sadece Suriye’nin değil güney ülkelerinin ticari merkezi olarak algılanıyor. Ülkede alım-satımla alakalı işlerin büyük çoğunluğu bu kentle ilintili. İş günlerinde caddeleri yoğun derecede kalabalık. Bri gün içerisinde kent sakini kadar insan Halep’e geliyor-gidiyor. Bu büyük kentte soydaşımız yirmi bin kişi yaşıyor. Onlar arasında eğitimli halkın saygı duyduğu pek çok kişi yaşıyor.

Nidal Hapak kalp cerrahı. Kalp Hastahanesi Başhekimi. Şevoj sülalesin-den. Halep’teki tıp fakültesini bitirdikten sonra İngiltere’de cerrahlık eğitimi aldı. 30 yıldır doktor olarak çalışıyor.

ŞEVOJ Nidal

‘Annem ve babam doktor olmamızı istedi. Benim dışıda kızkardeşim Hazar’da tıp eğitimi aldı. Anesteziolog. Benimle birlikte çalışıyor. İngiltere’nin ardından Şam’da da çalıştım. Ardından bu merkezin yöneticisi olarak atandığımda Halep’e yerleştim. Başka ülkelerden hastalarında bana geldiği oluyor. Herkese faydamı dokundurmaya çalışıyorum.

Şevoj Nidal’in yöneticiliğini yaptığı hastahane kalp cerrahisi konusunda Suriye’deki en büyük hastahanelerden birisi. Bir yılda yklaşık 700 ameliyat yapıyorlar. Bizim konuk olduğumuz günde de Çevoj Nidal bir ameliyat yaptı. 65 yaşındaki erkek hastanın kalbine giden damarlardan birisini değiştirdi. Nidalin konusunda uzman olduğuna kanaat getirdik. İnsanın tüm organlarının önemi var ama insana can veren soluk aldıran organ kalp. Tıp aleminde kalp ameliyatlarından daha zor ameliyat olmadığına inanılıyor. Hastaya nasıl müdahele ettiğini anlatarak kalbe giden çalışmayan damarı hastanın bacağından aldığı damarla değiştirdi.

Halep’te geçirdiğimiz üç gün süresince soydaşlarımızın iş yerlerine evlerine uğradık. Karşılaştığımız herkes kendi ayakları üzerinde duran güzel düzenler kurmuş insanlardı. Bu gün başlarına gelen şeylere üzülmeden edemiyoruz. Savaşın en büyük zararı verdiği yerlerden birisi de Halep. Bu kentte 1993 yılında açılan Adige yardımlaşma derneği yer alıyor. Burada pek çok Adige ile buluştuk. Karışıklıkların çıkması ardından durumlarının nasıl olduğunu öğrenmek için Xase’nin telefonunu defalarca çaldırdım ama hiç kimse kaldırmadı.