AKILLI AMA RUHSUZ ARKADAŞIMIZ

Semra Ademey Gürel
26.11.2005

Yeğenim yeni yeni konuşmaya başladığında canı sıkıldığı an “mıgısayarda oynayacam” derdi, yani bilgisayarda. Daha hiçbirimizin adını öğrenemeden bilgisayarı öğrenmişti. Büyüklerin dediği gibi zamane çocukları çok mu akıllıdır  nedir?

Hayatımızın vazgeçilmez parçası olan bilgisayar birde İnternet ile işbirliği yapınca bütün dünyayı elimizin altına taşıdı. Sunmuş olduğu kolaylıklar kendisine olan ilgimizi her geçen arttırarak devam ettirmemize sebep oldu. Bundan  10 yıl öncesinden dünyanın önde gelen gazeteleri tamamen sanal gazeteciliğe adımını atma yolunda planlamalarını yapmışlar bile. Giderek gazeteler, dergiler, eczaneler, alışverişler, lokantalar, aklımıza gelen her şey sanalda takip edilecek, öğrenilecek, beğenilecek, satın alınacak. Ne garip bir durum hayatımız sanal olacak.

Fakat doğru kullanıldığında gerçek anlamda vazgeçilmezimiz. Büyük alış veriş merkezlerini düşünsenize. Bir anda onlarca zincir mağazalarında, binlerce çeşit ürünün stoklarını, kar marjını, hareket çizelgesini anında tek tuş ile bilgi olarak alabiliyorlar. Bu iş bilgisayarsız yapılmış olsalar acaba kaç kişi nasıl çalışacaktı? Düşünmek bile insanı ürpertiyor. Bankalar yine öğle, neydi o günlerce havale beklemeler. Para beklemek de hiçbir şeye benzemez ki 1 saat 1 yıl gelir insana. Bilgisayar birde bildiğinde diretir. Öyle hatır için iş yapmaz, yanlış mı yazdın anında altını çizer, gel de düzeltme.

Dünyanın bir uçundaki sevdiklerimizi evimize getiriyor. Telefonlarda sesini zar zor alabildiğimiz sevdiklerimizi karşımızda görüyoruz. Elimizde olmadan derin derin “Allah seni icat edenden razı olsun” diyoruz. Velhasıl hayatımızın her noktasına  inanılmaz kolaylıklar, tatlı mutluluklar getirdi.

Ama bu akıllı kutucukların belli sıkıntıları da yok değil. En belirli tehlikesi tembelliğe alıştırması. Saatlerce kendisine mahkum edebiliyor. Şahsen sabırsız olan ben hiç farkında olmadan bilgisayarın başında saatlerce kalabiliyorum. Bazen yapılmasında fayda gördüğüm işlerimi sonra diye erteleyebiliyorum. Birde başta gözler olmak üzere bedenimize  vermiş olduğu rahatsızlıklarda eklenince bu arkadaşımızın öyle çokta masum olmadığı anlaşılıyor. O kadarı “Kadı kızında da var” dedirtiyor, ama yinede…

Hayatımıza ne kadar girdiğini geçenlerde alışık olmadığım bir durumu yaşadığımda anladım. Ben bu güne kadar hiçbir eşyamı paylaşmaktan sıkıntı duymadım, yokluğuna üzülmedim ama bilgisayarım gidince kendimi hiçbir şeyim yokmuş gibi hissettim. Şöyle bir düşündüm de dürüst olmak gerekirse yüz yüze görüşebileceğim bir çok arkadaşımdansa sanalda ki arkadaşlarımı daha çok özler oldum. Yanı başımdaki arkadaşlarımdan aylarca aramadıklarımın olduğunu fark ettim. Demek ki yavaş yavaş insanı kendine bağlıyor ve başka bir şeye ihtiyaç duymaz hale getiriyor.

Zamanında  arabalar atları, cep telefonları mektupları bitirdi. Şimdi de bilgisayarlar sanırım hisleri, duyguları yok edecek. Her şey sanal olacak.  İşte bu kısmı bana göre çok tehlikeli.

Yok yine biz bu akıllı arkadaşımızla bize zarar vermeyecek şekilde dostluğumuzu götürelim. Eğer onun bize sunduğu her şeyi kabul edecek olursak onun gibi akıllı ama ruhsuz oluruz. Bence bu arkadaşımızla sınırımızı iyi ayarlamalıyız. Ne dersiniz?