BİR EĞİTİM SAVAŞÇISI: SEAUH SEFERBIY

Kim Buzere
“Sotsiyalistiçeske Adıghey” 15 Mart 1990, (Mıyekuape)
Kafkasya Gerçeği , Sayı 8, Nisan 1992, Sayfa 22-25

SEAUH Seferbıy, hem 1917 devrimi öncesinde, hem de ondan sonra Çerkes halkının eğitimi ve aydınlanması için çalışmış ve emek vermiş kişilerden birisidir. O, dünya görüşünü de yeteneklerini de bütünüyle bu yönde kullanmıştır. Fakat ne yazıktır ki insanlarımız bugün onu hemen hiç tanımamaktadırlar.

O, özgürlük ve daha iyi bir gelecek için savaşım veren bir yayıncı, pedagog, düşünür ve eylemci idi. Socen Mos, Hakhurate Şhançerıy, Tsey İbrahim, Navurze İbrahim,

Vumar Aliyev Habıy Sahid gibi devrimci ve yazarlarla arkadaşlık ve işbirliği yapmış bulunan SEAUH Seferbıy bugün Adige halkı tarafından unutulmuş bulunuyor. Bu neden böyle oldu?

Önümde Krasnodar ülke mahkemesi tarafından 11 Haziran 1960 tarihinde verilmiş bir karar duruyor. Bu kararda, S. H. Seauh’un itham edilmesini gerektirecek hiçbir suçu bulunmaması nedeniyle rehabilite edilmesine ve haklarının iade edilmesine karar verildiği belirtiliyor.

İnsanlarımızın Seferbıy’ı unutmalarının ve hatırlayamamalarının nedeni işte buydu. Bu korku bilmeyen, başkaları gibi düşünmeyen ve ileri görüşlü insandan hoşlanmayan kişilerde vardı ve hakkındaki asılsız ithamlar ve yersiz baskılar da bundan kaynaklanmıştı. Onun halkı için yapmış olduğu iyi işler de böylece sisler arasında yitip gitti. İtham edilen kişilere arka çıkmaktansa onlara kara çalmak ve kötü taraflarını sayıp dökmenin çok daha kolay olduğunu herkes bilir. Seferbıy de bu türden ve hiç hak etmediği zulümlere maruz bırakıldı. Sonraları yavaş yavaş adı yeniden duyulmaya başladı ama yine de kendi rahatları yönünden adını anmamayı daha uygun görenler çoğunluktaydı. Onun hakkında korkmadan bir şeyler yazabilenler daha çok Kabardey yöresinde yaşayan kardeşlerimiz olmuştur. Seferbıy hakkında çalışmalar yapmış bulunan Kabardey yazarları A. H. Hak’uaşe ile R. H. Haşkhoj’u burada minnetle anmak istiyorum. Şhalakho Abu’nun yayınladığı monografide de ondan iyi bir şekilde bahsedildiğini belirtmem gerekir.

Bugün gençlerimize ulusal tarihimizi öğretmemiz gerektiğini söyleyip duruyoruz. Ama tarihimizi yapan kişilerden bahsetme özgürlüğümüz olmadan tarihimizi nasıl anlatabiliriz? Ulusal tarihimizin sayfalarından çıkarılıp atılan insanlarımızı, boş kalan ve layık oldukları yerlere yerleştirmezsek, bizden sonraki nesiller bu boşluklar için bizleri asla bağışlamayacaklardır.

Ben pedagog-eğitimci, uygulayıcı, Adige Ülke Yürütme Komitesi’nin Milli Eğitim Bölüm Başkanı ve cemiyet adamı olan, kültür, halk eğitimi, tarih, etnografya, yurt bilgisi ve ulusal geleneklerle ilgili bilimsel birçok materyaller ortaya koymuş bulunan bu kişiden daha çok bahsedilmesi ve hakkında daha birçok şeyler yazılması gerektiğine inanıyorum. Onun yaşamı eserleriyle ilgili olan bu yazımı bu konuda bir başlangıç sayıyorum.

SEAUH Seferbıy, 4 Mayıs 1887’de Bğoşehable Köyünde dünyaya geldi. (Bu köyün halkı daha sonra Türkiye’ye göç etmiştir). Çalışmayı seven bir çiftçi ailesinin çocuğuydu. Babası “Köpek gibi çalışırsan bey gibi yersin” şeklindeki atasözünü dilinden hiç düşürmezdi. Çocuklarını da aynı şekilde yetiştiren, eğitim ve öğretimin önemini kavramış bir kimse olan Seferbıy’in babası Hats’uts’e onları okutmaya çalışmıştı. Önce bir öğretmenden biraz Rusça öğrenen Seferbıy 1899 yılında Mıyekuape (Maykop) daki Dağlı (Gorski) okuluna girdi. Bir süre sonra Kuban Kazak Ordusu tarafından el konan bu okul bir Mekanik-Teknik Okul haline getirilmişti. 1903 yılına kadar burada okuyan Seferbıy daha sonra sağlık nedenleriyle okuldan ayrılarak ailesinin yerleşmek zorunda kaldığı Cambeçıye Köyüne döndü.

1907, yılında 20 yaşında bir genç olan Seferbıy Kuban Öğretmen Semineri’ne katıldı. O yaşa gelinceye kadar belli bir politik dünya görüşüne sahip olmuştu. “Kubanskaya kopeyka”, “Gazeta dlya vsekh” ve “Donskaya reç” adlı gazeteleri okuyordu. Kendisinin anlattığına göre Dağlı Okulu’nda bulunduğu sırada Puşkin, Lermontov, Krılov ve Tolstoy’un eserlerini de okumuştu. Anılarında şöyle diyor: “Okuduğum kitaplar bana Çar’ların yürüttüğü politika ile mücadele etmek gerektiğini anlatmıştı ama henüz belirli bir politik idealim yoktu. Rusya’daki köylü ve çiftçilerin yaşamının dayanılamayacak kadar kötü olduğunu kavramıştım. Kavradığım ikinci bir husus ise Rus olmayan milletlerin durumunun onlardan da daha kötü olduğuydu”.

Seferbıy, Kuban Öğretmen Semineri’nde 1907-1911 yılları arasında eğitim gördü. Dünya görüşü de bu okul yıllarında şekillendi. Daha ilk günlerden başlayarak hem okulda hem de okul dışında okumaya başladı. En çok tarih, edebiyat ve etnografya konularıyla ilgileniyordu.

Seferbıy, klasik edebiyatçıların eserlerini iyi biliyor, en çok da Puşkin, Lermontov, Krılov, Şevçenko, Hetagkatı gibi yazarları seviyordu, tarihi makaleler yada taslaklar hazırlarken sık sık bu yazarların eserlerine müracaat ediyordu. “Çerkesler”, “Unutulmuş Görev”, “Ölüler Pazarı”, “Taçlı Cellatlar”, “Çalışmada Eğitimin Önemi” gibi çalışmalarında da bunlardan yararlanmıştır.

Seferbıy’in Çerkeslerin tarih, etnografya ve kültürünü incelemeye merakı da edebiyata olan ilgisinden daha az değildi. Bu merakı ilk kez, babasının misafir odasında toplanan köy ihtiyarlarının sohbetlerini dinlerken başlamıştı. Bu odada Çerkeslerin geçmişi ve özellikle de Kafkas-Rus savaşlarıyla ilgili çok şey dinlemişti. 1914 yılında Ekaterinodar’da kaleme aldığı Koronovannıye palaçi” (Taçlı Cellatlar) başlıklı yazısı bu konuyla ilgilidir ve Kuzeybatı Kafkasya’nın işgalinin ellinci yılı vesilesiyle Rus Çarı Aleksandr II ile Osmanlı Sultanı Abdülhamid II’nin Kafkasya ile ilgili eylemlerini eleştirmek için yazılmıştır. Çar’lığın politikasını eleştiren bu yazının o tarihte yayınlanamamış bulunması doğaldır. Ancak tarihi gerçeklere değinen bu yazının artık yayınlanması gerektiği kanısındayım.

S. Seauh, halkının yaşamının her alanıyla ilgileniyordu. Ancak onu en çok üzen şey, özgürlüğü elinden alınan Çerkes halkının kendine gelememesi için, Çarlık memurlarının gayretleriyle çağdaş eğitimden de mahrum bırakılmakta olmasıydı. Sürekli olarak bundan
yakınıyor, fertleri çağdaş eğitimden ve bilimden yararlandırılmayan bir halkın sonunda yok olup gideceğini söylüyordu. Seferbıy’i Öğretmen Semineri’ne gitmeye ve bir halk eğitimcisi olmaya yönelten de bu düşünceleriydi. Semineri bitirdikten sonra Çerkes köylerinde pedagoji ve eğitim konularında çalışmaya başladı. 1912-1914 yıllarında Mekhoş köyü ilkokulunda, Penekhes, Şıncıy, Tekhutemıkuay köylerinin okullarında öğretmen ve yönetici olarak görev yaptı.

Köylerde okullar açılması, bunlarda anadilde eğitim yapılması, alfabe düzenlenmesi, öğretmen kursları açılması, Çerkeslerin daha yüksek öğrenim görebilecekleri bir okul açılması konularında önemli hizmetleri oldu.

Seferbıy, Çerkes okullarında Rusça’nm okutulması gerektiğini savunuyor, kendisi de Rusça’yı iyi biliyordu. Onun doğru görmediği şey, Çarlığın yürütmekte olduğu Ruslaştırma politikasıydı. Kafkasyalılara Rusça eğitim veren okulların dayatılmasını doğru bulmuyor, ulusal okullar açılması ve buralarda anadilde eğitim yapılması gerektiğini savunuyordu. Seauh Seferbıy’in 76 yıl önce savunduğu ve gerçekleştirmek için savaşım verdiği bu gerçeği bizler ancak bugün savunabilmekteyiz. Seferbıy’e işte halk eğitimi ile ilgili bu gibi görüşleri yüzünden “nasyonalist” (milliyetçi) yaftasını yapıştırdılar ve halkımıza bugüne kadar onun adını bile etmediler.

SEAUH Seferbıy, Rus Çarlığının “inorodtse” denilen “yabancı” topluluklara uyguladığı eğitim politikası hakkında şunları söylemektedir: “Anadilin okutulmadığı bu okullarda etnografya, ulusal tarih ve coğrafyanın öğretilmesi bir yana, bunlara önem bile verilmemektedir.

Öğrencilerin acımasızlık ve zorlamadan başka bir şey görmedikleri bu okullarda yapılan tek şey küçük çocukları bir an önce Ruslaştırmaya ve Hıristiyan dinine sokmaya çalışmaktan ibarettir. Çocuklar bu okullara cahil gelmekle kalmıyor cahil, olarak da mezun oluyorlar”.

1911-1916 yıllarında “Maykopskoye ekho”, “Kubanskiy kazaçiy listok”, “Kubanskh; (voyskoviye) oblastnıye vedomosti” gibi yerel gazeteler ve “Kubanskaya şkola” adlı dergide Kafkasya Dağlıları’nın sorunlarıyla ilgili yazılar da yayınlanıyordu. Aynı yıllarda Petersburg’da “Zarya Dagestana” (Dağıstan Şafağı”) ve “Musulmanskaya Gazeta” (Müslüman Gazetesi) adlı gazeteler yayınlanmaya başladı. Bunlar devrimci Bolşevik’lerden Habıy Sahid tarafınca yayınlanıyordu. Gayesi Rusya’da yaşayan Müslüman halkları “uyandırmak” idi. Seferbıy, bu gazetelerin yayınma tüm gayretiyle katıldı. Bugün de gündemde bulunan ve halkını en çok endişelendiren sorunlarla daha o zaman ilgilendi. “Düşünme Değil Barış”, “Barışı Dert Sağlamak Gerek”, “Kahrolsun Başlık Parası”, “Verilen Kurban Yeter”, “Mideye Tapma “Çerkeslerde Genel Oluşum”, “Kuban Dağlılarının Rus Okullarındaki Başarısızlıklarının Nedenleri” gibi güncel konulan işleyen makaleleri bu yıllarda yayımlandı. Tüm makalelerinde Çerkes halkına düşman olmayanların eğitime ve okula da karşı olmamaları gerektiğini vurguluyordu.

Eğitimcilerin çoğu, dinin geniş insan kitleleri üzerindeki otoritesini göz önüne alarak eğitimde de ondan yararlanmayı gerekli bulurlar. SEAUH Seferbıy, kendisini dine vermiş bir kişi değildi, bu bütün yazılarında açıkça görülmektedir. Fakat o akılcıydı ve mevcut durumu analiz edip değerlendirebiliyordu: O sırada ülkede insanları aydınlatacak, bilime götürecek güçlü bir aydın kesim (intelligentsiya) mevcut değildi. Din adamları ise çok güçlüydüler. Bu nedenledir ki SEAUH Seferbıy, eğitim sorunlarının din adamları ve ülkenin dört yanına dağılmış bulunan aydınların ortak gayretleriyle çözülebileceğine inanıyordu. Çünkü birincilerin halk üzerinde büyük otoritesi vardı, aydınlar ise Rus kültürünün iyi yönlerini gerçekçi ve çabuk şekilde ortaya koyma olanağına sahiptiler. Fakat ne yazık ki, 1930’lu yıllarda “dine karşı savaş veren Marksistler” in Seauh’un bu düşüncelerini onaylamaları beklenemezdi. Ulusal okullar açılmasını ve bunların devlet bütçesinden finanse edilmesini savunan, alfabe hazırlayan bu adam yerel yöneticilerin hışmına uğradı. Çalışmaları zararlı bulundu ve “aklının başına gelmesi için” çalışmak üzere bir Kazak kasabasına gönderildi.

Seferbıy, Ekim devrimini yeni ve daha iyi bir yaşam getireceği inancıyla karşılamıştı. Çarlığın devrilmesinden sonra Kuban yöresinde Kuban Ülke Radası (Meclisi) oluşturulmuş bulunuyordu. Bu yönetim yeni rejime (Bolşevizm’e) karşı silahlı birlikler kuruyor, Dağlılar (Çerkesler) de bunlara katılıyorlardı. Seferbıy buna şiddetle karşı çıkanlardan birisiydi. Bu yolda pedagojik, aktüel ve eğitimsel her vasıtadan yararlanıyordu. Bunun yanında arkadaşları olan Bjaş’o Aslanbeç, Yunus ve Yusuf Kardeşler, Tsey İbrahim, Şekh Kırımçeriy, Khuaj Karbatır, Camırza Mecid, Hat’ene Sahid, Hatoğoğko Mecid, Gut’ekule Davut gibi kişilerle birlikte, Çerkesleri Beyazlara katılmamaya ve silah almamaya çağırıyorlardı. Seauh’un arşivinde o günlerle ilgili ilginç belgeler bulunmaktadır.

1918 yılında Kuban yöresi yeniden Beyaz’ların eline geçtiğinde, Sovyet rejimini desteklemiş bulunan A. Bjaş’o, İ. Tsey, N. Tsey, K. Şekh, K. Khuaj, M. Camırza ve SEAUH Seferbıy’un da idamlarına karar verilmişti. Bu kişiler aylarca kaçak gezdikten sonra birçok köylünün araya girmesi ve ricalarıyla haklarındaki ölüm cezası kaldırılmıştır.

Sovyet yönetimi başlangıçta Seferbıy’i işini iyi bilen, içten ve sağlam bir kişi olarak görmüştü. Bu nedenle Sovyetlerin birçok toplantılarına delege olarak seçiliyor, seksiyonların, ispolkomların başına getiriliyordu. Hakurinehable’de yapılan Sovyetler toplantısında Kuban’ın ve Adigey’in devlet ve sosyal işleri için temsilci seçilmiş, Sovyetlerin 10. Tüm Rusya Toplantısı’na da delege olarak gönderilmişti. Bu toplantıda Hakhurate Şhançeriy, S. A. Zayeme, Tsey Salih (Şınçıy köyünden), Hatko Mıçukh (Hatığujıkuay’dan) da onunla birlikteydiler. Seferbıy, Tüm Rusya Toplantısından sonra 30 Aralık 1922’de SSCB Sovyetlerinin Birinci Toplantısı’nın çalışmalarına da katılmıştı.

Ekim devriminden sonra, Seferbıy profesyonel pedagoji bilgisini ve gücünü çalışmalarına katma olanağı bulmuştu. Bıkıp usanmadan Çerkes köylerinde anadilde eğitim yapan okulların açılması, anadilde ve Rus dilinde yardımcı ders kitaplarının hazırlanması, Çerkes öğretmenler yetiştirilmesi, Adige alfabesinin düzenlenmesi gibi konularda emek verdi. 1919 yılında (Türkiye’den gelmiş bulunan) İbrahim Hıdzetl’le birlikte Arap harfleriyle bir alfabe hazırlamışlardı. 1928’de okulların ilk sınıflarında okutulacak derslerin programlarını çıkardı, 1929’da İkinci Sınıflar İçin Okuma Kitabı’nı, 1927 vel928 yıllarında Kube Şaban ile birlikte “Çerkes Bukvar” ve “Adıghe Bukvar” adlı kitapları yayınladı. Bukvar’dan (alfabe) sonra okunacak kitabın ilk bölümünü 1924 yılında Moskova’da yayınlamıştı. 1929 yılında onun ikinci bölümünü de çıkardı.

1927’de Z. Troitskaya ve E. Urusbayeva’nın yardımlarıyla hazırladığı “Russkiy yazık v gorskoy şkole” (Dağlı Okullarında Rus Dili) adlı kitap, SEAUH Seferbıy’un en önemli eserlerinden biri sayılmalıdır. Dağlı (Kafkasya) okullarında Rus dilini öğretmek için hazırlanmış olan bu ilginç eser bugün bile yararlanılabilecek hususlar içermektedir.

Seferbıy, tüm söylediklerinde ve yazdıklarında okullarda anadilin okutulması gerektiğini vurgulamaktadır. Rus Çarlığı’nın okullara da yansıyan, halkları birbirine karıştırarak yok etme ve Ruslaştırma politikasını hiçbir zaman onaylamamış ve daima eleştirmiştir. Okullarda anadillere izin verilmemesi, herkesin Rusça eğitim görmesi şeklindeki bu uygulama Ekim devrimine kadar okullarda süregelmişti. Bu tarz okullara karşı çıkan, dil ve kültürümüzü yükseltmeye çalışan böyle bir kişiye eğer “milliyetçi” deniyorsa bugün onun gibi düşünenlerin hayli çoğalmış olduğunu söyleyebiliriz. Bugün ulusal okullarımızı geliştirmeye çalışan bizler, Seauh gibi insanlara her zamankinden daha çok muhtacız.

SEAUH Seferbıy, son günlerine kadar Krasnodar kentinde yaşadı, 1966 yılında öldüğünde, ailesinin yaşamış olduğu Cambeçıye köyüne götürülerek orada gömüldü.