YEMUZ Nevzat Tarakçı
19.01.2014
Malum, bugünlerde dünya Soçi’yi konuşuyor.
Soçi, Çerkes’ler için sembolik ve tarihî değere sahip bir bölge.
Bu nedenle, büyük çoğunluğu anavatanının dışında yaşayan Çerkes’ler için bu olimpiyatın ayrı bir önemi var.
Olimpiyat mekânı için bu organizasyona tepki koyan, son derece rahatsız olan pek çok Çerkes var.
Peki, ne yapmak istiyor bu Çerkes’ler?
Veya ne yapmalı?
Bir bakalım, bu konuda toplum, özellikle gençler, nasıl bir ruh hali içinde?
Kupkuru bir tepkisellik mi?
Yoksa tarih bilinciyle yürütülen ciddiyet ve vakar boyutlu bir doğru algılama hali mi?
Peki, üst kurullarımız hangi boyutunda bu işin?
Yöneticiler ne der, ne söyler bu bağlamda?
BİLİNÇLİ GENÇLİK BÜYÜK GÜÇTÜR!
Ne yazık ki konunun esasından çok uzak, sadece işin duygusal tepki boyutunda olan gençlerimiz var.
Elbette olacak.
Gençlik tabii ki tepkisini koyacak.
Ama tepkiselliğin ötesine geçmeyi de bilecek.
Okuyacak, araştıracak, tarihini doğru öğrenecek!
Bilinçlenecek!
Kültürünün gereğini yapacak!
YÖNETİCİLER ve BÜYÜKLER GEREĞİNİ YAPMALI
Çerkes toplumunun gündeminde olan bu konu hakkında yöneticiler ve büyükler gereğini yapmalı.
Bu anlamda toplum, özellikle gençler doğru şekilde bilgilendirilmeli.
Amaç, toplumsal algıyı doğru yönetmekse,
Gençliği bilgilendirme, onları bilinçlendirme programları, Soçi merkezli doğru tarih algılama, kültüre sahip çıkma seansları ihmâl edilmemeli.
Ne yapalım, ne zaman yapalım, nasıl yapalım, soruları en doğru şekliyle karşılık bulmalı.
Toplum, özellikle gençler deli dolu, savrulmuş, duygusal tavırlardan uzak durmalı.
Evet, gençler tepkisini hem de en canlı şekilde vermeli.
Fakat bu tepki, mutlaka akıl ve mantık eksenli, düşünce merkezli, sağlam basan, soluklu tepki olmalı.
KURU TEPKİSELLİKLE NEREYE KADAR?
Soçi gerçeğini doğru anlamak zorundayız.
Geçtiğimiz günlerde İstanbul Kafkas Kültür Derneğinin organize ettiği “Soçi ve Çerkesler” panelinde konuşan Sayın BABAKUŞ, ne kadar beğeni ya da ne kadar tepki aldı bilmiyorum ama Babakuş’un sağduyulu ifadeleri alkışa değer.
Ne diyor Sezai Bey ifadelerinde:
“No Soçi” kampanyasını gerçekçi bulmuyorum, diyor.
Boykot tutumu yerine “Soçi gerçeğini bilmek ve tanımak” üzerine bir çalışma yürütmemiz gerek, diyor.
Tarihte katliam yaşanmayan şehirin olmadığını, bu nedenle Soçi’deki olimpiyatların yapılmamasını talep etmek yerine, bunu Soçi gerçeğini anlatmak için bir fırsata dönüştürmek gerektiğini söylüyor.
Ve ilave ediyor:
“Rusya’yı düşman olarak algılamak doğru değil. Rusya bizim için sorunlu ama stratejik bir ortak olarak görülmeli. Soruna biraz da pragmatist yaklaşmak zorundayız.”
Doğru söze ne denir?
Alkışlanır!
Evet, Soçi gerçeğinde, popülist politikalar, kısır döngüler, öfke diliyle kuru düşmanlıklar, yerini toplumumuzun menfaatine olan akılcı politikalara bırakmalı.
Bu noktada özellikle gençler bilinçlendirilmeli.
Daha da önemlisi, yöneticiler, tepkisellikten, öfke dilinden uzak, sakin ve güven verici olmalı.
Liseli öğrenci duygusallığı yakışmıyor büyüklere.
BİR TARAFTA ACI, KAN ve GÖZYAŞI…
Tarihin bu acı sahnesi ufkumuzu karartıp dururken,
Acı, kan ve gözyaşı asla unutulmamışken,
Bu hakikatler her daim yüreğimizi dağlarken,
Soğukkanlı olmak elbette kolay değil.
Fakat yine de bize büyük resmi görerek sakin olmak yakışır.
Bu bunaltıcı tablo içinde, moralsizlik, ümitsizlik ve öfkeyle ufukları karartmak yerine, uzaklara bakıp ufukta doğumu bekleyen yeni ümitleri görmek yakışır.