KUDAYNET Aminet
Hakurınehable 1 Nolu Okul 11. Sınıf Öğrencisi
Adige Mak gazetesi, Mayıs 2013
Çeviri AÇUMIJ Hilmi
Ulusu ulus yapan, onun varlığını temin eden, gelişmesini sağlayan şey dildir. Dil var oldukça ulusta var oluyor, dil yok olduğunda ise ulusta yok olup diğer büyük milletler arasında eriyor.
Adige ulusu ne kadar zor duruma düştü ise de, yaşamın getirdiği zor durumlar neticesinde dağıtıldıysa da, yeni türeyen nesillerin eğitilmesi, köklerine daha bağlı kılınması konusuna özen gösterdiler. Adigeler ulusun geleceğinin nasıl olacağı hususunda gençlerin adeta kutup yıldızı gibi yön gösterici olduklarını biliyorlardı. Adigeler bunu göz önüne alarak çocukların, gençlerin eğitimine her zaman önem gösteriyor, onları yaşamın her alanına hazırlamayı ana görev telakki ediyorlardı. Bu önemli görevde ailenin yanısıra sülalede, köyde etkindi.
Günümüzde biz gençlerin eğitim-öğretiminde en önemli kurumlardan birisi okul. Okulun zengin hazineleri bizleri en iyi adap-erkana alıştırıyor iyilik-güzellik üzerine eğitiyor. Ben bütün bunların başlangıcında olan şeyin anadilimiz olduğuna inanıyorum. Anadilimiz! Ne kadar büyük ne kadar güçlü bir kelime! Kim onu sevmez ki? Kim onda ulusunun varlığının aldığı yolu, gelenek göreneklerinin kökenini bulmaz ki? Kim onunla gururlanmaz ki?
Günümüzde farklı dillerle konuşan, kendilerine mahsus gelenek görenekleri olan binlerce ulus var. Milletler dilleri, gelenek-görenekleri, kültürleri ile de birbirlerinden farklılıklar gösteriyorlar. Fakat bütün ulusların fertleri akılları ile düşünüyor canları-başları, elleri ile çalışıyorlar. Dünyaya doğan her kişi dili ile doğar. Dil ulusun bir tek canıdır. Ulusu var kılan şey dilidir. Dünyayı algılayış şeklimize, amaçlarımıza-muradlarımıza, gelenek göreneklerimize, yaşamın güzelliklerine kısaca herşeye anadilimiz ulaşıyor. İnsan için anadili güzel, kıymetli hatta dünyası. Şair Meşbaş’e İshak şöyle söylüyor;
Мы дунай нэфым апэрэ псалъэр
Мыщ сфэзышIыгъэр синыдэлъфыбз,
Гур зыгъэгушIоу сигугъэ хаплъэ
ИлъэгэIуатэу бгъэгум дизыбз.
ЧIылъэм сехьыжьэу сыкъытехьажмэ
Сыхарэгъади сымыдэхъун.
Хъущтэп ясIоу сыбзэ ясхъожьмэ,
А сыхьат дэдэм сылIэжьми хъун.
Anadili, anasütü ile birlikte insanın vücuduna nüfuz ediyor, bir parçası halini alıyor. Ayaklarının üzrinde dikilmeye başladığın andan itibaren anadilin güzelliği ve muntazamlığını kavrıyor yüreğinde duyduklarını eksiksiz bir şekilde diğer insanlara iletmenin yolunu bulmuş oluyorsun.
Herkes kendi anadilini hem seviyor hem de onunla onurlanıyor. Anadil insanın zenginliğidir. Dilin tadının sınırı yok. Tün dertlerini, sevinçlerini kıvançlarını anadilinle dillendirmenin değerine paha biçilemez. Bir insan için ondan daha iyi nasıl bir nasip olabilir ki?!
Anadilimizin sayesinde ulusumuzun tarihini öğreniyoruz. Ufak çocukken anadilimizin bütün bu faydalarına vakıf olamıyoruz. Fakat sonraları, daha da büyüdüğümüzde dilimizin ne kadar tatlı olduğunu kavrıyoruz.
Günümüzde dilimizi daha da canlandırmalıyız. İnsan yaşamının ne kadar kısa olduğunu bilmesine rağmen, ulusunun yaşamının sınırı olmaması için çalışabileceğini bilerek dünyadaki iyilik-güzellikleri elindeki imkanlar ve aklı nispetinde onun hizmetine sunmalı. Zaman ilerledikçe vaktin gerekleride değişiyor-gelişiyor. Anadilimizin de bu değişikliklerden etkilenmemesi imkansız. Bu yüzden dilimizde olan değişiklikleri kavrayarak yanlış olanlarını düzeltmek her birimizin üzerine düşen vazifelerdendir. Dilimizin sahip olduğu olanakların zayıf ve güçsüz olduğunu düşünen bazı birkaç kişiler de var. Şairlerimizden Aşıne Hazret onlarla aynı fikirleri taşımıyor; direk şöyle bir soruyu dile getiyor;
Хэта зыIуагъэр тыбзэ тхьамыкIэу,
Тыгум ихъыкIрэр фызэмыгъэкIоу?
Ardından bu sorunun da cevabını net bir şekilde şöyle ifade ediyor;
Жабзэ пIулъмэ, бэ къырыпIонэу
ТиI адыгабзэ, зыми хэмыкIуакIэу.
Dilin sayesinde, onun yardımları ile insanlar arzularını, düşüncelerini, yüreklerinden geçirdikleri şeyleri yazılı ve sözlü olarak ifade edebiliyor, diğer insanlara ulaştırabiliyorlar. İnsanların aralarında konuşmaları, dünyayı kavramaları, yeni bilgiler edinmeleri için, dil sahip oldukları en iyi bir imkan-olanaktır. Bizim sahip olduğumuz böylesi olanak-imkan ise Adigecemiz. Adigecemiz kelime ve anlatım imkanları açısından zengin. Hislerin, düşüncelerin, dünyada olan bitenlerin anlatımı yazımında o büyük olanaklara sahip.
İnsanlık, adalet, onur, saygı ve Adigelerin dünyada saygınlık kazandıkları gelenek-görenekleri hakkında yeterince bilgi sahibi olup onlara vakıf olmak için anadilimizin sağladığı imkanlardan faydalanmalıyız.
Milletin dili, anadilimizi daha da sevmemiz için derslerin yanısıra okulda farklı etkinliklerde düzenliyoruz. Örneğin anadilimizin haftası ayrıntılı olarak kutlanıyor, toplantılar, farklı farklı yarışmalar düzenliyoruz. Bu etkinliklere memnuniyet içerisinde Adigelerin yanısıra başka ulusların fertleri de velilerimiz de katılıyorlar. Eğer ulus diline kıymet vermez olduysa o milletin uzun ömürlü olmasını bekleme.
Her dil zamanla mücadele içerisinde hiç durmadan ilerlemek zorunda. Adigecenin geçmişine baktığımızda onun durağanlığını üzerinden atıp ayaklarının üzerine daha dik basmaya başladığı dönemlerde var. Devrimin ardından dilimiz kendini bulup, gözle görünür büyük ilerlemeler kaydetti.
Dilin ömrü, halkın o dile verdiği değerle gösterdiği saygı ile orantılıdır. Eğer günümüzde olduğu gibi dilimize saygı göstermeden yaşayacak olursak başımıza nelerin gelebileceğini tahmin etmek zor değil.
Adigeler keskin, akıcı bir dile sahip olmaya önem veriyorlar. Bunun güzel bir örneği de atasözlerimizde var; ‘güzel söz yılanı dahi deliğinden çıkartır’ Arı-duru bir dile sahip insanın kavrayış yetisi, aklı, fikri hatta bakışları dahi daha canlıdır.
‘İnsan oğlunun dili kendi zenginliğidir’ derler. Bu doğrudur. Bizim de dilimiz kendi zenginliğimizdir.
Сиадыгабзэ дахэу бзэрабзэу
Узэрэнэсэу къэгущыIэщт.
Сиадыгабзэ сэркIэ гъэшIуабзэу
Сэ сыщэIэфэ сырыпсэлъэщт.
Адыгэ лъэпкъым ылъэпсэ лъагъор
Сиадыгабзэу сэ сиорэд
Гъэтхэ къэгъагъэу къыззэIуихыгъэр
Сиадыгабзэу синыдэлъфыбз
(Нэхэе Р.)