DOĞU KAVRAMI ETRAFINDA BİRLEŞMEK

İbrahim Ülger
www.ibrahimulger.com

İnsanımız bin bir parça olmuş, kendisini kemirip duruyor. Biri diğerine saldırdıkça küçülüyor, küçüldükçe saldırganlaşıyor. Kaybeden hepimiz oluyoruz. Kaybetmek isteyenlere sözümüz yok. Binlerce yıl, onlarca uygarlıklara beşiklik etmiş, büyük uygarlıklar kurmuş bir toplumun ferdi olarak, kısır döngü içinde dönüp durmak beni kahrediyor. Kısır tartışmalar, üstünlük taslamalar, kutuplaşmaların kime yararı var. İnsanlık değişik evrelerden geçerek bugünlere gelmiş, isimler farklı olmuş. Gün gelecek şimdi tartıştığımız, övündüğümüz veya utandığımız kavramlar unutulacak. Yeni söylemler yeni isimler bulunacak.

O halde evreni, dünyayı, ülkeyi, milleti, dini, mezhebini sevenler. Adı ne olursa olsun, iyiden, güzellikten, büyümeden yana tutum almak zorundadırlar. Kör inatlaşmaların, üstünlük tartışmaların veya dışındakileri aşağılamanın hiç bir inanca, millete, düşünceye yararı olmadığı gibi o düşünceyi küçültür. Yaralar. O halde bulunduğu yeri gerçekten sevenler ona layık olmalıdırlar. Layık olmanın en önemli kıstası ise isimlere takılmak, biçimle uğraşmak değil, olanı büyütmek, özü yaşatmaktır.

‘’Elhamdülillah Müslüman’ım’’ demekle Müslüman olunmaz. Müslüman olmanın olmazsa olmaz koşulu; paylaşmak, sevgiyi çoğaltmak, adaletli olmak, kötülük yapmamaktır.  Hz. Muhammed bu yaklaşımla büyüdü, genişledi. Milyonlarca insanın kalbini kazandı. O halde gerçekten İslamiyet’e gerçekten inananlar, öncü olmalı, Hıristiyan’ın, Musevi’nin, Budist’in, ateistin gönlünü kazanmalı, adil olmalı ki gerçek Müslüman olsun.

‘’Ben Türk’üm’’ demekle Türk olunmaz. Türk olmanın olmazsa olmaz koşulu büyük uygarlıklar kurmak, insanlara adil davranmak, sorunlara çözüm bulmakla Türk olunur. Türk büyükleri bu yaklaşımla büyüdü, genişledi ve yayıldı. O halde gerçek Türk, Kürt’ün, Ermeni’nin ve diğerlerinin gönlünü kazanmalı, onlara ağabeylik yapabilmeli ki, gerçek Türk olsun.  Fatih Sultan Mehmet böyle imparatorluk kurdu, büyüdü.

‘’Ben Hıristiyan’ım’’ demekle Hıristiyan olunmaz. Hıristiyanlık İsa’nın şiddete karşıtlığını yaşatmakla mümkün olunabilir.

‘’Ben demokratım’’, ‘’sosyalistim’’ demekle demokrat olunmaz. Demokratlık dışındakilere saygıdır, sevgidir, paylaşımdır.

‘’Ben devletim’’ demekle devlet olunmaz. Devlet vatandaşıyla bütünleştiği onları koruduğu oranda devlettir.

Bulunduğumuz yer, kültür, millet, mezhep, inanç ne olursa olsun bunlara saygı duyarak geliştirerek, ortak kavramlar ve ortak değerler etrafında birleşerek yaşayabiliriz. Başkasını koruyarak kendi varlığımızı sürdürebiliriz.

Biçimler üzerinde fırtına koparmak, sorunları  otorite ile çözmek, çözümsüzlük yaratır. Asıl olan biçim değil özdür. Öz ise, gelişmiş modern sistemler kurmaktır.

O halde kendi kimliklerimizi koruyarak, ortak paydalarda buluşabiliriz. Bu nedenle Doğu kavramı birleştiricidir. Kökleri çok derinlerdedir. Nasıl ki, bir yığın devlet ‘Batı’ kavramı etrafında birleşmiş ise bizler de ‘’Doğu’’ kavramı etrafında birleşebiliriz. Doğu kavramı birleştirici çözümleyici olmalıdır.
Duygu, kalbe yönelmeli, mantık gerçeğe uygun davranmalıdır. Şiddeti  değil, sevgiyi yeşermeli, kuşkusuz yer yer nefsi müdafaa (otorite) de gerekir. Ancak bu amaç değil araç olmalı.

Müslüman doğulu, Fars doğulu, Türk doğulu, Hıristiyan doğulu, Kürt doğulu, Kafkaslar doğulu, Ruslar doğulu, Azeriler doğulu, Ermeniler doğulu, Balkanlar doğulu, Akdeniz doğulu.

Doğu bir coğrafya değil, doğa ile bütünlük, değerlere saygıdır.  Batı’ya karşıtlık değildir. Doğu ışığın kaynağıdır. Doğu, Batı’yı dengeler. Doğu bir göz, Batı diğer bir gözdür. Doğu varsa Batı vardır. Batı‘da var olmalıdır. Tek başına  Batı karanlıktır. Tek başına Doğu karşıtsızlıktır. Ölüm yaşama
dinamizm verir. Karanlık ışığın varlık nedenidir.  Doğu’da Batı, Batı’da Doğu vardır.

Doğu kavramı kimseyi rahatsız etmez. Doğu düşüncesi doğaya üstünlük taslamaz. Doğu düşüncesi saygıyı, sevgiyi huzuru ilke edinir.