DOYMAYANLAR

YEMUZ Nevzat Tarakçı

Tolstoy’un “İnsan Ne İle Yaşar?” adlı eserinde, ders çıkarılabilecek ibretlik bir hikâye anlatılır.
Çiftçi Pahom’un öyküsüdür bu.
Sıradan ve kendi halinde bir çiftçi olan Pahom, daha zengin bir hayatın hayalini kurmaktadır.
Uzak bir yerlerde, cömert bir reisin karşılıksız toprak verdiğini duyunca, daha çok toprak elde etmek için reise gidip talebini iletir.
Gerçekten de Reis herkese istediği kadar toprak veren cömert biridir.
Pahom’a “Sabah güneşin doğuşundan batışına kadar yürüyerek ya da koşarak ulaştığın bütün yerler senindir fakat güneş batmadan yeniden başladığın yere dönmen lazım.”
“Seni başladığın yerde görmek istiyorum.
Yoksa bütün hakkını kaybedersin.” der.
Pahom, güneşin doğuşuyla beraber başlar yürümeye.
Tarlalar, bağlar, bahçeler geçer.
Tam geri dönecekken gördüğü sulak bir arazi dikkatini çeker orayı da almak için koşmaya başlar.
Şu bağ, bu bahçe derken bakar ki güneşin batmasına az kalmış.
Vakit epey geçmiş.
Daha hızlı koşar, koşar, ama artık kesilir takâti.
Halsiz adımlarla yürümeye devam ederken, Pahom’un burnundan kanlar damlamaya başlar.
Tam başladığı noktaya yaklaşmışken, bir an yığılır yere ve bir daha kalkamaz…
Reis olanları izlemektedir.
Çok kereler şahit olduğu olay yeniden vuku bulmuştur.
Adamlarına bir mezar kazdırır.
Pahom’u bu mezara gömerler.
Reis, Pahom’un mezarının başında durur şöyle der.
“Bir insana işte bu kadar toprak yeter!”

KAYBOLUP GİDEN HAYALLER
“Gözlerinin gördüğü, ellerinin yettiği her yeşil alanı katleden, betonlaştıran, yağan yağmur suyuna akacak bir yer bırakmayan; ülkenin ciğerleri hükmündeki dağları, ormanları yabancı şirketlere rant uğruna satan bir iradenin, sesi kısık izleyicileriyiz.”
Benden sonrası tufan, diyenlerin ellerinde kaybolup gidiyor geleceğimiz, hayallerimiz.

HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSANLAR
“Maddeye düşkün olanlar, deniz suyu içen adama benzer” der büyük düşünür.
“İçtikçe susarlar. Susadıkça içerler.”
Eşyanın perde arkasındaki hakikati bilmeyenler için, madde de birdir mana da.
Bu sebeple kıymet vermezler insana da insani değerlere de!
Bir orman yangınına, yeşil alanların yok olup gidişine ses çıkarmayanlar, önlem almak şöyle dursun; “Motorları olmayan uçakları havalandırabilecek pilot varsa, buyursun!” diyecek kadar işi hafife alanlar, çok yangınlara sebep olur da söndürmek için bir damla su bile aramazlar.
Bir yangına seyirci kalanlar, seyirci kalırlar haksızlık yangınlarına da.
Ateş düştüğü yeri yakar, onların zannınca.
Yangınlara seyirci kalanlara, “Başkalarının yangınında kendi evini ısıtanlar”a, anlatmak zordur elbette hakikatleri.
Bu dünyanın geçiciliğini,
Mal mülk yığmanın sahte sevincini,
Acı duymayan kalbin hakiki görevini ifa etmediğini anlatamaya çalışmak zordur.

KİM NEYE DUYARLI, NEYE DUYARSIZ
Maddeye duyarlı, paraya sevdalı…
Kültüre duyarsız, topluma kayıtsız…

SİYASETİN ÇİRKİN YÜZÜ
Dönemin KAFFED Genel Başkan Yardımcısı Sayın Hasan SEYMEN’in, yönetiminde yer aldığı siyasi partideki görevi ve Çerkes kimliği üzerinden yürütülen, bu ülkenin kurucu unsurlarından olan Çerkes toplumuna yönelik antidemokratik tutumu kınıyorum!