Kuban Paul Seauhmann
25.11.2003
Bugün bir makaleyi sizinle paylaşmak istedim. Olay gerçekten olmuş mu bilmiyorum.
Olay Gorrans Point’te geçiyor.
Fırtınalı berbat bir gece sahil kenarında bir adam zorlukla ilerlemektedir. Aç susuz perişan haldedir. İlerde bir ışık görür, oraya yönelir. Harabeye benzeyen evin kapısını çalar. Yaşlı bir kadın açar. Adam bir parça ekmek ister. Kadın “bir parça ekmekle olmaz, lütfen içeri girin” der. Adam içeri girer.
Eski ve kırık dökük eşyaların olduğu salonda küçük bir şöminenin karşısında evin beyi oturmuş gözlerini ateşe dikmiştir. Sonra kadın sofrayı hazırlar. Masayı öyle bir donatmıştır ki adam şaşırır. Çünkü, havyarlar, inanılmaz pahalı yiyecekler içecekler. Yoksul evinde bu denli zengin ve pahalı yemeklerin olması son derece şaşırtıcıdır.
Evin beyi yerinden hiç kalkmaz yemek boyunca, kadınsa sadece kuru ekmek yemekle yetinir. Adam meraklanır ve sorar, “Siz neden bu yemeklerden yemiyorsunuz da kuru ekmeği yiyorsunuz?” Kadın anlatır: “Bizim tek oğlumuz vardı. Savaşta Ruslar oğlumuzu öldürdü. Kocam bu haberi duyunca ellerini havaya kaldırıp ‘Tanrım ne olur benim karşıma da oğlum gibi genç bir Rus çıkar’ diye yakardı. Aradan 3-4 yıl geçmişti. Yine böyle fırtınalı bir günde kapı çalındı. Kocam kapıyı açtı. Genç bir çocuk duruyordu kapı önünde. Eli yüzü kan içindeydi. Hemen içeri aldık. Yaralarını temizleyip sıcak süt verdik. O arada dikkatimizi çekti genç çocuğun sol elindeki iki parmağı yoktu. Herhalde çok eskiden olmuş bir olay olmalıydı. Çünkü çocuk iki eksik parmağına rağmen elini çok iyi kullanabiliyordu. Çocuk zor konuşuyordu. ‘Ne olur yardım edin gemimiz dalgalarla boğuşuyor. Kadın çocuk bütün insanlar denize dökülmeden yardım edin’ kocam gayri ihtiyari sordu ‘Kimsiniz, nereden geliyorsunuz?’ Genç çocuk ‘Biz Rus’uz. Ne olur yardım edin gemimiz her an parçalanabilir’. Kocam gencin Rus olduğunu duyunca şöminenin yanındaki demiri alıp çocuğu öldürdü ve dışarı attı. Sabaha kadar uyuyamadık.
Ertesi gün çocuğun cesedini ilerdeki tarlamıza gömdük ve bir mezar yaptık. Kocam sahile indiğinde 3-4 ceset bulmuş onları da buraya getirdi ve yeni mezarlar yaptık. Bir hafta boyunca kadın, çocuk, yaşlı onlarca ceset buluyorduk ve hepsini kocamın öldürdüğü gencin mezarının yanına gömüyorduk. Bir süre sonra küçük bir mezarlık oluştu. Artık evden dışarı çıkmıyorduk.
Aradan 4-5 yıl geçti. Bir gün yine kapı çalındı. Kapıyı açtım. Karşımda genç bir çocuk vardı. Son derece kötü İngilizce konuşuyordu. ‘Size teşekkür etmek için geldim. Adım Feodor Himkoff, 5 yıl önce burada çok büyük bir deniz kazası olmuş. Sizler yardımlarına koşmuşsunuz ama kimseyi kurtaramamışsınız. Yine de onların cenazelerini alıp bu küçük mezarlığı yapmışsınız. Size minnettarım. Sizi çok rahatsız etmeyeceğim. Bir ricam olacak. Benim ağabeyim de o gemideydi. Sol elinin iki parmağı yoktu. Belki dikkatinizi çekmiştir. Onun mezarını gösterebilir misiniz?’ Kocam dehşetle irkildi ve genç çocuğu birlikte mezara götürdük. Çocuk, mezarı ziyaret ettikten sonra bize döndü ve ‘ağabeyime ve bu mezarda yatan insanlara sahip çıktığınız için size her gün mükemmel yiyecekler göndereceğim’ dedi ve ağlayarak uzaklaştı. O günden beri bu yiyecekler gelir bize. Bizde kapımızı biri çalsa da ona versek diye bekleriz. ”
SonSöz
Çerkes, başkasının hakkına tamah etmeyendir. (Kuban)