Friederike Kempner

Çeviri: Yılmaz Berberoğlu

Çerkesler

Bak üç atlı, ışıl ışıl, görkemli,
Ancak rüyalarda rastlanan!
Kıpkızıl, siyah atlar üstünde,
Ve koşumlar altından.

Siyah ve altın rengi, harika parıldarken
Nasılda yıldırım gibi gitmekteler.
Sanki, roket gibi kıvılcımlar saçılmakta,
ve tükenmekte mesafeler!

Mor tüyler  kalpaklarında,
Bellerinde kamalar,
Sanki dünya çevresinde,
Hız turuna çıkmışlar.

Ve atlar, sanki safkan Arap
Bakışları ışıldamakta,
Ve o parlak siyah tüylerden
Nasıl parlak damlalar akmakta!

Üç kez sardı çevreyi karanlık,
Üç kez girildi gündoğumuna,
Ve hala toynak sesleri
Karışmakta kalp atışlarına.

Üç kez sardı çevreyi karanlık,
Üç kez girildi gündoğumuna,
Ve namlu ateşleri
Onları hala avlayamadı!

Gece vakti, bak! Ay ışığında
Üç atlı diz çökmekte
Köprü ve su arkalarında
Bir sınır çizgisiyle bölünmekte

Dağlarda, sınır kenti
Pazarda halk toplanmış,
Ve hayranlık, hayret, duygulanma,
Kalabalıkta itiş-kakış:

Görüyor musunuz? Görüyor musunuz Çerkesleri?
Yüce Tanrım, bu nasıl at sürme!
Alev saçıyor bakışları üç atlının!
Tüm her yana

Rusya’nın derinliklerinden kaçıp geldiler,
Kanlarında kahramanlara özgü asalet,
Halk arasında fısıltılar
»Bu nasıl cesaret?

Prusya Belediyesi önü, yer Schwelle
Memurlar ayakta saf tutmuş,
Ve biniciler, terli ve ışıltılı,
Dinlenmekteler, oturmuş.

Jestleri, mimikleri,
Bakışları, sevinçten sarhoş,
Muhteşem atlarını okşuyorlar,
Sanki rüyalara dalmış.

Jestleri, mimikleri,
Anlaşılamayan şeyler cümlelerinde,
Bir çevirmen yarım yamalak çözüyor,
Meydanda, duygulanmış bir halde.

Biz Kafkasların özgür çocukları
Köleleştirilmiş uzak yerlerden
Özgürlünüzü takdirle duyduk,
Memnun oluruz özgürlüğe hizmetten!


Buyruğuyla Yüce Tanrı’nın
Bu özgür yeryüzünde,
Özgür Prusya’ya arz ediyoruz
Ki, yardım edilsin bizlere!


Üç kez, yirmi dört saat
Durmaksızın kaçıyorduk,
Şimdi size kılıçlarımızı veriyoruz
Sizlere güven duyduk!


Üç kez yirmi dört saat
Durmaksızın at koşturduk,
Şimdi, asil, büyük Almanlardan
Misafirlik ricasında bulunduk!

Böyle şikayet etti cümleleri,
Ve açık ağızlarıyla
Bölge yöneticileri
Dinlediler bu ender haberi.

Daha aynı gece, bak, katran karası,
Dolunayına rağmen, elim sessizce,
Derin suskunluk içinde
Öyküye kulak verelim.

Dinle, iki Prusya mangası,
Çerkesler aralarında,
Karanlık zeminde gidiyorlar
Yürüyorlar sert adımlarla.

Yine görülmekte aynı çevrede
Toynakların sıçrattığı damlalar,
Köprü ve su bu defa
Önde bir sınır oluşturmakta.

Dinle, bak açıldı sınır ağacı,
Ve köprünün öbür başında
Açıklıktan, sallıyorlar,
Başlarını Ruslar da.

Uğultulu mırıltılar halktan,
Dostluk, zayıflamamış aksine,
Ve kahramanlarımızı teslim ediyorlar
Soysuz Kazak kölelerine! (*)

Kasvetli ağarıyor dördüncü sabah,
Tek tük parıldıyor yıldızlar,
Ruslar yarım daire çizmiş,
Uzaklarda parlıyor ışıklar.

Sönük yanıyor fenerler,
Gök gürültüleri Batı’dan, homurdanıyor,
Eğilmiş, kahraman başlardan,
Acı gözyaşları yuvarlanıyor.

Yere çöküyor her üçü de,
Ve mangadan öylesine
Üç kez Rus salvosu duyuluyor,
Yeryüzü inlercesine!

(*) Ç.N.: Almanlar, bazan Ruslara Kazak benzetmesi yapar.

Die Tscherkessen

Sieh’, drei Reiter, glänzend,  prächtig,
Wie sie nur im Traume!
Scharlachrot auf schwarzen Rossen,
Und mit gold’nem Zaume.

Schwarz und golden, herrlich flimmert’s
Wie sie blitzschnell eilen.
Funken stäuben gleich Raketen,
Und es schwinden Meilen!

Purpurfedern auf Baretten,
Dolche an den Seiten,
Schienen sie die schnelle Runde
Um die Welt zu reiten.

Und die Rosse, wie arabisch
Ihre Blicke leuchten,
Wie die glänzend schwarzen Haare
Helle Tropfen feuchten!

Dreimal kam die Nacht gezogen,
Dreimal sah man’s tagen,
Und noch immer Rosseshufe
Samt den Herzen schlagen.

Dreimal kam die Nacht gezogen,
Dreimal sah man’s tagen,
Und es konnten Feuerkugeln
Sie noch nicht erjagen!

Nächtlich sieh’ im Mondenscheine
Die drei Reiter knieen.
Brück’ und Wasser hinter ihnen
Eine Linie ziehen.

In dem Grenzort auf dem Berge
Steht des Marktes Menge,
Und Bewunderung, Staunen, Rührung,
Wechseln im Gedränge:

Seht ihr, seht ihr die Tscherkessen,
Herr Gott! wie die reiten!
Feuer sprühen ihre Blicke
Hin nach allen Seiten!

Sie entfloh’n aus tiefen Reußen,
Heldenmut im Blute,
So tönt’s in des Volks Geflüster
»Wie den’ auch zu Mute?

Vor des Preuß’schen Rathaus Schwelle
Stehet die Behörde,
Und die Reiter, heiß und glänzend,
Ruhen auf der Erde.

Ihre Zeichen, ihre Mienen,
Blicke, freudetrunken,
Streicheln sie die prächt’gen Rosse,
Wie im Traum versunken.

Ihre Zeichen, ihre Mienen,
Ihre dunklen Worte,
Sie enträtselt halb ein Dolmetsch,
Tief gerührt am Orte.

»Wir Cirkassien’s freie Söhne
»In der Sklaven-Ferne
»Hörten rühmend eure Freiheit,
»Dienten Freien gerne!

»Durch des höchsten Gottes Fügung
»Nun auf freier Erde,
»Flehen wir zum freien Preußen,
»Daß uns Hilfe werde!

»Dreimal vier und zwanzig Stunden
»Ohne Rast geflohen,
»Bieten wir uns, uns’re Schwerter
»Euch an voll Vertrauen!

»Dreimal vier und zwanzig Stunden
»Ohne Rast geritten,
»Wir um edle, große, deutsche
»Gastlichkeit nun bitten!

Also klagen ihre Worte,
Und mit starrem Munde
Still vernahm des Ortes Vorstand
Diese selt’ne Kunde.

Selbe Nacht noch, sieh’, pechfinster,
Trotz des Vollmonds Lichte,
Lautlos durch die tiefe Stille
Lauschet die Geschichte.

Horch, zwei preußische Schwadronen,
Die Tscherkessen mitten,
Ziehen auf dem dunklen Boden
Hin mit festen Tritten.

Wieder sieht man durch die Gegend
Rosseshufe sprühen,
Brück und Wasser diesmal ihnen
Vorn die Grenze ziehen.

Horch, da öffnet sich der Schlagbaum,
Und am Brückenkopfe
Nicken durch die hohle Öffnung
Russen mit dem Kopfe.

Dumpf Gemurmel vom Kartelle,
Freundschaft, ungeschwächte,
Und man liefert unsere Helden
An Kosakenknechte!

Düster graut der vierte Morgen,
Einzeln leuchten Sterne,
Russen bilden einen Halbkreis,
Wetter leuchten ferne:

Düster flimmern die Laternen,
Donner westwärts grollen,
Von der Helden Haupt, gebücktem,
Große Tränen rollen:

Niederknien alle Dreie,
Und vom Regimente
Dreimal tönt die russ’sche Salve,
Daß die Erde dröhnte!