GELECEĞİNİ ARAYAN GÜNEY OSETYA

Aylin Yardımcı
Cumhuriyet Strateji, 15 Eylül 2008

Yakın tarihe kadar dünya kamuoyunca varlığı dahi bilinmeyen Güney Osetya, geçtiğimiz haftalarda, küresel anlamdaki güç dengesini yerinden oynatan bir savaşla uluslararası gündeme damgasını vurdu.  Tskhinvali kentinde başlattığı saldırıyla uzun vadede toprak bütünlüğünü tehlikeye sokan Gürcistan’ın, verdiği öfkeli yanıtla tepkileri üzerine çeken Rusya’nın ve tarihsel bir geleneği sürdürürcesine bu soruna de el atma gereksinimi duyan Batı dünyasının gündeminde, savaş ve bağımsızlık ilanıyla iki şekilde adını duyuran Güney Osetya’nın gelecekteki statüsünün ne olacağı tartışması var.

Kısacası, olaylı bir filmin başrol oyuncusu gibi görünse de, mevcut sistem dolayısıyla figüranlığa mahkum edilen Güney Osetya, bu kaos ortamı içinde statüsüyle ilgili olarak Kremlin’in alacağı kararı bekliyor.

Savaşın Tarihi Altyapısı

1917 yılında Bolşevik zaferiyle parçalanan Rus İmparatorluğu, oluşan kısa süreli siyasi belirsizlik sonucu Kafkasya’daki hâkimiyetini, yeni oluşan Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan Cumhuriyeti gibi ulus devletlere ve Transkafkasya Demokratik Federatif Cumhuriyeti gibi çok uluslu federasyonlara bırakmak zorunda kaldı. O güne kadar yalnızca Kafkas dağları nedeniyle coğrafi bir ayrıma sahip olan Osetya, güney bölgesinin 1918’de sosyal demokrat Menşevik Partisi’nin iktidarıyla kurulan Gürcistan Cumhuriyeti’nin egemenliğine girmesiyle ikiye ayrılmış oldu. Kuzey Osetya ise, Terek Sovyet Cumhuriyeti’nin bir parçası haline gelerek güneyinden ayrıldı. Yani, ataları Alanların Kafkasya’ya ne zaman yerleştiği konusunda Gürcülerle bir türlü anlaşamayan Osetler’in kuzey ve güney olarak iki ayrı siyasi bölgeye ayrılmasının Ekim Devrimi sonrasına, yani 1920’li yılların başına dayanan bir geçmişi var.

Osetya’yı paylaşan bu cumhuriyetlerin ikisi de varlık mücadelelerini kaybedince, 1921 itibariyle Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin egemenliğine geçti. Güney Osetya, tıpkı Kuzey’in Rusya’ya bağlı kalmaya devam ettiği gibi, SSCB döneminde de varlığını Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin bir parçası olarak sürdürdü. SSCB’nin dağılmasıyla, Gürcü-Oset anlaşmazlığında yeni bir dönem başladı. 1991 yılında Sovyetler Birliği’nden bağımsızlığını ilan eden Gürcistan, Güney Osetya bölgesini de yeni sınırlarının içine aldı. Ancak bu durum, Rus yönetiminin egemenliğindeki Kuzey Osetya ile birleşme amacı güden Osetlerin, bağımsızlığını yeni kazanmış Gürcistan’a başkaldırmasıyla ve 1991-1992 yılları arasında büyük bir savaşın patlak vermesiyle sonuçlandı. Güney Osetyalı direnişçilerin, Kuzey Osetyalı gönüllü milislerin ve onları destekleyen Rus çete savaşçılarının Gürcistan merkezi yönetimine karşı mücadele ettiği çatışmanın sonucunda, 1992’de Boris Yeltsin yönetimindeki Rusya Federasyonu’nun arabuluculuğuyla bir ateşkes sağlandı. Ancak iki taraf arasındaki gerginliğin, siyasi sınırları değiştiren ve süpergüçleri karşı karşıya getiren bir savaş halini alması, bu asırlık anlaşmazlığa bambaşka bir boyut kazandırdı. 2003 yılında “renkli” bir devrimle işbaşına gelen Mikhail Saakaşvili’nin AB ve NATO’yla kurduğu yakın ilişkinin güvencesiyle Güney Osetya bölgesi üzerindeki baskıları arttırması, zaten gerginliğin artacağının sinyallerini vermekteydi. Öyle ki, etnisite merkezli, küresel sermaye destekli post-modern “yeni savaşlar” teorisiyle, günümüz savaşlarının değişen özelliklerine dikkat çeken Mary Kaldor’un Ocak ayında yayımladığı bir makalesinde Güney Osetya’nın 2008 yılı içerisinde bağımsızlık ilan edeceğini öngörmesi sürpriz olmadı.

Gözler Moskova’da

Gürcü-Oset gerginliği olarak başlayıp Gürcistan-Rusya savaşı ve ardından Batı-Rusya rekabeti haline gelerek Gürcistan aleyhine sonuçlanan Kafkasya’daki savaş ortamı, Rusya tarafından bağımsızlıkları tanınan Abhazya ve Güney Osetya’yı nasıl bir gelecek beklediği sorusunu gündeme getirdi. Tarihsel olarak yıllardır Kuzey Osetya ile Rusya çatısı altında birleşme politikası sürdüren Güney Osetya, bağımsızlığının ardından artık bu hedefini açıkça uluslararası kamuoyuna kabul ettirmek istiyor. 14 Ağustos’ta Rusya Federasyonu Cumhurbaşkanı Dmitry Medvedev’le Moskova’da görüşen Güney Osetya Cumhurbaşkanı Eduard Kokoyti, Güney Osetya Basın ve Bilgi Komitesi’nin internet sitesinde yaptığı açıklamada, bundan sonra gündemde Kuzey Osetya’yla birleşmenin olduğunu, bunun da ancak Rusya’nın hamlesiyle gerçekleşebileceğini, hatta bu gelişmeyi “birkaç gün içerisinde” beklediklerini ifade etti.

Rus strateji uzmanı Alexei Makarkin, böyle bir adımın Kremlin açısından şimdilik “imkânsız” olduğunu belirtse de, başta AB’li ve Gürcü yetkililer, tek taraflı kararlar almaması hususunda Rusya’yı uyarmaya devam ediyor. Güney Osetya yönetiminin, Kokoyti ve Medvedev arasındaki görüşmelerin “umut verici” olduğunun altını çizmesi de Rusya’nın olası bir blöfünü destekler nitelikte. Nitekim 2006 yılında Güney Osetya’da yapılan bağımsızlık referandumundan %99 oranında olumlu sonuç alınması ve bölgede yaşayan Oset halkın %70’inin Rus pasaportuna sahip olması, zaten Güney Osetya’nın Rusya sınırlarına dahil olma isteğinin sinyallerini veriyordu. Kuzey Osetya Cumhurbaşkanı Taymuraz Mamşurov’un, 2004 gerginliklerinden bu yana Kuzey ve Güney Osetya halklarının ayrı olarak düşünülemeyeceği yönünde demeçler vermesi de, Kuzey’in de bu çağrıya olumlu baktığının altını çiziyor.

Tüm bu gelişmeler Rusya’nın atacağı bir sonraki adımın ilhak olacağının sinyallerini verse de, bu konuda kesin bir çıkarıma varmak şu an için riskli. Putin’in iktidara geldiği 2000 yılından beri, dağınık etnik yapısı ve merkeze başkaldırma potansiyeliyle Rusya’nın toprak bütünlüğünü en çok tehdit eden Kafkasya bölgesinde sağlanmış sıkı bir devletçi kontrol söz konusu. Putin’in izinden giderek bu politikayı devam ettirmek isteyecek olan Medvedev’in bir diğer seçeneği, Kafkasya’da resmi olarak Rusya Federasyonu sınırlarının dışında kalan yeni bir hakimiyet alanı oluşturmak. Medvedev, gerek temkinli tutumu, gerekse diğer bir taraftaki Abhazya’nın özerklik değil bağımsızlık taraftarı duruşu dolayısıyla, Güney Osetya’yı şimdilik topraklarına katmayacağının sinyallerini veriyor.

Eduard Kokoyti’nin birleşme çağrılarına henüz net bir cevap vermekten kaçınan Rusya, tüm dünya kamuoyunun seyrettiği güç gösterisinin ardından sert ve emin adımlar peşinde. Güney Osetya’nın geleceğini belirleyecek olan bu süreçte, Kremlin’den çıkacak kararı her zaman olduğu gibi yalnızca Rusya’nın stratejik çıkarları belirleyecek. Petrol ve doğal gaz rezervleri dolayısıyla Batı dünyasının dikkatini çekmeye başlayan Hazar Bölgesi ve Orta Asya’ya bir giriş kapısı niteliğindeki Güney Kafkasya, Rusya Federasyonu’nun geleceğe yönelik dış politikasında işini şansa bırakmak istemeyeceği bir bölge. Dolayısıyla, Osetler’in birleşme isteğine rağmen çıkarlarından taviz vermeyeceği kesin gibi görünen Rusya, bağımsız fakat Moskova güdümünde bir Güney Osetya yaratma sürecine gireceğinin sinyallerini veriyor.