GÖÇ MAĞDURU RUSYA KÜRTLERİ

Rahmi Yağmur
Haftaya Bakış Gazetesi, 01 02 2008

Sovyetler Birliği tarafından 1989’da Don Kazaklarının yaşadığı Krasnodar bölgesine göç ettirilen Kürtler, tüm zorluklara rağmen gelenek ve göreneklerini sürdürüyor. Rusya Kürtleri Bölge’deki gelişmeleri de yakından takip ediyor. Eski Sovyet coğrafyasında yaşayan azınlıkların çoğu taşra bölgelerindeydi. Sovyet sisteminin değişmesiyle birlikte herkes bir mecra buldu kendine, ama o dönemde taşranın en diplerinde yaşayan, sürekli dağ bölgelerine doğru çekilen Kürtler hâlâ taşrada yaşamaya devam ediyorlar. Yaşadıkları coğrafyaya kendi kültürlerini de taşıyan Kürtlerle diğer halklar arasındaki kültürel diyalog ise kimi zaman sancılı, kimi zaman şenlikli…

Devlet kayıtlarına göre halen Krasnodar bölgesinde 6 bin Kürt yaşıyor, gayri resmi yerleşimlerle birlikte 8 bini buluyor bu sayı… Adigey bölgesinde bulunan 6 köydeki sayıları ise 4 bin kadar… Adigey’de yerleşik halk Çerkes olsa da burası tam bir halklar mozaiği… Ermeniler, Ruslar, Yunanlılar, Tatarlar, Asurilerle birlikte Kürtler de bu mozaiğin renklerinden birini oluşturuyor.

Kürtler ve göç

Krasnodar bölgesi, Rus edebiyatçı Şolov’un ‘Durgun Don’ romanında geçen Don Kazaklarının yaşadığı bir bölge. 1989’da Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki çatışmalarda göçe tabi tutulan Kürtler, Pimakov’un talimatıyla bu bölgeye yerleştirildiler. Bu göçe şahitlik edenler bu dönem trenlerle buralara göçertilen Kürtlerin sayısının 60-65 bin olduğunu belirtiyor. Bunların 50 bin kadarı Krasnodar çevresine, 15 bin kadarı Adigey bölgesine yerleştirilmişti. Ancak devletin desteğini çekmesiyle giderek yoksullaşan Kürtler, çareyi Rusya’nın diğer bölgelerine göç etmekte bulmuşlar. Ve sonunda Krasnodar’da 8 bin civarında Kürt kalmış. Çerkes yöneticiler Kürtlerden oy aldığı için memnun olsa da, bölge yönetimi hâlâ Kürtleri politik olarak ulusal güvenlik sorunu olarak görüyor. 1989’da Kürtler bu bölgeye yerleştirildiği sırada başlayan otonomi tartışması, bu paranoyanın temelini oluşturuyor. Bu nedenle Çerkesler ve aşırı milliyetçi Slav örgütleri, Kürtlerin buradaki yoğunlaşmalarını bir özerklik talebi korkusuyla izliyor. Bazı basın organları ve internet sitelerinde bu yüzden sürekli Kürt karşıtı bir söylem kullanılıyor.

Tek gelir kaynağı kabak üreticiliği

Bu bölgede hayatını sürdüren Kürtler, hâlâ geleneklerini sürdürüyorlar. Bir evde aynı sülaleden 7-8 çocuklu iki-üç aile birlikte yaşıyor. Diğer halklar tarafından garip karşılanan bu durum, yeni nesille yavaş yavaş değişiyor. Kalabalık aile ve toprak işçiliği Kürtleri serf konumunda tutuyor. Adigey’in köylerinde yaşayan Kürtler çoğu zaman Ruslardan kiraladıkları topraklarda tarım yapıyorlar. Kendileri için aldıkları küçük bahçeler henüz istihdama yetmiyor. Bu yüzden de çoğu aile kiraladığı topraklarda çalışıyor ve mahsulden elde ettikleri gelirleri toprak sahibiyle paylaşıyor. Kürtler daha çok kiraladıkları topraklarda kabak yetiştiriyorlar. Çünkü bu topraklar, en cok kabak ürünü için verimli. Diğer yandan, üreticiler kapılarının önünde ürünlerini satabiliyorlar. Kabağa ihtiyacı olan fabrika sahipleri, özel arabalarıyla bu köylerdeki satıcıların kapılarına kadar gelip ürünleri satın alıyorlar.

En büyük sorun işsizlik

İşsizlik konusunda bilgi veren Feyzo Hüseyin, Kürtlerin genelde kabak yetiştirmelerine rağmen yer yer az olan topraklarından maksimum gelir elde etmek için seracılık yaptıklarını da kaydediyor. Her evin tarımın yanında birkaç baş hayvan da yetiştirdiğini belirten Hüseyin, bölgedeki Kürtlerin en büyük sorununun işsizlik olduğunu dile getiriyor. Hüseyin, genç bir nüfusa sahip olan Kürtlerin sadece bir kısmının yılın bazı mevsimlerde tarım yapabildiğini söylüyor. Çünkü arazi az… Tarımda iş bulamayan Kürtlerin önemli bir bölümü ise sürekli işsiz…

Kültürel çatışma yaşanıyor

Tam bir mozaik olan 700 hanelik Belo köyünde 200 hane Kürtlere ait. Buradaki Kürtlerin kurduğu Kürt Kültür Derneği, çevre köylerde ve Adigey Özerk Cumhuriyeti’nde belli bir saygınlık kazanmış durumda. Kürt Kültür Evi ve Yerel Kürt Meclisi Başkanı Xudeda Ahmet, Kürtler ve Ermeniler gibi bazı halkların sonradan göçle buraya geldiklerini anlatıyor. Ve ekliyor: ‘Halklar arasında toplumsal uzlaşma da var, kültürel farklardan doğan sorunlar da…’ Aynı köyde yaşayan halkların birbirlerini kabullendiklerini, acı ve tatlı günlerini paylaştıklarını vurgulayan Ahmet, ‘Ancak gençler kültürel bir çatışma yaşıyor. Bunun toplumlararası uzlaşmayı zora sokacağından korkuyorum’ diye konuşuyor.

Evlilik ilişkileri geliştiriyor

Yaşanan kültürel çatışmaya rağmen Kürtlerle diğer toplumlar arasında evlilik ilişkileri oldukça yaygın. Örneğin Sadove köyünde yaşayan Yunus adlı yurttaşın ailesi oldukça ilginç. Yunus önce bir Kürt kızıyla evleniyor, ancak çocukları olmayınca eşi Yunus’un yeniden evlenmesine izin veriyor. Yunus komşu köyden, bir kız çocuğu annesi dul bir kadın olan Nataşa Stubovokova ile evleniyor. Şimdi Yunus’un iki eşi ve biri üvey olmak üzere 3 çocuğu var. Çocukların hepsi Rus anneden olmasına rağmen evde Kürtçe konuşuyorlar ve Kürtçe’yi Rusça’dan daha iyi biliyorlar. Şüphesiz Ruslarla evlilik yapan bir tek Yunus değil. Kürtler ve Ruslar arasında evlilik oldukça yaygın.

İslam’a inanıyorlar

Burada yaşayan Kürtler Müslüman ancak, ibadetleri yerine getirme konusunda oldukça esnekler. Sayıları parmakla gösterilecek kadar az olan melelerden biri olan Abdulbari Hısso, Kırgızistan’dan gelmiş. Mele Hısso burada yaşayan Müslüman Kürtlerin Müslümanlığı bilmediklerinden yakınıyor. Mele Hısso, buradaki Kürtlerin dini inancıyla ilgili şunları aktarıyor: ‘Ermenistan, Azerbaycan hatta Kazakistan’dan buraya gelen Kürtler, Müslüman inancını benimsemiş ancak ne Müslümanlık hakkında bilgileri var, ne de ibadet ediyorlar. Çoğu İslam’ın beş şartını bile bilmiyor. Asla namaz kılmaz ve oruç tutmazlar. İslam’ı çoğu zaman Hıristiyanlık gibi ele alıyorlar ve yaşamlarıyla inançlarını birbirinden ayrı tutuyorlar. Örneğin yaşadıkları köylerde cami veya mescit yok ve toplu ibadet talep etmiyorlar. Ama ölülerinin İslam’a göre yıkanmasını istiyorlar, kurban ve Ramazan bayramlarını kutluyorlar.’

Yaşlı kadının Demirtaş sorusu

Rusya Kürtleri, Kürdistan’daki gelişmelere de oldukça duyarlılar… Örneğin Sadove köyünden Kaze adlı yaşlı kadının sorduğu ilk soru DTP Eşbaşkanı Nurettin Demirtaş’ın neden tutuklandığı ve sonuçlarının ne olabileceğiydi… Ülkelerini hiç görmemiş olsalar bile, ülkelerindeki sorunları yakından takip etmeleri ve bölgede Kürtlerin uğradıkları baskılara karşı bu kadar ayrıntılı bilgi sahibi olmaları şaşırtıcı geliyor bize. Dünyanın başka yerlerindeki Kürtler gibi onlar da Roj TV izliyorlar. Ancak bölgede konuştuğum birçok insan PKK‘nin geliştirdiği silahlı direnişten sonra Kürtlerin de giderek ülkeleri hakkında daha duyarlı olduğunu ve televizyon olmasa bile çeşitli yayınlar yoluyla olup bitenleri öğrenmeye çabaladıklarını belirtiyorlar. Rusya’da göçle, ekonomik sefaletle, yoksulluk ve sürgünlerle iç içe yaşayan Kürtler, hâlâ kültürlerini koruyor ve Kürdistan’daki gelişmeleri dikkatle takip ediyorlar.

Sorunlar kadınların sırtında

Kürt toplumu içinde şaşırtıcı bir biçimde eğitim düzeyi düşüyor. Sovyet döneminin nispi imkanlarından dolayı kısmen eğitime yönelen ve giderek okuma düzeyi yükselen Kürtler, Sovyet sonrasındaki yeni göç dalgasıyla birlikte tekrar eski cehalet kıskacına giriyor. Rusya’nın kırsal bölgelerinde yaşayan Kürt çocuklarının eğitim düzeyi düşüyor. Özellikle de kız çocukları içinde bu oran belirgin biçimde göze çarpıyor. Bu durum, önemli toplumsal sorunlara da yol açıyor. Kız çocuklarının okuldan erken alınması ve küçük yaşta evlendirilmesi bu sorunların başında geliyor. Adigey Kürt Kültür Derneği çalışanlarından Newroz Serhat, sorunun kapalı feodal yapıdan kaynaklandığını belirtiyor. Erken yaşta evliliği geleneksel yapıya bağlayan Serhat, sosyal yapıdaki farklı kültürler karşısında duyulan paniğin bunda rol oynadığını anlatıyor. Serhat’a göre Kürtler, çocuklarının Rus komşulara benzeyeceğinden korkuyor ve erken yaşta evlendirerek kontrol altına almak istiyorlar. Son 15 yılda erken yaştaki evliliklerde yaşanan artışı da bunun göstergesi olarak sunuyor Serhat… Ancak Kürt kadınlarının tek sorunu bu değil. Kadınlar, diğer Kürdistan parçalarında olduğu gibi tarlada çalışıyor ve bütün gıda ihtiyacını onlar karşılıyor. Bu nedenle kadınlar, sosyal ve ekonomik sorunlardan en çok etkilenen kesim oluyor.

Kürtlerin bilinen ‘kaderi’ burada da değişmedi

Kürtlerin kendi coğrafyalarındaki sefalet ve geri kalmışlık, bu bölgede de yakalarına yapışmış durumda. Rusya’nın diğer bölgelerindekiler gibi Adigey Kürtleri de bürokratik sorunlarla boğuşuyor. Halen bine yakın kişi, kimlik veya oturum belgesi olmadığı için köylerinden dışarı çıkamıyor. Kürt Kültür Merkezi ve Yerel Kürt Meclisi Başkanı Xudeda Ahmet, bölge yönetiminin oturum ve yurttaşlık verdiğini ancak bunda eli ağır davrandığını belirtiyor. Ahmet, bu durumu yeni Kürt göçlerinden duyulan kaygıya bağlıyor. Bölge yönetiminin bu tutumu hukuk ve insan hakları açısından büyük bir haksızlık olarak değerlendirilse de, yeni göçler ve bekleme konusundaki kaygılar hiç de yersiz değil. Çünkü Kırgızistan’daki Kürtlerin bu bölgeye göçleri halen devam ediyor. Kırgızistan Kürtlerinin sosyal ve ekonomik durumları kötüye doğru giderken, Kazakistan Kürtleri arasında son dönemlerde uğradıkları baskılar nedeniyle her an yeni bir göç dalgasının patlak vermesi bekleniyor. Adigey Kürtleri ise göçlerin yeni sorunlara yol açmasından kaygılı. Çünkü bölge yönetimi daha önce yeni göçlerin olmaması için uyarılarda bulunmuş. Aslında göçler konusunda yasal yollar da var. Örneğin Rus devleti eski Sovyet coğrafyasında yaşayan insanların Rusça bilme koşuluyla Rusya’nın belli bölgelerine göç etmesine izin veriyor, hatta bunu teşvik ediyor. Ancak Kürtler tuhaf bir biçimde, devlet yasaları ve planlarından bağımsız hareket etmeyi seçiyorlar.