DiplomatikGozlem.Com
Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından, bu topraklarda yeni bağımsız devletlerin oluşumuna bağlı olarak özellikle Güney Kafkasya’nın siyasi haritasında önemli değişiklikler oldu. Karmaşık bir sosyal ve kültürel mozaiğe sahip bulunan Güney Kafkasya’da aralarında tarihi bağlar bulunan çeşitli etnik grupların temsilcileri yaşıyor.
Güney Kafkasya bu karmaşık yapısı içinde yaşanan iktidar mücadeleleri ve bağımsızlık hareketleriyle, Batı dünyası için bir güvenlik tehdidi kaynağı olarak kabul edilmeye başlandı.
Güney Kafkasya bölgesinden kaçan mülteci sayısı ve diğer problemler, özellikle Avrupa ülkelerinin bölgenin istikrarını Avrupa’nın iç politika unsuru olarak ele almalarını mecbur kıldı.
Benzer durum Balkan kriziyle de yaşanmış, sonuçta Avrupa’nın ortak sorunu haline geldi ve Avrupa Birliği ile ABD’nin aktif müdahalesine ihtiyaç duyuldu.
Terörle mücadele çabaları kapsamında, bölgede uluslararası terörizmin temellerini yıkmaya yönelik gerekli şartların varlığını işaret eden ABD, bölgeyi ulusal çıkarlarının arasına katmaya mecbur kaldı.
İşte bu şartlar altında, uluslararası camia şu günlerde Gürcistan’a bağlı Güney Osetya Özerk Bölgesi’nde alevlenmekte olan sorunları izlemekte.
Güney Osetya Sorunu nedir?
26 Mayıs 1918 tarihinde, ülkedeki bütün azınlıklara eşit siyasi ve sosyal haklar ile kendilerini serbestçe geliştirme imkanı tanımış olan Gürcistan, 1919 yılında yerel meclisleri kapatarak Güney Osetleri kendi kaderlerini tayin hakkından mahrum bıraktı. Güney Osetya’daki Gürcü hakimiyeti ise 25 Şubat 1921 tarihinde Kızıl Ordu’nun Gürcistan’a girmesiyle sona erdi.
Güney Osetya, Nisan 1922’de “Güney Osetya Özerk Bölgesi” olarak Gürcistan’a bağlandı. SSCB dönemindeki şartlar gereği ayrılıkçı hareketlerin baş göstermesi söz konusu olmadığından durgun bir dönem geçiren bölge, Sovyet Rusya’nın dağılma sürecinin ardından pek çok otonomi ve bağımsızlık hareketlerine sahne oldu.
RF’na bağlı Kuzey Osetya ile birleşmeyi isteyen Güney Osetya ve Gürcistan arasındaki gerginlik de 1989 yılı sonlarından itibaren artış kaydetti. Güney Osetya’nın 20 Eylül 1990 tarihinde kendisini “Demokratik Güney Osetya Sovyet Cumhuriyeti” olarak ilan etmesine, Gürcistan Aralık 1990 ayında söz konusu bölgenin özerk statüsünü kaldırdığını açıklayarak tepki gösterdi.
Bu gelişmeden sonra Ocak 1991’de Gürcü birliklerinin başkent Tsinhvali’ye girmesiyle çatışmalar başladı. 14 Temmuz 1992’de Rus, Gürcü, Kuzey ve Güney Osetlerden oluşan 4 bin kişilik Barış Gücü birlikleri bölgeye girerek ateşkes sağladı.
Ateşkesin denetlenmesi için taraflar arasında RF’nun de katılımıyla bir Ortak Kontrol Komisyonu oluşturuldu. 39 bin Oset, 11 bin Gürcü evlerini terk etti.
10 Kasım 1996 tarihinde Güney Osetya’da cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri düzenlendi, cumhurbaşkanlığına Ludvig Cibirov seçildi.
Dönem itibariyle, Gürcistan merkezi yönetimi Güney Osetya ile diyalog kanallarını açık tutmaya çalıştı, taraflar arasında oluşturulan ortak komite toplantılarında göçmenlerin evlerine dönebilmeleri ve G. Osetya’nın ekonomik durumunun iyileştirilmesi konularının yanı sıra, soruna siyasi bir çözüm bulunması konuları da ele alındı.
Günümüze gelindiğinde, Güney Osetya’da 23 Mayıs 2004 tarihinde yapılan parlamento seçimlerinde 25.000 seçmen toplam 74 sandıkta 30 milletvekilini belirlemek üzere oy kullandı. Ancak seçimlerde, kırsal kesimlerde yaşayan Gürcüler için 4 milletvekilliği ayrılmış olmasına rağmen, Gürcüler oy kullanmayarak, seçimi boykot ettiler.
Güney Osetya’da gerçekleştirilen parlamento seçimlerini, seçim kampanyalarında “Gürcistan’dan Ayrı Rusya İle Birlik” sloganını kullanan ve Devlet Başkanı Eduard Kokoev’in liderliğini yaptığı YEDİNSTVO Partisi kazandı. Seçimlerin ardından yapılan açıklamalarla Güney Osetya sorunu yeniden alevlenmeye başladı.
Parlamento seçimleri sonrasında Güney Osetya’da Devlet Başkanı Eduard Kokoev, 23 Mayıs 2004 tarihinde yaptığı basın açıklamasında;
1) Güney Osetya’nın aynı kültürü ve tarihi paylaşan Kuzey Osetya ile birlikte Rusya Federasyonu içinde yer alması gerektiğini,
2) Gürcistan hükümetinin bugüne kadar sorunun çözülmesi yönünde ciddi bir adım atmadığını, kendilerine karşı sert bir tavır sergilendiğini,
3) Gürcistan Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili’nin sorunun çözümünde eski liderlere göre daha avantajlı olduğunu, ancak bunu iyi kullanamadığını, Saakaşvili’nin avantajının, önceki Gürcü liderler gibi elini kana bulamamış olması olduğunu,
4) Tiflis hükümetinin takındığı sert tavrın sorunun çözümüne darbe vurduğunu, aynı zamanda “Gürcistan-Güney Osetya Denetim Komisyonu” eş başkanının 6 aydır belirlenemediğini,
5) Gürcistan’dan sorunun çözümüne yönelik gerçekçi bir teklif almadıklarını,
6) Birçok Gürcü işadamı ve yardım kuruluşunun, çözüm arayışları sürecinde ekonomik yardımda bulunmak istediğini, ancak davalarının hiçbir şekilde parayla alınıp satılamayacağını, Güney Osetya ve Abhazya’nın dışında, Gürcistan’ın toprak bütünlüğünün sağlanılması taraftarı olduğunu,
7) Güney Osetya’nın, eski SSCB dağıldıktan sonra Gürcistan gibi bağımsızlığını ilan ettiğini, 1992’de yapılan referandumda Güney Osetya halkının büyük çoğunluğunun Kuzey Osetya ile birleşmeden yana oy kullandığını,
8) Gürcistan’da demokrasinin işlemediğini, Güney Osetya halkının dışında diğer etnik azınlıkların da ciddi baskı altında tutulduğunu,
9) Gürcü Parlamentosu’nun 1989-1993 yılları arasında Güney Osetya halkına yönelik soykırımı tanıması halinde, görüşme yapabileceklerini,
10) Gürcü güçleriyle çıkan büyük çatışmalardan sonra 100 bin kadar Güney Osetyalının Kuzey Osetya’ya sığındığını” ifade etti.
Bölgede meydana gelen bu hareketlilik üzerine Gürcistan Yönetimi, Haziran 2004 ayı başında, Güney Osetya bölgesinde görev yapan “Gürcü Barış Gücü” asker sayısını 100’den 500’e çıkarttı, Gürcistan ile Güney Osetya arasındaki sınır bölgelerine de 2 bin Gürcü askeri konuşlandırdı.
Eduard Kokoev, Gürcistan yönetiminin askeri tedbirleri devreye sokması üzerine 3 Haziran 2004 tarihinde yaptığı yeni bir basın açıklamasıyla; “Gürcistan Merkez Yönetimi’nin, Moskova memorandumu ve Dogomis antlaşmalarını ihlal ettiği, Gürcistan Merkez Yönetimi’ne ait tank ve ağır silahların halen sınırda bekletildiği, sınırın Rus Barış Gücü, Gürcistan Barış Gücü ve Güney Osetya silahlı kuvvetlerince 3 taraflı kontrol altında tutulması gerektiği, Gürcistan Merkez Yönetimi’nin Oset halkına göndermek istediği gübre ile halkı kendi tarafına çekmeye çalıştığı” söyledi.
Güney Osetya Parlamentosu ise 05 Haziran 2004 tarihinde Rusya Federasyonu Parlamentosu alt kanadı olan DUMA’ya gönderdiği mektupta;
1) Son günlerde Güney Osetya etrafında dönen olayların yeni bir silahlı çatışma oluşturabilecek nitelikte olduğu, Gürcistan yönetiminin gerilimi artıran ve tehlikesi siyasi provokasyonlara neden olan hareketlerinin son derece ağır neticeler doğuracağı,
2) Kaçakçılıkla mücadele kapsamında barışçıl ve insancıl olayların bahane edilerek Güney Osetya Cumhuriyeti sınırlarına askeri güç transfer edilmesi ve Gürcistan’ın bazı üst düzey yöneticilerinin Güney Osetya’yı tehdit eden ifadelerinin Güney Osetya Cumhuriyeti’ne siyasi, askeri ve ekonomik baskının dışında başka bir şey olmadığı,
3) Güney Osetya’nın Gürcistan tarafından saldırı hedefi olduğu, Güney Osetya halkının tamamen yok edilmesi teşebbüsünün 1989-1992 senelerinde başladığı, Osetya halkının kendi özgürlük ve yaşama hakkını savunduğu ve yapılan anlaşmalara dayanarak Güney Osetya’nın bağımsızlık ilan edilmesini istediği,
4) Rusya Federasyonu’nun, 1992 yılında Osetya halkının Gürcistan tarafından gerçekleştirilen soykırıma maruz kalmasını eleştirerek Güney Osetya topraklarında kan dökülmesinin önünü kesmesine ve iç savaşın bitmesine rağmen, Gürcistan tarafının Güney Osetya’ya karşı yürüttüğü siyasetini değiştirmediğini ortaya koyduğu,
5) Güney Osetya halkına karşı savaşı kendisinin başlattığını kabul eden Gürcistan’ın vermiş olduğu zararı telafi etmek ve insanları sokmuş olduğu zor durumdan kurtarmak için hiçbir şey yapmadığını, 12 senedir Güney Osetya’nın Gürcistan’dan tamamen bağımsız bir şekilde kendi çabasıyla ve Rusya’nın yardımıyla varlığını sürdürdüğü,
6) Tarihi deneyimin Osetya halkının seçiminin doğruluğunu ortaya çıkardığını, 1774 senesinde Güney Osetya halkının gönüllü bir şekilde Rusya ile birleştiğini, Osetya halkının bir parçası olan ve SSCB dağıldıktan sonra halkının geri kalanından sınırla ayrılmış olan Güney Osetyalıların kendilerini Rus olarak kabul ettiği,
7) Güney Osetya halkının büyük bir bölümünün Rus vatandaşı olduğunu ve Güney Osetya’da Osetya dilinin yanında Rusça’nın da yasal bir dil olarak kullanıldığı ve bu nedenle Güney Osetya’nın kendisini Rusya’nın milli ve kültürel alanının bir parçası olarak gördüğü,
8) Güney Osetya halkının kendi güvenliğinin yegane güvencesi olarak Rusya Federasyonu’nu kabul ettiğini ve Güney Osetya yönetiminin Rusya Federasyonu’yla yakın ilişkiler oluşturmak için Osetya halkının tam desteğini aldığı,
9) Bu arada Tiflis’teki siyasilerin Güney Osetya’nın zorunlu bir şekilde Gürcistan’ın yönetimine getirileceğine dair sürekli çıkışlar yaptığı, Gürcistan-Güney Osetya krizinin dengelenmesinin ancak Rusya Federasyonu ve Kuzey Osetya’nın çözümleyeceğini hiçbir zaman Gürcistan’ın iç meselesi olarak ele alınamayacağının hesaba katılmadığını” vurguladı.
Mektupta Rusya ile olan tarihsel ilişki ve Ocak 1992 ayında yapılmış olan referandumda ortaya çıkan halkın iradesine dayanarak, Güney Osetya Parlamentosu’nun Rusya Federasyonu DUMA’sına Güney Osetya Cumhuriyeti’nin bağımsızlığının tanınması ve buradaki Rus vatandaşlarının korunması için bir müracaat niteliği taşıdığı da belirtildi.
Ve nihayet, Güney Osetya Ö.B.Parlamentosu, 09 Haziran 2004 tarihli oturumunda, Rusya Federasyonu (RF) ile birleşme kararı aldı.
Eduard Kokoev de 12 Haziran 2004 tarihinde Moskova’da yaptığı basın açıklamasında;
“Osetya halkının bölünmüş bir halk olduğunu, uluslararası camianın Güney Osetya problemini bölünmüş halk kapsamında ele alması, ayrıca toprak bütünlüğüne ilişkin kanun ve taleplerin yanı sıra bir milletin kendi seçimini yapma hakkını da göz önünde bulundurması gerektiği, yakın bir tarihte Osetlerin Güney ve Kuzey bölümlenmesinden kurtularak Osetya’nın Rusya Federasyonu’na dahil olacağına inandığı, Güney Osetya’nın Rusya Federasyonu’na dahil edilmesi için gerekli olan müracaatın DUMA’ya ve Rusya Federasyonu Hükümeti’ne yapıldığı” açıklamasında bulunarak, bilinen taleplerini yineledi.
Bu arada, Rusya Federasyonu (RF) silahlı kuvvetlerine bağlı 160 askeri araçtan oluşan bir konvoy, 12 Haziran 2004 tarihinde Güney Osetya Ö.B.’ndeki Tsinvali ve Cava’ya intikal etmiş, bunun üzerine Gürcistan Merkez Yönetimi, 13Haziran 2004 tarihinde RF’na bir nota vererek, Güney Osetya Ö.B’ne intikal eden askeri birliğin geri çekilmesini talep etti.
RF Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov, aynı gün yaptığı açıklamada;
“RF silahlı kuvvetlerinin Güney Osetya Ö.B’ne yeni bir askeri birlik göndermediğini, Güney Osetya Ö.B’de görev yapan RF Barış Gücüne çadır ve gıda malzemesi gönderildiğini” ifade etti.
Kokoev 15.06.2004 tarihinde yaptığı yeni bir açıklamayla, “Gürcistan Merkez Yönetimi’nin 30 milyar Ruble tutarındaki savaş tazminatını ödemesi halinde görüşmelere başlanabileceği” yönünde bir çıkışta bulundu.
Gürcistan ve Rusya’nın soruna yaklaşımları
Tüm bu gelişmeler cereyan ederken, Gürcistan yönetiminin ilişkileri gerginleştirmeye yönelik açıklamalardan uzak durmaya çalıştığı, Saakaşvili’nin konuyla ilgili beyanatlarında, “ayrılma taraftarları ile münasebetleri yönetmede soğukkanlılık ve sabıra ihtiyaç olduğu, ayrılma taraftarı kuvvetler ile dış kuvvetlerin dayatmak istedikleri ihtilafın tırmandırılmasına göz yumulmayacağı” hususlarına değinirken, Gürcistan ayrılıkçı bölgelerden sorumlu devlet bakanı Giorgi Haindrava’nın, “Rus barış gücünün 12 yıldır bölgede görev yaptığı, ancak sorumluluklarını yerine getirmekten uzak olduğu, Gürcistan’ın kendi imkanları ile anlaşmazlık bölgesini denetim altında tutabileceği” açıklamasında bulunarak, bölgedeki karışıklıkların dış merkezli olduğu mesajını verdi.
Rusya Federasyonu cephesine bakıldığında ise Devlet Başkanı Kokoev’in Moskova’ya giderek Güney Osetya Parlamentosu’nun aldığı yazılı kararı DUMA’da açıklamak istemesi üzerine RF Devlet Başkanı Putin’in “Gürcistan’a bağlı özerk cumhuriyetlerde yaşanan sorunlara RF’nun müdahil olmayacağı ve Gürcistan’ın iç işlerine karışmayacakları” açıklamasında bulunarak, uluslararası camiaya Güney Kafkasya’da yaşanan sorunların kaynağı olmadıkları imajını yaratmaya çalıştığı gözlemleniyor.
Oysa, seçimleri izlemek amacıyla Tsinvali’ye gelmiş olan RF/DUMA milletvekili Viyaçeslav Zatulin, seçimler nedeniyle yapmış olduğu bir açıklamada; “Gürcistan’ı birleştirme arzusunda olan Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili’nin yanıldığını, Cevahati bölgesindeki Ermeniler ile Kvemokartli bölgesindeki Azerilerin özerklik istediğini, önümüzdeki süreçte Gürcistan’da hassas gelişmelerin olabileceğini, Gürcistan’ın elinde sadece Tiflis’in de kalabileceğini” ifade ettiği, RF Liberal Demokrat Parti Başkan Yardımcısı Mihail Ragozin başta olmak üzere DUMA’daki pek çok milletvekilinin de Güney Osetya konusunda Kokoev’e destek verdikleri biliniyor.
Diğer taraftan, 09 Haziran 2004 tarihinde Güney Osetya’daki son gelişmelerin tartışıldığı Üst Meclis’te, bölgedeki gerginliğin tüm Kafkaslar için ciddi bir tehdit ve istikrarsızlık unsuru teşkil ettiğini savunan Rus senatörler, Gürcistan-Osetya anlaşmazlığının giderilmesi için barışçıl bir çözüm yolunun bulunmadığını vurguladı.
RF Dışişleri Bakanlığı’nın 15 Haziran 2004’te yaptığı resmi açıklamasında ise, “Gürcistan’ın anlaşmalara aykırı davrandığı, Sohumi ve Tshinvali’ye yürüyüş yapılması ve Gül Devrimi’nin G.Osetya ve Abhazya’da tekrarlanması düşüncesinden endişe duydukları ve bu adımlardan vazgeçilmesi gerektiği” hususlarına yer verildi.
Rus basınının ise konuyla ilgili olarak Gürcistan’ı üstü kapalı biçimde tehdit etmeye yönelik yayınlar yaptığı,Gürcistan Cumhurbaşkanı Saakasvili’nin bazı iç ve dış nedenlerle eski özerk cumhuriyetler üzerinde Gürcistan’ın egemenliğini yeniden kurma çabalarından vazgeçmeyeceğinin düşünüldüğü, ancak kan döküldüğü takdirde, Saakasvili’nin ülke içinde kendisine verilen desteği koruyamayabileceği, böylece dış siyasi destekten de yoksun kalacağı, yalnızca Rusya’nın değil, ABD ve Türkiye’nin de Gürcistan’a sırt çevirebilecekleri yorumlarına yer verildiği görülüyor.
RF’de yaşanan tüm bu gelişmeler karşısında Gürcistan mutedil tavrını sürdürmeye çalışırken Güney Osetya, anlaşmazlığın çözüme kavuşturulması için 14-15 Haziran 2004 tarihleri arasında Tiflis’te gerçekleştirilmesi planlanan dörtlü (Rusya, Gürcistan, Kuzey ve Güney Osetya) görüşmelere katılmayacağını açıklayarak, barışçıl çabaların önünü tıkadı.
Tüm bu gelişmeler çerçevesinde diplomatik gözlemciler, RF’nun Güney Kafkasya’daki çıkarlarını ve hakimiyetini koruyabilmek amacıyla -anlaşmalara rağmen- askeri üslerini boşaltmaya yanaşmamasına ve özellikle Gürcistan’ın NATO başta olmak üzere Batılı organizasyonlara yaklaşmasından büyük rahatsızlık duyduğuna vurgu yapmak suretiyle, bölgedeki ayrılıkçı hareketlerin taleplerinin kesilmeyeceği değerlendirmelerinde bulunuyor.