Doç. Dr. Kamer Kasım
Kafkasya özellikle 1990’lardan itibaren çatışma ve istikrarsızlıkla birlikte gündeme gelmektedir. Karabağ, Abhazya ve Osetya sorunları Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra bağımsızlığını kazanan ülkeleri zor durumda bırakmıştır. Azerbaycan ve Gürcistan devlet yapılanması aşamasında toprak bütünlüklerini koruma sorunuyla da uğraşmak durumunda kalmışlardır. Rusya’nın “Yakın Çevre” politikasıyla birlikte eski Sovyet coğrafyasında etkili olmaya yönelmesi ve ayrılıkçı yapılara destek vermesi bölgesel işbirliği ve enerji kaynaklarının uluslararası pazarlara ulaştırılması projelerinin hayata geçirilmesini geciktirmiştir. Gürcistan’ın toprak bütünlüğü sorunu ve Rusya’nın izlediği politika bu ülkeyi Batı’ya yöneltmiştir. Bugün Gürcistan Türkiye ve ABD ile güçlü askeri ilişkileri olan, enerji ve ulaştırma projelerinde Batıyla birlikte hareket eden ve NATO’ya üye olmak isteyen bir ülkedir.
Rusya Gürcistan Batı’ya yöneldikçe bu ülkeyi parçalamaya yönelik politikalarına hız vermektedir. Gürcistan’dan ayrılmak isteyen bölgelerde yaşayanlara Rusya pasaportu verilmekte ve Rusya bu bölgelere silah desteği sağlamaktadır. Gürcistan, Güney Osetya’daki Rus varlığını bu toprak parçasının bir daha Gürcistan’ın kontrolüne geçmesini engelleyecek bir unsur olarak görmektedir ve mevcut durumun devamını sakıncalı bularak Güney Osetya’ya yönelik askeri operasyona girişmiştir. Güney Osetya’daki yapı Rusya’dan yardım beklerken, Gürcistan Devlet Başkanı Sakaşvili’de ABD’nin Gürcistan’a yardım etmesinin çıkarına olacağını ifade etmektedir. Gürcistan’ın toprak bütünlüğü ABD açısından önem taşımaktadır. Güney Osetya krizinin geldiği noktada Rusya’nın Güney Osetya’ya destek vermeyip geri çekilmesi bu bölgesel gücün prestijini sarsacaktır. Yine ABD’nin Gürcistan’a yeterli destek verememesi de Kafkasya’daki prestijini etkileyeceği gibi diğer bölgelerdeki müttefiklerinde de bir kriz durumunda ABD desteği konusunda soru işaretlerine neden olacaktır.
11 Eylül 2001 terör saldırılarından sonra oluşan atmosferde terörle mücadele konsepti içinde bölgeye yerleşen ABD Gürcistan’ın daha ciddi bir krize sürüklenmemesi konusunda da yardımcı olmuştur. Nitekim Ermenilerin yaşadığı Cevaheti bölgesinde Dağlık Karabağ benzeri bir ayrılıkçılığın ortaya çıkabileceği konuşuluyorken, 11 Eylül sonrası ABD’nin Gürcistan’daki askeri varlığı ve bu ülkeye desteği bunu engellemiştir. Abhazya ve Güney Osetya sorunları ise devam etmektedir. Rusya’nın yapısı dikkate alındığında izlediği Güney Osetya politikası çok risklidir. Rusya bir federasyondur ve içerisinde benzeri yapıları barındırmaktadır. Nitekim Güney Osetya Gürcistan topraklarında yer alırken, Kuzey Osetya Rusya Federasyonu içerisindedir.
Güney Osetya’daki hareketin kuzeyle birleşip Rusya Federasyonu içerisinde kalmayı istemesi düşünülebileceği gibi ileride Kuzey Osetya ile birleşip bağımsız olmayı istemesi de mümkündür ve böyle bir durum Rusya’nın toprak bütünlüğünü tehdit edecektir. Türkiye Gürcistan’ın toprak bütünlüğünü savunmaktadır. Soruna barışçı yoldan çözüm bulunması Türkiye’nin çıkarınadır. Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı faaliyettedir. Ayrıca Bakü-Tiflis-Kars demiryolu projesinin temelleri atılmıştır. Gürcistan stratejik bakımdan bölgede Türkiye için müttefik konumundadır. Rusya’nın Gürcistan’a karşı kapsamlı bir savaşa girmesi Türkiye-Rusya ve ABD-Rusya ilişkilerini de etkileyecek boyutlara ulaşabilir. Rusya’nın avantajı bölgede olması ve Güney Osetya’daki askeri varlığıdır. Ancak Rusya’nın Batı ile geliştirmeye çalıştığı politikaya ters düşecek adımları Güney Osetya krizinde atması da dış politikasında bir dönüş olarak algılanabilecektir. Rusya’nın Gürcistan topraklarını bombalaması Soğuk Savaş dönemi sonrasında Batı ile Rusya arasında yeni bir gerginlik sürecinin işaretlerini vermektedir ve aynı zamanda bölgedeki durumun ne kadar hassas olduğunu da göstermektedir.
Güney Osetya sorununa çatışma çok fazla yayılmadan çözüm bulunması için uluslararası toplum hemen harekete geçmelidir. Gürcistan ile ilgili konular topluca ele alınıp bir çözüme ulaştırılmaya çalışılmalıdır. Rusya Kosova’nın bağımsızlık ilanı ve bunun bazı ülkeler tarafından tanınmasından sonra dünyadaki benzer sorunların olduğu coğrafyalarda da bunun etkileri olacağını ifade etmişti. ABD ile yakın ilişkileri olan Gürcistan’dan ayrılmayı isteyen Güney Osetya’ya destek vermesi ve bunun bir savaşı göze alacak noktaya kadar götürmesi Kosova’nın rövanşını almaya çalıştığı yorumlarına yol açmaktadır. Rusya burada Soğuk Savaş dönemi politikalarına geri dönmekle, Batıyla yakınlaşma politikası arasında bir tercih yapma durumundadır.
Dağılan Sovyetler Birliği coğrafyasında kontrolü sağlama ve Rus İmparatorluğunu canlandırma politikaları ABD ve Avrupa’da da endişeye neden olacaktır. Rusya Gürcistan’ı zor durumda bırakmak için Güney Osetya’yı kullanma politikası izlemeseydi sorun barışçı yoldan çok önce çözülebilirdi. Aynı şekilde Rusya’nın Karabağ sorunundaki politikası ve burada Ermenistan’a verdiği destek sorunun çözümünü zorlaştırmaktadır. Gerçekte Rusya desteği olmasa Ermeni kuvvetlerin sadece Karabağ değil onu çevreleyen Azerbaycan topraklarını da içeren bir işgali gerçekleştirmesi çok zor olurdu.
Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasından sonra Türkiye Osmanlı coğrafyasına yönelik yayılmacı bir çizgi izlememiştir. Rusya’nın ise bu noktada bir kafa karışıklığı içerisinde olduğu ve Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra bağımsız olan ülkelerin bu yeni durumlarını kabulde zorlandığı görülmektedir. Türkiye ve Rusya gibi iki bölgesel gücün bölgesel sorunları çözmek için bir araya gelmesi halinde Güney Osetya tarzı sorunlara daha kolay çıkış yolu bulunabilir. Ancak bunun için bölgesel güçlerin bazı temel prensipler üzerinde anlaşmaları gerekmektedir. Rusya’nın mevcut politikasında ısrarı bölgesel sorunlarda çözümü zorlaştırmaktadır.