HATA YAPMAKTAN KORKMAMAK

Semra Ademey Gürel
01.07.2006

Yaşadığım süre içerisin de hata yapmamaya gayret etmiş biriyim. İş hayatımda olsun, özel hayatımda olsun hata yapmaktan hep korkmuşumdur. Özellikle benim dışımda bir kişiyi etkileyecek bir durum söz konusu ise daha çok korkmuşumdur. Ama ne yazık ki bu korku beni hata yapmaktan kurtaramadı. Bu gün geriye dönüp baktığımda birçok hatalarımın olduğunu, bazen gereğinden fazla üzülerek görmüşümdür. Hatalı olan hareketim veya sözümün o an hatalı olduğunu tabi ki bilemedim, bilemezdim eğer bilmiş olsaydım hata yapar mıydım?

Birçoğumuz geçmişteki hatalarımız için üzülmüşüz, bu kötü duyguyu yaşamışızdır. O an hata yaptığımızı bilemeden, yaptıklarımız ya da söylediklerimiz bize mantıklı gelmiş ya da mantık bulamadığımız halde yüreğimizin sesini dinlemişizdir. Sonucu günler, aylar hatta yıllar sonra karşımıza koca bir hata olarak çıkmıştır. Ne yazık ki hatalarımız için yapabileceğimiz bir şey yoktur, sadece üzülmekten ve bir daha tövbe demekten başka.

Hatayı yaptıran bir eylemimiz ya da bir düşüncemizdir değimlidir? Eğer düşünmesek, eylemde bulunmasak hata yapmazdık. Sürekli hata yapmaktan korkar isek ne yapabiliriz ki?

İş hayatımda kabaca 150-200 kadar kişiye iş eğitimi vermişimdir. Bazen donanımlı, işe hakim kişileri alıp çalışmaya başlatmışımdır. Bazen de hiçbir şey bilmeyen, bilgisayarın tuşlarına basmaktan korkan kişileri işe almışımdır. Her iki durumda da benim onları iş yerine hazırlamak için belirli bir dönem iş eğitimi vermem gerekmiştir. Bilen ile bilmeyen bir olmuyordu ama işi özümsemesi, iş yerine olan güveni, öğrenme, başarma isteği bazı durumlarda bilenden ise bilmeyeni tercih ettirebiliyordu. Sonuçta bir iş yerinin amacı daha iyi hizmet verip, daha çok kazanç elde ederek varlığını sürdürmektir. İşte bu bilmiyor, iş tecrübesi yok dediğimiz kişi daha çabuk ve samimi olarak kavrayabiliyordu. Daha uzun ömürlü olarak iş yerinde çalışabiliyordu.

İş tecrübesi olmayan ve ürkek davranan kişilere iş yeri ile ilgili genel prensipleri, çalışma şekli ile hedeflerini aktardıktan sonra ilk söylediğim şey; ”hata yapmaktan sakın korkmayın” demek olurdu.  Sürekli notlar alın ve en çok kendinize; Neden, Niçin; sorularını sorun. Bu sorulara vereceğiniz cevaplar sizi; Nasıl yapacağınıza götürecektir. Hata yapmaktan korkmayın, anlayana kadar kendinize sorular sorun, cevaplarını bulmaya çalışın. Hata yapmaktan korkmayın ama hata olduğunu anladığınız an paylaşmaktan da korkmayın. Asıl hata, paylaşmadığınız zaman HATA olur, derdim.

Bu şekilde ki bir bakış acısı ile son derece güven veren bir çalışma ortamı yaratabilmiştim. Hatalar olmuştu ama telafisi de olmuştu. En güzeli kişinin kendine güveni artmıştı. Sonuçta her insanın hata yapma hakkı vardır. Bilerek hata yapılmaz, bilinse zaten hata olmaz.

İş yerinin, bu konu ile ne alakası var şimdi, diye düşünenler olabilir. Ben belki de oradaki tecrübemi paylaşmak istedim. Bekli de hata yapmaktan çok korkup, yine de hata yapan biri olarak hata yapmaktan korkmamak gerektiğini çevreme tavsiye edebildiğimi örneklemek istedim. Sonuçta hata yapmaktan korkmayarak, kendine ve iş arkadaşlarına güvenen, sağlıklı bir iş ortamı yakalayabilmişimdir.

Hata yapma düşüncesi, biz Çerkesleri en çok korkutan şeydir. Bu yüzden çoğu zaman çekimser davranırız. Bizim için elzem olacak konularda dahi düşüncemizi açık ve net olarak ortaya koymaktan korkarız. Haklıyız da çünkü ne yazık ki genele baktığımızda ilk olarak yapılan tüm eylemlerde hata bulmaya çalışırız. İşin önemi, değeri, toplumsal boyutu bir anda unutulur ve belki kullanılan bir kelimede, beklide en ufak bir davranışta hemen hata ararız. Bütün bir olay karşımıza koca bir hataymış gibi konulmaya çalışılır. O yüzden sanırım en çok FSB ajanı, MİT ajanı, Mossad Ajanı, CIA ajanı, misyoner, molla vs tanımlamaları bizde çok fazladır. Bu durumu her dönem yaşamışızdır, bu şekilde gider ise ne yazık ki daha çok zamanlarda yaşayacağız.

Bizim bir şekilde bu kısır düşünceleri bertaraf etmemiz lazım. Yapılan bir çalışmada en çok ”Neden, Niçin, Nasıl” sorularını sormamız ve kendi mantığımızda cevaplarını bulmamız lazım.
Ortaya konulan bir düşüncede toplumsal menfaat nedir, toplumsal menfaat nasıl yaratılır diye fikir üretmemiz lazım. Asıl olan düşüncedir diyebilmemiz lazım. Fakat bizler düşünceden çok düşünenin peşine düşeriz. ”Neden, niçin, nasıl”dan çok ”kimsin, amacın ne, kime hizmet edersin” der dururuz. Biz Çerkesler bu gün dilimizi ve kültürümüzü kaybettiğimizi söylüyoruz. Bu sorular ile kaybetmekten başka şansımız var mıydı?

Ben dilbilimci değilim, filozof değilim, akademisyen değilim, yazar değilim, şair değilim, bilim adamı değilim. Ben sadece Çerkes toplumunun birlik beraberlik içinde, tüm dünya insanları ile barış içinde olmasını isteyen ama en önemlisi de kendi dili ve kültürüne sahip çıkmasını her şeyden çok isteyen, dileyen biriyim. Bu isteğini dilinin döndüğünce anlatmaktan sıkıntı duymayan biriyim. Ben işin uzmanı değilim hatalarım olacak, oluyor da. Hata yaptığını anlayacak ve hata yapmamaya özen gösterecek kadar da inanç ve güven doluyum.

Birimiz düşünceyi yaratalım, birimiz pratiğe geçirelim ama yeter ki emek verelim. Birbirimizin hatalarını bulmak dışında ortaya çıkabilecek güzellikleri görmeye çalışalım.

”Hayatta yapılacak en büyük hata, hata yapmaktan korkarak yaşamaktır.”